Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesinin kovuşturma evresinde yapılması zorunlu olan ve sanık için, hem bir hak ve hem de bir yükümlülük niteliği taşıyan sorgunun, sanığın talebi üzerine SEGBİS vasıtasıyla yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.

I. Sorgu

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendine göre; “Sorgu: Şüpheli veya sanığın hakim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,” ifade eder. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan bu tanımdan hareketle sorgunun; soruşturma evresinde şüphelinin, sulh ceza hakimi tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi, kovuşturma evresinde ise sanığın, mahkeme tarafından kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi anlamına geldiğini söyleyebiliriz.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “tanımlar” başlıklı 2. maddesinde belirlendiği üzere; sorgu ile ifade alma birbirinden farklı kurumlar olup, iki kurumun ceza muhakemesi sürecinde karıştırılmaması gerekmektedir. İfade alma; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde, şüphelinin kolluk görevlileri veya cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu ile ilgili olarak dinlenilmesi olarak tanımlandığından, ifade alma kurumunun yalnızca soruşturma evresinde tatbik edilebileceğini ifade etmek gerekir. Ancak sorgu; soruşturma evresinde sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından yapılabileceğinden, ceza muhakemesi sürecinin her iki evresinde de var olan bir kurumdur.

Yazımıza konu hukuki soruna cevap bulunabilmesi amacıyla bizim ele alacağımız sorgu ise, kovuşturma aşamasına geçilmesi sonrası sanığın görevli ve yetkili mahkeme tarafından çekildiği sorgu olacaktır. “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı CMK m.193/2’de yer alan; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” hükmü gereği, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için sanığın mahkemece sorgusunun yapılması zorunlu olup, sanığın sorgusunun yapılmadığı hallerde hakkında mahkumiyet hükmünün kurulabilmesi CMK m.195’de düzenlenen istisna durumları haricinde mümkün olamayacaktır. Yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; bu hükümde belirtilen sorguyu sanığın yalnızca SEGBİS (sesli ve görüntülü bilişim sistemi) vasıtasıyla yapmak istediğini, mahkeme önüne bizzat gelmek istemediğini ifade ettiği durumda sorgusunun SEGBİS ile yapılmasına imkan olup olmadığıdır.

II. Ceza Muhakemesinde “Sözlülük” İlkesi

Ceza Muhakemesi sürecinin kovuşturma evresinde sözkonusu olan “sözlülük” ilkesi; delillerin CMK m.217/1 hükmü gereği duruşmada ortaya koyulup tartışılmasını sağlamakta, mahkemenin bu tartışmayı sözlü biçimde yapmaksızın, yalnızca dosya üzerinden hüküm vermesini engellemektedir[1]. Sanığın mahkemece yapılması zorunlu olan ve kendisi için hem bir hak ve hem de bir yükümlülük olan sorgusu yoluyla alınan beyan ve savunması da bir delil niteliğinde olduğundan, bu beyan ve savunmanın sözlü olarak alınması ve mahkeme önünde ortaya koyulması gerekmektedir.

Bu ilke uyarınca mahkeme, sanığın savunma hakkını gereği gibi kullanılabilmesi için sorgusunu sözlü olarak yapmak mecburiyetindedir.

Mahkeme tarafından; sanığın sorgusunun duruşmada SEGBİS ile yapılması halinde, muhakeme işlemleri yine sözlü olarak yapılacak olsa da uygulamada yaşanabilen teknik sorunlar, “sözlülük” ilkesinin ihlaline sebebiyet verebilmekte olduğundan, SEGBİS düzenlemesinin tek başına kendisi değil, ancak uygulanması sırasında sözlülük ilkesinin ihlali gündeme gelebilmektedir[2].

III. “Delillerin Doğrudan Doğruyalığı” İlkesi

Ceza Muhakemesi Kanunu m.217/1’e göre; “Hakim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir”. Kanunda yer alan bu emredici hüküm gereği; hakimin gerekçeli kararda yer vereceği ve hükme dayanak alacağı delillerin, yargılama sürecinin duruşma aşamasında mutlaka hakimin önüne getirilmiş, CMK m.206 uyarınca ortaya koyulmuş ve CMK m.216 uyarınca da mahkeme huzurunda tartışılmış olması gerekmektedir.

“Delillerin doğrudan doğruyalığı” ilkesi; mahkemenin olay, tanıklar, sanık ve delillerle doğrudan doğruya temas kurması, suça konu olay ile ilgili kişilerin duruşmada bizzat dinlenilmesi anlamına gelmekte ve bu hususları sağlamaktadır[3].

Doktrinde; sanığın sorgusunun SEGBİS ile yapılması halinde, sanığın yalnızca yüzü ve omuz hizası görüntülerinin mahkemeye aktarılacak olması nedeniyle, hakimin sanığı tam olarak gözlemleyemediği, sanığa ve sanığın beyanlarına, dolayısıyla da beyan deliline doğrudan temas edemediğinden bahisle, “delillerin doğrudan doğruyalığı” ilkesinin gerektiği gibi gerçekleştirilmesinin engellendiği belirtilmiştir[4].

IV. SEGBİS

Sanığın sorgusunun aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılarak, bizzat duruşmaya getirilmeden yapılması anlamına gelen SEGBİS, CMK m.196/4’de; “Hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.” hükmü ile düzenlenmiştir.

Yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; sorgunun SEGBİS ile yapılmasının hakim veya mahkeme tarafından zorunlu görüldüğü durumlar değil, sanığın sorgusunu bizzat mahkemeye gelmek istemeyerek SEGBİS vasıtasıyla yapmak istemesi durumunda buna imkanı olup olmadığıdır. Bir başka ifadeyle; sanığın sorgusu için bizzat mahkeme önüne gelmek istememesi durumunda, bunun ne ölçüde sanığın kendi iradesine bırakılabileceği hususudur. Bu soruyu yanıtlamadan önce; doktrin ve içtihatlarda SEGBİS konusunda yapılmış değerlendirmelere yer verip, daha sonra incelediğimiz hukuki soruna ilişkin görüşümüzü açıklayacağız.

Doktrinde yer alan bir görüşe göre; genel kural sanığın duruşmada hazır bulundurulması olduğundan, sorgusunun SEGBİS yoluyla yapılması, ancak kendisinin açık rıza göstermesi halinde mümkün olmakla beraber, sanık ve müdafinin SEGBİS sistemi ile savunma yapmak istemediklerini ve savunmayı bizzat mahkeme önüne gelip yapmak istediklerini beyan etmelerine rağmen duruşmada hazır bulundurulmayıp SEGBİS vasıtasıyla yargılanması ve mahkumiyet hükmü kurulması savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelecek ve hukuka aykırılık oluşturacaktır[5].

Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 2021/12028 E., 2021/9993 K. sayılı ve 27.05.2021 sayılı kararına göre; “Olayda, Kovid 19 salgını gerekçesiyle sanığın SEGBİS yöntemiyle savunmasının alındığı belirtilmiş ise de; somut olayda 20 yıldan fazla bir hapis cezası alma riski altında bulunan ve sonuçta toplam olarak 16 yıl 7 ay hapis cezası alan sanığın ısrarla duruşmaya bizzat katılmak istediği, katılan, mağdur ve sanık müdafii duruşmalara bizzat katılıp huzurda ifade ve beyanları alındığı hâlde, sanığın mahkeme huzurunda savunmasının alınması ve duruşmalara katılmasının sağlanabilmesi için duruşmanın ertelenmesi gerekir.

Mahkemece, SEGBİS ile savunma yapmaya zorlanmak suretiyle yargılamaya devam edilmesi ve mahkumiyet kararı verilmesi 5271 Sayılı CMK'nın 289/1-h maddesi uyarınca, hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmasıdır ve temyiz başvurusunda ileri sürülmese bile re'sen dikkate alınması gereken bu hukuka kesin aykırılık hali, aynı zamanda Anayasa'nın 36/1 ve AİHS m.6/1. maddeleri uyarınca adil yargılanma hakkının da ihlalidir.

Açıklanan nedenlerle, ısrarla duruşmalara katılmak isteyen sanığın bizzat mahkeme huzurunda ve müdafii yardımından istifade ile savunmasının alınması ve duruşmalara katılmasının sağlanabilmesi için ertelenmesi yerine, SEGBİS ile savunma yapmaya zorlanmak suretiyle yargılamaya devam edilmesi ve mahkumiyet kararı verilmesi hatalıdır”.

Doktrinde yer alan bir diğer görüş ise; Anayasa Mahkemesi’nin 10.03.2021 tarihli ve 2018/13782 başvuru numaralı Gökhan Gündüz başvurusuna atıf yaparak, sanığın kabul etmesi halinde sorgusunun SEGBİS yöntemiyle yapılabileceğini, sanığın SEGBİS yöntemini reddetmesi durumunda mutlaka duruşmada hazır bulundurulmasının zorunlu olacağını belirtmiştir. İlgili AYM kararında; sanığın duruşmada hazır bulunmayı talep etmesi üzerine, bu talebinin reddedilmesi ve SEGBİS vasıtasıyla sorgusunun yapılması durumunda ret sebebinin gerekçelerinin somut olarak mahkeme tarafından ortaya koyulması gerektiği, genel bir gerekçe kullanılarak sanığın duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesinin Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen adil/dürüst yargılanma hakkını ihlal edeceği vurgulanmaktadır[6].

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 05.10.2021 tarihli, 2021/1410 E. sayılı kararına göre; “Zorunluluk nedeni gösterilmeden SEGBİS vasıtasıyla savunma alınmasına, sanığın yargılamanın hiçbir aşamasında itiraz etmeyerek zımnen kabul etmiş olmasına, bu yöntemle savunma alınması, silahların eşitliği ve yargılama ilkesi çerçevesinde sanığın savunmasında zafiyet yaratmadığı anlaşılması karşısında, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek bozma nedeni yapılmamıştır”.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi verdiği bu kararda; CMK m.196/4’te yer alan, “Hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.” hükmünün, sanığın sorgusunun, hakim veya mahkeme tarafından ancak zorunlu görüldüğü durumlarda, zorunluluk nedenleri gösterilmek suretiyle SEGBİS vasıtasıyla yapılabileceğini düzenlenmesine rağmen, mahkemece zorunluluk nedeni gösterilemeden sanığın SEGBİS vasıtasıyla savunmasının alınması durumunda, sanığın yargılamanın hiçbir aşamasında itiraz etmemesini zımni kabul olarak görmüş ve bu yöntemle savunma alınmasının, “silahların eşitliği” ilkesine aykırı olmadığına ve sanığın savunmasında zafiyete yol açmadığını belirtmiştir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 3. Dairesi’nin 05.10.2006 tarihli ve 45106/04 başvuru numaralı Marcello Viola kararında; başvuranın yargılamaya video konferans yöntemiyle katılıma karşı şikayetini incelemiştir. Başvuran, yargılamasında video konferans cihazının kullanılmasının savunması açısından zorluklara sebep olduğunu ileri sürmüştür. İHAM bu şikayet üzerine yaptığı değerlendirmede; duruşmalara video konferans yöntemiyle katılım sağlanmasının İtalyan Hukukunda açıkça yer aldığını, ulusal hukuk ve uluslararası hukuk tarafından bu yöntemin uygulanması engellenmedikçe uygulanabileceğini belirterek, başvuranın duruşmalara video konferans yöntemiyle katılımının sağlanmasında, kargaşanın ve suçun önlenmesi, mağdur ve tanıkların yaşam, özgürlük ve güvenlik haklarının korunması ve adli işlemlerde “makul süre” gerekliliklerine uyulması gibi hususlar sebebiyle sözleşme uyarınca meşru amaç bulunduğu kanaatine varmıştır. Mahkeme yaptığı değerlendirmenin devamında; teknik sorunlar sebebiyle duruşma salonu ile tutuklu bulunulan yer arasındaki ses-görüntü bağlantısının mükemmel olamayabileceğinin ihtimal dahilinde olduğunu söylemiş ancak mevcut davada başvuran veya avukatının ses ya da görüntülü sorunlara ilişkin hususları temyiz yargılamasının hiçbir aşamasında gündeme getirmediğini ifade ederek, başvuranın ikinci ceza yargılaması duruşmalarına video konferans yöntemiyle katılımının sağlanmasında savunmanın yargılamaya taraf diğer taraflara nazaran ciddi bir şekilde daha dezavantajlı bir konuma düşürülmediği ve başvuranın Sözleşmenin 6. maddesinde düzenlenen adil/dürüst yargılanma hakkının özünde bulunan hak ve yetkilerini kullanma fırsatının bulunduğu gerekçesiyle 6. maddenin ihlal edilmediğine hükmetmiştir.

Doktrin ve içtihatta yer alan görüşlere ilişkin açıklamalarımızın ardından değinmek isteğimiz ihtimal ve hukuki sorun; hakim veya mahkemenin zorunlu olarak gördüğü durumlarda sanığın sorgusunun SEGBİS yoluyla alınmasına karar vermesi değil, sanığın kendi irade ve isteğiyle mahkeme önüne gelmeden sorgusunun SEGBİS vasıtasıyla yapılmasını istemesi durumunda bu isteğine mahkemenin uymak zorunda olup olmaması hususudur.

V. Sonuç

Yukarıda kısaca ifade ettiğimiz üzere; Ceza Muhakemesi Hukukunun kovuşturma aşamasına hakim olan temel ilkeler arasında “sözlülük” ve “delillerin doğrudan doğruyalığı” ilkeleri bulunmaktadır. Ayrıca; ceza muhakamesinde genel kural, sanığın sorgusu sırasında duruşmada bulundurulması olmakla birlikte, sanığın sorgusunun SEGBİS vasıtasıyla yapılması istisnai olup, sorgu sanık açısından hem hak ve hem de yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür.

Bu sebeplerle belirtmeliyiz ki; SEGBİS, usuli güvence sağlanması amacıyla getirilmiş istisnai bir kurum olduğundan, sanığın sorgusunun SEGBİS yoluyla yapılmasını talep etmesi durumu iki ihtimal ayırt edilerek değerlendirilmelidir. Sanık; sorgusunun SEGBİS vasıtasıyla yapılmasını mahkemece kabul edilecek nitelikte haklı mazeret sunarak talep ediyorsa, mahkeme önüne getirilmesinin zorunlu olmadığı sonucuna varılmalı ve sorgusu SEGBİS yöntemi kullanılarak yapılmalıdır. Ancak sanığın sorgusunun SEGBİS yöntemi kullanılarak yapılması talebi; hiçbir haklı mazerete dayanmayıp, yalnızca keyfi olarak yapılıyorsa mahkemece kabul edilmemeli ve bu ihtimalde sanığın sorgusu mahkeme önünde hazır bulundurularak yapılmalıdır. Çünkü sorgu sanık için yükümlülük olmanın yanında bir hak, mahkeme yönünden ise zorlayıcı sebep olmadıkça huzurda gerçekleştirilmesi gereken usuli güvencedir. Esas olan, sorgunun mahkeme huzurunda yapılmasıdır. Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntülü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin “huzurda bulunamayanlar” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen,Soruşturma ve kovuşturma aşamasında talep eden makam tarafından kabul edilen mazeretleri nedeniyle hazır bulunamayan kişi SEGBİS ile dinlenebileceği gibi SEGBİS üzerinden duruşmalara da katılabilir.” hükmü de bu yöndedir.

Soruşturma aşamasında da şüphelinin tutuklanıp tutuklanmayacağına dair sorgu da, şüpheli ile müdafiinin hakim huzurunda hazır bulunması suretiyle yapılır.

Şüphesiz; mahkemece zorunlu görülmesi durumunda, sanığın sorgusunun CMK m.196/4 uyarınca, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yapılması hukuka uygun olsa da, sanığın bizzat mahkeme önünde sorgusunun yapılmasının “sözlülük” ve “delillerin doğrudan doğruyalığı” ilkeleri bakımından hukuka uygun olacağını düşünmekteyiz ki, bu şekilde usuli güvenceler daha fazla korunur. Dolayısıyla; sanığın haklı mazeret bildirmeden yalnızca keyfi olarak, yani sırf istediği için sorgusunun görüntülü ve sesli iletişim tekniği vasıtasıyla yapılmasını talep etmesi durumunda bu talebin kabul edilmemesi ve sanığın sorgusunun bizzat mahkeme önünde hazır bulundurularak yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Uygulamada, sanıkların gergin geçebileceğini ve mahkeme huzurunda bulunup da anlatmak istemedikleri hususlar yönünden mahkemede hazır bulunmak yerine, SEGBİS ile ceza infaz kurumundan katıldıkları, hatta tutuksuz sanıkların da, başka yargı çevrelerinden SEGBİS ile duruşmaya katılmayı tercih ettikleri görülmektedir. Bu usulün olağan hale getirilmemesi gerekir. Çünkü maddi hakikate ve asıl adalete ancak mahkeme huzurunda yapılan yargılama ile ulaşılabilir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Stj. Av. Cem Serdar

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------

[1] Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, 2021, Ankara, s.87.

[2] Serhat Deniz Çetinkaya, Ceza Muhakemesinde SEGBİS, Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, 2019, s.59,60.

[3] Yenisey, Nuhoğlu, a.g.e., s.86.

[4] Çetinkaya, a.g.e., s.69.

[5] Yener Ünver, Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Cilt 3, Adalet Yayınevi, 2019, Ankara, s.1437, 1438.

[6] Yenisey, Nuhoğlu, a.g.e., s.763.