1. Giriş

Ceza yargılamasının temel amacı, maddi gerçeğe ulaşmak ve adaletin tesisi ile toplumsal barışı sağlamaktır. Bu süreçte muhakemenin sağlıklı yürütülmesi, delillerin toplanması, kaçma veya delilleri yok etme riskinin önlenmesi gibi nedenlerle bir takım koruma tedbirlerine başvurulmaktadır. Bu tedbirlerin en müdahaleci olanlarından biri, şüpheli veya sanığın malvarlığına el konulmasıdır.

Özellikle suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması, örgütlü suçlar, dolandırıcılık gibi ekonomik suçlarda CMK m.128 kapsamında malvarlığına el koyma işlemi yaygın biçimde kullanılmakta; ancak bu tedbirin ölçüsüz ve süresiz biçimde uygulanması, bireylerin temel hak ve özgürlükleri açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır. Bu çalışma, uygulamadaki sorunları orantılılık ilkesi ve mülkiyet hakkı çerçevesinde değerlendirmektedir.

2. El Koyma Tedbirinin Hukuki Niteliği ve Dayanağı

2.1 Ceza Muhakemesi Kanunu'nda El Koyma

El koyma, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda 123 ila 134. maddeler arasında düzenlenmiştir. Özellikle CMK m.128, "suçtan elde edildiği değerlendirilen malvarlığı değerlerine el konulması"na olanak tanır. El koyma kararı, yalnızca hâkim tarafından ve kuvvetli suç şüphesi ile müsadere ihtimalinin bulunması hâlinde verilebilir.

Ayrıca el konulabilecek malların suçtan doğrudan elde edilmiş olması ve suçla illiyet bağının kurulabilmesi gerekir. Uygulamada ise bu illiyet bağının çoğu zaman somut olarak ortaya konulmadığı, “tüm malvarlığına” el konulduğu görülmektedir.

2.2 El Koyma ile Müsadere Arasındaki Fark

El koyma bir koruma tedbiri iken, müsadere bir yaptırımdır. El koyma geçici, müsadere kalıcıdır. Ne var ki uygulamada bu ayrım gözetilmemekte; yargılama bitmeden yıllarca süren el koymalar, fiilen müsadereye dönüşmektedir.

3. Mülkiyet Hakkı ve El Koyma Tedbiri

3.1 Anayasal Çerçeve

Anayasa'nın 35. maddesi, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğunu belirtir. Ancak bu hak, kamu yararı gerekçesiyle sınırlanabilir. Aynı zamanda Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca, temel haklara müdahale kanunla, ölçülülük ilkesine uygun olarak ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmayacak biçimde yapılmalıdır.

4. Uygulamada Karşılaşılan Temel Sorunlar

4.1 Geniş ve Soyut Gerekçelerle Verilen El Koyma Kararları

Uygulamada çoğu zaman el koyma kararları şu ibarelerle sınırlıdır:
“Kuvvetli suç şüphesi mevcuttur, müsadere ihtimali vardır, tedbir gereklidir.”
Bu tür kararlarda, el konulan mallarla suç arasında somut bağ kurulmadığı, suçun niteliği ve olayla ilgili bağlantı açıklanmadığı gözlemlenmektedir.

4.2 Tüm Malvarlığına Toplu El Koyma

Özellikle vergi kaçakçılığı, zimmet, dolandırıcılık gibi suçlarda şüpheliye ait tüm banka hesapları, taşınmazlar, otomobiller hatta şirket kasaları gibi kalemlere ayrım gözetilmeksizin el konulmaktadır. Bu durum orantılılık ilkesine aykırı olup, mülkiyet hakkının gereksiz ve aşırı sınırlanmasına neden olmaktadır.

4.3 Süre Sınırı Olmaksızın Uygulanan El Koymalar

CMK m.128’de el koyma süresiyle ilgili açık bir sınırlama yoktur. Bu durum, uygulamada yargılama başlamadan önce aylarca hatta yıllarca süren el koyma işlemlerine yol açmakta; özellikle şirketlerin ticari faaliyetleri aksamakta, kişilerin ekonomik özgürlükleri kısıtlanmaktadır.

5. Özel Durum: Kripto Paralar ve Dijital Varlıklara El Koyma

Son yıllarda dijital varlıklar, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ve bilişim suçlarıyla bağlantılı olarak el koyma tedbirlerinin konusu haline gelmiştir. Ancak kripto paraların depolanma biçimi, erişim zorlukları ve merkezi otorite eksikliği, el koyma işlemlerinin uygulanabilirliğini tartışmalı hale getirmektedir.

Uygulayıcılar bu konuda çoğu zaman teknik altyapıdan yoksundur. El koyma kararı verilse dahi cüzdan anahtarları bilinmediğinde bu işlem sembolik kalmakta; bazen de kişisel cihazlara doğrudan el konularak mülkiyet hakkı tümüyle ortadan kaldırılmaktadır.

6. Değerlendirme ve Öneriler

Ceza muhakemesi sisteminde el koyma tedbiri gerekli ve etkili bir araç olabilir. Ancak bu tedbirin uygulanmasında gerekçesizlik, keyfilik, süresizlik ve ölçüsüzlük gibi yapısal sorunlar mevcuttur. Bu sorunların giderilmesi için şu öneriler getirilebilir:

- Somut gerekçelendirme yükümlülüğü artırılmalı; kararlarda suç ile malvarlığı arasında bağlantı açıklanmalıdır.

- El koyma süresi yasal sınırlamaya tabi tutulmalı, belirli aralıklarla yeniden değerlendirme zorunlu olmalıdır.

- Savunmanın, el koymaya karşı etkili şekilde başvuru yapabilmesi sağlanmalı; itiraz yolları kolaylaştırılmalıdır.

- Dijital varlıklar için ayrı bir yasal çerçeve oluşturulmalı, uygulayıcılara teknik eğitim verilmelidir.

- Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları doğrultusunda içtihat bütünlüğü sağlanmalıdır.

7. Sonuç

Suçtan elde edilen malvarlığına el koyma tedbiri, ceza muhakemesinin etkinliğini artırmak amacıyla öngörülmüş önemli bir koruma tedbiridir. Ancak uygulamadaki yaygın sorunlar, bu tedbirin cezalandırmaya dönüşmesine, dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlaline neden olmaktadır. Tedbirin amacı ile sonuçları arasında denge kurulmalı; yalnızca hukukilik değil, adalet ve hakkaniyet ölçüleri de dikkate alınmalıdır.

El koyma, ceza yargılamasının sonunda müsadereye dönüşecekse, bu süreçte kişi hak ve özgürlükleri özenle korunmalı; devletin kamu yararını gözetirken bireyin temel haklarını göz ardı etmemesi sağlanmalıdır.

Av. Hüseyin Murat GÖÇER