Türk Ceza Kanunu uygulamasında yardım etme, yasanın “Suça İştirak” başlığını taşıyan dördüncü bölümünde “Yardım Etme” başlığıyla taşıyan 39. maddesinde hüküm altına alınmıştır.

Türk hukuku ile Alman hukukunda yardım etme, maddi yardım ve manevi yardım olmak üzere iki ayrı başlık altında inceleme konusu yapılmaktadır.[1]

"Yardım etme" 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 39. Maddesinde hüküm altına alınmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 39/1 maddesine göre; suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilecektir.

Diğer hâllerde cezanın yarısının indirilmesi söz konusu olacaktır. Ancak, bu halde verilecek ceza sekiz yılı geçemeyecektir.

Suça yardım eden olarak katılan fail hakkında cezanın indirilmesi hali söz konusu olmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 39/2 maddesinde ise, hangi eylemlerin yardım etme kapsamında değerlendirileceği ifade edilmektedir.

Türk Ceza Kanunu’nda yer alan iştirak hükümlerinin hukuki niteliği ve uygulanma şekli

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yardım etmeyi düzenleyen 39. maddesi genel olarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun fer’i iştiraki düzenleyen 65. maddesinin tekrarından ibaret olduğunu söyleyebiliriz.

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 65/son maddesinde yer alan zorunlu fer’i faillik sistemine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer verilmediğini görmekteyiz.

Belirtmek gerekir ki; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 39. maddesinden değil de, 37. maddesindeki düzenlemeden doğan nedenlerden dolayı, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda “fer’i faillik” sayılan birçok durumun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca “faillik” olarak değerlendirilmesi gerekecektir.

Suç ortağı olarak sorumlu tutulabilmek için, failin kusurlu olması şart olarak aranmamaktadır. Örneğin: bir akıl hastasına suç işlemesi için yardım eden suç ortağı olarak sorumlu olur. Ancak burada akıl hastasının kusuru bulunmadığından sorumlu tutulamayacağını söyleyebiliriz.[2]

Suç ortağının yaptırıma tabi tutulabilmesi için yardımda bulunulan suçun tamamlanması veya en azından teşebbüs aşamasında kalması şart olarak aranmaktadır (TCK m.40/3).

Yardım eden kişinin cezalandırılabilmesi açısından işlenen suça dair yasada belirtilen ceza esas alınmaktadır. Ancak, yasada belirtilen bu ceza yardım eden kişi açısından indirime tabi tutulmaktadır.

Yasal düzenleme, cezada indirim yapılıp yapılmayacağı hususunda hâkime takdir yetkisi bırakmamıştır. Yardımda bulunan kişinin cezasından indirim yapılmasının nedeni, yardımda bulunmanın ifade ettiği haksızlık içeriğinin işlenen suça göre daha az olması halidir.

Bir kişinin işlediği suça yardım eden kişinin eyleminin veya davranışının ortaya çıkan sonuçla illiyet bağlantısı içinde olması şarttır.

Belli bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi ile de bir suçun işlenmesine yardımda bulunulabilmesi mümkündür.

Bundan başka, bir başka kişinin işlemekte olduğu suçun işlenişine engel olmama halinde dahi aynı şekilde icrai suça yardımda bulunma halinde bahsedilebilecektir.

Bununla birlikte; bu davranış aslında ihmali bir suça neden oluyorsa, kişi ihmali suçun faili olarak yaptırıma tabi tutulabilecektir. Suçun işlenmesinde yapılan yardımın, en geç bu suçun unsurlarının gerçekleştirişi sırasında yapılması şarttır.

Yardım etme, hazırlık hareketlerine ilişkin olarak da ortaya çıkabilir. Ancak burada bu nedenle sorumluluk için, suçun icrasına en azından teşebbüs edilmiş olmalıdır.

Bir suçun işlenmesine yardımda bulunanın davranışları kasta dayanmalı, yanı yardım niteliğindeki eylemleri kasten gerçekleştirmelidir.

Başka bir söylemle, suç oluşturan hareketin gerçekleştirilişine ve bu eylemin işlenişine katkıda bulunmalıdır. Yani yarım edende suça yönelik bir kastın varlığı gerekir.

Bir suçun işlenmesine taksirle yardımda bulunma halinin cezalandırılması söz konusu edilemez. Burada yardımda bulunanın kastının somut bir suça dair olması şartı aranır.

Bu yüzden, suç işlemek için oluşturulmuş örgüt mensuplarına yardım etmek, yasada bağımsız bir suç olarak hüküm altına alınmıştır. Ayrıca suçun icrasına yardımda bulunulan suçun kasten işlenen bir suç olması da gerekmektedir. Burada suçun tamamlanması veya en azından teşebbüs aşamasında kalması şart olarak aranmaktadır.

Bazı suçlarda failde belli bir niteliğin varlığı gerekir. Nitekim bu şekildeki suçlar, özgü (mahsus) suç olarak tanımlanmaktadır. Bu tarz suçlarda suç üzerinde egemenlik kurulsa dahi bu niteliği taşımayanlar fail olamayacaklar ve sadece yardım eden olarak yaptırıma tabi tutulacaklardır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, şahsi veya fiili ağırlaştırıcı sebeplerin sirayeti hükümlerine yer verilmemiştir.[3]

Örneğin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda kavga suçuna yer verilmemiştir.[4]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, şahsa bağlı nedenlerden sadece ilgilisi istifade edebilir. Şahsa bağlı nedenlerin cezayı artırdığı hallerde de aynı uygulamanın sürdürülmesi gerekir.

Örneğin; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu açısından kavga suçuna ilişkin hükümler yerine, iştirak hükümleri uygulanmaktadır.

Suça iştirak ile ilgili olarak; uygulamada ortaya çıkan sorunların en önemlilerinden birisi şeriklerin sorumluluklarının kapsamının belirlenmesi ile ilgili olduğu ifade edilmektedir.[5]

Müşterek fail işlediği haksızlıkla doğrudan muhatap olduğundan, onun cezalandırılabilmesi için başka bir kurala gerek yoktur.

Bu yüzden suçu birlikte işleyen failler, kendi eylemlerinin tabi olduğu şartlara göre cezalandırılmaktadırlar.

Burada müşterek faillerin her birinin eyleminin haksızlık niteliğini kendi davranışlarından almaktadırlar ve bu durum diğerine bağlılık göstermemektedir. Bu yüzden, müşterek faillerden birisinde bulunan nitelikli hal, diğerleri tarafından bilinse de onu etkilemeyecektir.

Sonuç olarak, suç ortaklarının sorumluluğu doğrudan bir sorumluluk olarak kabul edilmemektedir. Suç ortakları, atılı suçla ilgili olarak bağlılık kuralı uyarınca sorumlu tutulacaklardır.

Yani, suç ortaklarının suçla olan ilişkisi, failin kişiliğine ve gerçekleştirdiği eyleme bağlı olarak değerlendirilmektedir. Bu yüzden, suç ortakları kendilerince bilinen ve failin gerçekleştirdiği eylemden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden etkilenmektedirler.[6]

Bu konuyu bir örnekle açıklamak faydalı olacaktır:[7]

Örnek olay

(A)’nın kendi kardeşini öldürmesi için (B)'ye yardım etmesi: Burada suçun gerçekleşmesi halinde, her iki failde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81. maddesi uyarınca sorumlu tutulacaklardır. Burada asıl failin işlediği suç "basit kasten öldürme" suçu olarak karşımıza çıkmaktadır.

(B)'nin, (A)'nın kendi kardeşini öldürmesine yardım etmesi: Bu durumda hem (A)'nın hem de (B)'nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 82/1-d maddesi uyarınca nitelikli hallerden olan "yakın akrabayı kasten öldürme suçundan" sorumlu tutulması gerekir.

Bu durumda asıl failin işlediği suç "nitelikli öldürme" şeklinde değerlendirilmektedir. Burada yardım eden ise, yardım ederken failin bu suçu işleyeceğini bilmektedir.

(A)’nın kardeşini, (A) ile (B)’nin birlikte öldürmeleri hali: Bu durumda “bağlılık kuralı” uygulanmayacaktır. Bu örnek olayda her iki failde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37. madde uyarınca sorumlu tutulacaklardır. Burada her iki fail de müşterek fail olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden (A) nitelikli kasten öldürmeden, (B) basit kasten öldürmeden cezalandırılmalıdır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] Demirel Muhammed, Alman Hukukuyla Karşılaştırmalı Yardım Etme Hareketleri, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi-Journal of Penal Law and Criminology 2017; 5(2):119-161, ISSN: 2148-6646 / E-ISSN: 2602-3911, s. 121; Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı, Seçkin, Ankara 2017, s. 488.

[2] Y.1.CD, E: 2013/3531, K: 2014/3655, T: 25.06.2014.

[3] Oysa 765 sayılı yasada vardır. Bkz.; 765 sayılı Yasa m. 66-67.

[4] Oysa 765 sayılı yasada vardır. Bkz.; 765 sayılı Yasa m. 464,466.

[5] Y.1.CD, E: 2013/3531, K: 2014/3655, T: 25.06.2014.

[6] Örnek olay ve emsal karar için bkz.; Y.1.CD, E: 2013/3531, K: 2014/3655, T: 25.06.2014.

[7] Y.1.CD, E: 2015/1426, K: 2015/4313, T: 06.07.2015.