I - Tazminat Komisyonu Kanunu’nda Yapılan Değişikliğin Arka Planı ve Nedeni

Adil yargılanma hakkı, yargılama sürecinin işlemesi (silahların eşitliği, isnadı öğrenme hakkı, tanık sorgulama, tarafsız ve bağımsız yargı yerinde aleni yargılanma vs), sınırlı da olsa sonucunu (makul olarak öngörülebilme, delillerle uyumlu olma, keyfi olmama) ve sürecin makul sürede tamamlanması hakkını içerir.

Bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi gereğince, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, § 18, Nevriye Kuruç ([GK], § 85). AYM, Güher Ergun ve diğerleri kararında, bireysel başvuruda bulunabilmek için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğini, ancak hukuk sistemimizde, yargılama faaliyetinin uzamasını önleyici veya yargılama faaliyetinin uzamasından doğan zararları giderici nitelikte, etkin bir başvuru yolu bulunmadığını belirtmiştir (Güher Ergun ve diğerleri [1. B.], B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 28).

Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiaları için iç hukukta etkili bir başvuru yolu olmaması nedeniyle, bireysel başvuru sisteminin kabul edildiği 2012 yılından itibaren başvurular doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılmıştır.

AYM, Nevriye Kuruç kararında ([GK], B. No: 2021/58970, 5/7/2022), makul sürede yargılanma hakkı ihlali başvurularının her yıl artarak devam ettiğini, derdest başvuru sayısının 108.000 civarında olup incelenmeyi bekleyen bu başvuruların yarısından fazlası makul sürede yargılanma hakkı ile ilgili olduğunu, başvuru sayısının mahkemenin başvuruları sonlandırma kapasitesini aştığını ifade etmiştir (Nevriye Kuruç kararında ([GK], § 71). AYM, bu kararında, bireysel başvuru öncesi, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla ilgili başvuru yapılabilecek etkili bir iç hukuk yolun ihdas edilmesi gerektiği tespitini yapmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin Nevriye Kuruç kararından sonra, 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinde 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile değişiklik yapılmıştır. 5/4/2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren geçici 2. maddeye göre 9/3/2023 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da icra edilmediği iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verdiği kabul edilemezlik kararından sonra Tazminat Komisyonuna başvuru yapılmasının yolu açılmıştır. Anayasa Mahkemesi anılan değişiklikten sonra verdiği Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun tüketilmesi gereken yol olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle anılan ihlal iddiasıyla 9/3/2023 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan başvuruda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Veysi Ado, §§ 46-51). 9/3/2023 tarihinden sonra yapılan başvurular yönünden ise herhangi bir mekanizma getirilmemiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin pilot karar olarak verdiği Nevriye Kuruç kararının gereği tam olarak yerine getirilmemiş, yalnızca belli bir tarihe kadar derdest başvurular yönünden Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı getirilmiştir (Keser Altıntaş [GK], B. No: 2023/18536, 25/7/2023, § 57).

AYM, Keser Altıntaş kararında ([GK], B. No: 2023/18536, 25/7/2023), Nevriye Kuruç kararında belirttiği üzere etkili iç hukuk yolu oluşturulmadığı, 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesiyle bulunan çözümün kalıcı olmadığı gerekçesiyle, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvuruların ilk elden Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinin mümkün olmadığını, etkili bir iç hukuk yolu oluşturulana kadar başvuruları incelemeyeceğini ifade etmiştir.

AYM’nin Nevriye Kuruç ve Keser Altıntaş kararları sonrasında, kanun koyucu, 7499 sayılı Kanun’la, 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanunun adını “Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun” (bundan sonra Tazminat Komisyonu Kanunu olarak anılacaktır) olarak değiştirmiştir. 7499 sayılı Kanunla, hem 6384 sayılı Kanun’da hem de CMK’da önemli değişiklikler yapılmıştır.

Konumuzla bağlantılı olarak, 6384 sayılı Tazminat Komisyonu Kanunu’nda ve CMK’da yapılan değişiklikler kısaca şöyle özetlenebilir;

a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla manevi tazminat istemleri Tazminat Komisyonuna yapılır (6384 SK md 2/3-a).

b) CMK’nın 141/1 fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki koruma tedbirleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi her türlü zararın tazmini istemi Tazminat Komisyona yapılır (6384 SK md 2/3-b, CMK md 142/2).

CMK 141/1-e bendi, en çok tazminat nedeni yapılan düzenlemedir. Adli İstatistiklerde yaptığımız çalışmalara göre[1] 2005-2019 arası beraat kararı aritmetik ortalaması % 19,64’tür. Ülkemizde, koruma tedbirleri nedeniyle oluşan maddi/manevi tazminat davalarına yüzlerce ağır ceza mahkemesi bakarken, en çok dava nedeni yapılan CMK 141/1-e bendi nedeniyle açılacak davaların ve ayrıca (f) ve (l) bentlerinden açılacak davalara bakma görevinin, Tazminat Komisyonuna verilmesi, iş yükünün rasyonel yönetimiyle ilgili değildir.

AYM, pilot kararında sadece makul sürede yargılanma hakkıyla ilgili etkili iç hukuk yolu oluşturulmasını istemesine rağmen, kanun koyucunun CMK 141/1 fıkradaki (e), (f) ve (l) bentleri için de Tazminat Komisyonuna başvuru zorunluluğu getirmesinin sadece bir nedeni vardır; dava sayısını azaltmak ve dava sonucunda davacı vekiline ödenmesi gereken vekalet ücretini ortadan kaldırmak.

Davacı vekiline daha az vekalet ücreti ödeyerek maliye hazinesinin giderini azaltma hamlesi, ilk olarak, 694 sayılı KHK’nın 144 maddesiyle CMK’nın 142 maddesine 9. fıkranın eklenmesiyle atılmıştı. Düzenlemeye göre tazminat davalarında, davacıya AAÜT gereğince nisbî avukatlık ücreti ödenecek, ancak, ödenecek miktar tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacaktır[2].

Davacı vekiline hiç vekalet ücreti ödememe formülü ise 6384 sayılı Kanun değişikliğiyle bulunmuştur. AYM’ya göre Tazminat Komisyonu yargı merci değildir. İdari bir kuruldur. Tazminat Komisyonu Kanunu’nda, başvuran yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri verileceği düzenlenmemiştir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre yargılama gideri ve vekalet ücretine yargı mercilerince hükmedilebileceğinden, komisyondan tazminat isteminde bulunan lehine vekâlet ücretine ve yaptığı yargılama giderlerine hükmolunmaması hukuka aykırı değildir[3].

Kanun koyucu, CMK’nın 141/1 fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki koruma tedbirleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi her türlü zararın Tazminat Komisyonundan istenmesi zorunluluğunu, sadece kamu maliyesi yükünü azaltmak amacıyla kabul etmiştir. Düzenlemenin hukuk mantığıyla, iş yükü yönetimiyle ve aşağıda değineceğimiz Anayasal ilkelerle bir ilgisi yoktur.

II - Tazminat Komisyonu Kararlarının Anayasaya Uygunluğu

CMK’nın 141/1-e-f-l bentlerinde düzenlenen tazminat nedenleri, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında adli yargıda kamu gücü kullanan kişilerin haksız fiilleridir. Adli yargıda kamu gücü kullanan kişilerin haksız fiillerinin bir kısmı (CMK md 141/1-e-f-l) Tazminat Komisyonunda karara bağlanırken bir kısmı (CMK md 141/1-a-b-c-d-g-h-i-j-k, 141/3) adli yargıda karara bağlanmaktadır.

Adli yargıda karara bağlanan tazminat taleplerine ilişkin yine adli yargı içinde istinaf/temyiz kanun yoluna başvurulurken, adli yargıda kamu gücü kullananların bazı haksız fiillerine karşı tazminat talepleri ise idari bir kurulda nihai karara bağlanmakta, idari kurulun nihai kararına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilmektedir. Daha açık bir ifadeyle, adli yargıda kamu gücü kullananların bazı haksız fiilleri idari yoldan bazı haksız fiiller ise adli yoldan tazmin edilmektedir. Sonuçta, adli yargıda kamu gücü kullananların bazı fiillerinin hukuka uygunluğu, idare tarafından değerlendirilmektedir.

Görev uyuşmazlığının çözümünün adli yargıya (6384 SK md 5/B-2), Tazminat Komisyonunun verdiği esasa ilişkin nihai kararına karşı idari yargıya başvurulması da kendi içinde tutarsızdır.

Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa'nın 125, 140, 142, 155 maddeleri Anayasa'da idarî ve adlî yargı ayrılığının kabul edildiğini göstermektedir. Bu ayrım uyarınca idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idarî yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tâbi olacaktır. Buna bağlı olarak idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. İdare hukuku esaslarına göre tesis edilen bir idari işlemin, sadece idari para cezası yaptırımı içermesine bakılarak denetiminin idari yargı alanından çıkarılarak adli yargıya bırakılması olanaklı olmadığı gibi[4], adli yargı esaslarına göre yapılan işlemin, tazminat konusu bile olsa adli yargı denetiminin alanından çıkartılarak idari bir kurula ve idari yargıya bırakılması olanaklı değildir.

Bu nedenle, komisyonun CMK 141/1-e-f-l bentlerine ilişkin tazminat taleplerini karara bağlama yetkisinin ve buna bağlı olarak nihai kararına karşı bölge idare mahkemesine itiraz yasa yolunun Anayasaya uygun olmadığı görüşündeyiz.

III - Tazminat Komisyonuyla Ağır Ceza Mahkemesi Arasında Görev ve Yetki Uyuşmazlığı

7499 sayılı Kanun’la 6384 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 3/4 ve CMK’ya eklenen Geçici Madde 6/4’e göre, CMK 141/1-e-f-l bentleri nedeniyle yapılacak müracaatlar, 01/06/2024 tarihinden sonra yapılır. 01.06.2024 tarihinden önce Ağır Ceza Mahkemesine açılan davalar, kesinleşinceye kadar CMK 142. maddede yapılan değişiklikten önceki hükümlere göre yargı mercilerince bakılmaya devam olunur.

01.06.2024 tarihinden sonra, yanılgı ile ağır ceza mahkemesine açılması gereken davada Tazminat Komisyonuna başvurulması, Tazminat Komisyonuna başvurulması gerekirken ağır ceza mahkemesine dava açılması mümkündür. Bu durumda;

a) 6384 sayılı Kanun kapsamında olmasına rağmen ağır ceza mahkemesine açılan dava, ağır ceza mahkemesi tarafından Komisyona gönderilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren ve girmeyen istemler birlikte yapılmış ise ağır ceza mahkemesi görev alanına girmeyen istemleri ayırmak suretiyle Komisyona gönderir (CMK md 142/2).

b) CMK’nın 142/2 fıkrası uyarınca ağır ceza mahkemesinin görevi kapsamında olmasına rağmen Komisyona yapılan istemler, Komisyon tarafından ağır ceza mahkemesine gönderilir. Komisyonun görev alanına giren ve girmeyen istemler birlikte yapılmış ise Komisyon görev alanına girmeyen istemleri ayırmak suretiyle ağır ceza mahkemesine gönderir (6384 SK md 5/B-2).

1) Gönderme Kararının Hukuki Niteliği

Hem CMK 142/2 fıkrada hem de 6384 Sayılı Kanun’un 5/B-2 bendinde “gönderme”den bahsedilmektedir.

Gönderme kararı, sonuçları itibariyle açılan davanın ya da yapılan istemin görüleceği merciyi, başvurulacak kanun yolunu, verilecek nihai kararın yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden sonucunu değiştirmektedir. Bu nedenle gönderme kararı, esasen görevsizlik kararıdır.

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere Tazminat Komisyonu yargı merci değildir. İdari bir kuruldur.

Görevsizlik kararı, ancak mahkemeler tarafından diğer bir mahkemenin görevli olduğu (İYUK md 43, HMK md 20 vd, CMK md 5/1) ya da bir idari kurulun/kurumun görevli olduğu (1684 SK md 1)[5] gerekçesiyle verilir. Görevsizlik kararında, görevli ve yetkili mahkeme/idari kurul gösterilir.

6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 bendinde, Tazminat Komisyonuyla ağır ceza mahkemesi arasında “…görev konusunda anlaşmazlık çıkması…”ndan bahsedildiğine göre, mahkemenin ya da Komisyonun gönderme kararı, görevsizlik kararı niteliğindedir.

İdari kurul niteliğinde olsa bile 1684 sayılı Kanun açısından Komisyonun gönderme kararı da görevsizlik kararıdır. Ağır ceza mahkemesinin Tazminat Komisyonunun görevli olduğu gerekçesiyle verdiği gönderme kararı da keza görevsizlik kararıdır (1684 SK md 1).

İkinci görüş olarak 6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 bendindeki “Komisyon ile ağır ceza mahkemesi arasında görev konusunda anlaşmazlık çıkması halinde Komisyonun görevine giren işlerin tespiti amacıyla ağır ceza mahkemesi veya Komisyon, kesin olarak karar verilmek üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurur” düzenlemesinden hareketle, gönderme kararının hem komisyon hem de ağır ceza mahkemesi açısından klasik anlamda görevsizlik kararı olmayıp, nevi şahsına münhasır bir yollama, iletme, aktarma kararı olduğu ileri sürülebilir.

Gönderme kararının 1684 sayılı Kanun kapsamında görevsizlik kararı olduğu kabul edilirse, görevsizlik kararlarının kesinleşmesi gerekir[6]. Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz kanun yoluna (CMK md 5/1), adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı istinaf kanun yoluna (CMK md 223/10) tabidir. Görevsizlik kararı sayılan gönderme kararı, adlî yargı dışındaki bir idari kurulu görevli kıldığı için CMK 223/10 maddesine göre istinaf kanun yolu uygulanmalıdır.

Gönderme kararının hem komisyon hem de ağır ceza mahkemesi açısından klasik anlamda görevsizlik kararı olmayıp, nevi şahsına münhasır olarak hatalı davayı/başvuruyu, hak kaybı olmaması için ilgili mercie yollama, iletme, aktarma kararı olduğu kabul edilirse, hiçbir kanunda, gönderme kararı için bir yasa yolu öngörülmediğinden, karar kesin olarak verilir. Çünkü kanun yolu bir kanunla düzenlenir ve kendiliğinden kanun yolu olmaz. Örneğin mahkemeler arası muvafakatlı birleştirme (CMK md 16/3) kararına karşı bir kanun yolu olmadığından bu tür kararlar kesindir. Keza salıverme kararı, CMK 104/2 madde düzenlenmeden önce kesindi.

2) Tazminat Komisyonuyla Ağır Ceza Mahkemesi Arasında Görev Uyuşmazlığı

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, yanılgı ile ağır ceza mahkemesine dava açılması gerekirken Tazminat Komisyonuna başvurulması, Tazminat Komisyonuna başvurulması gerekirken ağır ceza mahkemesine dava açılması mümkündür. Bu durumda, hem ağır ceza mahkemesi hem de Komisyon, kendi yapacağı nitelemeye göre davayı/başvuruyu doğru mercie gönderir.

Ağır ceza mahkemesi ya da komisyon, gönderme yoluyla kendisine gelen davanın veya başvurunun esasen doğru mercie yapıldığı ve gönderme kararının hatalı olduğunu düşünürse olumsuz görev uyuşmazlığı doğar. Örneğin, Komisyon, CMK 141/1-e bendine göre yapılan başvuruda kendisi görevli olduğu halde başvuruyu hatalı şekilde nitelendirip, ağır ceza mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle gönderme kararı verirse, ağır ceza mahkemesi de başvurunun Komisyonun görev alanına girdiği görüşündeyse olumsuz görev uyuşmazlığı doğar.

Ağır ceza mahkemesi ya da komisyon, diğer mercide görülen davanın/başvurunun kendi görev alanına girdiği düşüncesindeyse olumlu görev uyuşmazlığı doğar. Örneğin Ağır ceza mahkemesi, CMK 141/1-a bendine istinaden açılan davayı görürken, aynı dava/olay kapsamında CMK 141/1-d bendine göre görev alanına giren bir tazminat isteminin yanlışlıkla komisyona yapıldığını fark eder, komisyondan, CMK 141/1-d kısmının ayrılıp gönderilmesini ister, komisyonda talebi reddederse olumlu görev uyuşmazlığı doğar.

Tazminat Komisyonuyla ağır ceza mahkemesi arasında oluşan olumlu/olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için kanunlarımızda iki düzenleme bulunmaktadır.

a) 1684 sayılı Umumi Mahkemeler ve Karar Hakimleri ve Mustantiklerle Umumi ve Hususi Kaza Salahiyetini Haiz Makamlar Arasındaki İhtilafın Halli Hakkında Kanun (md 1)

1684 sayılı Kanun’un 1. Maddesi şu şekildedir; Umumi mahkemeler, karar hakimleri ve müstantiklerle idare heyetleri ve sair kaza salahiyetini haiz makamlar arasında vazife ve salahiyet sebebiyle hadis olacak ihtilafların halli, Temyiz Mahkemesi Ceza Heyeti Umumiyesine aittir. Bu ihtilafın hallinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hükümleri cari olur.

Devlet sistemimiz içinde yer alan il ve ilçe idare kurulları, en büyük mülkî amirlikler, belediye makamları, gümrük komisyonları, orman işletme şeflikleri gibi makamlar, yargı mercii olmadıkları halde, yaptırım uygulama bakımından kendilerine kısmen kaza yetkisi verilmiş makamlardan olmaları nedeniyle, adli yargı mercii olan genel mahkemeler ile kaza yetkisini haiz bu makamlar arasında çıkabilecek görev ve yetki uyuşmazlıklarının merci belirleme suretiyle çözme görevi, 1684 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca Yargıtay Ceza Genel Kuruluna verilmiştir[7].

CGK’nın, uyuşmazlığı çözmesi için hem Mahkemenin hem de idarenin görevsizlik/yetkisizlik kararı vermesi, kararların kesinleşmesi gerekir[8]. Son görevsizlik/yetkisizlik kararı veren, sorunun çözümü için dosyayı Yargıtay CGK’na gönderir.

Düzenlemeye göre, uyuşmazlık konusunda nihai karar vermeye yetkili idari nitelikteki kurullar, kurumlar (SPK, BDDK, EPDK, Valilik gibi) ile mahkemeler arasında görev ve yetki uyuşmazlığı doğarsa, bu sorunu Yargıtay CGK çözecektir.

Tazminat Komisyonu da uyuşmazlığın esası hakkında karar verme yetkisine sahip idari bir kuruldur. Bu kurul ile Ağır ceza mahkemesi arasında olumlu ya da olumsuz görev uyuşmazlığı veya yetki uyuşmazlığı çıkarsa, CGK sorunu çözmeye yetkilidir.

b) 6384 Sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun (md 5/B-2)

6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 bendi şu şekildedir; “….Komisyon ile ağır ceza mahkemesi arasında görev konusunda anlaşmazlık çıkması halinde Komisyonun görevine giren işlerin tespiti amacıyla ağır ceza mahkemesi veya Komisyon, kesin olarak karar verilmek üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurur.

İlk bakışta bu düzenlemenin, Komisyonla ağır ceza mahkemesi arasındaki olumlu ya da olumsuz görev uyuşmazlığını nihai çözüme kavuşturacak bir yöntem içerdiği düşünülmektedir.

Düzenlemeyle ilgili iki ihtimalden bahsetmek mümkündür.

a) Düzenleme, kaleme alınış şekli itibariyle, Komisyondan ağır ceza mahkemesine yapılan gönderme işleminin hemen ardından, aynı bent içinde dördüncü cümle olarak düzenlendiğine, ayrı bir fıkra/madde olarak düzenlenmediğine göre, sadece Komisyondan ağır ceza mahkemesine gönderilen ve ağır ceza mahkemesinin de hukuka uygun bulmadığı gönderme kararlarını kapsamaktadır. Aynı bent içindeki “… Komisyonun görevine giren işlerin tespiti amacıyla…” ibaresi bu tezi desteklemektedir.

b) Diğer ihtimale göre, düzenleme, ister komisyondan ağır ceza mahkemesine isterse ağır ceza mahkemesinden komisyona yapılan her iki gönderme işlemini de kapsar. Aynı bent içindeki “…ağır ceza mahkemesi veya Komisyon…” ibaresi de bu tezi desteklemektedir.

6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 bendindeki düzenlemenin, hangi taraftan gelmiş olursa olsun Komisyonla ağır ceza mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığını çözen bir düzenleme olduğu kabul edilirse, sonraki kanun önceki kanunu ilga eder (lex posterior derogat legi priori) ilkesi gereğince görev uyuşmazlığı açısından 1684 sayılı Kanun uygulanmaz. Keza 6384 sayılı Kanundaki düzenleme, Komisyonla ağır ceza mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığına ilişkin özel bir kanun olduğu için özel kanun genel kanunu ilga eder (lex specialis derogat legi generali) ilkesi gereğince yine 1684 sayılı Kanun uygulanmaz.

3) Tazminat Komisyonuyla Ağır Ceza Mahkemesi Arasında Yetki Uyuşmazlığı

6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 bendi sadece görev uyuşmazlığının çözümünü ifade etmekte, yetki uyuşmazlığının çözümü için bir hüküm içermemektedir. Bu durumda 1684 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre komisyonla ağır ceza mahkemesi arasındaki yetki uyuşmazlığının çözüm yerinin Yargıtay CGK olduğu söylenebilir.

CMK 142/1 maddesine göre koruma tedbirleri nedeniyle açılacak dava, zarara uğrayanın (davacının) oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde açılır.

Komisyon, tek bir kurum olduğu için Komisyon açısından yer itibariyle yetki sorunu söz konusu olamaz. Ancak Komisyon gönderme kararı verirken, CMK 142/1 maddesindeki yer itibariyle yetki kuralına uymaz, başvuruyu yanlış yer ağır ceza mahkemesine gönderirse, başvuruyu alan ağır ceza mahkemesi de yetkisiz olduğuna, başka yer ağır ceza mahkemesinin yer itibariyle yetkili olduğuna karar verirse, mevzuatımıza göre sorun CMK 17. maddeye göre değil, 1684 sayılı Kanun’a göre çözülür. Bahsedilen durumda ağır ceza mahkemesi, yetkisizlik kararı vererek dosyayı, yetkili yer ağır ceza mahkemesine gönderemez. Çünkü Komisyonla ağır ceza mahkemesi arasında yetki uyuşmazlığı doğmuştur. Ağır ceza mahkemesi, başvuruyu 1684 sayılı Kanun’a göre CGK’na göndermesi gerekir.

6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 bendindeki düzenlemenin, hangi taraftan gelmiş olursa olsun Komisyonla ağır ceza mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığını çözen nevi şahsına münhasır, sonraki ve özel kanun olduğu kabul edilirse, yetki uyuşmazlığının da görev uyuşmazlığına kıyasen çözüme kavuşturulması isabetli olur. Aksi halde görev ve yetki uyuşmazlığının çözümünde iki farklı kanun ve iki farklı yol ortaya çıkacak, üstelik sorunun çözümü uzun zaman alacaktır.

SONUÇ:

Anayasa Mahkemesi’nin Nevriye Kuruç ve Keser Altıntaş kararlarında, makul sürede yargılanma hakkının ihlaline dair başvurular için iç hukukta etkili bir yol olmadan doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılması, yapısal bir sorun olarak değerlendirilmiş, kanun koyucunun harekete geçmesi istenmiştir.

Kanun koyucu, 7499 sayılı Kanun’la, 6384 sayılı Kanunda önemli değişiklikler yaparak, makul sürede yargılanma hakkının ihlali için Tazminat Komisyonuna başvuru yapılmasını kabul etmiştir. Bununla da yetinilmeyerek, CMK 141/1-e-f-l bentlerinde bahsedilen koruma tedbirleri nedeniyle maddi/manevi tazminat taleplerinin de 01.06.2024 tarihinden itibaren ağır ceza mahkemesinde değil, Tazminat Komisyonunda görüleceğini kabul etmiştir. Makul sürede yargılanma hakkı ihlali için de ağır ceza mahkemesine dava açma hakkı tanınması mümkünken, ağır ceza mahkemelerinin görev alanı daraltılarak, bazı koruma tedbirlerine aykırılık nedeniyle Tazminat Komisyonuna başvuru yapılmasını kabul etmenin tek nedeni, dava sayındaki korkunç artış karşısında, yargılama gideri ve vekalet ücretinin kamu maliyesine yüklenmesine engel olmaktır.

Mahkeme ya da Komisyon tarafından hatalı şekilde verilen gönderme kararı ya da hatalı şekilde dava açılması/başvuru yapılması sonucu oluşacak görev uyuşmazlığı 1684 sayılı Kanun’a ya da 6384 sayılı Kanun’un 5/B-2 maddesine göre çözüme kavuşturulabilir. Yargı mutlaka bir yolunu bulur. Ne var ki sorun, uyuşmazlığın kesin sonuca bağlanması için geçecek zamanın çok uzun olmasından kaynaklanmaktadır. Tazminat Komisyonunun açıldığı gün başvuru sağanağına maruz kalması nedeniyle baş edemeyeceği kadar iş yüküne muhatap olmuştur. Uygulamada, Komisyona yapılan başvurularda esas numaralarının bile üç ay sonra verildiği bilinmektedir.

Tazminat Komisyonunun CMK 141/1-e-f-l bentlerine ilişkin tazminat taleplerini karara bağlama yetkisinin ve buna bağlı olarak nihai kararına karşı bölge idare mahkemesine itiraz yasa yolunun Anayasaya uygun olmadığı görüşündeyiz.

Çalışmamızda ele aldığımız soruna dair farklı görüşler ileri sürmek, değişik ihtimallerden bahsederek tartışmayı uzatmak mümkündür. Son kararı, kanunları yorumlayan üst dereceli mahkemeler söyleyecektir.

Av. Cengiz OTACI

Av. Bekir KARAGÜLLE

--------------

[1] Adalet Bakanlığı en son 2021 yılı istatistiklerini yayımlamıştır. Bu istatistiklerde, ağır ceza mahkemesi sayısı, koruma tedbirleri nedeniyle açılan dava sayıları, ödenen tazminat ve vakalet ücreti miktarları yer almamaktadır.

[2] AYM, davacı vekiline daha az vekalet ücreti ödenmesi sonucunu doğuran CMK 142/9 fıkrayı mülkiyet hakkı ihlali kabul etmemiştir. Bk U.Ç. [1. B.], B. No: 2018/17068, 7/11/2019,

[3] Ahmet Doğan [2. B.], B. No: 2014/11359, 16/9/2015 ; S.D., B. No: 2020/31969, 24/10/2024; A.Ç. ve diğerleri [2. B.], B. No: 2020/33426, 11/12/2024,

[4] AYM, 01.03.2006, 2005/108 E, 2006/35 K; AYM, 08.10.2022, 2001/225 E, 2002/88 K

[5] 1684 sayılı Kanun’un 1 maddesi şu şekildedir; Umumi mahkemeler, karar hakimleri ve müstantiklerle idare heyetleri ve sair kaza salahiyetini haiz makamlar arasında vazife ve salahiyet sebebiyle hadis olacak ihtilafların halli, Temyiz Mahkemesi Ceza Heyeti Umumiyesine aittir. Bu ihtilafın hallinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hükümleri cari olur.

[6] CGK, 28.02.2017, 124/114; CGK, 13.03.2007, YYB-54/61; CGK 17.11.2009, 215/267

[7] CGK, 20.02.2018, 28/54 ; CGK, 13.03.2007, 2007/YYB-54 E, 2007/61 K; CGK 17.11.2009, 2009/YYB-215 E, 2009/267 K

[8] CGK, 28.02.2017, 124/114; CGK, 13.03.2007, YYB-54/61; CGK 17.11.2009, 215/267