ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNİN KANUNA AYKIRI OLARAK UYGULANMASI TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ İHLAL ETMEKTEDİR
Uygulamada, ceza mahkemelerinin beraat kararı verdikleri hallerde de adli kontrol tedbirine hükmettikleri görülmektedir.
Bilindiği üzere, adli kontrol kararı ancak tutuklama tedbirine ilişkin koşulların mevcut olduğu hallerde verilebilir. Başka bir anlatımla, başta kuvvetli suç şüphesi bulunması koşulunun gerçekleşmediği ve tutuklama nedenlerinin bulunmadığı durumlarda adli kontrol tedbirine başvurulması kanunen mümkün değildir.
Bununla birlikte, beraat kararıyla sonuçlanan farklı ceza davalarında, bu kararın yanı sıra ayrıca adli kontrol tedbiri uygulanması yönünde de karar verildiği görülmektedir. Mahkemelerin, sanığın beraatine hükmettikleri davaların sonunda ayrıca tutuklama tedbirinin koşullarının bulunmasını gerektiren adli kontrol tedbirlerine başvurmaları açıkça kanuna aykırıdır. Bu tutum, birden çok temel hak ve özgürlüğün yargı eliyle hukuka aykırı biçimde sınırlandırılmasıdır.
Ceza muhakemesi tedbirlerinin, mevcut bir yargılamaya vasıta olduğu, mevcut bir yargılamaya vasıta olmaları sayesinde meşru sayıldıkları, ancak gecikmede sakınca bulunan ve zorunlu hallerde bu tedbirlere başvurulabileceği unutulmamalıdır. Muhakeme tedbirleri, muhakemenin gerektiği gibi yapılabilmesi, muhtemel bir mahkûmiyet hükmünün infazının güvence altına alınması bakımından vasıta teşkil eder. Bu nedenle, beraat kararı verilmiş bir yargılamada ayrıca muhakeme tedbirine başvurulması mümkün değildir.
Aynı şekilde, kuvvetli suç şüphesi bulunan, tedbire başvurulmasının gecikemez ve zorunlu olduğu olguların mevcudiyeti halinde beraat kararı verilemeyeceği açık olduğu gibi, beraat kararı verilmekle ilk derece mahkemesinin elini çekmiş olduğu bir dosyada, karar tarihinden sonra da etkili olmak üzere, kuvvetli suç şüphesi, delillerin karartılması, tanık ya da bilirkişilere baskı olasılığı gibi gecikmede tehlikenin ve zorunluluğun göstergesi olan hallerin sabit bulunması gereken bir tedbir kararının verilmesi kanunen mümkün değildir.
Söz konusu tutum, başta Anayasa olmak üzere kanunlara aykırı biçimde temel hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
İsnat konusu fiilin suç olarak tanımlanmadığı ya da suçun işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleriyle beraat kararı verilip ayrıca bu kararın kesinleşmediğinden bahisle adli kontrol tedbiri uygulanması, hatta beraat kararı kesinleşince adli kontrolün kaldırılmasına karar verilmesi, kanuna aykırı tedbir uygulaması olduğu gibi, derece farkı gözetmeksizin adeta üst dereceyi de bağlayacak biçimde hüküm kurulması anlamına gelmektedir.
Temel hak ve özgürlükleri ihlal eden, ceza muhakemesinin kanuniliği ilkesi ile bağdaşmayan ve açıkça kanuna aykırı olan bu tutumdan vazgeçilerek kanunlara, yargılamanın temel ilkelerine uygun muhakemenin bir görev olduğunu kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Türkiye Barolar Birliği
İnsan Hakları Merkezi





