Çok kullanılan bir söz vardır “Geç gelen adalet, adalet değildir” diye.
   
Ancak gene de ne hikmetse, adalet hep “geç” geliyor.

Geç gelmesinin yanında uzun süren tutukluluk da buna eklenince, iş iyice dayanılmaz hale gelir.

Aslında Ceza davalarında tutukluluk geçici ve istisnai bir önlemdir. Asıl olan; yargılamanın tutuksuz olarak sürdürülmesidir. Ama uygulamada tutukluluk, genel geçer bir konuma getirilmiştir.

Toplumu meşgul eden ve yakından ilgilendiren, Ergenekon, Balyoz ve benzeri isimler altında devam eden davalarda da, sanıklar uzun sürenberi tutuklu olarak yargılamaya devam edilmektedir.

Oysa; tutuklu yargılamanın ilk koşulu; delillerin toplanmamış olması ve sanıklar tarafından gizlenmesi veya karartılmasının mümkün bulunmasıdır. Sözü edilen davalarda; dava konusu ve sanıklar hakkındaki her türlü delil ve belgeler toplanmış olduğuna göre, delillerin gizlenmesi veya değiştirilmesine dayanan bir tutukluluk nedeni kalmamış olmaktadır.

Tutuklamanın bir diğer temel gerekçesi de sanıkların kaçma olasılığının bulunmasıdır. Bu davalarda yargılanan kişilerin kaçabileceği olasılığı hiç bir şekilde bulunmamaktadır. Hatta dava aşamasında yurt dışında bulunan kişiler ilk fırsatta gelerek davaya katılmışlardır. Bu durumda, bir önlem olarak uygulanan tutuklamanın hiç gerekçesi bulunmamaktadır.

Uzayan davalarda, senelerboyu devam eden tutukluluğun önüne geçmek için çıkarılan bir yasa ile, belli davalarda azami tutukluluk süreleri belirlenmiştir. Bu süre içinde davanın bitirilememesi halinde, sanıklar yani yargılaması devam eden zanlılar salıverilecekler ve davalarına tutuksuz olarak devam edilecektir. Ancak kuşkusuz ki; tahliye kararının verilmesi için, öngörülen bu azami sürenin geçmesini beklemek gerekli olmadığı gibi, böyle bir yöntem yasaya da uygun değildir. Bir başka deyişle; tahliyeye kararı verilmesi için, tutukluluğa azami bir sınır çeken sürelerin dolmasını beklemek yasal bir zaruret değildir.
   
Uzun süren yargılama ve tutukluluğun bir çok sakıncaları vardır :

Uzun süren yargılama ve tutukluluk, kişilerin ve ailelerinin mağduriyetlerine neden olmaktadır.

Toplumun, yargısal çalışmalara kuşku ile bakmasına yol açmaktadır.  

Uluslararası alanda, ülkenin itibarının ve güvenirliğinin zedelenmesine neden olmaktadır.

Bütün bunlara ek olarak tahliye keyfiyeti, toplumsal barışın sağlanmasına katkıda bulunacaktır.

Bu itibarla; Ergenekon, Balyoz ve benzeri isimler altında devam eden davalarda tutuklu bulunan sanıkların tahliye edilmeleri yasal bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.


Av.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği
Genel Başkanı