Uluslararası casusluk suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 331. maddesinde düzenlenmiş olup “Yabancı bir devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, diğer bir yabancı devlet lehine siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin eden vatandaşa veya bunu Türkiye'de temin etmiş bulunan yabancıya bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK’nın 133. maddesinin son fıkrasında düzenlenen casusluk suçu 5237 sayılı TCK’nın 331. maddesi ile bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Ayrıca 765 sayılı kanununda fail olarak “kimse” tabiri ile herkesin bu suçun faili olarak düzenlenmişken 5237 sayılı kanunda fail olarak suça konu bilgileri temin eden vatandaş ve yabancı olabileceği hükmü getirilmiştir.[1]

Kanun koyucu bu suçun işlenmesinde fail olarak hem vatandaşı hem de yabancılar tarafından işlenebilir olduğunu belirtmiştir. Burada ki önemli nokta bu suçu işleyen faillerin vatandaş olması durumunda yer bakımından ayırım olmamasıdır. Yani suçun ülke içinde veya dışında işlenmiş olmasının önemi yoktur. Fakat failin yabancı olması durumunda ise suçun ülke sınırları içinde işlenmiş olması gerekir.[2]

İşlenen bu suçun maddi kaynağı olarak “yabancı bir devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerdir.”[3] Maddi kaynağı açısından elde edilen bilginin mutlaka devlet sırrı niteliğinde olması gerekir. Bununla birlikte elde edilen bilginin devlet sırı olup olmadığı mahkemece belirlenecek ve gerekli görülmesi durumunda bilirkişi dinlenebilecektir.[4]

Uluslararası casusluk suçunun mağduru olarak toplumu oluşturan bireyler olup bu suçun mağduru olarak toplumdaki herkes olabilir. Bununla birlikte kanun koyucu işlenen suça yönelik olarak cezanın artırılması veya indirilmesine yönelik herhangi bir ağırlaştırıcı ya da hafifletici neden ön görmemiştir.[5]

İşlenen suçun genel kastın yanında özel kastında olması gerekir. Zira failin gizli bilgileri temin etmesinde casusluk maksadı olmadan herhangi bir nedenle, bir devletin gizli bilgilerini öğrenmesi suç oluşturmaz.[6] Mutlak suretle elde edilen bilgilerin casusluk amacıyla elde edilmiş olması ve bu yönde kullanılma amacı olması gerekir. Aksi takdirde elde edilen bilgiler suç teşkil etmeyecektir.

Bununla birlikte casusluk amacıyla bir devlete ait gizli kalması gereken bilgilerin elde edilmesiyle birlikte suç tamamlanmış olacaktır. Yani elde edilen bilgiden dolayı herhangi bir zarar meydana gelmese dahi yine de suç tamamlanmış sayılır. Çünkü kanun tehlikenin mevcut olduğunu farz etmektedir. Ayrıca failin elde ettiği bilgilerle suça başlayıp elinde olmayan nedenlerle icrayı tamamlayamazsa bile teşebbüsten sorumlu olacak ve TCK 35. madde hükümleri uygulanacaktır.[7]

Suçun işlenmesi sırasında suça iştirak edenler TCK 37. madde, azmettirici TCK 38. madde ve suça yardım şeklinde iştirak durumunda ise TCK 39. madde hükümleri uygulanacaktır.[8] Burada önemli olan iştirak suçundan bahsedebilmek için suç fiilinin tamamlanmış ya da teşebbüs aşamasında kalmış olması gerekir.

Casusluk suçun işlemesi durumunda gerçek içtima uygulanması gerekir. Zira gizli kalması gereken bilgilerin başka bir ülkenin menfaati için askeri ve siyasi casusluk amacıyla elde edilmesi fiiline bağlı olarak bu suçu işleyen fail, ülkenin özünde devlet sırlarının yabancı bir devlet adına temin etmesi durumunda TCK 328 ve 330. maddelerinden ayrı ayrı cezalandırılır.[9]

Uluslararası casusluk suçunun cezası 5237 Sayılı Kanunun 331. maddesinde “bir yıldan dört yıla kadar hapis” olarak belirtilmiştir. 765 sayılı TCK’nın 133. maddesinde ise üst sınır olarak beş yıl olarak belirlenmişti. Fakat yapılan düzenleme ile üst sınır dört yıla indirilmiştir. Bununla birlikte bu suça ağırlaştırılmış bir neden öngörülmemiştir.

CMK 250. madde ve Terörle Mücadele Kanunu 10. maddelerinin ilga edilmesinden sonra bu suçla ilgili olarak yargılama yetkisi 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ile 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ve değişik 12. maddesi ile yargılıma yetkisi ağır ceza mahkemelerine bırakılmıştır. Suçun yaptırımı olarak bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası olup şartların oluşması durumunda hükmün infazı, cezanın ertelenmesi ya da hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına karar verile bilinecektir. Ayrıca davada zaman aşımı TCK 66/1-e bendine göre sekiz yıl olacaktır.[10]

KAYNAKÇA

Parlar Ali, Hatipoğlu Muzaffer, 5237 Sayılı TCK’da Özel ve Genel Hükümler Açısından Ağır Ceza Davaları, Adalet Yayınları, Ankara, 2007, s.837.

Sarıgüzel Hacı, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçları, Adalet Yayınları, Ankara,2016, s.357.

Yayla Mehmet, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2012, s.210.

----------------------------------

[1] Sarıgüzel Hacı, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçları, Adalet Yayınları, Ankara,2016, s.357.

[2] Yayla Mehmet, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2012, s.210.

[3] Parlar Ali, Hatipoğlu Muzaffer, 5237 Sayılı TCK’da Özel ve Genel Hükümler Açısından Ağır Ceza Davaları, Adalet Yayınları, Ankara, 2007, s.837.

[4] Yayla, a.g.e., s.211

[5] Sarıgüzel, a.g.e. s.360.

[6] Sarıgüzel, a.g.e. s.361.

[7] Yayla, a.g.e., s.211

[8] Yayla, a.g.e., s.212.

[9] Sarıgüzel, a.g.e. s.362.

[10] Sarıgüzel, a.g.e. s.362