Dürüstlük kuralı hukuk sistemimizin istisnai kurumlarından biridir. Zira bu kurum vasıtasıyla şeklen yasaya uyulmuş olmasına rağmen kişinin hakkını kullanırken taşıdığı iyi veya kötü niyet dikkate alınmakta ve bir kötü niyetin tespit edilmesi halinde hakkı kullanmaktan kaynaklanan menfaatin elde edilmesine engel olunmaktadır. Böylece normalde şekli bir düzenleme mahiyetinde olan hukuk kurallarının kuralların amacına aykırı şekilde kullanılmasının önüne geçilmek istenmektedir. Bu bakımdan şekli adaletin maddi anlamda da sağlanması amaçlanmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Dürüst davranma" başlıklı 2. Maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır."; ikinci fıkrasında ise, "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." kurallarına yer verilmiştir.

Anayasa’nın 14. Maddesi de “Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması” başlığı altında şu hükme yer verir: Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.”

Dürüstlük kuralı bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlak ölçülerine, gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulanagelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir.

Buna göre; Dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır. (DURAL, M. / SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227). 

Dürüstlük kuralının ve buna bağlı olarak hakkın kötüye kullanılması yasağının sadece Medeni Hukuk veya daha geniş kapsamlı olarak Özel Hukuk alanında uygulanabilecek bir kavram olduğu sanılmamalıdır. Dürüstlük kuralı hukukun her alanında, bu arada Kamu Hukuku dalında da daima dikkate alınması gereken bir temel hukuk ilkesidir. (OĞUZMAN, M. Kemal/BARLAS, Nami: Medenî Hukuk Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar, 2021, İstanbul, s.247.)

Dürüstlük kuralını düzenleyen 4721 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasına zarar vermek ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını hukuk düzeninin korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddede düzenlenen, hakkı kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı ise, hâkime özel ve istisnaî hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) karar verme olanağını sağlamaktadır.

Bir hakkın kullanılmasında hak sahibi tam anlamıyla serbest değildir. Bütün hakların, bunların tanınmasındaki amaca uygun olarak kullanılması gerekmektedir. Bir hakkın amacına aykırı olarak kullanılması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz ve böylece o hak kötüye kullanılmış olur. (OĞUZMAN/BARLAS, Age., s.247.)

Diğer yandan, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken, o kişinin hakkın kullanılmasında geçerli ve haklı bir yararının varlığı, hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkalarına vereceği zarar arasında aşırı oransızlığın olmaması, bir kimsenin kendi ahlaka aykırı davranışına dayanmaması ve uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunmaması gibi ölçütler hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirler. (OĞUZMAN/BARLAS, Age., s.249-255.)

Yorumla anlamı tespit edilen hükmün uygulanmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, böyle bir hükmün uygulanmasını istemenin hakkın kötüye kullanılması sayıldığı hâllerde, hâkimin, söz konusu hükmü uygulamaktan kaçınması ve bu yüzden ortaya çıkan örtülü boşluğu doldurması gerekir. (OĞUZMAN/BARLAS, Age., s.268.)

Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukukî yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hâllerinde, 4721 sayılı Kanun'un 2. maddesi uygulama alanı bulur, olağanüstü bir imkan sağlar ve haksızlığı düzeltici, kanundaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir. (Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı 25/01/1984 E:1983/3, K:1984/1)

Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır. (İstanbul 2. Fikrî Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, E. 2017/780 K. 2019/529, T. 12.12.2019)

Kötü niyet iddiası 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. 

Aşağıda hukukun çeşitli alanlarında dürüstlük kuralı uygulamasının yüksek yargı kararlarına nasıl yansıdığına ilişkin bazı örnekler sunuyoruz.

Kira İlişkilerinde

Kira bedelinin tenzili koşulları bulunmuyorsa ve tarafların iradeleri ile kira bedeli net olarak kararlaştırılmışsa daha az miktarda aylık kira bedeli ödenmesinin istemesi dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. (Yargıtay Kararı - 6. HD., E. 2014/7023 K. 2014/8601 T. 30.6.2014)

Sözleşmenin başında binanın iskan ruhsatının olup olmadığı davalı kiraya veren tarafından davacı kiracıya bildirildiği hususu ispatlanamamıştır. Kiralayan bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek dürüstlük kuralına aykırı davranmıştır. (Yargıtay Kararı - 3. HD., E. 2013/10119 K. 2013/10183 T. 17.6.2013)

Taraflar sözleşmenin kurulması sırasında birbirlerine tam ve doğru bilgi vermek zorundadırlar. Zira yanlış görünüm yaratmak en azından dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. (MK. madde 2) Bir binanın iskân raporunun bulunması asıldır. Bu nedenle iskan raporunun alınıp alınmadığını araştırma yönünden kiracıdan bir özen beklemek ve istemek mümkün değildir. Özen beklenilmeyen hallerde ise kusurdan söz edilemez. (Yargıtay 6. HD. E. 2012/11089 K. 2013/4690 T. 19.3.2013)

Kiracının kiralananı akde aykırı biçimde kullanmasına uzun yıllar müsaade eden kiralayanın daha sonra kiralananın sözleşmeye aykırı şekilde kullanıldığı sebebiyle tahliye talep etmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 6.HD. 27.4.1992 T. E:5307, K:5697) 

İmza tarihinden 3 yıl geçtikten sonra kira sözleşmesinin şeklen geçersiz olduğu iddiası dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK. 2.2.1983 T. E: 1979/1-1908, K:1983/53) 

Kira sözleşmesi 10 yıldır devam etmesine rağmen kiracının kiralananın kendisine eksik teslim edildiğini gerekçesiyle kira bedelinin indirilmesi talebi dürüstlük kurallarına aykırıdır. (Yargıtay HGK. 30.3.1979 T. E.1977/13-962, K:1979/349)

Kiralanana ihtiyacı olmamasına rağmen sadece kirayı arttırmak için tahliye talep edilmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK. 30.6.1978 T. E:1977/6-918, K:1979/724)

Kat Mülkiyetinde

Davacının bu toplantılara katıldığı ve bu kararların altını herhangi bir muhalefet şerhi koymadan imzaladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının yukarıda sözü edilen kat malikleri kurul kararlarına katılıp onay verdikten sonra dava açması, Türk Medeni Kanunu'nun 2.maddesinde düzenlenen iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay Kararı - 18. HD., E. 2014/7586 K. 2014/13129 T. 23.9.2014)

Kat malikleri arasında düzenli ve sürdürülebilir bir beraberlik ve barışın devam etmesi için, kat maliklerinin haklarını kullanırken, dürüstlük kuralları çerçevesinde, birbirlerine rahatsızlık vermeyecek şekilde hareket etmeleri gerekir. (Yargıtay HGK. K:1991/178 03.04.1991 T.)

Davacı site yönetiminin davalı şirket ile ortak alanların kiralanması hususunda kira akdi yaptığı anlaşılmakla, her ne kadar yeterli nisaba dayanmaksızın ortak alanlar davalı tarafa kiraya verilmiş ise de, bizzat kiraya veren site yönetimi tarafından kira sözleşmesi gözetilmeksizin müdahale hususunda dava açılması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 5. HD., E. 2022/8732 K. 2022/18357 T. 14.12.2022

Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre işyeri açılması konusunda muvafakat veren kat maliklerinin dava açması Medeni Kanun'un ikinci maddesinde belirtilen hakkın suistimali niteliğinde kabul edilmektedir.

Somut olayda; davaya konu bağımsız bölümün davalı şirket tarafından işyeri olarak kullanılmasına davacı tarafından muvafakat edildiğine ilişkin 07.11.2007 tarihli bir belge mevcut olup, … 07.11.2007 tarihli muvafakat belgesine itibar edilmeyerek ve bu bağlamda Medeni Kanun'un 2. maddesi dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay18. HD. K: 2010/9530 T. 24.06.2010)

Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında bulunan bir taşınmazın yapımına başlandıktan sonra bağımsız bölüm satışına dair geçerli bir sözleşme olmadan tarafların satış konusunda anlaşması ve ardından alıcının tüm borçlarını yerine getirmesi ve satıcının bağımsız bölümü teslim etmesinden sonra alıcının onu kendi mülkü gibi kullanmasına rağmen satıcı tapuda mülkiyeti devre yanaşmazsa; şartlar oluşmuşsa dürüstlük kuralı gereği açılan tescil davası kabul edilebilir. (Yargıtay İBBGK., E. 1987/2 K. 1988/2, T. 30.09.1988)

30.09.1988 tarih ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında;Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceğine, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanunu'na tâbi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onun malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hâllerinde; olayın özelliğine göre hâkimin 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği benimsenmiştir. (Yargıtay 7. HUKUK DAİRESİ Esas : 2022/5240 Karar : 2023/2019 Karar Tarihi :06.04.2023)

Ortak alanlarda tadilat yapılmasına rıza gösteren kat malikinin sonradan eski hale getirme davası açması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 5.HD. K:1979/9203 10.12.1979 T.)

Kat mülkiyetinin kurulma aşamasında bağımsız bölümü, gerçek değerinden fazla olarak bildiren ve bu şekilde tescil ettiren malikin daha sonra yönetim giderlerine katılma bakımından arsa payının değerinin düzeltilmesini talep etmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 5.HD K:1975/10502 T. 3.6.1975)

Yargılamada

Davalı tarafın zamanaşımı def'ini öne sürdüğü gün duruşmanın ulaşmış bulunduğu safha dikkate alındığında bu doğrultudaki savunmanın hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirileceği göz önüne alınarak yazılı şekilde hüküm kurulduğuna göre davalı K. Gıda A.Ş.'nin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile daire bozma kararı gereğine uygun bulunan hükmün onanması gerekir. (Yargıtay 7. HUKUK DAİRESİ Esas : 2005/2827 Karar : 2005/3493 Karar Tarihi :15.11.2005)

Davanın kötüniyetle uzatıldığı anlaşılırsa Medeni Kanun madde 2’deki dürüstlük kuralı uygulanmalıdır. (Yargıtay HGK. K:1997/765 T. 01.10.1997)

Kişilerin yasalardan kaynaklanan haklarını dilediği zaman kullanmaları yasal haklarıdır. Zamanaşımı süresinin sonlarına doğru kullanılan bir hak; hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. (Yargıtay HGK. K:1997/240 T.26.3.1997)

Davalıların ikâmetgâhlarının kayıtlı olduğu yerde açılan trafik kazası nedeniyle tazminat davasında, davalıların davaya bakmaya yetkili mahkemenin kazanın olduğu yer mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik itirazında bulunmaları dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 4.HD. K:1996/10514 T. 31.10.1996)

HMK'nun 124/3.fıkrasına göre "maddi hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilebilir.” (Yargıtay Kararı - 4. HD., E. 2021/1984 K. 2021/2275 T. 2.6.2021)

Dürüstlük kuralına aykırılık ya da kötüniyet bulunduğuna ilişkin iddia ve savunmaların mahkemece doğrudan araştırılması gerekir. (Yargıtay HGK. E:1-98, K.1992/195 T. 25.3.1992)

Davacının açtığı davada davalı karşı dava açmış ise davacının karşı dava bakımından yetkisizlik iddiasında bulunması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 2.HD. K.1974/4437 T. 08.05.1974)

Hiç kimse, kendi kusuruna dayanarak hak talep edemez, bu dürüstlük kuralına aykırı olur. (Yargıtay 11.HD. K:1978/1823 T.10.4.1978)

Yasalarca tanınmış olan bir hak, sahibine hiç yarar sağlamadan veya çok az yarar sağlayarak, sadece başkalarına zarar vererek veya zarar tehlikesi yaratarak kullanılmışsa dürüstlük kuralına aykırılık vardır. (Yargıtay 4.HD. K:1976/3299 29.3.1976 T.)

Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. (YARGITAY 12. HD. E. 2012/18690 K. 2012/25539 T. 10.09.2012)

Sözleşmelerde

Somut olayda, sözleşmenin imzalandığı tarihte davacının kısıtlı olduğu, ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredisinden yararlandığı, aldığı tüketici kredisini kullanmak suretiyle bir menfaat elde ettiği, davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davacının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğini oluşturmaktadır. (Yargıtay  3. HD. Esas : 2022/8507 Karar : 2023/1307 T:04.05.2023)

Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. (Yargıtay 1. HD., E. 2015/8465 K. 2016/6653 T. 31.5.2016)

Bir sözleşmenin taraflarından birinin o sözleşmenin ifa olunacağı hususunda o güne kadar süre gelen davranışları ile karşı tarafa tam bir güvence vermiş ve karşı taraf da sözleşmenin yerine getirileceği inancına iyi niyetle bağlanarak kendisine düşen edimleri yerine getirmiş ise, artık sözleşmenin şekil yönünden geçersizliğini ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğini taşır ve bu husus yasal himayeden yoksun kalır. Bu durumlarda sözleşmenin geçersizliğine dayanılarak akdin icrasından kaçınılamaz… olayın özelliğine göre cebri tescil davası kabul edilmelidir. (Yargıtay HGK  06.06.1979 T. 14/190-799)

Davacının hem bu yola giderek sözleşmeyi feshetmek istemesi, hem de sözleşme gereği akde aykırı davranıldığından söz ederek tazminat isteminde bulunması Medeni Kanun'un 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkaniyetle bağdaşmaz. (Yargıtay 6. HD. E. 2013/2613 K. 2013/8024 T. 07.05.2013)

Değişen durumların, sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından, sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur (MK. md. 1). Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. (Yargıtay Kararı - 13. HD., E. 2010/6881 K. 2010/16390 T. 7.12.2010)

Bankanın akdi ve temerrüt faizi oranında tek taraflı olarak değişiklik yapması ve faiz oranından doğan farkları geri ödeme planına yansıtması tanınmış ise de, sözleşmede bir tarafın yetkisine bırakılan hakların kullanılmasının dürüstlük kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. (Yargıtay 19. HD. E: 2003/5952 K: 2003/7105 T:01.07.2003)

İnşaat sözleşmesinin yüklenicinin işe devam etmeyeceğini beyan etmesi nedeniyle feshedilmesi durumunda, işe devam etmeyen yüklenici; yaptığı iş ve dürüstlük kuralı kapsamında tapuya hak kazanabilir. (Yargıtay 15.HD. K:1997/1891 T: 07.04.1997 )

Sözleşmeden kaynaklanan borcun büyük bir bölümü yerine getirilmişse şekli eksikliğe dayanılarak sözleşmenin geçersiz olduğunun iddia edilmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK.  K:1983/127607.12.1983 T.)

Hasta hayvanını, hastalığını bilmesine rağmen satan kişinin eylemi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 11.HD. K: 1983/2438 09.05.1983 T.)

Gerçekte sözleşme yapmama niyetinde olarak müzakereye girişen ve öneride bulunan kişi dürüstlük kuralına aykırı davranmış sayılır. (Yargıtay 2.HD. K:1997/8864 15.9.1997 T.)

Ortak taşınmazın kullanma biçiminin tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçiminin oluşmuş olması halinde, tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine ya da bir imar uygulaması yapılmasına kadar, fiili kullanma biçiminin korunması ahde vefa ve dürüstlük kuralının gereğidir. (Yargıtay HGK K:2008/614 08.10.2008)

Sözleşmenin iki tarafı da karşılıklı edimlerini yerine getirdikten sonra taraflardan birince sözleşmenin şeklinde hukuka aykırılık olduğu gerekçesiyle geçersiz olduğunun iddia edilmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 13.HD. K:1992/2290 10.3.1992 T. 

Ölmüş olan bakım alacaklısının mirasçılarının, bakım borcunu yerine getirmiş bulunan bakım borçlusuna karşı ölünceye kadar bakma sözleşmesinin şekil şartına uyulmaması nedeniyle geçersiz olduğunu iddia etmeleri ‘dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK. K:1993/55 19.6.1993 T.)

Bankalar kredi kartı üyelik sözleşmesi kapsamında kendisine tanınan faiz oranlarını arttırma yetkisini dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanmak zorundadır. (Yargıtay 19.HD.  K:1997/2295 T. 07.03.1997)

Vekaletnameye dayanan temsil yetkisinin vekil tarafından dürüstlük kuralına aykırı olarak vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlem vekil edeni bağlamaz. (Yargıtay 1.HD. K:1996/9816 13.09.1996 T.)

Koşulları olağanüstü değiştiren hallerin ortaya çıkması durumunda, edimler arasındaki denge bozulacağından, tarafların sözleşmeye sıkı sıkıya bağlı kalmalarını istemek dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. (Yargıtay 9.HD. K:1995/1307 31.01.1995 T.)

Geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verilen paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sıkıntılara tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip, saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları görevli organlarca değiştirilinceye kadar bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdır. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekse öğretide bu göreve paralel düşünceler bulunmaktadır. Bu düşüncelerin isimleri farklı ise de ancak istenen sonuç aynıdır. Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulaması gerektirici geçersiz senetlerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği MK. 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği hakkındaki zarar kavramları hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar mevcut yasalar ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmaktadır. BK. 63. ve 64. maddeleri iade sonucunun kapsamını fakirleşmenin değil, zenginleşmenin iyi veya kötü niyete dayalı olmasına göre ayrım yapmıştır. Hukuken geçersiz sözleşmeler haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem de gerçek adaletin bir gereğidir. (Yargıtay 13. HUKUK DAİRESİ Esas: 2001/12326 Karar: 2002/1645 Karar Tarihi: 18.02.2002)

Aile Hukukunda

Tarafların anlaşmalı boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, hukuki ve fiili bir engel olmadığı halde, davacı erkeğin gerekçeli kararın 15 yıl sonra davalıya tebliğini istemesi, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu göstermesi yanında, davacı erkeğin boşanma isteğinin ve bu yöndeki iradesinin de samimi olmadığını gösterir. (Yargıtay 2. HD., E. 2019/8150 K. 2020/187 T. 15.1.2020) 

Terke dayalı boşanma dilekçesinin kendisine ulaşması üzerine, davalı-davacı kadının boşanma davası açması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. (Yargıtay 2. HD., E. 2008/15648 K. 2009/19503 T. 11.11.2009)

Ayrıca, anlaşmalı boşanma protokolü düzenlendiğinde karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında 4721 Sayılı TMK’nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebileceklerdir. (Yargıtay HGK 2017/3-2613 E., 2019/1191 K., 14.11.2019 T.)

Davacının devir tarihinden yaklaşık iki yıl önce, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla konutu terk ettiği, bir başka evde yaşadığı ve güven sarsıcı tutum ve davranışlarda bulunduğu yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, davacı bakımından korunması gereken bir "aile konutu" kalmamış olup, davacının devre ilişkin işlemin "açık rızası" alınmamış olması sebebiyle geçersizliğini ileri sürmesi, dürüstlükle (TMK m. 2) bağdaşmaz. (Yargıtay 2. HD., E. 2014/26937 K. 2015/10210 T. 14.5.2015)

Boşanma kararı verildikten sonra karısı ile müşterek hayatına üç yıl daha devam eden ve daha sonra üç yıl önceki mali koşullarla boşanmayı sağlamak amacıyla, boşanma kararını tebliğe çıkaran koca dürüstlük kuralına aykırı hareket etmiştir. (Yargıtay 2.HD. 12.4.1996 T.  K:1996/4080)

Yabancı mahkemece 1999 tarihinde verilen boşanma kararından sonra tarafların beraberliklerini devam ettirdikleri anlaşılmakta olup bu dönemde 2003 doğumlu müşterek çocukları S. dünyaya gelmiştir. Davacının 1999 yılında verilmiş olan boşanma kararının tenfizini istemesi Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 2. HD., E. 2010/2005 K. 2010/13091 T. 30.6.2010)

Davacı erkeğin 11.07.2011 tarihindeki ihtar isteği üzerine verilen ve davalı kadına 19.08.2011 tarihinde tebliğ edilen ihtar kararına dayanılarak, hiç bir haklı ve kabul edilebilir sebep gösterilmeden 3 yıl sonra terk sebebiyle boşanma davası açılması yukarıda açıklanan dürüstlük kurallarına uygun olmadığı gibi geçen zaman dikkate alındığında ihtar talebinin samimi olduğundan da bahsedilemez. (Yargıtay 2. HD., E. 2016/533 K. 2017/5214 T. 03.05.2017)

Evlilik akdinin akıl hastalığından kaynaklanan mutlak butlan nedeniyle iptaline dair karar kesinleşmeden, akıl hastası olan eş ölür ise, sağ kalan eşin, ölen eşine mirasçı olması dürüstlük kuralına aykırı değildir. (Yargıtay HGK. K: 1994/638 26.10.1994 T.)

Kocanın, eşine zarar vermek ve güç durumda bırakmak amacıyla verdiği tahliye taahhüdü dürüstlük kuralına aykırı olduğu için geçersiz sayılacaktır. (Yargıtay 12.HD. K:10423 24.10.1990 T.)

Evi terk eden eşin ihtarı neticesiz bırakmak için eve dönmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 2.HD. K:1977/4614 02.06.1977 T.) Yine ihtarı aldıktan sonra eve gelen ancak tekrar bir neden olmaksızın evden ayrılan eşin davranışı dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 2.HD. K:1977/4614 02.06.1977 T.) 

Boşanmayı kabul etme şartıyla karısına senet vermiş olan koca, sonrasında, bu senetlerin kanuna, adaba aykırı olduğunu iddia ederek senetleri ödemekten kaçınması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK.  K:1976/2088 02.06.1976 T.)

Yurtdışında işçi olarak çalışan birinin Türkiye'deki adres kaydını başka bir yere naklettikten sonra boşanma davasını orada açması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK. K:1975/806 18.06.1975 T.)

Yurt dışında açtığı boşanma davası kabul edilen kişinin Türkiye'de kendisine açılan boşanma davasının reddini istemesi, dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK. K:1973/768 06.10.1973 T.)

Evlatlık ilişkisi miras bırakanın ölümüne kadar sürmüşse mirasçıların evlatlık ilişkisinin iptalini istemesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 2.HD. 9.5.1983 T. K:1983/6450)

Gayrimenkul Hukukunda

Yüklü taşınmazın maliki, irtifak hakkının kullanılmasını engelleyecek ya da zorlaştıracak davranışlarda bulunamaz\" şeklinde hakkın kapsamına ilişkin düzenlemenin diğer irtifak haklarında da uygulanması gerekir. Bu ilke uyarınca hak sahibinin, irtifakın kendisine sağladığı yararlanma yetkisini aşmaması gerekmektedir. Ayrıca irtifak hakkı sahibinin bu yararlanma yetkisini yüklü taşınmaz malikine en az zarar verecek şekilde kullanma yükümlülüğü söz konusudur. Aslında bu düzenleme 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen doğruluk ve dürüstlük kuralının bir kanun hükmüyle somutlaştırılmış hâlini ifade etmektedir. (Ünal, s. 133). (Yargıtay HGK Esas: 2022/476 Karar: 2023/981 T:18.10.2023)

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır. (Yargıtay 7. HD. Esas: 2023/2156 Karar : 2023/3662 T: 06.07.2023)

Geçit hakkı talep eden kişinin taşınmazının kazanacağı değer geçit hakkı verecek taşınmazın değerini çok daha fazla düşürecekse dürüstlük kuralı gereği davayı açmakta hukuki yarar yoktur. (Yargıtay 14.HD. K: 1982/2855 04.05.1982 T.) 

Taşınmazların davalılar tarafından kullanılmasına uzun süre ses çıkarmayan davacının, bu kullanıma zımnen muvaffakat ettiği ancak ihtarname keşide etmekle muvaffakatını geri aldığının kabulü gerekir. Zira bu kadar uzun süreli kullanımın, zımni muvafakat yönünde “fiili karine” oluşturacağı ve bu karinenin aksi ispatlanmadıkça, ecrimisil talep edilmesinin, Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği açıktır. (Yargıtay 1. HD., E. 2014/9651 K. 2014/11348 T. 09.06.2014)

Ecrimisil davalarında davalının uzun süreli kullanımı söz konusu ise, bu kullanıma ses çıkarmayan davacının zımni muvafakatinin var olduğu yönünde “fiili karine” oluşacağı ve bu karinenin aksi davacı tarafından kanıtlanmadıkça, ecrimisil talep edilmesinin Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği kabul edilmektedir. (Yargıtay 1. HD., E. 2014/9768 K. 2014/13742 T. 8.9.2014)

Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması T.M.K.nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. (Yargıtay 6. HD., E. 2011/11617 K. 2011/11274 T. 20.10.2011)

4721 sayılı TMK'nın 1020 nci maddesinin \"Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten çok kısa bir süre sonra taşınmazın durumunu alenî hale getiren bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan ve hemen akabinde eldeki davayı açan davacının dosya kapsamı itibarıyla iyi niyetli olduğundan ve TMK’nın 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmaz halen adına kayıtlı olan davacının uğradığını iddia ettiği bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın sadece tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından ve kıyı kenar çizgisi şerhli taşınmazı bilerek ve isteyerek satın alan davacının yoğunluğu dosya içeriğine yansıyan kendi kusuruna dayanarak hak talep edemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken.. (Yargıtay 5.HD. Esas:2022/1735 Karar: 2022/15082 T:01.11.2022)

Davalı, satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak ve dava konusu yerin bedeli karşılığında kendisine teslim edilmesi nedeniyle mülkiyetin ileride kendisine devredileceğine inandırılmış olarak taşınmazda ikamet etmektedir. Davacı tarafından sözleşme ile zilyetliğin davalıya teslimine rağmen, taşınmaz kullanımından men edilmesi için dava açması iyiniyetli olmayıp, TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmamaktadır. (Yargıtay 7. HD., E. 2021/4059 K. 2022/4075 T. 6.6.2022)

30.09.1988 tarih ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında; Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceğine, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanunu'na tâbi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onun malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hâllerinde; olayın özelliğine göre hâkimin 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceği benimsenmiştir. (Yargıtay 7. HD. Esas: 2022/5240 Karar: 2023/2019 T:06.04.2023)

Arsa sahibi ile müteahhit ve müteahhit ile ondan daire alan alıcı arasındaki satış, satış vaadi, inşaat sözleşmeleri resmi şekilde yapılmamış dahi olsa, tarafların edimlerini yerine getirmelerinden sonra, sözleşmenin şekil eksikliği sebebiyle geçersizliğinin ileri sürülmesi dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz. (Yargıtay 13.HD. K: 1993/8756 12.11.1993 T.)

Haricen satın aldıkları taşınmazda meyve bahçesi yetiştirdikleri için MK.655 ve 650 uyarınca tescil davası açan davacıların satın aldıkları taşınmazı kullanmalarına uzun süre ses çıkarmayan davalıların, daha sonra açılan davaya karşı koymaları hakkın kötüye kullanılması kapsamındadır. (Yargıtay 1.HD. K:1990/5200 10.04.1990 T.)

Sözleşme içeriğinden davacının zilyetliği devraldığı anlaşılmakta olup, davalılar resmi sözleşmenin aksini ispatlayacak aynı kuvvette delil ibraz etmemişlerdir. Bu durumda; davalı tarafın zamanaşımı savunmasının dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağının kabulü gerekir. (Yargıtay 14. HD. Esas : 2016/4362 Karar : 2016/9214 T:08.11.2016)

Satışı vaad edilen taşınmazların zilyetliğinin de alıcıya devir ve teslim edilmiş olması halinde, davalı satıcının zamanaşımı def’inde bulunması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 14HD. K:1991/1911 25.2.1991 T.)

Babasından aldığı tapuda kayıtlı olmayan taşınmazın zilyetliğini başkasına satan kişinin, daha sonra bu yerde kardeşlerinin de payı olduğunu ileri sürerek taşınmaza el atması dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay HGK. K:1979/127605.10.1979 T.)

Taşınmazdaki hissesi diğer paydaşlardan çok daha az olan paydaş önalım davası açtığında davası dürüstlük kuralına aykırı olduğu sebebiyle reddedilemez. (Yargıtay HGK. K:1995/1142 20.12.1995 T.) Kanundan kaynaklanan önalım hakkını kullanan paydaşlar, kötü niyetli sayılamaz. (Yargıtay HGK. K:1995/380 12.04.1995 T.)

Paydaşlar arasında fiili taksim bulunması hâlinde yasal ön alım hakkının kullanılamayacağına dair bir yasa hükmü bulunmasa da, taşınmazda fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun korunması, TMK’nın 2. maddesinde tanımını bulan dürüstlük kuralının gereğidir. (Yargıtay HGK., E. 2020/272 K. 2022/1487 T. 10.11.2022)

Alacaklı Borçlu Arasında

Alacaklının, borçlu tarafından oyalanması halinde zamanaşımı def'inin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği açıktır. Bu itibarla, mahkemece davacı tarafın bu husustaki delil ve belgeleri değerlendirilerek neticesine göre bir karar vermek gerekir. (Yargıtay 11. HD. Esas: 2005/6092, Karar: 2005/5796, T:03.06.2005)

Senedin keşidecisi imza tarihinde reşit olmasa dahi sonradan reşit olmadığı sebebiyle senedin iptalini istemesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 11.HD. 22.10.1990 T. K:1990/6733)

Alacaklı ödeme zamanı adresinde değilse, ödeme gününden 3 gün sonra temerrüt nedeniyle borçlunun cezai şartı ödemesini istemesi dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 15.HD. K:1981/995 30.04.1981 T.)

Şu hale göre, alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması, en başta İİK’nun 32.maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda, ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. (Yargıtay 12. HD., E. 2019/8317 K. 2020/5332 T. 23.6.2020)

Türk Borçlar Kanunu'nın 175.maddesinde ''taraflardan biri koşulun gerçekleşmesine dürüstlük kurallarına aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.'' yazılıdır. Her ne kadar mahkemece davalıların koşulun gerçekleşmesinin davalı tarafından engellendiğinin davacı tarafından ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, borcun verildiği tarihten bu yana çok uzun zaman geçmiş olması, borcun ödenmesi evin satılması şartına bağlı olduğu ve evin yaklaşık 9 yıl gibi uzun bir zaman boyunca satılamaması karşısında, borcun ödenmesi için koşulun gerçekleşmesinin beklenmesi hakkaniyete, dürüstlük kuralına ve iyiniyete aykırıdır. (Yargıtay 13. HD., E. 2015/2709 K. 2016/5165 T. 22.2.2016)

İhtar yapılmasının dürüstlük kuralına göre beklenemeyeceği hallerde de borçlunun ihtara gerek kalmadan temerrüde düşeceği, borcun ifa edileceği tarihi alacaklı değil, borçlu bilebilecek durumda ise, dürüstlük kuralının temerrüt için ihtarı gereksiz kılacağı doktrinin de baskın görüşüdür. (Yargıtay İBHGK., E. 1994/2 K. 1995/2 T. 24.11.1995)

Vade tarihi gelen borçlarını ödememek amacıyla mülkiyetindeki taşınmazları kardeşine satan kişinin bu davranışı; alacaklılara zarar vermek kastıyla ev iyiniyetli bir kişiden beklenilmeyacek bir tasarruf kapsamında değerlendirilir. (Yargıtay 15.HD. 15.10.1984 T.  K:1984/3070)

İş Hukukunda

Ancak İş Hukukunda “değişiklik kayıtları”, “saklı kayıtlar” ya da “işverenin genişletilmiş yönetim hakkı” olarak adlandırılan ve işverene tek yanlı değişiklik yetkisi veren bu sözleme hükümlerinin, işverene verdiği değişiklik yapma hakkı mutlak bir anlam ifade etmeyip dürüstlük kuralına uygun olarak kullanılması gerekir. Bununla birlikte sözleşme hükümlerinin geçerliliği kabul görmüş ise de iş ilişkisindeki düzen ve denge unsuruna müdahale içeren, iş ilişkisinin esaslı unsurlarını oluşturan iş görme ve ücret edimlerini temelden değiştiren kayıtların ise Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine aykırı olduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay HGK. Esas : 2021/9-112 Karar : 2021/294 T:18.03.2021)

Somut olayda, davacıdan istenen yazılı savunma talebinin davacı feshinden önce istendiği ve davacı yanca, yazılı savunma istemi ile davacı feshi arasında geçen zaman zarfında doğmuş, başka bir ifadeyle yeni bir fesih sebebinin ileri sürülmemiş olduğu anlaşılmakla, davacı feshinin haklı nedene dayanmadığı gibi dürüstlük kuralı ile de örtüşmediği gerekçesiyle kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü hatalı olmuştur. (Yargıtay 22. HD. Esas: 2018/15248 Karar:2018/24834 T:19.11.2018)

Davacı işçi Medeni Kanunu’nun 2. maddesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 23. maddesi düzenlemesi karşısında fesih hakkını dürüstlük kuralına uygun kullanmamıştır. Davacının iş akdini yeni bir iş bulup, iş sözleşmesi imzalaması üzerine sona erdirdiği açıktır. Hakkın kötüye kullanımını hukuk korumamalıdır. Bu nedenle davacının kıdem tazminatı isteğinin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 9. HD. Esas: 2015/17312 Karar: 2017/19000 T:23.11.2017)

Şirketlerde

Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır. (Yargıtay 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2023/9693 Karar : 2023/12184 T:14.09.2023)

Şirketin borca batık olmadığı, ancak davacının şirkete şirket sermayesinin iki katına yakın bir tutarda borcunun bulunduğu, dava dışı şirketin tek ortağı olan davacı/karşı davalının, tüzel kişilik kavramının arkasına saklanarak dürüstlük kuralına aykırı davranışlarla şirket sermayesini üzerine geçirdiği, kendisine tanınan ortaklık ve yönetim hakkını kötüye kullanarak davalı/karşı davacıyı zarara uğrattığı, tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi kapsamında şirketin malvarlığının davacı-karşı davalı üzerinde olduğu, tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, davacı-karşı davalının yönetim hakkını kötüye kullanarak davalı/karşı davacıyı zarara uğrattığı davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına.. (İstanbul BAM 12. HD. 2019/1291 Esas, 2021/1741 Karar)

Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. (İstanbul BAM, 44. HD., E. 2020/436 K. 2021/748 T. 1.7.2021)

Anonim şirketlerde genel kurulu kararları mevzuata, esas sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olamaz. (Yargıtay 11.HD. K:1995/9165, 11.12.1995 T.) 

Ortakları ve temsilcileri aynı kişiler olan yani aralarında organik bağ bulunan şirketlerden birinin, diğerinin yaptığı iş ve işlemleri bilmediğini iddia etmesi dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. (Yargıtay 11.HD. 10.10.1995 T. K:1995/7350)  

Kooperatiflerde

1990 yılından 2004 yılına kadar aradan geçen süre kapsamında davacının kooperatifle irtibatını devam ettirdiğine ve aidat ödemesi yaptığına dair herhangi bir kaydın mevcut olmadığı, 14 yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra açılan dava kapsamında ileri sürülen talebin TMK'nın 2 maddesinde düzenleme altına alınan dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 23. HD. Esas: 2017/2790 Karar: 2020/3260, T: 26.10.2020)

Kooperatif üyesinin aidatlarını yıllarca tahsil eden, onu genel kurul toplantılarına davet eden, kuraya davet ile iştirak ettiren kooperatifin, bunlardan sonra üyenin ergin olmadığını ileri sürüp ortaklığını kabul etmemesi, dürüstlük kuralına aykırıdır. (Yargıtay 11.HD. E: 4707, K: 4555, T. 13.09.1991)

Av. Gökhan BİLGİN & Av. Volkan ERKAN