T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2025/1892 E., 2025/4638 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 57. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
SAYISI : 2024/7 E., 2025/2 K.
DAVA TARİHİ : 30.12.2024
Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; taraflar arasında akdedilen Avukatlık Ücret Sözleşmesinin haksız azil ile sonlanmasından kaynaklanan 1.013.000,00 TL tutarındaki avukatlık ücretinin ödenmesi için tahkim müracaatında bulunulduğunu, hakem tarafından verilen kararla "Taraflar arasındaki avukatlık sözleşmesi ve vekaletname kapsamında davacının davalı tarafından haksız azli nedeniyle ortaklığın giderilmesi davası bakımından dava konusu .. İli .. İlçesi .. Mah. 156 20... parselde kayıtlı 1. kat 9 numaralı bağımsız bölüm ve .. İli .. İlçesi .. Mah. 3 33... parselde kayıtlı taşınmazlardan davalıya düşecek gayrimenkul değerinin %10'u olan 1.013.000,00 TL'nin davacıya ödenmesine, ..." karar verildiğini, avukatlık sözleşmesindeki işlerden yalnızca İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/1320 E. sayılı ortaklığın giderilmesi talepli dava dosyasına vekaletname sunulduğunu, başkaca bir işlem yapılmadığını, bununla birlikte müvekkilinin hiçbir talebine cevap vermediğini, davalı taraf avukatlık sözleşmesinde yer alan bazı işleri geçersiz olarak işaretleyip parafladığını, görevlendirildiği diğer işleri takip etmediğini, bu nedenle davacı müvekkilin güvenini kırdığını, ayrıca müvekkilin davalısı olduğu Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/409 E. sayılı dosyada müvekkilin karşı taraf (davacı) vekili olarak görev aldığını, bu durumun gizliliğe, menfaatler dengesine ve Avukatlık Kanunun'da düzenlenen özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı olduğunu, dolayısıyla yapılan azil işleminin haksız olarak nitelendirilemeyeceğini, müvekkilinin vekilini azlinin haklı olduğunu, müvekkilinin söz konusu ortaklığın giderilmesi dava dosyasında halihazırda herhangi bir tahsilat yapmadığını, uyuşmazlık konusu davada hissesine isabet eden tutarı tahsil etmediğini, müvekkilden avukatın bu alacağı istemesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, 21.11.2024 tarihli hakem kararının iptalini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin davacı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin azledildiğini, .. .. Noterliği 01.03.2024 tarihli ve ... yevmiye numaralı azilnamenin müvekkiline 05.03.2024 tarihinde tebliğ olduğunu, haksız azil üzerine davalı müvekkil tarafından, avukatlık sözleşmesinin 12. maddesi uyarınca Dr. ... hakemliğinde tahkim davası açıldığını, ilk toplantı ve duruşma olmak üzere 2 oturum neticesinde Dr. ... tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hakem kararının iptali talebine ilişkin yapılabilecek incelemelerin sınırlı olduğu, davacının öne sürdüğü iptal nedenlerinden hiç birisinin söz konusu sebeplerden olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; aşamalardaki beyanlarını tekrar ederek davalı avukatın azlinin haklı olduğunu, müvekkilinin söz konusu ortaklığın giderilmesi dava dosyasında halihazırda herhangi bir tahsilat yapmadığını, müvekkilden avukatın bu alacağı istemesinin mümkün olmadığını, maddi hataya dayalı olarak hükmedilen bedelin de hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, Hakem Kararının iptali istemine ilişkindir.
1. Tahkim, özel hukuk alanına ilişkin uyuşmazlıkların bağımsız ve tarafsız hakemler eliyle ve yargısal yolla çözümü demektir. Tahkimin tanımı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) yer almazken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 412. maddesinin 1. fıkrasında “Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya Hakem Kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde tanımlanmıştır.
4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 4. maddesinde ise “Tahkim anlaşması, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Hukuki uyuşmazlık yabancılık unsuru içermiyorsa milli tahkim kurallarına tabi olur. HMK'nın 407. maddesinde “Bu Kısımda yer alan hükümler, 21.06.2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu'nun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.” hükmü ile milli tahkimde kriterler belirlenmiştir. Milli tahkime ilişkin hükümler HMK'nın 407- 444 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Milletlerarası Tahkim Kanunu, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümlerinin taraflar ya da hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır. Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun uygulanabilmesi için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, tahkim yerinin Türkiye olması gerekmektedir. Milletlerarası tahkime ilişkin hükümler ise 4686 sayılı Miletlerarası Tahkim Kanunu’nda düzenlemiştir.
Uyuşmazlıkta tahkim yargılamasına başvurulabilmesi için taraflar arasında tahkim koşulu içeren bir sözleşmenin veya ayrı bir tahkim sözleşmesinin bulunması gerekir. Tahkim yargılamasının temelini oluşturan tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir koşulu ya da ayrı bir sözleşme ile yazılı biçimde yapılabilir. Tahkim şartı veya anlaşmasının geçerli olabilmesi için tarafların, tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartı ya da sözleşmede tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olmaları zorunludur. Taraflar sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini kararlaştırabilecekleri gibi sadece bir bölümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini de kararlaştırabilirler.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 13.04.2018 tarihli ve 2016/2 E., 2018/4 K. sayılı kararında;“…Yargı, devletin temel fonksiyonlarından biridir ve kural olarak taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri Mahkemelerdir. Ancak özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde Mahkemeler yerine hakemlere başvurulması konusunda sözleşme yapılabilir veya taraflarca bağıtlanan sözleşmelere bu yönde bir hüküm konulabilir (HMK m. 412/2). Özel hukukun taraflara tanıdığı irade serbestisi, kendisini sözleşme yapıp yapmamak, sözleşmenin karşı tarafını ve içeriğini belirlemek noktalarında gösterdiği gibi taraflar arasında çıkmış ve çıkması muhtemel uyuşmazlıkları hakemler eliyle çözmek noktasında da gösterir. Hakem kararı, devlet mahkemeleri tarafından verilen karar gibi bağlayıcıdır. Bu hâliyle tahkim, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biridir…” şeklinde belirtildiği üzere hakem kararları bağlayıcı ve kesindir.
Uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülebilmesi için; tarafların uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümleneceği konusunda anlaşmış olmaları yanında uyuşmazlığın tahkime elverişli olması gerekir. Milli tahkime elverişlilik HMK'nın 408. maddesinde; “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” şeklinde düzenlenmiştir. Tahkime elverişlilik, kamu düzenini ilgilendiren bir kavramdır. Uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığının kendiliğinden dikkate alınması gerektiği gibi HMK 'nın m.439/2-g uyarınca iptal sebebi olarak kabul edilmiştir.
Dava konusu olan ve tahkime konu edilen uyuşmazlığın avukatın ortaklığın giderilmesi dosyasını takip etmesinden kaynaklı vekalet ücreti alacağının tahsiline ilişkin olduğu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kaldığı, davacının (müvekkilin) 6502 sayılı Kanun kapsamında tüketici sıfatına haiz olduğu anlaşılmaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'daki haksız şarta ilişkin 5. maddesinin incelenmesi gerekir. 6502 sayılı Kanun'un 5. maddesinde; "(1) Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
(2) Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
(3) Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez.
(4) Sözleşme şartlarının yazılı olması hâlinde, tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin kullanılmış olması gerekir. Sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır.
(5) Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi veya kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır.
(6) Bir sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri veya haksız şartın ilgili olduğu diğer bir sözleşmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre belirlenir.
(7) Sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu şartlar açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmak koşuluyla, hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz.
(8) Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır.
(9) Haksız şartların tespit edilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile sınırlayıcı olmamak üzere haksız şart olduğu kabul edilen sözleşme şartları yönetmelikle belirlenir." düzenlenmesine yer verilmiş olup; bu düzenlemeye göre tüketiciyle müzakere edilmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye konulan, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir. Yine 6502 sayılı Kanun'un 5. maddesine dayanılarak çıkartılarak Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin Haksız Sözleşme Şartları başlıklı Ek-1. maddesinin (n) bendinde ise; "Aşağıda yer alan sonuçları hedefleyen veya bu sonuçları doğuran şartlar haksız şarttır.
....
(n)Tüketicinin özellikle, hukuki düzenlemelerde öngörülmemiş bir hakeme müracaatını öngörmek, gösterebileceği delilleri ölçüsüz derecede sınırlandırmak veya mevcut hukuki düzen uyarınca diğer tarafta olan ispat külfetini tüketiciye yüklemek suretiyle tüketicinin mahkemeye gitme veya başka başvuru yollarını kullanma imkanını ortadan kaldıran veya sınırlandıran şartlar,
..." düzenlenmesi yer almaktadır. Söz konusu yasal mevzuat değerlendirildiğinde avukatlık sözleşmesinde yer alan tahkime ilişkin hükmün haksız şart olduğu ve bu nedenle geçersiz olduğu anlaşıldığından dava konusu uyuşmazlık tahkime elverişli olarak kabul edilmez.
Tüketici hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim yasağının olduğu kabul edilmekle birlikte HMK'nın "İptal" başlıklı 439. maddesinde; "(1) Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası, tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılır; öncelikle ve ivedilikle görülür.
(2) a) Tahkim sözleşmesinin taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğu,
b) Hakem veya hakem kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya bu Kısımda öngörülen usule uyulmadığı,
c) Kararın, tahkim süresi içinde verilmediği,
ç) Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği,
d) Hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği veya talebin tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı,
e) Tahkim yargılamasının, usul açısından sözleşmede veya bu yönde bir sözleşme bulunmaması hâlinde, bu Kısımda yer alan hükümlere uygun olarak yürütülmediği ve bu durumun kararın esasına etkili olduğu,
f) Tarafların eşitliği ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediği,
g) Hakem veya Hakem Kurulu Kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmadığı,
ğ) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu,
tespit edilirse, Hakem Kararları iptal edilebilir.
(3) Hakem veya Hakem Kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği iddiasıyla açılan iptal davasında, tahkim sözleşmesi kapsamında olan konuların, tahkim sözleşmesi kapsamında olmayan konulardan ayrılması mümkün olduğu takdirde, Hakem Kararının sadece tahkim sözleşmesi kapsamında olmayan konuları içeren bölümü iptal edilebilir.
(4) İptal davası, bir ay içinde açılabilir. Bu süre, Hakem Kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Hakem Kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını durdurmaz. Ancak taraflardan birinin talebi üzerine hükmolunan para veya eşyanın değerini karşılayacak bir teminat gösterilmek şartı ile kararın icrası durdurulabilir.
(5) İptal talebi, davaya bakan Bölge Adliye Mahkemesi aksine karar vermedikçe, dosya üzerinden incelenerek karara bağlanır.
(6) İptal davası hakkında verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz incelemesi, bu maddede yer alan iptal sebepleriyle sınırlı olarak, öncelikle ve ivedilikle karara bağlanır. Temyiz, kararın icrasını durdurmaz.
(7) İptal davasının kabulü hâlinde, kabul kararı temyiz edilmezse veya ikinci fıkranın (b), (c), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerindeki hâllerin varlığı sebebiyle kabulü hâlinde, taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa hakemleri ve tahkim süresini yeniden belirleyebilirler. Taraflar isterlerse eski hakemleri tayin edebilirler." şeklinde yer alan hükme göre tüketici hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim koşulunun bu türden uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığının tayininde, ise Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin Haksız Sözleşme Şartları başlıklı Ek-1. Maddesinin (n) bendinde yer alan "Aşağıda yer alan sonuçları hedefleyen veya bu sonuçları doğuran şartlar haksız şarttır.
....
(n)Tüketicinin özellikle, hukuki düzenlemelerde öngörülmemiş bir hakeme müracaatını öngörmek, gösterebileceği delilleri ölçüsüz derecede sınırlandırmak veya mevcut hukuki düzen uyarınca diğer tarafta olan ispat külfetini tüketiciye yüklemek suretiyle tüketicinin Mahkemeye gitme veya başka başvuru yollarını kullanma imkanını ortadan kaldıran veya sınırlandıran şartlar,
..." düzenlenmesinin değerlendirilmesi gerekir. Söz konusu yasal mevzuat değerlendirildiğinde avukatlık sözleşmesinde yer alan tahkime ilişkin hükmün haksız şart olduğu ve bu nedenle geçersiz olduğu anlaşıldığından dava konusu uyuşmazlık tahkime elverişli olarak kabul edilmez.
Tüketici hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda tahkim yasağının olduğu kabul edilmekle HMK'nın 439. maddesinin “(ç)” bendinde düzenlenen; "hakem veya Hakem Kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği," şeklinde düzenlemeye aykırı olduğu gibi aynı zamanda kanunun “(ğ)” bendinde düzenlenen; "kararın kamu düzenine aykırı olması " şeklindeki düzenlemeye aykırılık teşkil etmektedir. Bu durum Mahkemelerce re'sen dikkate alınması gerekir.
Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; tahkime elverişli olmayan bir konuda verilen hakem kararının HMK.nın 439. maddesinin "(ç)" ve "(ğ)" maddelerinde yer alan düzenlemelere aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2. Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi (İlk Derece) kararının davacı yararına BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine (İlk Derece) gönderilmesine,
07.10.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





