Seçime giren bir kişinin mahkumiyet nedeniyle vekilliğinin düşürülmesi ve diğer bir takım vekillerin de değişik nedenlerle Meclise girememeleri, çeşitli tartışmalara yol açmıştır.

 

Bu vekilleri destekleyen parti veya guruplar, Meclis çalışmalarını boykot edeceklerini ve yemin etmemek için, yemin törenine katılmayacaklarını ifade etmektedirler. Bu durumun ne kadar hukuki olduğu ve doğuracağı sonuçlar üzerinde durulmasını gerektirecek kadar önem taşımaktadır.

 

        Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 81. maddesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler” hükmünü taşımaktadır.

 

Maddeden açıkca anlaşıldığı üzere; yemin, göreve başlamanın “ön koşulu”dur. And içmeyen yani yemin etmeyen vekil göreve başlayamaz. Göreve başlamayanın ise; o görevden kaynaklanan hak ve yetkileri kazanması düşünülemez. Bu itibarla yemin etmeyen vekiller milletvekili maaşını alamazlar.

 

          Bu durumda, Hukukun genel ilkelerine dayanılarak, yemine katılamamanın gerekçesine bakılması gerekir.

 

Seçilen kişinin; hastalık, yurt dışında bulunmak, tutuklu olmak gibi, zorunlu, geçerli ve hukuki bir nedenle yemin törenine katılamaması ve bu engelin bilinmesi veya belgelenerek bildirilmesi halinde, engelin ortadan kalkmasından sonraki ilk oturuma katılarak yemin etmesi sağlanacaktır. Bu durumda olan kişilerin, başlangıçtan itibaren milletvekilliğinin sağladığı bütün hak ve yetkileri kazandıkları tartışmasızdır.

 

Ancak; zorunlu, hukuki ve geçerli bir neden olmaksızın, yemin törenine katılmayan, kasıtlı olarak katılmayacağını açıklayan kişilerin, milletvekilliği hak ve olanaklarından yararlanması düşünülemez. Zira Anayasa’ya göre, göreve başlamanın ön koşulu olan yemin’i yerine getirmeyeceklerini açıkca ifade ve beyan etmektedirler. Hukuk dışı ve geçersiz nedenlerle, Meclis açılışına katılmayan ve yemin etmeyen milletvekilleri maaş alamazlar, milletvekilliği sıfatını ve haklarını kazanamazlar.

 

         Aksi uygulama, yasa dışı durumlara ve bir çok aksaklıklara yol açacaktır. Geçerli hiçbir neden olmaksızın yemin törenine katılmayan ve katılmayacağını açıklayan kişilere, milletvekili maaş ve diğer sosyal hak ve olanakların tanınması; hukukun genel ilkelerine, Anayasa ve yasalara aykırı olacaktır.

 

 Milletvekilliğinin düşürülmesi, meclisin kararına ve belli sayıda milletvekilinin oyuna bağlıdır. Düşünelim ki, seçilen bir kişinin yemin etmemesi ve meclis çalışmalarına katılmaması halinde, yeterli sayı sağlanarak meclisde, bu kişinin vekilliğinin düşürülmemesi halinde, bu kişi seneler boyunca, milletvekili hak ve olanaklarından yararlanıp maaş alabilecek ancak meclisin kapısına bile uğramayacaktır. Bu durumun her türlü hak ve kurala aykırı olduğu açıktır.

 

Aslında şu anda yaşanan yemin tartışması da asıl nedeni gizleyen, yapay bir tartışma hüviyetindedir. Bu sürecin aşılmasından sonra, gerçek neden ve tartışma ortaya çıkacaktır.

 

Asıl tartışma “yemin metninin içeriğinden” kaynaklanmaktadır.

 

Yemin metninde yer alan “… vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne … Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma … Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim” ifadesini kabul etmeyen ve zorunlu olarak yemin etse dahi bu yemine sadık kalmayacağını söyleyenlerin, ettiği yeminin ne kadar geçerli ve bağlayıcı olacağının üzerinde durulması gerekir.

 

Asıl sorun bu şekilde yapılan bir yeminin, milletvekilliği sıfatını kazandırıp kazandırmayacağı, ne gibi hukuki ve cezai yaptırımlar doğuracağı noktasında toplanmaktadır. Gelecek yazılarımızda bu konulara değineceğiz.

 

 Ancak şu anda, şu kadarını söyleyebiliriz ki; geçerli, hukuki, zorunlu bir neden olmaksızın, yemin törenine katılmayan ve yerine getirmeyen vekiller, milletvekilliğinin sağladığı hak ve alacakları kazanamazlar ve kendilerine maaş ödenemez.

 

Av.A.Erdem Akyüz