Giriş:

Hukuk devletinin temel özelliklerinden biri, herkesin adil bir yargı sürecine erişim hakkına sahip olmasıdır. Ancak, Türkiye'de yargılama masrafları, bu temel ilkeyi gölgeleyen bir sorun haline gelmiştir. Devlete ödenen harçlar ve yargılama masrafları, vatandaşların hak arama özgürlüğünü ciddi şekilde engellemektedir. Bu çalışmada, Türkiye'deki yüksek yargılama masraflarının, adaletin temelini sarsarak mağdurların haklarını koruma ve adalet arama sürecine erişimini engellediğini konu alacağız.

Yüksek Yargılama Masrafları ve Hak Arama Özgürlüğünün Engellenmesi:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin metninde mahkemeye erişim/ulaşma hakkı açıkça düzenlenmemiştir. Ancak bu durum, bu hakkın Sözleşme’nin bu hükmü altında korunmayacağı anlamına gelmemektedir. Sözleşme’nin 6. maddesini 1969 tarihli Viyana Sözleşmesi’ne ve Sözleşme’nin başlangıç bölümünde ifadesini bulan hukukun üstünlüğü ilkesine dayanarak yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemeye erişim/ulaşma hakkının, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi kapsamında korunan haklar kategorisi içinde olduğuna karar vermiştir. Mahkemeye ulaşma hakkı, 6. maddede korunan mahkeme hakkının (droit à un tribunal/right to a court)  bir unsurunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla, adil yargılanma hakkı altında içtihatla oluşturulan bir hak olan mahkemeye erişim hakkı, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesinin koruma kapsamına girmektedir.

Mahkeme, dava harçlarından dolayı başvurucuların mahkemeye erişim haklarının engellenmemesi gerektiğini ifade etmektedir. Mahkeme bu hakka, harçlardan dolayı sınırlama getirilmesinin haklı olup olmadığını incelerken, istenen harç miktarını, başvurucunun ödeme durumunu ve davanın hangi aşamasında ödemenin talep edildiğini gözönünde bulundurmaktadır.Bu kriterlere ek olarak Mahkeme, davanın başvurucu için önemini, davadaki hukuki meselenin karmaşıklığını ve başvurucunun kendini temsil kabiliyeti olup olmadığını dikkate almaktadır.Bu kriterler ışığında Mahkeme, başvurucunun adli yardım[talebinin reddedilerek kendisinden istenen harcın Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi anlamında mahkemeye ulaşma hakkını haklı bir şekilde sınırlayıp sınırlamadığına karar vermektedir. Mahkeme, hak arayanların ekonomik ve sosyal durumlarını dikkate alarak, dava açma konusunda mahkemeler önünde fiilen dezavantaj olarak değerlendirilebilir bir duruma düşebilecek ekonomik yönden kötü durumda olan kesimleri korumaktadır. (https://avukat-kilinc.com/all-cases-list/mahkemeye-erisim-hakki-ve-turk-hukukunun-avrupa-insan-haklari-sozlesmesi-ile-uyum-sorunu/index.html)

Türkiye'de dava açmak için ödenen harçlar, çoğu zaman vatandaşlar için ciddi bir yük oluşturmaktadır. Bu harçlar, adil bir yargı sürecine erişimi sınırlayarak, adaletin kör olduğu söyleminin gerçekliğini pekiştirmektedir. Çağdaş hukuk devletlerinde, asgari ücretle geçinen bir vatandaşın dahi zorlanmadan dava açabilmesi beklenirken, Türkiye'de yargılama masrafları, zaten maddi kayba uğramış mağdurların yargı yollarına başvurmaktan vazgeçmesine neden olmaktadır.

Devletin dava masraflarını gelir kalemi haline getirmesi de endişe vericidir. Adaletin bir ticaret aracı olmaktan çıkması gerektiği düşünüldüğünde, devletin adaleti finansal bir araç olarak kullanması, hukukun temel ilkeleriyle çatışmaktadır. Bu durum, adaletin sadece maddi gücü olanlar için erişilebilir olmasını teşvik ederken, adil bir toplumun temelini sarsmaktadır.

Yüksek yargılama masraflarının sadece maddi olarak değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik olarak da mağdurlara etkisi büyüktür. Birçok kişi, yargılama masraflarının altından kalkamayacakları için haksızlığa uğradıklarında bile sessiz kalmayı tercih etmektedir. Bu durum, hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatırken, toplumda adalet duygusunun erozyona uğramasına yol açmaktadır.

Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. (...) (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013)  (Seyla Suvari ve Leyla Kalyoncu, B. No: 2013/6313, 5/11/2015)

 Sonuç:

Türkiye'de yargılama masraflarının yüksekliği, adaletin temelini sarsmakta ve vatandaşların hak arama özgürlüğünü engellemektedir. Zaten halihazırda maddi kayba uğramış, mağdur olmuş vatandaş, mahkeme masrafları, vekalet ücreti karşısında hak aramaktan vazgeçmektedir. Kaldı ki yargılama masraflarını yatıran vatandaşa hukuki güvenlik ilkesinin olmadığı, çelişkili Yargıtay kararlarının olduğu, hele bir de kendi içinde kendi kararlarıyla çelişen Yargıtay Dairelerinin olduğu Türkiye’de, hakkına kavuşması da garanti altında değildir. Yargılamaların uzun sürmesi, haksız ve çelişkili kararların artması ve özellikle yüksek yargılama masrafları bireyleri yargı yoluna değil, kaba kuvvet kullanmaya iter. Bunun sonucunda da suç oranları artar ve bu durum kısır döngü haliine gelir. Kamu düzeni bozulur. Devletin dava masraflarını gelir kalemi haline getirmesi, adaletin herkes için erişilebilir olması ilkesine aykırıdır. Bu sorunun çözülmesi için, yargılama masraflarının makul düzeylere indirilmesi ve adaletin maddi güce bağlı olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Aksi halde, Türkiye'de adaletin kör olduğu ve sadece maddi gücü olanlar için erişilebilir olduğu bir gerçeklikle karşı karşıya kalınacaktır.