Doğu Perinçek  - İsviçre davası, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Büyük Dairesi tarafından 28 Ocak 2015 günü saat 09:15’de görülecektir. Mahkemenin duruşmalarına katılmak mümkün olsa da, şimdiden bu duruşmanın kontenjanının dolduğu görülmektedir.

Bugüne kadar Ermeni tarafı, uluslararası alanda 1915 Olaylarına “soykırım” statüsü kazandırmak amacıyla her türlü çabayı göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi tezi nettir; 1915 olaylarını “soykırım” olarak değerlendirmek mümkün değildir. 1915’li yıllarda savaşan, içeride ve dışarıda birçok zorluk yaşayan Osmanlı İmparatorluğu, bir planın icrası suretiyle sistematik olarak bir ırkı yok etme ve insanlarını öldürme eylemlerinde bulunmamıştır.
Esasında tarihçilerin yorumlaması gereken bu konu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusunu kapsayacak şekilde “Büyük Ermenistan” hayali ile yaşayan başta Ermenistan Devleti ve bu işi amaç edinmiş Ermeniler tarafından ısrarlı şekilde siyasi boyuta taşınmıştır. Ermeni tarafı, “4T” adı ile bilinen “Tanıtma, Tanınma, Tazminat ve Toprak” projelerini sistematik olarak uygulamaya devam etmektedir. Konunun duayenlerinden Emekli Büyükelçimiz Şükrü Elekdağ her ortamda, “4T” projesinin tehlikeli sürecinden bahsedip, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi tezinin desteklenmesi gerektiğini ifade etmektedir.

Bilindiği üzere davanın konusu; 1915 Olaylarının hukuki niteliğini, olayın mağdurlarına maddi ve manevi zarar vermeden farklı şekilde yorumlamanın ifade özgürlüğü kapsamında olup olmadığıdır. Bir başka ifade ile Daire kararında; gerçek tarihi olayları gerçek değilmiş gibi sunmaksızın “soykırım olmamıştır” şeklinde beyanda bulunmanın, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.17 uyarınca hakkın kötüye kullanımı kabul edilmeyeceği ve olayların “soykırım” olmadığının ifade edilmesinin cezai yaptırıma bağlanamayacağı, cezai yaptırımın ifade özgürlüğünü ihlal edeceği belirtilmiştir.

Bu şartlar altında Büyük Daire tarafından gerçekleştirilecek duruşma, kanaatimizce Doğu Perinçek’in 1915 Olaylarına dair şahsi görüşü ile sınırlı olmayıp, Türk Devletinin konuya dair resmi tezlerinin hukuki geleceği ile ilgilidir. Bu sebeple, hakkında “yurtdışına çıkamamak” şeklinde adli kontrol tedbiri tatbik edilen Doğu Perinçek’in, Büyük Dairede görülecek duruşmaya katılmasını sağlamak amacıyla tedbirin kaldırılması veya duruşma tarihlerinde “izinli” sayılması isabetli olacaktır.  Çünkü davada başvurucu sıfatını haiz Doğu Perinçek’in, Avrupa kamuoyunun takip ettiği bu derece önemli bir davada hazır bulunması çok önemlidir.

Doğu Perinçek hakkında adli kontrol kararı, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kamuoyunda “Ergenekon” olarak bilinen yargılaması kapsamında verilmiştir. Bu dosya ise, temyiz incelemesi için Yargıtay’da bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri” başlıklı 104. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, adli kontrolün kaldırılmasına dair talepler Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından karara bağlanacaktır. Bu hüküm, her ne kadar tutuklu kişilerin salıverilme talepleri ile ilgili olsa da, tutuklama ile aynı şartları haiz adli kontrol hükümlerinin kaldırılması için de uygulanabilir. Bu husus, evleviyet prensibinin zorunlu bir sonucudur. An itibariyle, Doğu Perinçek hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin kaldırılmasının yegane yolu, Yargıtay’ın adli kontrol tedbiri kararını geçici veya daimi olarak kaldırmasından geçmektedir.

Bundan başka, dava konusu olayın Türk resmi tezleri açısından taşıdığı önem itibariyle Doğu Perinçek’in hizmet sebebiyle duruşmaya katılmasının kabulü ile diplomatik dokunulmazlıktan faydalanması gerektiği ileri sürülebilir. Bu konuda takdir ve değerlendirme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı’na aittir.


Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Mahmut Can Şenyurt