GİRİŞ
Türk Medeni Kanunu’muzda boşanmanın bazı sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olarak kendi arasında iki şekilde ele alınmaktadır. Özel boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunun 161. maddesinde Zina ,162. maddesinde Hayata Kast Ve Pek Kötü Onur Kırıcı Davranış , 163. maddesinde. Suç İşleme Ve Haysiyetsiz Hayat Sürme, 164. maddesinde Terk ve 165. maddesinde Akıl Hastalığı olarak beş sebep olarak kanunda düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu’na göre Zina; “Aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki olarak tanımlanmaktadır. Zina, sözlükte; meşru olmayan cinsi münasebet, aralarında nikâh bulunmayan kadın ve erkek arasındaki münasebet, nikâhsız olarak yapılan cinsi münasebet, aralarında nikâh akdi olmayan kadın ve erkek arasındaki cinsi münasebet, nikâhsız çiftleşme gibi anlamlara gelmektedir. Hukuk sistemimizde de zina benzer bir şekilde tanımlanmaktadır. Hukuki anlam itibariyle zina; evlilik birliğinin devamı esnasında eşlerden birinin eşi dışında karşı cinsten bir kimse ile cinsel ilişkisini tarif etmektedir.
Zina özel boşanma sebebidir. Türk Medeni Kanunu’muzun 161. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde şu şekildedir; “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.” Bu hüküm eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken zina eylemini gerçekleştirdikten sonra diğer eşe boşanma konusunda bu sebebe bağlı olarak boşanma davası açabilme hakkı tanınmaktadır. Eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken zina eylemini gerçekleştirmesi halinde diğer eşten evlilik birliğini ayakta tutması kanunen beklenmemektedir. Evlilik birliği devam ederken tarafların bir çok yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerden bir tanesi de sadakat yükümlülüğüdür. Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. (TMK 185/1) Tarafların evlilik birliğinin kendilerine yüklemiş oldukları yükümlülükleri ihlal etmemeleri gerekmektedir. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. (TMK 185/2). Aynı zamanda eşler sadakat yükümlülüğüne de riayet etmek zorundalar. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar (TMK 185/3). Bu durum kanuni bir yükümlülüktür. Aksi halde eşlerden birinin bu yükümlülüğe aykırı eylemlerde bulunması diğer eş için Zina sebebine dayanarak boşanma davası açma hakkı tanımaktadır
Hukuk sistemimiz aldatılan eşin , aldatılma eylemi nedeniyle kişilik haklarının zedeleneceği ve evlilik birliğini bu şartlar altında yürütmesinin kendisi için çok ağır bir durum olacağını düşünerek , aldatılan eş lehine bu düzenleme yoluna gitmiştir. Aldatılan bir eşin evlilik birliğini sürdürmesi kendisinden beklenmez.
Aldatılan eş zina eylemini öğrendikten sonra belli bir süre zarfında zina sebebine dayanarak boşanma davası açabilmektedir. Bu süre Türk medeni kanunun 161/2 maddesinde hüküm altına alınmıştır. Söz konusu hüküm şu şekildedir; “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.” Söz konusu hükümde karşımıza iki süre çıkmaktadır. Bu sürelerden ilki altı aylık hak düşürücü süre olan zina eyleminin öğrenilmesinden itibaren işleyen süredir. Zina eyleminin öğrenilmesinden itibaren altı ay içinde zina sebebine dayalı olarak boşanma davası açılması gerekmektedir. Aksi halde altı aylık hak düşürücü süre işlendikten sonra zina sebebine dayalı olarak boşanma davası açılamamaktadır. Madde metninde ayrıca beş yıllık bir süreden de bahsedilmektedir. Söz konusu beş yıllık süre zina eyleminin yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlayan süredir. Aldatılan eş, zina eyleminin işlenmesinden itibaren işleyecek beş yıllık süreden sonra zina eyleminden haberdar olsa , bu durumda zina eylemine dayanarak boşanma davası açamayacaktır. Kanun maddesinde Beş yıl geçmekle ifadesi ne hak düşürücü süreyi ifade etmektedir. Bu sürelerin geçmesinden sonra aldatılan eş, zina sebebine dayanarak boşanma davası açamayacaktır.
Zina (TMK m. 161), yasal koşullar gerçekleştiğinde başkaca hiçbir şey aranmaksızın mutlak olarak boşanmayı sağladığı için özel boşanma sebeplerindendir. Özel boşanma sebebi gerçekleştiğinde, evlilik birliğini derin ve onarılamaz bir şekilde sarstığı yasa koyucu tarafından baştan karine olarak kabul edilmiştir. Bu karine dolayısıyladır ki, ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığı araştırılmamakta, olayların ispatlanması halinde (af veya dava hakkı düşmedikçe) boşanmaya karar verilmektedir. Başka bir ifade ile zina veya diğer özel boşanma sebeplerinden biriyle karşılaşan eş, dilerse bu özel sebeplerden birine ya da bir kaçına, dilerse genel boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açabileceği gibi, özel ve genel nitelikte sebeplerinden ikisine birlikte dayanarak da boşanma talep edebilir. Bu son halde, kanundaki özel boşanma sebebi ispatlanmış ise, af veya dava hakkının düşmesi gibi bir durum da söz konusu değilse, özel sebebe dayanılarak boşanma kararı verilmesi gerekir. Zina sebebine dayanan boşanma davalarında, yasada öngörülen hak düşürücü süre, süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren başlar.
Aldatılan eş , aldatan eşi af ederse yine zina sebebine dayanarak boşanma davası açamayacaktır. Türk Medeni kanunumuzun 161/3. maddesi şu şekildedir; “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Hükümde açıkça ifade edildiği gibi affeden taraf dava açamayacaktır. Zina eyleminin af edilmesi aldatılan eşin zina sebebine dayalı olarak boşanma davası açmasına engel olmaktadır. Af, öncesindeki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldırır (TMK.md.161/son) ise de, sonrasındaki zina eylemine dayalı dava hakkı üzerinde etkili değildir. Aldatılan eş , eşini açıkça affedebileceği gibi , zımni olarak da af edebilir yargıtayın birçok kararında aldatılan eşin sergilediği tutumu af olarak yorumlanmaktadır.
Konu ile ilgili yüksek mahkeme kararları şu şekildedir;
“Davalı-davacı kadının değişik erkekleri eve aldığı ve Mehmet isimli şahıslada uzun süredir ilişki yaşadığı ve böylelikle davalı-davacı kadının zina eyleminin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı-davalı kocanın eşiyle barışmak ve onu eve getirmek için gittiği, kocanın bu eyleminin af niteliğinde bulunduğu belirtilerek kocanın davasının reddine karar verilmiş ise de; kocanın eşini almak için gitmesinin af niteliğinde bulunmadığı ve eşiyle görüşmek için gittiği, davalı-davacı kadının gelmek istememesi ve eşine küfür etmesi üzerine, kocanında eşini bıçakladığı gerçekleşmiştir. Gelişen olaylar kocanın eşini affetiği ve olayları hoşgörü ile karşıladığını göstermez. O halde, davacı-davalı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar vermek gerekirken, kocanın davranışlarının af niteliğinde kabul edilerek yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru olmamıştır.” (2. Hukuk Dairesi 2012/26115 E., 2013/11574 K.)
“Mahkemece davacı-karşı davalı erkek tarafından zina hukuki sebebine (TMK m.161) dayalı açılan boşanma davasının kadının bu eyleminin erkek tarafından affedildiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden kadının zina eyleminden sonra evlilik birliğinin devam etmediği, kadının sık sık babaevine bırakılmasının da birlikteliğin gerçekleşmediğini gösterdiği, ... İlçe Jandarma Komutanlığında düzenlenen kadının erkekle ortak haneye dönmek istediğini belirten 26/04/2015 tarihli tutanakta erkeğin imzası olsa da kadının aynı gün tekrar baba evine bırakılarak erkek tarafından 28.04.2016 tarihinde zina hukuki sebebine dayalı davanın açıldığı, dosya içerisinde af olgusunun kabulünü gerektirir bir delilin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. O halde davacı-karşı davalı erkeğin zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2016/14447 E., 2018/3576 K.)
“Davacı-davalı (koca) tarafından açılan boşanma davası, münhasıran zina (TMK.md.161) sebebine dayanmaktadır. Dinlenen davacı tanıklarının beyanlarındaki hadiseler 2005 ve 2006 yıllarına aittir. Bu olaylardan sonra tarafların başka bir yere taşındıkları ve evlilik birliğinin uzunca bir süre devam ettiği, davalı-davacı kadının en son 03.06.2008 tarihinde ortak konuttan ayrılıp, önceki evliliğinden olma çocuğunun yanında kalmaya başladığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davacı-davalının, eşinin kendisi evde yokken bir başka erkeği eve aldığını bildiği halde, bu olaylardan sonra evlilik birliğini devam ettirmiş olması af niteliğindedir. Affeden tarafın dava hakkı yoktur (TMK.md.161/son). Bundan sonra birliğin devam ettiği süre zarfında davalı-davacı (kadın) ın zina eyleminin temadi ettiğine ilişkin bir delil ve tanık beyanı da bulunmamaktadır. Öyleyse zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken, isteğin kabulü doğru bulunmamıştır.” (2. Hukuk Dairesi 2009/19942 E., 2010/21140 K.)
“Davalının zina yaptığı sabit ise de, davacının eşini affettiği, aftan sonra zinanın devam ettiğinin ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddedilmiştir. Davalının bir başka kadınla ilişkisinin olduğu, bu kadından 24.07.2010 tarihinde bir çocuğunun bulunduğu, çocuğun annesi tarafından davalı aleyhine 28.02.2011 tarihinde babalık davası açıldığı, davalının babalığına hükmedildiği, kararın 23.10.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kadının eşinin bir başka kadınla ilişkisini öğrenmesinden sonra tarafların barıştıkları ve 2010 yılı Eylül ayında birlikte hacca gittikleri doğrudur. Eldeki boşanma davası 05.10.2011 tarihinde açılmıştır. Davalı aleyhine açılan babalık davasında 13.02.2012 tarihli oturumda dinlenen tanık beyanından ve dosyaya sunulan mesaj dökümlerinden davalının aynı kadınla ilişkisinin tarafların barışmalarından sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır. Af, öncesindeki zina eylemine dayalı olarak dava hakkını ortadan kaldırır (TMK.md.161/son) ise de, sonrasındaki zina eylemine dayalı dava hakkı üzerinde etkili değildir. Davacının affından sonra da davalının aynı kadınla ilişkisinin devam ettiği gerçekleştiğine göre, kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların zina (TMK.md.161) sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır.” (2. Hukuk Dairesi 2014/14998 E., 2014/15758 K.)
“Zina hukuki sebebine dayalı boşanma davalarında, dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer (TMK.md.161/2). Öncelikle, her ne kadar mahkemece, erkeğin davasının hak düşürücü sürede açılmadığı ve af olgusundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; hak düşürücü sürenin dolduğunu ispat külfeti davalı-davacı kadında olup dosyadaki mevcut delillere göre, davaya dayanak zina vakıasının davacı erkek tarafından tam olarak hangi tarihte öğrenildiği davalı-davacı kadınca ispatlanamadığı ve dosya kapsamından da bu tarihin tespit edilemediği anlaşılmakla; hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi, dosyadaki delillerle af olgusunun da ispatlanamadığı anlaşıldığından, bu yönüyle de davanın reddi doğru görülmemiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2022/4815 E., 2022/6778 K.)
“Davacı-davalı erkek, eşinin bir başka erkekle kendisini aldattığına yönelik iddiasını dava dilekçesi ekinde sunduğu sosyal medya görüntüleri ve mesajlara dayandırmıştır. Yapılan incelemede sosyal medya yazışma ve görüntüleri içerikleri itibarıyla zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir niteliğinde olup, bu durum zinanın varlığına delalet eder. Açıklanan durum karşısında kadının zina eyleminin ispatlanmış olduğu gözetilerek Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşullarının oluştuğunun kabulü ile zina (TMK. m. 161) hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davacı-davalı erkeğin zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. (2. Hukuk Dairesi 2022/4815 E., 2022/6778 K.)
“Davalı (koca)'nın başka bir kadınla karı-koca gibi birlikte yaşamasının devamlılık arz ettiği, bu kadınla davanın açıldığı tarihte de birlikte yaşamın devam ettiği tanıklarca ifade edildiğine göre, altı aylık hak düşürücü sürenin sona erdiğinden söz edilemez. Hal böyle olunca, davanın süresinde açıldığının ve kocanın zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının boşanma davasının, kocanın sübut bulan zinası sebebiyle (TMK md. 161) kabulü gerekirken, sadece Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanma kararı verilmesi doğru olmamıştır.” (2. Hukuk Dairesi 2014/13389 E., 2014/23684 K.)
“Davacı-karşı davalı kadın öncelikle zina (TMK. md. 161) sebebine, olmadığı takdirde "evlilik birliğinin sarsılması" sebebine (TMK. md. 166/1-2) dayalı olarak, davalı-karşı davacı erkek ise "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" sebebine dayanarak boşanma davası açmıştır. Zina, mutlak boşanma sebebidir. Zina vakıasının gerçekleşmesi halinde boşanma sebebi gerçekleşmiş sayılır. Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise, zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir. Böyle bir durumda artık genel boşanma sebebinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaz ve bununla ilgili ayrıca bir hüküm oluşturulması da gerekmez. Yerel mahkeme genel boşanma sebebine (TMK md .166/1) dayalı olarak hüküm kurmayı tercih ederek özel boşanma sebebine dayalı istem hakkında bir karar vermemiştir. Davacı-karşı davalı kadının Türk Medeni Kanunun 161. maddesindeki zina hukuki sebebine dayalı açtığı boşanma davası hakkında hüküm fıkrasında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2014/24287 E., 2015/10320 K.)
“Davalı erkeğin N.D. adlı kadınla uzun süreden beri devam eden birlikteliğinin olduğu, N.D. ile cinsel birliktelik yaşadığı, N.D.'nin erkekten ayrılmak istediği fakat erkek tarafından kabul edilmemesi ve erkek tarafından tehdit edilmesi üzerine davacı kadından yardım istediği, kadının bu birlikteliği 2014 yılının Aralık ayında bu şekilde öğrendiği ve 20.02.2015 tarihinde boşanma davasını açtığı yapılan yargılama ve dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Kadının zina eylemini 2014 Aralık ayında öğrendiği ve dava dilekçesini 20.02.2015 tarihinde verdiği anlaşıldığına göre, hak düşürücü süre geçmiş sayılmaz. Toplanan delillerden, davalı erkeğin zina yaptığı anlaşılmaktadır. O halde, davacı kadının Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi uyarınca zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası ve Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası uyarınca boşanmaya karar verilmesi gerekirken zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılan boşanma talebinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.” (2. Hukuk Dairesi 2020/4133 E., 2020/4617 K.)
SONUÇ
Zina Türk Medeni Kanununda özel boşanma sebepleri arasında sayılmaktadır. Eşlerden birinin zina eyleminde bulunması halinde diğer eş, zina sebebine dayalı olarak boşanma davası açabilecektir. Zina eyleminin ispatlanması halinde mahkeme boşanma kararı verecektir. Bu yönüyle Zina sebebi mutlak boşanma sebebidir. Söz konusu sebebe dayalı olarak açılacak davalarda altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü süreler bulunmaktadır. Bu sebebe dayalı olarak açılacak davalarda bu sürelere dikkat edilmesi gerekmektedir. Aldatılan eşin, aldatan eşi affetmesi durumunda ise bu sebebe dayalı olarak boşanma davası açılamayacaktır.
Av. Mehmet Emin KÜLTÜR