1.    
12 Eylül Sürecinin Sorumlularının Yargılanması

 

12 Eylül darbesini yapan, 12 Eylül totaliter rejimini hayata geçiren, kurumsallaştıran, alt kademeye kadar her türlü uygulamasını yapan kişilerle ilgili o dönem içinde işledikleri suçlardan dolayı (yani 12 Eylül 1980’den 6 Kasım 1983 seçimlerini takiben Başkanlık Divanının oluştuğu tarihe kadar geçen dönem) haklarında soruşturma ve kovuşturma açılmasına olanak sağlayan bir düzenlemedir. Bu değişikliğin 12 Eylül rejimi ile hesaplaşmak bakımından son derece önemli olduğunu belirtmeye dahi gerek yoktur.

 

Her ne kadar kamuoyunda zamanaşımı sebebiyle soruşturma ve kovuşturma açılmayacağı görüşleri ileri sürülse de buna katılmak mümkün değildir. Bu görüşün sahipleri 1980–83 döneminde işlenen suçlarla ilgili olarak zamanaşımının o tarih aralığında başladığı varsayımına dayanmaktadırlar. Oysa zamanaşımının başlayabilmesi için suçla ilgili soruşturmanın yapılabilir olması gerekir. Geçici 15.madde nedeniyle suçla ilgili soruşturma yasaklandığından yani sorumlulara hakkında bir tür yargı dokunulmazlığı getirildiğinden zamanaşımının başlaması söz konusu olamaz. Bu görüş sahipleri Geçici 15.maddeyi zamanaşımını kesen bir düzenleme olarak kabul edip zamanaşımı kesildiğinde en uzun bekleme süresi eski Ceza Kanununa göre 30 yıl olduğundan 12 Eylül 2010 tarihinde zamanaşımının gerçekleşeceğini savunmaktalar. Bu yorum da isabetli değildir. Çünkü zamanaşımını kesen işlemler gerek eski ceza kanununda gerek yeni ceza kanununda soruşturma ve kovuşturma işlemleridir. Yani savcılık işlemleri, hâkim kararları ve mahkeme kararlarıdır. Herhangi bir yasal düzenleme zamanaşımını kesen işlem olamaz. Yasal düzenlemeler ancak zamanaşımının başlamasını ve işlemsini engelleyen sonuçlar doğurur. Örneğin milletvekilliği dokunulmazlığı zamanaşımının işlemesini engeller. Bu nedenle milletvekillerinin işledikleri suçlara ilişkin zamanaşımı ancak dokunulmazlıkları ortadan kalktıktan sonra başlar. Sonuç olarak zamanaşımının kesilmesi ancak başlayan bir zamanaşımı süresi için söz konusu olabilir. Oysa açıklanana nedenlerle 12 Eylül dönemi içinde işlenen suçlar bakımından zamanaşımı başlamamıştır. İkincisi anılan görüş sahiplerinin dediği dikkate alınsa bile 12 Eylül 2010 tarihinde zamanaşımına uğraması gereken suç isnatlarının sadece 12 Eylül 1980 günü gerçekleşen fiillere ilişkin olması gerekirdi. Yani 12 Eylül döneminin ilerleyen sürecinde işlenen suçlar bakımından zamanaşımının Kasım 2013’e kadar uzayacağını ileri sürmeleri gerekirdi. Bu görüş sahipleri bunu da söylememektedirler. Esasında hem eski kanuna hem yeni kanuna aykırı bir görüş ileri sürülerek kamuoyuna yanıltıcı bir mesaj verilmek istenmektedir. Özetle yapılan değişiklikle 12 Eylül dönemi suçları için zamanaşımı süresi referandumdan evet çıkması koşuluyla değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihte başlayacaktır.


 

2.      Planlama; Ekonomik Ve Sosyal Konsey

 

Ekonomik ve Sosyal Konsey mevzuatımızda bulunan ve kendine has kanunu olan bir danışma kuruludur. Avrupa Birliği sosyal hukuk alanında ekonomik ve sosyal konsey gibi kuruluşlar önemli bir yere sahiptir. Hem ülke seviyesinde iktisadi ve sosyal politikaların belirlenmesinde bu sahalardaki aktörlerin görüşlerinin alınması önemsenmekte hem de AB seviyesinde bu danışma faaliyetleri kurumsal yapılar aracılığıyla sürdürülmektedir. Türkiye’nin iktisadi ve sosyal politikalarının belirlenmesinde işlevsellik kazandırılacak bir ekonomik ve sosyal konseyin yararlı faaliyetler yapacağına şüphe yoktur. Bu konseyi anayasal seviyede düzenlemenin faaliyetin geleceği bakımından daha yüksek bir hukuki güvence yarattığı da kabul edilmelidir. Konseyin yapısı belirlenirken hem iktisadi ve sosyal alandaki en geniş temsile dikkat etmek hem de hantal bir yapıya dönüşmemesini sağlamak önemlidir. Sonuç olarak isabetli bir düzenleme yapıldığı söylenebilir.

 

3.     Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlilerine İlişkin Mali Ve Sosyal Haklar

 

Anayasanın 53.maddesinde memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı getirildiğinden kamu hizmeti görevlilerini düzenleyen 128.maddeye de gerekli uyumu sağlamak üzere mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümlerini saklı tutan düzenleme eklenmiştir.

 

4.     Milletvekilliğinin Düşmesi

 

Kamuoyunda Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk değişiklikleri diye tartışılan bu değişiklik parti kapatmaya ilişkin yargı kararının dolaylı olarak seçmen iradesini ortadan kaldırmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Milletvekillerinin seçildikten sonra bu sıfatı kaybetmelerinin doğrudan kendilerinden kaynaklanan nedenlerle, doğrudan kendilerine yönelik verilmiş yargı kararlarıyla veya meclisin vereceği kararlarla olması bir demokrasi ilkesi olan seçmen iradesine saygının gereğidir. Anayasanın kaldırılan hükmü bunların dışında bir düşme hali tarif etmekteydi. Partisinin temelli kapatılmasına eylem ve işlemleriyle sebep olmak kriteri objektif ve somut bir ölçüt olmadığı gibi kapatılan parti üyesi milletvekilleri arasında keyfi ayrımlar yapmaya neden olan sonuçlar doğurmaktaydı. Elbette bu düzenleme parti kapatmaya ilişkin hükümlerin hem anayasa seviyesinde hem de Siyasi Partiler Kanunu’nda demokratik düzenlemeler getirecek değişiklikler yapılmasıyla daha anlamlı olacağını belirtmek gerekir.

 

5.     TBMM Başkanlık Divanı

 

Teknik bir değişikliktir. Milletvekilliği genel seçimleri 5 yıldan dört yıla indirildiği için onunla uyumlu olması bakımından bu değişiklik yapılmıştır. Buna göre bir yasama döneminde iki kez meclis başkanı seçilecektir. İlk görev süresi iki yıl olacaktır. İkinci görev süresi yasama dönemi sonuna kadar olacaktır. Bunun anlamı eğer erken seçim olmaz ise ikinci görev süresinin de iki yıl olmasıdır.