“Geçici ve Kalıcı Düzenlemelerle Ceza İnfaz Sisteminde Yeni Dönem” ve “Ceza İnfaz Kanunu Son Değişiklik Teklifi” başlıklı yazılarımızda; Kanun Teklifinin Adalet Komisyonu’nda ve Meclis görüşmeleri sırasında değiştirilmeden önceki hükümlerini değerlendirmiştik. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 69 maddelik 7242 sayılı Kanun; TBMM tarafından 14.04.2020 tarihinde kabul edildikten sonra, 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yazımızda ise, Ceza İnfaz Kanunu değişikliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nda kabul edilen metnini inceleyeceğiz.

Yapılan değişiklikler aşağıda açıklanmıştır;

1- Cezaların infazı ile ilgili hususlarda karar vermek üzere, müstakil infaz hakimlikleri kurulacaktır. İnfaz hakimliklerinin görev alanı genişletilecek ve cezaların infazında uzmanlaşmış yetkili müstakil infaz hakimlikleri kurulacaktır. Tüm infaz işlemleri, infaz hakimlerinin görev ve yetkisine bırakılacaktır. İnfaz hakimliklerinin vereceği kararlara yapılan itirazları ise, ağır ceza mahkemesi inceleyecektir.

2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.53’de düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma müessesesinde değişikliğe gidilmiştir. Eski düzenlemede, mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun uygulanmayacağı yer almakta iken; yeni düzenlemede, cezasının infazına denetimli serbestlikle devam edilen hükümlüler yönünden de bu hak yoksunluklarının uygulanmayacağı görülmektedir. Ayrıca; TCK m.53/1-e’de yer alan “bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten” yoksun bırakmanın, eski düzenlemede sadece hapis cezası ertelenenler yönünden uygulanmamasına karar verilebileceği düzenlenmekte iken; yeni düzenlemede, bu takdir yetkisinin denetimli serbestlikten faydalanan ve koşullu salıverilen hükümlüler yönünden de uygulanabileceği öngörülmüştür.

3- Yeri gelmişken; Türk Ceza Kanunu m.86/3’de yapılan değişiklikle kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi de nitelikli haller kapsamına alınmış, suçun bu şekilde işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat artırılacağı düzenlenmiştir. TCK m.87/4’de yapılan değişiklikle; 86. maddenin 3. fıkrası kapsamına giren fiiller sebebiyle ölüm meydana gelmesi halinde, verilecek cezanın üst sınırı 16 yıldan 18 yıla yükseltilmiştir. Bu noktada; bir taraftan TCK m.86/3’de yapılan değişiklikle (f) bendinde düzenlenen kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi hali aynı fıkradaki diğer nitelikli hallerden farklı olarak ele alınıp, bu durumda cezanın bir kat fazla uygulanması öngörülmekte iken, diğer taraftan TCK m.87/4’de canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçu neticesinde ölüm meydana gelmesi halinin, TCK m.86/3’de düzenlenen diğer nitelikli haller sebebiyle ölüm meydana gelmesi hali ile aynı kapsamda tutulması, bir başka ifadeyle TCK m.86/3’de öngörülen tüm nitelikli haller sonucu ölüm meydana gelmesi halinde aynı ceza artırım oranının öngörülmesinin tutarsızlığa işaret ettiğini söylemek mümkündür. Bu sebeple TCK m.87/4’e; “Kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi halinde, verilecek ceza 15 yıldan az olamaz.” hükmünün eklenmesi isabetli olacaktır. Bununla birlikte, eziyet çektirerek yaralama ve yaralama veya kasten insan öldürme suçuna teşebbüs sonucunda bitkisel hayata veya komaya girenler yönünden cezaların ağırlaştırılmasına dair bir hüküm olmadığı görülmektedir.

4- TCK m.220/1’de düzenlenen suç örgütü kurma ve yönetme suçlarının cezasının alt sınırı 2 yıldan 4 yıla, üst sınırı 6 yıldan 8 yıla ve TCK m.220/2’de düzenlenen suç örgütüne üye olmanın alt sınırı 1 yıldan 2 yıla, üst sınırı 3 yıldan 4 yıla çıkarılmıştır. Bir taraftan 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de örgütlü suçların cezalarının infazında koşullu salıverilme süreleri hükümlü lehine azaltılırken; diğer taraftan, verilecek cezalarda artırıma gidilerek bir denkleştirme yapıldığı anlaşılmaktadır.

5- TCK m.241’de düzenlenen tefecilik suçunun cezasının üst sınırı 5 yıldan 6 yıla çıkarılmış ve ayrıca 500 günden 5000 güne kadar adli para cezası düzenlenmiştir. Tefecilik suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılacaktır.

6- Ağır hastalık ve engellilik sebebiyle yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumda olanlar ile gebe olan veya doğumdan itibaren 6 ayı geçmeyen kişiler hakkında; tutuklama tedbiri yerine, adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilebilecektir. Bu durumda olan kişiler hakkında mahkumiyet kararı verilmesi ve istinaf veya temyiz kanun yollarına başvurmaları halinde de, hükmü veren ilk derece mahkemeleri tarafından verilecek kararla adli kontrol tedbirinin uygulanabileceği öngörülmektedir (CMK m.109/4). Belirtmeliyiz ki; Ceza Muhakemesi Kanunu m.100, 101 ve 109’da öngörülen şartların varlığı halinde, Kanunda gösterilen sebeplerle bağlı olmaksızın tutuklamanın kaldırılarak, yerine adli kontrol tedbirine karar verilebilmelidir.

7- Adli kontrol tedbirine uyulmaması halinde tutuklama kararı verme yetkisinin, mahkumiyet kararı verildikten sonra istinaf veya temyiz kanun yoluna başvuran kişiler hakkında da hükmü veren ilk derece mahkemeleri tarafından kullanılabilmesi öngörülmüştür.

8- Kasten işlenen suçlardan toplam 3 yıl veya daha az hapis cezasına, taksirli suçlardan toplam 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar ile adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanlar, doğrudan açık ceza infaz kurumlarında cezalarını infaz edecektir. Terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar ile ikinci kez mükerrerler ve koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler hakkında bu değişiklik uygulanmayacaktır.

9- Hapis cezasının infazının gebelik ve doğum sebebiyle geri bırakılmasında aranan doğumdan sonra 6 ay şartı, 1 yıl 6 ay olarak değişmiştir. Yeni düzenlemeye göre, gebe olan ve doğumun üzerinden 1 yıl 6 ay geçmemiş olan hükümlülerin cezasının infazı geri bırakılacaktır.

10- Ceza İnfaz Kanunu m.106/9’da yapılan değişiklikle; adli para cezasından çevrilen hapis cezasının ertelenemeyeceğine dair hükme bir istisna getirilerek, hapis cezasının infazının hastalık sebebiyle ertelenmesini düzenleyen Ceza İnfaz Kanunu m.16 kapsamına giren haller saklı tutulmuş, hükümlünün bu şartları taşıması halinde adli para cezasından çevrilen hapis cezasının da ertelenebileceği düzenlenmiştir.

11- Cezanın infazının hükümlünün istemi üzerine geri bırakılmasının şartlarına ek olarak, “hükümlünün eş veya çocuklarının sürekli hastalık veya malullükleri nedeniyle bakıma muhtaç olmaları” hali eklenmiş ve infazın hükümlü istemi üzerine geri bırakılması süresi 6 aydan 1 yıla çıkmıştır.

12- Hücreye koyma disiplin cezasını gerektiren haller arasında; ceza infaz kurumuna alkol sokmak, kurumda alkol kullanmak ve alkol bulundurmak da sayılmıştır.

13- İnfaz kurumuna ilişkin disiplin hükümleri ağırlaştırılmıştır.

14- Hükümlünün telefonla haberleşme hakkından derhal faydalanma hakkı şartlarına, “salgın hastalık” bulunması hali de eklenmiştir.

15- Hükümlünün iyi halli olup olmadığının tespitinde uygulanacak prosedür güçlendirilmiş, böylece “otomatik iyi hal” algısı sona erdirilecektir. 2021 yılının başında iyi halle ilgili yeni sistemin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır. Bununla birlikte; 2 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilenlerin ceza infaz kurumuna girmesini engelleyen düzenlemeye devam edileceğinden, “iyi hal” ile ilgili sorunların eskisi gibi devam edeceğini düşünmekteyiz.

16- Mazeret izninin kullanılabilmesi için aranan cezanın 1/5’inin iyi halli olarak infazı şartı, 1/10 olarak uygulanacaktır.

17- Salgın hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik nedeniyle izinden dönemeyen veya geç dönenlere disiplin cezası verilmeyecektir.

18- Mahkumiyet hükmünün yorumunda tereddüt olması ve lehe kanun sebebiyle yapılan uyarlama yargılamalarında hüküm mahkemesi karar verecek, infaz edilecek cezanın hesaplanmasında tereddüt olması halinde ise infaz hakimi karar verecektir. Cezaların toplanmasına ilişkin kararlar infaz hakimliği tarafından verilecektir.

19- Denetimli serbestlik tedbirinden faydalanılabilmesi için; hükümlünün koşullu salıverilmesine 1 yıl veya daha az süre kalması, iyi halli olması ve açık cezaevinde bulunması veya açık cezaevine ayrılma hakkını kazanması gerekecektir. Bilindiği üzere; değişiklikten önce maddede “son 6 ayını açık cezaevinde geçirme” şartı aranmakta olup, bu şart Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.4’de yer alan hüküm sebebiyle 31.12.2020 tarihine kadar uygulanmamakta idi. Kanunun 105/A maddesinde yapılan kalıcı değişiklikle, Geçici m.4 zımnen ilga edilmiştir. Böylece; 31.12.2020 tarihinin uzatılmasına gerek kalmaksızın, hükümlünün açık cezaevine ayrılması veya ayrılmaya hak kazanması halinde iyi halli olma ve koşullu salıverilmesine 1 yıldan az kalma koşulları da gerçekleştiğinde denetimli serbestlikten faydalanabilecektir. Böylece; cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı hedefleyen Kanun değişikliği, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen önerge ile bu amacını yitirmiştir. Şu an için; 30.03.2020 tarihine kadar suç işleyen ve kapsam dışında olmayan suçtan 6 yıl hapis cezasına mahkum olan ve kalıcı düzenleme olarak da kapsam dışı bırakılmamış bir suçtan dolayı 2 yıl hapis cezasına mahkum edilen kişi, ceza infaz kurumuna girmeksizin, önce denetimli serbestlik ve ardından koşullu salıverilmeye tabi tutulacaktır. Oysa bu Kanunun en önemli özelliği, otomatik iyi halli sayılmanın ortadan kaldırılması olarak gösterilmekte idi. 0 ila 6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlülerden koşullu salıverilmesine 2 yıl veya daha az süre kalanlar ile ağır hastalık, engellilik ve kocama nedeniyle yaşamını tek başına sürdüremeyen hükümlülerden koşullu salıverilmesine 3 yıl veya daha az süre kalanlar denetimli serbestlikten faydalanabilecektir.

20- Ceza İnfaz Kanunu m.107’de yapılan değişiklikle, süreli hapis cezalarının infazında koşullu salıverilme oranı 2/3 yerine 1/2 olarak uygulanacaktır. Bununla birlikte;

- Türk Ceza Kanunu m.81, 82, 83’de düzenlenen kasten öldürme suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

- TCK m.87/2-d’de düzenlenen mağdurun yüzünün sürekli değişikliğine neden olacak şekilde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan mahkum olanlar,

- TCK m.94, 95, 96’da düzenlenen işkence ve eziyet suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

- TCK m.132 ila 138’de düzenlenen özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan mahkum olanlar,

- TCK m.102/2 hariç olmak üzere cinsel saldırı, ikinci ve üçüncü fıkraları hariç olmak üzere TCK m.104’de düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki ve TCK m.105’de düzenlenen cinsel taciz suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

- TCK m.102, 103, 104 ve 105’de düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (herhangi bir fıkrası istisna tutulmaksızın) hapis cezasına mahkum olan çocuklar,

- TCK m.188’de düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan hapis cezasına mahkum olan çocuklar,

- Suç işlemek için örgüt kurma, yönetme veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olan çocuklar,

- 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar,

- TCK m.326 ila 339’da düzenlenen Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

Yönünden koşullu salıverilme oranı 2/3 olarak düzenlenmiştir. Koşullu salıverilme oranının 1/2 yerine 2/3 olarak uygulanmasının öngörüldüğü istisna suçların, Anayasa m.10’un güvencesinde olan “eşitlik” ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilir. Anayasa Mahkemesi’nin; yukarıda istisna bırakılan suçlar, özellikle yüzün sürekli değişikliğine sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti ile 2937 sayılı Kanunun kapsamına giren suçlar yönünden “hukuk devleti” ve “eşitlik” ilkeleri ihlal edildiğinden bahisle iptal kararı verebilmesi mümkündür. Bu iptal için Kanunun bir af kanunu niteliği taşımaması da önemli değildir. Hatta hukuki durumları farklı olanlar arasında “gereklilik” ve “zorunluluk” olmadıkça, keyfi ve fiili eşitsizliğe yol açabilecek hükümler öngörülemez.

Ceza İnfaz Kanunu m.107’de yapılan değişiklikle; cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları ile örgütlü suçlar ve terör suçları yönünden çocuklar hakkında koşullu salıverilme oranı 2/3 olarak korunmuş olup, “çocuk mahkum” ibaresinden, suçun işlendiği tarihte 18 yaşından küçük olan kişilerin anlaşılması gerekmektedir. MİT Kanunu kapsamına giren suçlar bakımından yetişkinler ile çocuklar arasında bir fark gözetilmemiş, koşullu salıverilme oranı 2/3’de bırakılmıştır.

TCK m.102, 103, 104, 105 ve 188’de düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından 28.06.2014 tarihinden önce işlemiş olanlardan dolayı verilen süreli hapis cezalarında koşullu salıverilme oranı 2/3 olarak uygulanacaktır. Esasen TCK m.7/3 gereğince bu hükme ihtiyaç olmadığını düşünmekteyiz, çünkü 28.06.2014 tarihi öncesinde bu suçlar için koşullu salıverilme oranı 2/3 olup, 28.06.2014 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından 3/4’e çıkarılmış idi. Şimdi de koşullu salıverilme oranı bu suçlar yönünden 3/4’de bırakılmıştır.

21- Türk Ceza Kanunu m.220’de düzenlenen suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde, koşullu salıverilme oranı 2/3 olmuştur. Örgüte yardım suçundan mahkum olan kişi hakkında TCK m.58/9’un uygulanamayacağı, bu kişinin TCK m.6’da sayılan “örgüt mensubu suçlu” tanımına girmediği Yargıtay uygulaması ile de kabul edilmiş olup, ayrıca bu kişiler hakkında Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’ün tatbik imkanı da bulunmamaktadır. Bu durumda, örgüte yardım suçundan verilen cezaların infazının 1/2 oranı üzerinden yapılması gerekecektir.

Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de “suç örgütü kurma, yönetme ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar” hakkında koşullu salıverilme oranı 2/3’e indirilmekle birlikte; örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçun, Ceza İnfaz Kanunu m.108/9’da gösterilen TCK m.102/2’de düzenlenen cinsel saldırı suçu, m.103’de düzenlenen cinsel istismar suçu, m.104/2 ve 3’de düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçu ile m.188’de düzenlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından birisi olması halinde, bir başka ifadeyle m.108/9’da sayılan bu suçlar örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiğinde, koşullu salıverilme oranı yine 3/4 olarak uygulanacaktır. Bu suçlar dışında kalan diğer suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ise, koşullu salıverilme oranı m.107/4’de yapılan değişiklik uyarınca 2/3 olmuştur.

Yeri gelmişken; uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından dolayı koşullu salıverilme süresi bu suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın, İnfaz Kanunu m.108/9 uyarınca 3/4'de bırakılmıştır. Yine bazı suçların koşullu salıverilme süresi, örgütlü olup olmadığına bakılmaksızın 3/4 veya 2/3 olarak belirlenmiştir.

22- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17’de değişiklik yapılarak, bu Kanunda düzenlenen suçlardan mahkum olanların koşullu salıverilme oranı 3/4 olarak tanımlanmıştır. Esasında mevcut hükümlere göre de bu suçlardan hükümlülerin koşullu salıverilme oranı 3/4 olup, bu oranda bir değişikliğe gidilmemiştir. Terör suçu işleyenlerin infazını düzenleyen 3713 sayılı Kanun m.17’nin eski şeklinde Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108’in uygulanacağını düzenlemekte olup, Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ile 108’de koşullu salıverilme oranları 2/3 olarak değiştirileceğinden, terör suçlarında koşullu salıverilme oranının 3/4 olarak 3713 sayılı Kanun m.17’de münferiden düzenlenmesi gerekmiştir.

23- Koşullu salıverildikten sonra uygulanacak denetim süresi yönünden ek tedbirler öngörülmektedir.

24- Denetim süresi içerisinde kasıtlı yeni bir suç işleyen hükümlü hakkında koşullu salıverilmenin geri alınmasına karar verilmesi halinde; eski sistemde hükümlü ikinci suçu işlediği tarihten bihakkın tahliye tarihine kadar olan tüm süreyi ceza infaz kurumunda infaz etmekte iken, yeni düzenlemede ise, denetim süresinde işlediği her bir suçtan verilen cezanın iki katı kadar süreyi ceza infaz kurumunda çekecektir.

25- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının infazında değişiklik öngörülmemiştir.

26- Mükerrir olan hükümlülerde koşullu salıverilme oranı 3/4’den, 2/3’e indirilmiştir. Böylece, tekrar suç işleyenlerin koşullu salıverilme oranında hükümlü lehine değişikliğe gidilmesi öngörülmüştür.

27- Türk Ceza Kanunu m.102/2’de tanımlanan nitelikli cinsel saldırı suçundan, m.103’de tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçundan, m.104’ün 2. ve 3. fıkrasında tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan, m.188’de tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan dolayı süreli hapis cezasına mahkum olanlarda koşullu salıverilme oranı 3/4 olarak uygulanmaya devam edecektir. Ancak bu suçlardan birden fazla hapis cezası alınması halinde, koşullu salıverilme süresi azami 32 yıl olmuştur.

28- Kasten işlenen suçlarda toplam 1 yıl 6 ay, taksirle ölüme sebebiyet verme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise toplam 3 yıl veya daha az süreli hapis cezaları; hafta sonları kesintisiz veya hafta içi gece saatlerinde infaz edilebilecektir. Terör suçları ile örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum olanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler, koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler, bu özel infaz rejiminden faydalanamayacaktır.

29-Kadın, çocuk veya altmış 5 yaşını bitirmiş hükümlülerin mahkum oldukları toplam 1 yıl, 70 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam 2 yıl, 75 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam 4 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutlarında çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir. Terör suçları ile örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum olanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler, koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler, bu özel infaz rejiminden hakkında uygulanmayacaktır.

30- Toplam 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlülerden ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında yaşamını tek başına sürdüremeyeceği tespit edilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir.

31- Doğumdan itibaren 6 ay geçen ve toplam 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen kadın hükümlülerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir. Ancak bu infaz usulünden faydalanılabilmesi için, doğumdan tarihten itibaren 1 yıl 6 ay geçmemiş olması şartı aranacaktır.

32- Yukarıda yer verilen 21 ila 24. maddelere göre özel infaz usullerinden faydalanan hükümler, tabi oldukları infaz rejimine göre koşullu salıverilmeden faydalanabilecektir. Ancak bu kişiler hakkında, denetimli serbestlik hükümleri uygulanmayacaktır.

33- Yukarıda yer verilen denetimli serbestliğe ilişkin değişiklikler kalıcı düzenleme olup, bu düzenlemelerin yanında ayrıca denetimli serbestlikle ilgili geçici bir düzenleme de öngörülmektedir.

Geçici düzenlemeye göre; 30.03.2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen suçlarda, denetimli serbestlik süresi 3 yıl olmuştur. Geçici düzenlemede öngörülen 3 yıllık denetimli serbestlikten;

- Kasten öldürme (TCK m.81, 82, 83),

- Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları,

- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCK m.87/2-d),

- İşkence suçu (madde 94 ve 95),

- Eziyet suçu (madde 96),

- Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105),

- Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138),

- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188),

- TCK’nın İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan Millete ve Devlete karşı suçlar,

- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan,

Mahkum olanlar faydalanamayacaktır.

Bu maddenin uygulanmasında gündeme gelebilecek sorun; örgütlü suçlardan mahkum olanların maddede istisna sayılmaması sebebiyle geçici düzenlemede öngörülen 3 yıllık denetimli serbestlikten faydalanıp faydalanamayacağı hususundan kaynaklanabilir. Daha önce kaleme aldığımız yazılarda ifade ettiğimiz üzere; 671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanununa eklenen geçici 6. maddede öngörülen iyileştirilmiş denetimli serbestlik süresinden örgütlü suçlardan mahkum olanların faydalanamamasının sebebi, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6/2-ç idi. Yönetmeliğin bu hükmünde “mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu salıverilme tarihine 1 yıldan az süre kalması” şartı kalması aranmakta olup, denetimli serbestlikten faydalanmanın ön koşulu açık ceza infaz kurumunda bulunmak veya bu kuruma ayrılmaya hak kazanmak olduğundan, örgüt suçlarından hükümlülerin koşullu salıverilmelerine 1 yıldan az süre kalmadan açık ceza infaz kurumuna geçmeleri ve denetimli serbestlikten faydalanmaları mümkün olamamakta idi. Getirilen yeni düzenlemede durum değişebilecektir. Çünkü Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.6’ya eklenecek 3. fıkrada; bu madde hükümlerinin kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan iyi halli hükümlüler hakkında da uygulanacağı düzenlenmekle, denetimli serbestlikten faydalanma için açık cezaevine geçme veya geçmeye hak kazanma şartının geçici olarak aranmayacağı sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla; örgütlü suçlardan mahkum olanların geçici düzenleme ile getirilen 3 yıllık denetim süresinden faydalanabilmesi için, Yönetmelik m.6/2-ç’ye göre açık cezaevine geçmiş olması veya bu hakkı elde etmesi şartı aranmayacağından, TCK m.220 kapsamına giren örgüt suçlarından mahkum olan iyi halli hükümlülerin geçici düzenleme ile getirilecek 3 yıllık denetim süresinden faydalanabileceği sonucuna varılmaktadır. Kanaatimizce; Geçici m.6’nın üçüncü fıkrasında yer verilen “iyi halli olma” koşulu, hükümlünün örgütten ayrıldığının tespit edilmesini de gerektirecektir. Sonuç olarak; örgütlü suçlardan hükümlülerin “iyi halli” olduğu tespit edildiğinde, 3 yıllık denetimli serbestlikten faydalanması mümkün hale gelecektir.

Örgüte yardımdan mahkumiyetine karar verilenler yönünden; yukarıda açıklanan sebeplerle, gerek eski geçici m.6’da öngörülen 2 yıllık denetimli serbestlik süresinin ve gerekse aynı maddede yapılan değişiklikte öngörülen 3 yıllık denetimli serbestlik süresinin uygulanmasına engel bulunmadığı kanaatindeyiz. Kanun değişikliğine göre bu tespitimize, sadece çıkar amaçlı suç örgütüne yardımdan dolayı TCK m.220/7’ye uyarınca cezalandırılanlar girmektedir. TCK m.314/3’ün atfı gereğince TCK m.220/7’ye göre cezalandırılanlar ise; TCK m.314’ün, “Terör suçları” başlıklı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine göre “terör suçu” sayıldığından, bilerek ve isteyerek yardım eden kişi terör örgütü mensubu olmamakla birlikte, Kanun değişikliğinin lafzı sebebiyle 3 yıllık denetimli serbestlikten yararlanamayacaktır.

Yeri gelmişken; 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesi ile Ceza İnfaz Kanununa eklenen Geçici 6. maddede olduğu gibi, bu düzenlemede de özel hayata karşı suçların kapsam dışında bırakılmasının çelişkiye sebep olabileceğini ifade etmek isteriz. “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” olarak tanımlanan TCK m. 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138’in gerek suçların niteliği ve gerekse öngörülen hapis cezalarının miktarı itibariyle; geçici düzenlemenin kapsamı dışında tutulmasını gerektirecek ağırlıkta ve tehlikede olmadığı, tehlikelilik halinin daha fazla olduğu kabul edilebilecek suçların geçici düzenleme kapsamında olduğu dikkate alındığında, özel hayata karşı suçlara da geçici madde kapsamında yer verilmesi gerekirdi.

Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.6’ya eklenecek ikinci fıkrada; 30.03.2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen suçlardan mahkumiyet halinde, 0 ila 6 yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile 70 yaşını bitirmiş hükümlüler hakkında denetimli serbestlik süresinin 2 yıl yerine 4 yıl olarak uygulanacağı, ağır hastalık, engellilik veya kocama sebebiyle yaşamını tek başına sürdüremeyecek olan 65 yaşını bitirmiş hükümlülerin ise koşullu salıverilmeleri için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken sürelerin, azami süre sınırına bakılmaksızın 105/A maddesinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebileceği düzenlemeleri öngörülmektedir. Bu fıkradan faydalanamayacak hükümlüler ise; kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82, 83), cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (m.102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), Millete ve Devlete karşı işlenen suçlar ile terör suçlarından mahkum olanlardır. Burada “eşitlik” ilkesi ihlali iddiası ile karşılaşılabilir.

34- Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.6’da görülen bir sorun; maddenin 2. fıkrasında sayılan ağır hastalık, engellilik veya kocama sebebiyle yaşamını tek başına sürdüremeyecek hükümlülerin bu durumlarının Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca veya Adli Tıp Kurumunca düzenlenen bir raporla belgelendirilmesi zorunluluğuna ilişkindir. Çünkü Ceza İnfaz Kanunu m.16 ve 105/A’da “Adli Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan rapor” şartı aranmasına rağmen, Geçici m.6/2’de tam teşekküllü hastanelerin vereceği rapor için ayrıca Adli Tıp Kurumu’nun onayının aranmayacağı anlaşılmaktadır ki, kanaatimizce bu durum çelişkili olup, uygulamada sorun yaşanmaması amacıyla bu konuya açıklık getirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

35- Ceza İnfaz Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici 9. maddenin 1. fıkrasında; Devlete ve Millete karşı suçlar, örgütlü suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve terör suçlarından hükümlü ve tutuklu olanlar ile Kanunun 9. maddesinin 3. fıkrası kapsamında kalan “eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli halde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koyan” hükümlü ve tutuklular hakkında verilen disiplin cezaları hariç olmak üzere; 30.03.2020 tarihinden önce işlenen fiiller nedeniyle Ceza İnfaz Kanunu m.39 ila 46 uyarınca verilen disiplin cezası ve tedbirlerinin infaz edilmeleri şartıyla, Ceza İnfaz Kanunu m.48’de öngörülen “disiplin cezalarının silinmesi için gerekli süre” ve “disiplin kurulunun karar vermesi” şartları aranmaksızın idare ve gözlem kurulunca verilecek iyi hal kararı üzerine kaldırılır. Disiplin sebebiyle naklin düzenlendiği Ceza İnfaz Kanunu m.55 hükümleri saklı tutulmuştur.

36- Ceza İnfaz Kanununa eklenecek Geçici m.9’un 5. fıkrasında; Kovid-19/Çin Virüsü salgın hastalığı sebebiyle; açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler, 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlüler ve 106. madde veya diğer kanunlar uyarınca denetimli serbestlik tedbirinden yararlanan hükümlüler, 31.05.2020 tarihine kadar izinli sayılacaktır. Salgının devam etmesi halinde bu süre; Sağlık Bakanlığı’nın önerisi üzerine, Adalet Bakanlığı tarafından her defasında 2 ayı geçmemek üzere 3 kez uzatılabilecektir. Uzatmalar gerçekleşirse, o tarihte açık ceza infaz kurumunda bulunan ve açığa geçme hakkını kazananlar, bu özel izinden faydalanabilecek olup, izinde geçirilen süreler infazdan sayılacaktır.

37- Ceza İnfaz Kanununa eklenecek Geçici m.9’un 6. fıkrasında; Millete ve Devlete karşı suçlar, terör suçları ve örgütlü suçlar hariç olmak üzere, toplam hapis cezası 10 yıldan az olanların 1 ayını, 10 yıl ve daha fazla olanların ise 3 ayını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmeleri ve iyi halli olmaları şartıyla, açık ceza infaz kurumlarına ayrılmalarına bir yıl veya daha az süre kalan hükümlülerin talepleri halinde açık ceza infaz kurumlarına gönderilebileceği, ilgili mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya, 5. fıkrada belirtilen süreler içinde hak kazandıkları takdirde 5. fıkra uyarınca izinli sayılacakları, 5. fıkrada belirtilen sürenin tamamlanmasından sonra ise açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanıp kazanmadıklarına bakılmaksızın, Kanunun 95. maddesinde düzenlenen izin hakkından yararlanacakları, bu fıkra hükmünün 31.12.2020 tarihine kadar uygulanacağı düzenlenmiştir.

Yürürlükte olan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin 6. maddesinde; toplam cezası 10 yıldan az olan hükümlülerin bir ayını, 10 yıl veya daha fazla hapis cezasına mahkum olan hükümlülerin bu cezanın onda birini kapalı kurumda infaz etmeleri, koşullu salıverilme tarihlerine 7 yıldan az kalması ve iyi halli olmaları şartıyla açık kuruma geçebilecekleri genel kural olarak düzenlenmiş, maddenin devamında ise bazı suçlardan hükümlü olanlar için bu şartlar ağırlaştırılmıştır. Örneğin; cinsel saldırı suçundan hükümlü olan bir kişinin açığa geçme süresi, yukarıda belirtilen şartlara ek olarak, koşullu salıverilmesine 5 yıl kalması ek şartına bağlanmıştır. Bu şekilde, bu suçtan hükümlünün açık cezaevine geçmesi 2 yıl daha geciktirilmektedir.

Ceza İnfaz Kanununa eklenen geçici m.9/6’da ise; toplam cezası on yılın altında olanların bir ayını, 10 yıl ve daha fazla olanların 3 ayını kapalı kurumda geçirmesi yeterli görülmüş, genel kuraldan farklı olarak koşullu salıverilme tarihine 7 yıldan az kalma şartı aranmamış, bunun yerine açık kuruma geçmesi için 1 yıldan az süre kalma şartı aranmış ve maddede istisna olarak sayılan Millete ve Devlete karşı suçlar, terör suçları ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar hariç olmak üzere, tüm suçlar yönünden geçerli bir uygulama öngörülmüştür.

Böylece örneğin; 15 yıl hapis cezasına mahkum olan ve Yönetmeliğin 6. maddesinin 1. fıkrası kapsamına giren, yani maddede sayılan istisnai durumlara girmeyen bir hükümlü, eski düzenlemeye göre cezasının onda birini kapalı kurumda infaz edecek ve koşullu salıverilmesine 7 yıl veya daha az süre kala açık kuruma geçebilecektir ki, bu hesapla hükümlünün koşullu salıverilme süresi eski hükümlere göre 2/3 oranına tabi olduğundan 10 yıl olacak, cezasının onda biri olan 1 yıl 6 ayı kapalı kurumda infaz etmesi yeterli olmayacak, ayrıca koşullu salıverilmesine 7 yıl kalması gerektiğinden toplamda 3 yılını kapalı kurumda geçirdikten sonra açığa geçmeye hak kazanacaktır. 7242 sayılı Kanunun Geçici 9. maddesinde ise; 15 yıl hapis cezası alan bu hükümlünün, 3 ayını kapalı kurumda geçirmesi ve açık kuruma geçmesi için 1 yıldan az süre kalması şartı arandığından, hükümlünün kapalıda kalma süresi 2 yıla inecektir.

Aynı örneği 10 yıl hapis cezası alan hükümlü yönünden incelediğimizde; normal şartlar altında koşullu salıverilme süresi 7 yıldan az olduğu için 1 yılını kapalı kurumda geçirdikten sonra açığa geçebileceği halde, şimdi ise 3 ayını kapalı kurumda geçirdikten sonra doğrudan açık kuruma geçebilecektir.

Hükümlünün Yönetmeliğin 6. maddesinde sayılan istisnalardan birisine girmesi halinde ise; örneğin nitelikli cinsel saldırı suçundan 12 yıl hapis cezasına hükümlü ise, eski hükümlere göre açığa geçebilmesi için koşullu salıverilmesine 3 yıldan az süre kalması gerekeceğinden, eski sistemde koşullu salıverilme oranı 3/4 olduğundan 9 yıl sonra koşullu salıverilmeye hak kazanacak olup, açığa geçebilmesi için 6 yılını kapalı kurumda infaz etmesi gerekmekte iken, Ceza İnfaz Kanunu Geçici m.9/6 uyarınca bu hükümlü açığa geçme hakkı elde etmesinden 1 yıl önce açığa geçebileceğinden, 5 yılını kapalı kurumda infaz etmesi lüzumludur.

Ceza İnfaz Kanununa eklenen Geçici m.9’da ayrıca, açık cezaevine ayrılmaya hak kazanan bu hükümlülerin izinli sayılacakları belirtilmektedir. Böylece hükümlüler; açık cezaevine 1 yıl daha erken geçebilecek ve eski düzenlemelere göre açık cezaevine geçmesi için gerekli süre dolduğunda, şimdilik 2 ay izne gönderilecektir. Geçici m.9/5’de; eski hükümlere göre açık cezaevine ayrılmaya 31.05.2020 tarihine kadar (uzatılması halinde, uzatma süresinin sonuna kadar) hak kazanacak hükümlülerin izinli sayılmaları, bu tarihten sonra ise açık cezaevine geçmeye hak kazanıp kazanmadıklarına bakılmaksızın Ceza İnfaz Kanunu m.95’de düzenlenen 3 ayda bir 7 günlük özel iznin tatbik edilmesi öngörülmektedir. Belirtmeliyiz ki bu fıkrada; hükümlünün açık ceza infaz kurumuna geçtikten sonra otomatik olarak 2 ay izinli sayılmasına dair bir ibare bulunmamaktadır. Hükmün anlaşılmasından kaynaklanan zorlukla, ilk bakışta açık infaz kurumlarına geçecek tüm hükümlülerin 2 ay izinli sayılacağı sonucuna varılsa da bu tespit doğru değildir. Süresinden önce açık infaz kurumuna ayrılan hükümlü, bu kurumda kalmaya devam edecek ve 2 ay izinli sayılmaları mevcut infaz kurallarına göre belirlenecektir. İnfaz Kanunu m.93/1’in son cümlesine göre, izinde geçen süreler infazdan sayılır. Kanunun 93. maddesi, tüm izin türleri ile ilgili genel hüküm sayılır. Tehlikeli salgın hastalık, deprem ve sair doğal afet gibi hallerde bu izinler birleştirilerek de kullanılabilir.

Ceza İnfaz Kanunu’na eklenen bu maddeyle; Kovid-19/Çin Virüsü salgın hastalığı sebebiyle, kapalı cezaevlerinin boşaltılmasının amaçlandığı görülmektedir. Ancak açık ceza infaz kurumlarının şartları gereği salgın hastalığın yayılmasına kapalı cezaevlerine kıyasla daha elverişli olduğu gözetildiğinde, hastalığın yayılmasının önlenmesi yönünden sakıncalı sonuçların doğabileceğini ifade etmek isteriz. Ayrıca bu hükmün, toplumda cezasızlık algısına sebep olması ihtimali de bulunmaktadır. Ancak şu an tehlikeli salgın hastalığın yayılmasının önlenmesi amaçlandığından, bu doğrultuda açık cezaevine erken ayrılma ve izin hakkından faydalanma konusunda hükümlü lehine düzenlemeler getirileceği ifade edilmektedir.

38- Ceza İnfaz Kanununda yapılan değişikliklerin; cezaların azaltılması veya tutuklama tedbirinin tatbikinin zorlaştırılması, tehlikeli salgın hastalıktan dolayı tutukluların salıverilmesi ile ilgili bir hüküm içermediği görülmekle birlikte, koşullu salıverilme oranları ile denetimli serbestlik sürelerinde hükümlüler lehine yapılan değişikliklerin tutuklular yönünden de gözetilmesi gerekeceği, tutukluların almaları muhtemel cezalar üzerinden infaz hesaplaması yapılarak, tutukluluk süresi mahsup edildiğinde infaz aşamasında fiilen cezaevinde geçireceği sürenin çok az kalacağı veya hiç kalmayacağının tespit edilmesi durumunda, tutukluluk hallerine son verilmesi isabetli olacaktır.

39- Ceza İnfaz Kanununun “Kapalı infaz kurumu dışına çıkma halleri” başlıklı 92. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklik; Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluları alabileceği ve sorgulayabileceği, bu konuda MİT’e keyfi bir yetkinin tanındığı şeklinde tartışılmıştır ki, bu kabul isabetli değildir. Esasen MİT’in bu yetkisi, 26.04.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6532 sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun “Yetkiler” başlıklı m.6/1-j’de tanımlanmıştır. Bu hükme göre; “MİT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilir, görüşmeler yaptırabilir, görevinin gereği terör örgütleri dahil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilir”. Hükümde kapalı ve açık ceza infaz kurumları ayırımı yapılmamış olup, her iki kurumda kalanlar bakımından bu hükmün uygulanacağını düşünmekteyiz. Bu düzenlemenin hukuka uygun olup olmadığı tartışılsa da, 2937 sayılı Kanunda yer aldığı için, yetkinin kanuni dayanağının bulunduğu görülmektedir. İnfaz Kanunu m.92/2 değişikliğinde, bu hükmün uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır. CMK m.250’nin eski halinde bazı suçlar sayılıyordu ve bunlardan dolayı İnfaz Kanunu m.92/2’nin tatbiki mümkündü. CMK m.250 iptal edilmiş ve aynı zamanda sulh ceza hakimlikleri kurulmuştur ki, İnfaz Kanunu m.92/2 de bu değişikliklerle uyumlu hale getirilmiştir. İnfaz Kanunu m.92/2’nin tatbikinde; yani hükümlü veya tutuklunun dışarı çıkarılıp bilgisine başvurulmasında rızası veya sulh ceza hakimliğinin kararı gerekir. Aksi halde, hükümlü veya tutuklunun kapalı infaz kurumundan çıkarılması mümkün değildir. İnfaz Kanunu m.92/2’de geçen “ilgili makam” sözünden, 2937 sayılı Kanun m.6/1-j gereğince MİT anlaşılmalıdır. Böylece; terör ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde, rızaları alınmak koşuluyla hükümlü veya tutuklu, ilgili makamın/MİT’in ve cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine sulh ceza hakiminin kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan alınabilir. Bu süreler; hükümlü veya tutuklu dinlendikten sonra işin niteliğine göre ve her defasında 4 günü, ancak hiçbir şekilde 15 günü geçmemek üzere hakim tarafından tayin olunup, hükümlülük ve tutuklulukta geçirilmiş sayılır. Sonuç olarak; İnfaz Kanunu m.92/2 yeni bir düzenleme olmadığı gibi, MİT Kanunu m.6/1-j de 2014 yılından bu tarafa yürürlüktedir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)