Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulunu 19 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde toplayacağını açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı’nın yetkileri tartışılmaya ve kimi çevrelerce “anayasal suç” işlemekle suçlanmaya başlandı.

CHP Parti Sözcüsü Haluk Koç, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağıracağını ve başkanlık edeceğini açıklayan Cumhurbaşkanının “Anayasa suçu” işlediğini iddia ediyor ve şöyle diyor: "Anayasa’da yazan yetkilerimi kullanacağım diyor. Anayasa ona, yetkilerini senin gibi seçilmiş bir hükümetin başkanını kuşat diye mi veriyor. Yargıyı sıfırla mı diyor. Medya özgürlüğünü yok et darma dağın et mi diyor? Anayasa sana yetki olarak ne diyor sen ne yapıyorsun. Cumhurbaşkanı Anayasadan kaynaklanan yetkilerini falan kullanmıyor. Cumhurbaşkanı bizzat Anayasayı ayaklarının altına almış paspas gibi çiğniyor. Açık bir Anayasa suçu işlediğini söylüyoruz"
Cumhurbaşkanının Anayasayı ihlal etmediğini, “Anayasa suçu” diye bir suç olmadığını CHP sözcüsü de çok iyi bilir, bilmesi gerekir ama konunun daha iyi anlaşılması için meseleye hukuk penceresinden kısaca bir göz atalım.

Ceza hukukunun en temel ilkesi kanunsuz suç ve cezanın olmayacağıdır. 

Bir suçtan söz edebilmek için, bir eylemin Türk Ceza Kanununda veya özel kanunlarda suç olarak tanımlanması, müeyyidesinin de gösterilmesi gerekir.

Cumhurbaşkanı’nın  “anayasa suçu” işlediğini iddia edenler, bu suçun hangi kanunla düzenlendiğini, müeyyidesin ne olduğunu da beraberinde söyleyebilmeleri gerekir.

Esasen, yasalarımızda “Anayasa suçu” “anayasal suç” diye tanımlanan bir suç yoktur.

“Anayasayı ihlal” başlığı altında Türk Ceza Kanunu 309.maddesinde düzenlenen suç ise, ‘Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs’  edenleri cezalandırmayı öngörmektedir.

Anayasada yazılı yetkilerini kullanan Sayın Erdoğan, cebir şiddet kullanarak Anayasayı ihlal ile suçlanamadığına göre, bu nasıl bir anayasa suçudur?

Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırmak veya Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek mevzuatımıza yeni girmiş değildir. Anayasalarımıza bir göz atalım.

1921 Anayasası Madde 11;
“Türkiye Reisicumhuru Devletin Reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe Meclise ve Heyeti Vekileye riyaset eder.

1924 Anayasası Madde 32;
“ Cumhurbaşkanı, Devletin başıdır. Bu sıfatla törenli oturumlarda Meclise ve gerekli gördükçe Bakanlar Kuruluna Başkanlık eder” 

1961 Anayasası Madde 97;
“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla, Türkiye Cumhuriyetini ve Milletin birliğini temsil eder. Cumhurbaşkanı, gerekli gördükçe, Bakanlar Kuruluna başkanlık eder”

1982 Anayasası Madde 104;
“Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak”

1921’den günümüze bütün anayasalarımızda Cumhurbaşkanının kendi takdiri ile bu yetkisini kullanabileceği öngörülmüştür.

Anayasal yetkiyi kullanmak suç ise bu suçu (!) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan önce eski cumhurbaşkanları Cemal Gürsel, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in de işlediğini hatırlatmamız gerekecek. 

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 7 defa başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu'nu, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren 4, Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Altıncı Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de 2'şer kez kendi başkanlığında toplamışlar. 

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Başbakan iken, 1962, 1964 yıllarında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel iki defa Bakanlar Kuruluna başkanlık etmiş. Hem de toplantıyı Cumhurbaşkanlığı köşkünde yapmış. Toplantıya Bakanlar kurulu üyeleri dışında dönemin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay da katılmış.

Gürsel’in 1961 Anayasasının verdiği yetkiyi kullanması karşısında, Başbakan İsmet İnönü tarafından “Anayasal suç” işlemekle suçlanmış ise, CHP sözcüsünün aynı tavrı istikrarla sürdürdüğü söylenebilir.

Netice olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırması ve başkanlık edecek olması, Anayasa’da düzenlenen görev ve yetkileri kapsamındadır. 

Kaldı ki Sayın Erdoğan halkın doğrudan seçtiği ilk Cumhurbaşkanıdır. Erdoğan’ın seçim kampanyası süresince, Anayasa’nın tanıdığı tüm yetkilerini sonuna kadar kullanan farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını deklare ederek onay aldığı da unutulmamalıdır.