İç güvenlik paketine “kimler karşı” sorusuna “neden karşı” sorusuyla birlikte cevap aramak ve tahlil etmek gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu ve Demirtaş yasanın çıkmaması için Meclis’i kilitlemekten, gerekirse aylarca kürsüde konuşma yaparak yasayı çıkartmamak için mücadeleden bahsediyorlar.

İpin ucu kaçıyor. Molotoflu gösterilerin arkasında duruluyor. Molotoflu, sapanlı, bilyeli, kimliğini gizleyecek şekilde başını, yüzünü örterek yapılan eylemler savunuluyor. Mesele gezi eylemlerine getirilip, polise yapılan saldırılar, yakıp, yıkmalar meşru eylemler gibi arkasında duruluyor.

Hukukun himaye ettiği  ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı ile, cana ve mala zarar vererek yapılan ve suç teşkil ettiğinde tereddüt olmayan sokak eylemleri aynı bağlamda değerlendiriliyor. Vatandaş sokağa çağrılıyor. İsyandan bahsediliyor, direnme çağrıları yapılıyor.

Bu çağrılar 6-8 Ekim olaylarında  50 vatandaşımızın canına mal olmamış gibi, yeniden sokak ve yasadışı eylem çağrılarında bulunmak, siyasi muhalefetin sınırlarını aşıp, suç ve suçluyu övme, tahrik ve suça iştirak boyutuna ulaşıyor.

Ana Muhalefetin, sandık yerine sokağı gösteren, halkı direnmeye çağıran açıklamalarına karşı Başbakan Davutoğu haklı olarak şu soruyu soruyor. “Ey Kılıçdaroğlu sen ana muhalefet lideri misin? Provokatör müsün?”

Hal böyle olunca, iç güvenlik paketi olarak Meclis’e sunulan tasarının içeriğini sağlıklı biçimde tartışma imkanı ortadan kalkıyor. Yasa içeriği olduğundan farklı anlatılarak “böyle de olmaz ya” noktasına getirilip arkasından  direnme çağrısı yapılıyor.

Şu sözler Kılıçdaraoğlu’na ait; “Tabanca olursa 1 yılla yargılanıyorsun, cezayı alsan da paraya dönüşüyor ve serbest bırakılıyorsun. Sapan olursa 2 yılla yargılanıyorsun, poşu olursa 4 yılla... Bunların adaleti bu. Diktatörlükler böyle sanal düşman yaratarak gelir.”

Tabanca, sapan, poşu kıyaslaması gerçekten tam bir çarpıtma.

Ruhsatsız tabanca taşımak veya bulundurmak yasalara göre suç. Cezası da 1 yıldan başlıyor. Ruhsatsız tabanca ile, başka bir suç işlenmese de, sadece taşımak veya bulundurmak suç. Tabanca ile başka bir eylem yapılırsa ayrıca cezası var. Silahlı tehdit, yaralama, meskun mahalde korku ve panik yaratacak şekilde  ateş etme, toplantı ve gösteri mahallinde bulundurma gibi ayrıca suç oluşturan eylemlere konu olabiliyor.

Sapan veya poşunun bulundurulması suç değil. Yeni tasarıda da suç oluşturmuyor. Suç olan, sokak eylemlerinde polise karşı, diğer vatandaşlara karşı saldırıda sapan, bilye, kesici, delici aletlerin kullanılması, bunları kullanırken güvenlik birimlerince kimliğinin tespitini önlemek için yüzünü poşu ile gizlemesi.

Bu eylemler suç olmasın mı?

Yaralama, öldürme, yakma, tahrip etme amaçlı kullanılmaya hazır Molotofları bulundurmak suç sayılmasın mı? Halihazır uygulamada olduğu gibi, polisin müdahale edebilmesi için, molotofun kullanılması, can ve mal kaybına neden olması mı beklensin?
Meşru gösteri yapmak isteyenler, molotofla, tabanca ile, sapanla, pala ile bıçakla savaşa gider gibi meydanlara ve sokaklara çıkar mı?

Seçimlere az bir zaman kala, halkı sandığa davet etmek yerine, şiddeti içeren eylemlerle sokağa davet etmek, isyan ve direnmekten söz etmek kabul edilebilir bir siyasi duruş değil. 

Bir politikacı, can ve mal güvenliğine yönelik her türlü molotoflu, bilyeli, sapanlı saldırıyı, vandallığı, bu eylemleri yapanların kanundan kaçmak için yüzlerini gizlemesini  ifade hürriyeti, toplantı ve gösteri hakkı kapsamında görüyorsa bunu açıkça söyler, savunur, siyasi ve hukuki sonuçlarına da katlanır. Böyle bir tavrı benimsemeseniz de anlayabilirsiniz. Ama yasa tasarısını çarpıtarak olduğundan farklı gösterip, sonra da yalana dayalı çizdiği çerçevede eleştirirse, hukuki dayanaklardan yoksun böyle bir yaklaşım siyaseten de tutarsız olur, yalan olur ve yatsıya kadar bile dayanmaz.