Polis (jandarma ve sahil güvenlik dahil kolluk), temel hak ve hürriyetlerin koruyucusu ve güvencesidir. Polislik faaliyetleri bir yönüyle temel hak ve hürriyetleri sınırlandırırken diğer yönüyle bu hak ve hürriyetleri korumaktadır. Zor kullanma yetkisine uygulamada çoğu zaman başvurulmamasına rağmen zor kullanma yetkisinde sınırın asıldığı olaylar kamuoyunun dikkatini hızlıca çekerek bu yetkiyle ilgili tartışmalara neden olabilmektedir. Zor kullanma yetkisine başvurulmadığında, geç başvurulduğunda veya yetki direnişi sonlandırmada yetersiz kaldığında personel bakımından manevi yönüyle şehadet olarak kabul edilen can kayıpları veya yaralanmalar yaşanabilmektedir.

Bir kolluk teşkilatı olan polis, görevini ifa ederken hukuka uygun taleplerine riayet etmeyen, kendisine mukavemet eden (direnen) insanlarla karşılaşabilmektedir. Polis bu kişileri, hukuka uygun davranmaya zorlamak amacıyla zor kullanma yetkisine başvurabilmektedir. Silah kullanma yetkisi de zor kullanma yetkisi kapsamında yer almaktadır ve PVSK m.16’da düzenlenmektedir. Mesela dur ihtarına uymayan aracın zorla durdurulması, kaçan kişinin takip edilerek yakalanması, kaçarken polise ateş eden kişinin silahla yaralanması zor kullanmaya örnek durumlardır. Zor kullanma, basit bir tutma hareketinden muhatabın silahla etkisiz hale getirilmesine kadar uygulanabilecek fiillerdir. Dolayısıyla zor kullanmayı haklı kılan durum direnmedir. Direnme olmadan zor kullanma yetkisine başvurulamaz.

Silah kullanma yetkisine ilişkin mevzuat incelendiğinde yetki kapsamının genişleme eğiliminde olduğu görülmektedir. Örneğin 2007 yılından önceki mevzuatta ağır cezayı müstelzim bir suçtan maznun olarak yakalanıp nezaret altında bulunan kişilerin kaçması halinde silah kullanılabilecekken yürürlükteki düzenlemede bu koşul kaldırılmıştır. 6638 sayılı kanunla da silah kullanılabilecek yeni bir fıkra eklenmiştir. Hali hazırdaki PVSK m.16’ya göre;

Polis;

a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,

b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,

c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,

d) (Ek: 27/3/2015-6638/4 md.) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir.

Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.

Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir” denilmektedir.

Silah kullanmaya ilgili belirtilmesi gereken kurallar özetle şöyledir:

i) Silah kullanmak, zor kullanmanın son çaresidir.

ii) Silah kullanılan her durumda zorunluluk, kademelilik ve orantılılık ilkesi açısından değerlendirme yapılması gerekir.

iii) Meşru savunma hali ve kolluğa silahlı saldırı hali olmadıkça hedefe ateş etmekten kaçınılmalı, direnişi kırmak ve kaçan kişileri yakalamak için ölümcül olmayan zor kullanma yöntemleri kullanılmalıdır.

iv) Silah kullanılan olaylarda da silah, öldürmek için kullanılmamalıdır.

Polis ev operasyonlarını, şüphelileri yakalamak ve arama yapmak amacıyla gerçekleştirebilir. Özellikle organize suç örgütleri ve terör örgütü üyelerine yönelik ev operasyonlarında polis için en riskli an eve girilmesidir. Ev içinde kaç kişi olduğu, bu kişilerin silahlı olup olmadıkları, silahlı ise hangi tür silahlara sahip oldukları, şüphelilerin suç geçmişleri dahil saldırganlık yönünden profili operasyon öncesinde özellikle değerlendirilmelidir. Eldeki mevcut bilgilere göre bir risk değerlendirmesi yapılmalı ve bu doğrultuda polis görevlendirilmelidir. Çünkü bu operasyonlarda “zaman yönetimi” büyük önem taşımaktadır. Ani gelişen olaylara polisin zamanında müdahale etmemesi, hiç müdahale etmemekle eşdeğer olabilir. Bundan dolayı eve girişlerde uyulması gereken kurallar, arama yetkisiyle ilgili mevzuatta, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m.30’da, özellikle açıklanmakta olup bu hükümler şöyledir:

i) Kolluk, arama yapılacak kapalı yerlerde ve eklentilerinde gerekli güvenlik önlemlerini alarak kapıyı çalar.

ii) Hâkim kararı veya kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emriyle yapılan aramalarda veya karar alınmasını gerektirmeyen işlemlerde, mümkünse o yere girme izni verme yetkisine sahip kişilerle iletişim kurulmasına çalışılır, kolaylık gösterilmesi istenir.

iii) Aşağıdaki hâllerde iletişim kurmadan arama amacıyla kapalı yerlere ve eklentilerine girilir:

a) Arama yapılacak olan yerin konut veya yerleşim yeri olarak kullanılmadığının bilinmesi,

b) Arama esnasında bu yerlerde kimsenin olmadığının anlaşılması,

c) Bu yerlerde oturan veya izin vermeye yetkili kişinin arama öncesinde bilgilendirilmesinin, delil karartmasına yol açarak aramanın amacını tehlikeye sokacak veya kolluk memurlarını veya diğer bireyleri tehlikeye düşürebilecek olması.

iv) Gecikmesinde sakınca veya tehlike bulunması hâlinde, bilgilendirme içeri girildikten sonra da yapılabilir.

v) Aramayla görevlendirilenler, aramaya karşı çıkılması hâlinde, durumun haklı kıldığı ölçüde güç kullanarak direnci ortadan kaldırabilirler. Bilgilendirme yapıldıktan sonra, kapı açılmadığı takdirde güç kullanılacağı ihtar edilir ve buna rağmen kapı açılmazsa zorla eve girilir ve arama gerçekleştirilir. Güç, kademeli bir şekilde artarak kullanılabilir.

Polisin ev operasyonlarında silah kullanma yetkisinde meşru savunma hükümlerinden faydalanıp faydalanamayacağı özellikle değerlendirilmelidir. Meşru savunma koşullarının varlığı halinde PVSK m.16’da yer alan kısıtlamalara tabi olmadan somut olayı koşullarına göre meşru savunma bakımından değerlendirme yapılması gerekir. Bu konuda yaşanmış olaylarla ilgili bazı mahkeme kararlarında önemli değerlendirmeler bulunmaktadır.

12. Ceza Dairesi 2020/12208 E., 2025/2761 K. sayılı kararında; başka suçlardan aranan ve silahlı olduğu belirlenen ...’ın yakalanabilmesi için sanığın annesi müşteki ... ve maktülün birlikte kaldığı eve Cumhuriyet Savcılığının yazılı emri üzerine düzenlenen operasyonda Özel Harekat Timinde birinci kalkancı olan ve en önde bulunan sanığın kapının zilinin çalınıp, vurulmasına, “polis aç kapıyı” şeklinde uyarılara rağmen kapının açılmaması üzerine kapının kırıldığı ve içeride maktülü elinde silahla gören sanığın uyarısına rağmen maktülün silahı bırakmaması ve sanığa doğru hamle yapması nedeniyle yakın atış mesafesinden aksi kanıtlanamayan savunmaya göre maktülün elindeki silahı düşürmek için bir kez ateş etmek suretiyle ...’ın göğüs bölgesinden yaralanmasına ve ölmesine neden olduğu olayda sanığın da kendisine silah doğrultan maktule elindeki silahı doğrultarak bir el ateş etmek suretiyle ölümüne sebebiyet verdiği olayda, atış sayısı ve atış bölgesi nazara alınarak sanığın eyleminin meşru müdafaa sınırlarının mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması kapsamında kaldığının kabulü ile TCK'nın 27/2 ve CMK'nın 223/3-c maddeleri uyarınca sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Ceza Dairesi 2014/1944 E., 2015/2401 K. sayılı kararında; maktulün hasta eşi ile yaşadığı duvarla çevrili bahçeli evinde tabanca ile havaya ateş etmeye başladığı, yapılan ihbar üzerine polis memurları olay yerine geldikleri, silahın maktulün evinden ateşlendiğini öğrenip bahçeye girdikleri, bahçede üç adet boş kovan buldukları, maktulün kapısını çalıp ateş edip etmediğini sordukları, maktulün inkar etmesi üzerine ısrarcı oldukları ve tabancayı teslim etmesini istedikleri, maktulün sadece gaz tabancası olduğunu ve faturasının mevcut olduğunu beyan edip bunu teslim etmek istediği, polis memurlarının gerçek tabancanın teslim edilmesini aksi halde arama yapacaklarını söylemeleri üzerine maktulün olayı kabul edip silahı getirmek üzere evin içine girdiği, silahla birlikte kapıya çıkması ile birlikte polis memuru sol göğüs bölgesine yakın mesafeden üç el ateş ettiği, ağır yaralanan hastaneye kaldırılmasından sonra olay yerine takviye olarak gelen ekibin evin etrafında tertibat aldığı, son olarak olay yerine terörle mücadele şubesinde görevli sanık ve arkadaşı geldikleri, olay yerinde bulunan polis memuru sanıktan akrep olarak bilinen makineli MP5 tabanca olup olmadığını sorduğu, sanığın araçtan silahı çıkarıp duvarın dışında tertibat aldığı, bu arada maktule yönelik yüksek sesle sürekli silahı bırakıp teslim olması yönünde ihtarda bulunulduğu, maktulün duvarın arkasındaki hareketliliği fark edip, ikazlara ateşle karşılık verdiğinin anlaşıldığı, bu atışın hemen arkasından bulunduğu yerden maktulü görmekte olan sanığın bir el ateş ederek sağ omuz bölgesine isabet eden mermi ile öldürdüğü olayda, maktulün olayın başından itibaren gelişen saldırgan tutum ve davranışı, polis memuru ağır şekilde yaralaması ve eylemini sürdürmesi, yanında hasta eşinin varlığı ve akıbetinin belirsizliği, bütün uyarıları sonuçsuz bırakarak sanık ve yanındaki arkadaşlarına ateşle karşılık vermesi birlikte değerlendirildiğinde, sanığın maktulün silahlı saldırısına karşı kendisini ve arkadaşlarını korumak amacıyla başlamış, devam eden ve tekrarlanması muhakkak görünen, başka türlü defetme imkanı da bulunmayan, hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı bir biçimde silah kullandığının anlaşılması karşısında, eylemini TCK’nun 25/1. maddesi kapsamında ve meşru müdafaa sınırları içerisinde işlediği değerlendirilmiştir.

1. Ceza Dairesi 2023/7399 E., 2025/2609 K. sayılı kararında; terör örgütü ile bağlantısı olduğu tespit edilen ve uzun namlulu silahla dolaştığı ihbarı alınan bir şahsın yakalanması amacıyla sanığın da içerisinde bulunduğu Adana Özel Harekat Şube Müdürlüğüne bağlı Özel Harekat Polisleri tarafından yapılan operasyon sırasında, arama yapılan ikametin çatısında güvenlik önlemi alan sanık ile yanında bulunan polis memuru tanık ...'nın ikamete koç başı ile girildiğini anladıktan sonra çatıya elinde uzun namlulu bir silahla çıkan maktulü görmeleri üzerine "dur, polis, at silahını" şeklinde bir kaç kez uyarmalarına rağmen maktulün durmayarak çatıda bulunan güneş enerjisi ve su tankının arkasına saklandığı, maktulün uzun namlulu silahını doldur boşalt yapması üzerine tanık ...'nın ateş etmek istediği ancak silahının tutukluk yaptığı, bunun üzerine sanığın maktule doğru üç el ateş ederek kafasından yaralamak suretiyle ölümüne sebebiyet verdiği, sanık ve tanık ... beyanları ile olayın bu şekilde gerçekleştiğinin kabul edildiği, diğer polis memuru tanıkların sanığın ihtarını duydukları, maktulün av tüfeği kontrol edildiğinde atım yatağı içerisinde atışa hazır vaziyette bir adet fişek bulunduğunun belirlendiği olayda, sanığın kendisine verilen bir görevi yerine getirmek için kendisine ve tanık ...'ya yönelen haksız bir saldırı karşısında o andaki hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde hareket ederek silahlı saldırıyı def etmek amacıyla maktulü vurarak 5237 sayılı Kanun'un 25/1. maddesi uyarınca meşru savunma koşulları kapsamında hareket ettiği değerlendirilmiştir.

Yukarıda bahsedilen olaylardan anlaşılacağı üzere meşru savunma hükümlerinin uygulanması için şüphelilerin silahlı olması ve silahlı saldırıya başlamış olması gerekir. Olayın koşullarına göre şüphelinin silahını doldurması veya silahı polise yöneltmesi saldırının başlangıç anı olarak kabul edilmelidir. Böyle bir durumda polis, korkusuzca ve profesyonelce direnmeyle orantılı bir şekilde silah kullanabilmelidir. Silah kullanırken art arda atışlardan kaçınmalı, şüphelinin eline veya diğer ölümcül olmayan bölgelere ateş etmelidir. Çatışmanın şiddetine bağlı olarak polisin silah kullanması da orantılı bir şekilde seri atışlar şeklinde olabilir. Silahlı çatışma ihtimali öngörülen olaylarda sağlık birimlerinden de destek alınabilir.

Sonuç olarak zor kullanma yetkisini düzenleyen PVSK m.16’ya göre yetkinin, direnişi kırmak ve meşru savunma amaçlı zor kullanma olmak üzere iki farklı görünümü mevcuttur. Somut olayda öncelikle zor kullanma yetkisinin direnişi kırmak veya meşru savunma amaçlı olup olmadığı ayırt edilmelidir. Zor kullanma yetkisiyle ilgili orantılılık tartışmaları öğretinin yanı sıra uygulamayı da yakından ilgilendirmekte polisin olaylara müdahalesinde tereddüt yaşamasına neden olabilmektedir. Orantılılık ilkesi değerlendirilirken kolluk tarafından olaya müdahale edilen andaki durum dikkate alınmalıdır. Olayla ilgili haksızlıkların önüne geçilebilmesi için polislikte, yapılan müdahalelerin kaydedilmesi için yaka kamerası yaygınlaştırılmalıdır.

Bu vesileyle son söz olarak şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.