TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZİME AYDIN VE İSMAİL AYDIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/27114)

 

Karar Tarihi: 11/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Melek ŞAHAN

Başvurucular

:

1. Azime AYDIN

 

 

2. İsmail AYDIN

Başvurucular Vekili

:

Av. Nevroz UYSAL ASLAN

 

 

Av. İlyas TARIM

 

 

Av. Hüseyin TÜL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; Şırnak'ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlarda meydana gelen ölüm ve takip eden süreç nedeniyle yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının, yakınlarının cenazesinin geç teslim edilmesi ve teslim edilirken gösterilen tutum nedeniyle kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Türkiye’de PKK terör örgütünün neden olduğu terör ve şiddet eylemleri 2015 yılının ortalarından itibaren özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoğun olarak yaşanmaya başlamıştır. Şırnak'ın Cizre, İdil, Silopi ilçeleri, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçeleri, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçeleri ile Muş'un Varto ilçesinde PKK terör örgütü tarafından cadde ve sokaklara hendekler kazılarak barikatlar kurulmuş; patlayıcılar yerleştirilmiş ve bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet kurulmaya çalışılmıştır. Terör ve şiddet olaylarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından PKK mensuplarına karşı ortak olarak gerçekleştirilen ve başta Sur, Cizre ve Nusaybin olmak üzere on bir şehirde yürütülen askerî operasyonlarla müdahale edilmiştir. Terör örgütü mensuplarının yakalanması, halkın can ve mal güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması için operasyonların gerçekleştirildiği bölgelerin bazılarında 2015 yılının ikinci yarısından başlamak üzere değişen tarihlerde sokağa çıkma yasakları uygulanmış ve bazı yerleşim birimleri geçici süreyle askerî güvenlik bölgesi ilan edilmiştir. Terör örgütü üyelerinin yakalanarak halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla getirilen sokağa çıkma yasakları güvenlik güçlerince yürütülen operasyonların sona ermesinin ardından kaldırılmıştır. Gerçekleşen geniş çaplı operasyonlarda beş yüze yakın güvenlik görevlisi şehit olmuş, iki binin üzerinde terörist etkisiz hale getirilmiştir (sürece ilişkin detaylı aktarım ile operasyonlar ve hendek olaylarına ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017; Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019; Seyid Narin [GK], B. No: 2018/20156, 18/5/2022; Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022).

3. Operasyonların gerçekleştirilip sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) kararına istinaden 6/2/2016 tarihinde Cizre ilçesi, Cudi Mahallesi, Mehmetçik Sokak ile Narin Sokak'ın kesişiminde bulunan ve güvenlik güçleri tarafından C-3184 olarak belirtilen binaya arama yapmak için gelinmiş ancak sıcak çatışmalar nedeniyle arama tamamlanamamıştır. 7/2/2016 tarihinde yeniden gidilen binada yapılan aramada kimliği belirsiz iki kişinin cesedine ulaşılmıştır. Cesetler cenaze aracıyla Cizre Devlet Hastanesine nakledilmiştir.

4. 6/2/2016-7/2/2016 tarihli olay yeri inceleme tutanaklarının incelenmesi neticesinde arama işlemleri kamera ile kaydedilmiş; aramalarda ulaşılan cesetlerin yanı sıra Kalaşnikof marka bir uzun namlulu silah, silaha takılı şarjör, biri fişek yatağında olmak üzere 77 fişek ve bir el bombası ele geçirilmiştir. Söz konusu el bombası imha edilmiş, geriye kalan ateşli silah, ateşli silah ürünleri ve diğer deliller elkoyma kararı doğrultusunda muhafaza altına alınmıştır. Tutanaklarda ayrıca binanın çatışmalardan dolayı büyük oranda hasar gördüğü, binanın dışa bakan duvarlarında bir insanın geçebileceği kadar delikler bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucuların yakını olduğu anlaşılan cesedin üzerindeki kamuflaj hücum yeleği cebinde uzun namlulu silaha ait bir fişek ve "industries" ibareli bir metal parça ele geçirilmiş, ölenin el ve yanak svaplarının alınmıştır.

5. 7/2/2016 tarihinde olay yerinde bulunan (daha sonra başvurucuların yakını olduğu anlaşılacak) kimliği belirsiz ceset üzerinde yapılan otopside işlemi neticesinde ölüm sebebinin çoklu ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmalarına bağlı seri kot, pelvis, ekstremite, kafatası ve yüz kemikleri ile birlikte çoklu iç organ ve büyük damar yaralanmalarında gelişen iç kanama ve beyin doku harabiyeti olduğu tespit edilmiştir. Otopsi işleminde cesetten DNA analizi için kas ve kemik doku örnekleri alındığı, cesetten alınan idrar ve saçlı deri örneğinin İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilerek sistematik toksikolojik analizlerinin yaptırılmasının uygun olacağı belirtilmiştir. DNA testi sonucunda cesedin başvurucuların oğlu R.A. olduğu belirlenmiştir.

6. Güvenlik güçleri, çatışmaların da devam ettiği bölgede yaptığı araştırma sonucu olay yerini gören ve kayıt yapan, kamuya ya da özel şahıslara ait olan kamera ve/veya tanık tespit edememiştir. Güvenlik birimleri, gerçekleştirdikleri internet taramasında terör örgütünü destekleyen yayınlar yapan internet sitelerinde (ANF Ajansı) R.A.nın PKK terör örgütünün silahlı alt yapılanmalarından YPS tarafından sahiplenildiğini tespit etmiştir.

7. Biri gizli olmak üzere altı tanık, başvurucuların yakını R.A.nın Zero kod adıyla örgütte faaliyet gösterdiğini, Sur Mahallesi'ndeki gençlik yapılanmasında yer aldığını, gençleri örgütleyerek ya da baskı yoluyla güvenlik güçlerine karşı eylemlere katılmaya zorladığını, Cudi Mahallesi'nde silahlı çatışmalara girdiğini beyan etmiştir. Başvurucu Azime Aydın 8/8/2016 tarihinde müşteki sıfatıyla verdiği ifadesinde özetle oğlunun sokağa çıkma yasağı başladıktan sonra amcasına gideceğini belirterek evden ayrıldığını, bir daha kendisinden haber alamadıklarını, oğlunun herhangi bir silahlı terör örgütüne üyeliğinin veya sempatisinin olmadığını beyan etmiştir.

8. Soruşturma sonunda 28/2/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Gerekçede; R.A.nın maktul şüpheli sıfatıyla yer aldığı, PKK/KCK terör örgütü mensubu olup bu örgütün sözde özerklik öz yönetim faaliyetleri kapsamında gerçekleştirdiği eyleme katıldığı, güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmalarda yer aldığı ve üzerine atılı devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçunu işlediği ancak ölümü sebebiyle iddialar ve şüpheli hakkında anılan kararın verildiği ifade edilmiştir. Söz konusu karara yönelik itiraz Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 23/7/2018 tarihinde reddedilmiştir. Ret gerekçesinde, operasyonların arka planına ve güç kullanımına ilişkin mevzuata dair kapsamlı bir açıklama yapıldıktan sonra R.A.ya ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan evde, terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen başka bir cesetle birlikte bulunduğu, söz konusu evde terör örgütü mensuplarınca kullanıldığı değerlendirilen birçok silah, mermi ve mühimmatın ele geçirildiği, YPS'nin öleni örgüt üyesi olarak sahiplendiğini ve aleyhe ifade veren tanıkların beyanları olduğu belirtilmiştir.

9. Anılan kararda; elde edilen deliller uyarınca R.A.nın terör örgütü üyesi olduğunun tespit edildiği ve güvenlik güçlerinin terör örgütüne yönelik operasyonlarda ve belirtilen amaçlar doğrultusunda yetkili merciden almış oldukları hukuka uygun emri yerine getirmeleri esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hâl ve koşullara göre, saldırı ile orantılı biçimde defetme zorunluluğu olduğunun, meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettiklerinin değerlendirildiği, meşru müdafaa sınırını aştıklarına dair herhangi bir delil elde edilemediği ve bu bağlamda Başsavcılık kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir. Kararda başvurucunun etkin soruşturma yapılmadığına dair itirazı incelenerek resmî bir soruşturmanın başlatıldığı, soruşturmanın suça karışmış olma ihtimali olan kişilerden bağımsız yürütüldüğü, haber alınır alınmaz ivedilikle harekete geçildiği, otopsi, olay yeri inceleme, ifade alma vb. soruşturma işlemlerinin yapıldığı, bunlara bağlı olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 'nun 160. ve devamı maddelerinde sayılan görev ve yetkilerin kullanıldığı, müştekinin soruşturmaya dâhil edilerek etkili başvuru hakkının gereklerine uygun davranıldığı, ayrıca soruşturmanın makul bir sürede tamamlanıp etkili soruşturma yürütülmesi yükümlülüğünün ihlal edilmediği sonucuna ulaşıldığı tespit edilmiştir.

10. Başvurucular, nihai kararı 30/7/2018 tarihinde öğrenmelerinin ardından 20/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

13. Başvurucular, yakınları R.A.nın bir terör örgütünün üyesi olmadığı hâlde üyesi olduğu gerekçesiyle öldürüldüğünü, R.A.nın güvenlik güçlerine karşı silahlı saldırı gerçekleştirdiğinin ve kendisine yönelik olarak kullanılan öldürücü gücün mutlak zorunluluğunun ve orantılılığının kanıtlanamadığını, soruşturma makamlarınca gerekçesiz kararlar verildiğini iddia etmiştir. Başvurucular, olay yerinin incelemesinin Cumhuriyet savcısı/muhtar/hazirun bulunmadan yapılıp otopsiye avukatların girmesine izin verilmediğini, soruşturma ölenin lehine ve tarafsız olacak şekilde yürütülmediği için soruşturmanın birtakım çelişkiler, eksiklikler içerdiğini, Başsavcılığın resen araştırma yapmadığını, yakınlarının ölümüne ilişkin delillerin korunup toplanmadığını ve faillerin cezasız bırakıldığını belirterek yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca yakınlarının cenazesini ancak olaydan on aydan fazla bir süre sonra alabildiklerini, cenazeyi defnedemedikleri gibi cenaze töreninde de hazır bulunamadıklarını belirterek kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; operasyonlarında planlama ve hazırlık aşamasının somut olayın şartları ile uyumlu olduğu, güvenlik güçlerinin somut olayın koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek gerekli tüm önlemleri aldıkları, silah kullanımının ilk andan itibaren suç işlenmesinin önlenmesine ve sivillerin terör örgütünün şiddet eylemlerine karşı korunmasına yönelik olduğu ancak yer yer terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında gerçekleşen çatışmalarda silah kullanımının güvenlik güçleri açısından meşru müdafaa kapsamında kaldığı ifade edilmiştir. Ayrıca güvenlik güçlerinin kendilerine ve üçüncü kişilere zarar verilmemesini sağlamak için silah kullanmalarının bir zorunluluk arz ettiği, somut başvuruda başvurucuların yakınına güvenlik güçlerinin haksız ve orantısız güç kullandıkları kanaatini destekleyecek, her türlü makul şüphenin ötesinde olan bir delil bulunmadığı, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma dosyasında yer alan delillerden başvurucular yakınının terör örgütüne katıldığının ve çatışmalarda fiilen yer aldığının anlaşıldığı belirtilerek yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilmediği, olayın hangi koşullar altında meydana geldiğini ortaya koymaya elverişli bir soruşturma yürütülmesi nedeniyle de yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediği bildirilmiştir.

15. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki iddialara benzer iddialar ileri sürmüştür.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Somut başvurunun yaşam hakkı bağlamında incelenmesinden önce bazı hususlara açıklık getirilmesi elzemdir. Öncelikle inceleme kapsamının bireysel başvurunun niteliği gereği başvuruya konu olaylarla sınırlı olduğu belirtilmedir. Yapılan tespit ve değerlendirmeler, başvuru konusu olayı çevreleyen koşullara ilişkin ve bunlarla sınırlıdır; öz yönetim ilanlarını takip eden süreçteTürkiye'nin bir bölümünde yaşanan terör olaylarına karşı düzenlenen güvenlik operasyonlarının ve alınan diğer tedbirlerin genel bir değerlendirilmesi olarak anlaşılamaz. Başvuru formunda dile getirilen tüm iddialarla ilgili bir değerlendirmede bulunmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Buna karşılık yoğun terör hadiselerinin ve buna bağlı can kayıplarının yaşandığı, bunları sona erdirmek üzere güvenlik operasyonlarının düzenlendiği, son derece tehlikeli ve öngörülemez bir ortamda meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin somut başvuru değerlendirilirken olayların arka planının gözardı edilmesi de düşünülemez.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruda yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hâllerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması gerekir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakımından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamaları dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiği, nasıl bir seyir izlediği ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliği de gözönünde bulundurulmalıdır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturmasonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (detaylı aktarım için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018; Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; güvenlik güçlerinin fiziksel zor ve silah kullanımına ilişkin mevzuat için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208, 214, 216-218, 221.

19. Yaşam hakkının maddi boyutunun, devletin negatif (öldürmeme) yükümlülüğünün ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. Başvurucular, yakınlarının güvenlik güçlerince öldürüldüğünü iddia etmiştir. Ölüm olayıyla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda verilen kararda da R.A.nın ölümünün kamu gücünün kullanımına bağlı olarak, düzenlenen operasyonlarda gerçekleştiği kabul edilmiştir. Somut başvuruda, başvurucuların yakının güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonda öldürüldüğü yönündeki kabul ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

20. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, terör olayları nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen geniş çaplı operasyonlarda meydana gelen ölümler için birden çok başvurunun birleştirilmesi suretiyle yaşam hakkı yönünden yaptığı detaylı değerlendirmede olayın koşullarını, konuya ilişkin yaklaşımını, ilkeleri ve ölçütleri belirlemiştir. Somut başvurudaki ihlal iddiasına konu tekil ölüm olayı ve akabinde olaya özgü yapılan soruşturmanın öznel şartları dışında genel operasyon -güç kullanımı- koşullarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirlemelerden ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

21. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği ve dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 339).

22. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ve/veya kararın itirazen incelenmesinde güvenlik güçlerinin güç kullanımının terörle mücadele çerçevesinde yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri sırada kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetme zorunluluğuyla gerçekleştiği kabul edilmiştir. Söz konusu kabul; R.A.nın cansız bedeninin bulunduğu binanın terör örgütü mensuplarınca kullanılmasına, R.A.nın cesedinin terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen başka bir cesetle birlikte bulunmasına, ikamet içinde terör örgütü mensuplarınca kullanıldığı düşünülen birçok silah, mermi ve mühimmatın ele geçirilmesine, YPS'nin R.A.yı savaşçı örgüt üyesi olarak sahiplenmesine, aleyhe ifade veren tanıkların beyanlarına ve soruşturma sürecinde elde edilen delillere dayanmaktadır. Söz konusu deliller terör eylemlerinin engellenmesi için yapılan operasyonlarda R.A.nın güvenlik güçlerine karşı girdiği ağır silahlı saldırıda güvenlik güçlerinin emri yerine getirmesi sırasında, kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o andaki koşullara göre saldırıyla orantılı biçimde defettiğinin, bir başka ifadeyle R.A.nın meşru müdafaa koşulları altında öldürüldüğünün kabulü için yeterlidir. Ayrıca başvurucular bu verilerin aksine, bu tespitlerin yanlış olduğu yönünde emare teşkil eden herhangi bir bilgi/belge de sunmamıştır.

23. Diğer taraftan söz konusu operasyonların yapılma sebebi olan yaygın terör olaylarının Gazal Kolanç ve diğerleri kararında yapılan belirleme (aynı kararda bkz. § 342) doğrultusunda ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği dikkate alındığında R.A.nın ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

24. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında; terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yapılan operasyonlar kapsamında yaşam hakkına yönelik gerçekleşen müdahalelerin silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı silahlı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu ve orantılı bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 343-368). Bu noktada başvurucuların yakını R.A.nın da soruşturma dosyasında mevcut olan ve aksine herhangi bir veri, delil ya da emare sunulmamış deliller uyarınca, Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilip detaylandırılan operasyonlar kapsamında güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı saldırı esnasında güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybettiğinin kabulünün gerektiğini, dolayısıyla operasyonlar için anılan kararda yapılan nitelemenin bu başvuru için de geçerli olduğunu yeniden hatırlatmak gerekir. Sonuç olarak cesedi terör örgütü mensuplarınca kullanılan binada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen başka bir cesetle birlikte, yanlarında çok sayıda silah, mermi ve mühimmatla bulunan, YPS tarafından savaşçı örgüt üyesi olarak sahiplenilen, hakkında örgütün gençlik yapılanması içinde yer aldığına, Zero kod adını kullandığına, örgütte faaliyet gösterdiğine, gençleri örgütleyerek/baskı yoluyla güvenlik güçlerine karşı eylemlere katılmaya zorladığına, Cudi Mahallesi'nde silahlı olarak saldırılar gerçekleştirdiğine ilişkin beyanlar tespit edilen R.A.nın meşru müdafaa ve silahlı ayaklanmanın bastırılması kapsamında mutlak zorunlu ve orantılı güç kullanımı sonucu hayatını kaybettiği, yaşam hakkının maddi boyutu yönünden bir ihlal bulunmadığı değerlendirilmiştir.

25. Yaşam hakkının maddi boyutuna ilişkin olarak yapılan incelemenin ardından hakkın usul boyutu (etkili soruşturma yükümlülüğü) çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekmektedir.

26. Somut sürece bakıldığında R.A.nın bedeninin bulunmasını takiben Başsavcılık tarafından derhâl soruşturma başlatıldığı, olay yeri incelemesinin yapıldığı, delillerin toplanıp muhafaza altına alındığı, güvenlik birimleri ile gerekli yazışmaların yapıldığı, ölü muayene ve otopsi işlemlerinin vakit kaybetmeden gerçekleştirildiği görülmüştür. Ayrıca olay mahallinde görüntü kaydeden kamuya ya da özel şahsa ait kameranın olmadığı ve görgü tanığının bulunmadığı yönünde tespit yapıldığı, ayrıca R.A.nın annesinin ifadesine de başvurulduğu anlaşılmıştır.

27. Sokağa çıkma yasağı ve devam eden silahlı ayaklanma nedeniyle olay yerine erişimin sınırlı olduğu bir ortamda kamu gücü eliyle yeterli bir soruşturma yürütülerek ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak ortaya konulması özellikle önemlidir. Öte yandan olayı çevreleyen zorlu koşullar soruşturma makamları ve delil toplamakla görevli kamu görevlileri için de geçerlidir. Öyle ki söz konusu çatışma ve operasyon döneminde verilen arama kararını yerine getirmek ve delil toplamak için olay yerine giden emniyet görevlilerine ve onların güvenliğini sağlamak için tertibat alan Jandarma ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırıda bulunulduğu, bazı uzman görevlilerin yaralandığı, bu görevlilerin arama kararı gereğini yerine getiremeden olay yerinden ayrılmak zorunda kaldıkları, Cizre Adliyesi binasının iki ayrı tarihte roketatarlar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olması nedeniyle adliye binası dışında çalıştığı tespit edilmiştir. Bu derece öngörülemez ve şiddetli terör saldırılarının olduğu, devlet güçlerinin kontrollerinin sınırlı bulunduğu bir ortamda etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında olay yerinden delil toplanmasına ilişkin ilkelerin katı biçimde uygulanmasının mümkün olmadığı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmesi gerektiği şeklinde yorumlanamayacağı kanaatindedir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 373, 377).

28. Esasen ceza soruşturmalarında delil toplama işlemleri jandarma veya polis teşkilatları içindeki adli kolluk birimlerince yerine getirilmek zorunda olduğundan jandarma ve polisin ortak gerçekleştirdiği güvenlik operasyonları sonucu gerçekleşen ölüm olaylarında adli işlemlerle ilgili kim görevlendirilirse görevlendirilsin bu iki teşkilatla bir şekilde kurumsal bir bağı bulunacaktır. Somut başvuruya konu soruşturmalarda arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman olay yeri inceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve delil toplama işlemlerinin çatışmalara fiilen katılan Jandarma ve Polis Özel Harekât birimlerinden ayrı bir yapı içindeki bu uzman birimlerce yerine getirilmesi somut olayın koşullarında soruşturmanın bağımsızlığının sağlanması bakımından önemli bir tedbir olarak değerlendirilmiştir. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturmalar için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine ulaşılmıştır.

29. Süreçte kamu görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınmadığı görülmekte ise de soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirlemektir. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Süreçte toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle somut olayda çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir. Bunun da ötesinde devamlılık arz eden ve öngörülemez nitelikteki silahlı çatışmalara katılan operasyonel birliklerin çatışmaların seyrine göre sürekli değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda gerçekleşmesi son derece muhtemel ölümlerin hangi birim görevlilerince kullanılan güç sonucu meydana geldiğini belirlemek de neredeyse imkânsızdır (Gazal Kolanç ve Diğerleri, § 381).

30. R.A.nın ölümüne ilişkin olarak olay yerinde araştırma yapılarak tutanağa bağlandığı, otopsi işleminin gecikmeksizin gerçekleştirildiği, olay yerinde bulunan delillerin muhafaza altına alındığı, gereken laboratuvar incelemelerinin elde edilen veriler ölçüsünde yapıldığı, annesinin (başvurucunun) ifadesine başvurulup muhtemel tanıkların araştırıldığı, R.A. hakkında bilgisi olan tanıkların dinlendiği görülmüştür. Başsavcılık olaya görüntü kayıtlarına ulaşmak için girişimde bulunmuş ise de olay yerini kaydeden kamera tespit edilememiştir. Süreç bütün olarak yaklaşık iki yıl altı ay gibi zaman diliminde tüketilmiştir.

31. Soruşturmanın etkinliğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında detaylı analize konu -döneme hâkim olan- koşullar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanmasının hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir önemi vardır. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin olabildiğince bir bütün olarak elde edildiği, kriminal/laboratuvar incelemelerinin yapıldığı, tanık beyanlarının alındığı, kimlik teşhisinin yapıldığı ve sürecin makul olduğu değerlendirilebilecek 2 yıl 6 ay gibi bir sürede tamamlandığı görülmüştür. Somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında ölüm olayı ile ilgili delil toplama işlemlerinin özensiz yürütüldüğü yorumunu getirmek mümkün değildir.

32. Sonuç itibarıyla soruşturma makamlarının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun başka bir ifade ile yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne yönelik bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

33. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

34. Gazal Kolanç ve diğerleri ile Mehmet İnan (B. No: 2016/228, 20/12/2022) kararları doğrultusunda kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.