TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Ş. T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/5316)

 

Karar Tarihi: 27/11/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/2/2019tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. 1981 doğumlu olan başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmış ve Malatya 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/12/2016 tarihli kararıyla tutuklama tedbiri uygulanmıştır.

7. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 12/4/2017 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede başvurucunun FETÖ/PDY yapılanması içinde yer alan şahıslarla örgütsel nitelikte toplantılara katıldığı, hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu yönünde verilen ifadelerin bulunduğu, örgütün finans ayağı olan Bank Asya isimli bankada bulunan hesabında katılım hesabı açtığı, örgütün yayın organı olan Zaman gazetesinde 157 adet abone referans kaydının bulunduğu ve anılan terör örgütünün basın ve yayın organlarının kapatılması ile ilgili olarak Malatya Adliyesi yanında yapılan protesto gösterilerine katıldığı iddialarına dayanılmıştır.

8. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada duruşma hazırlığı işlemleri 28/4/2017 tarihinde yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucuyla ilgili delillerin toplanmasına yönelik yazışmaların ve duruşmanın ilk celsesinin 23/6/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.

9. Duruşmanın ilk celsesinde duruşma salonunda hazır bulunan başvurucu, savunmasını bizzat yapmıştır. Başvurucu savunmasında çeşitli şirketlere bağlı yurt ve okullarda idareci olarak çalıştığını, bu dönemlerde maaşlarını belirtilen bankadan aldığını, bankacılık işlemlerini orada yürüttüğünü, faizsiz bankacılık olduğu için birikimlerini de orada değerlendirdiğini ve örgüt liderinin talimatıyla işlem yapmadığını, gazete aboneliğinin bulunduğunu ancak başka kimseye abone olması için referans olmadığını, bir kısım dernek üyeliğinin bulunduğunu ve 2012 yılı sonunda da üyelikten istifa ettiğini, hakkında beyanda bulunanların büyük bir kısmını tanımadığını beyan etmiş ve suçlamaları kabul etmemiştir. Aynı duruşmada dosyaya gelen bilgi ve belgeler başvurucuya okunmuş, celse arası banka kayıtları geldiğinde dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi ve eksik olan hususların giderilmesine yönelik ara kararlar alınmıştır.

10. Duruşmanın ikinci celsesinde dosyaya gelen belgelerle birlikte Bank Asya'yla ilgili belgeler ve bu konuda alınan bilirkişi raporu başvurucuya okunmuş, dijital materyallerle ilgili gerekli incelemeler sonucu hazırlanacak raporun gönderilmesine yönelik yeniden karar alınmıştır. Alınan bilirkişi raporunda başvurucunun yıllara göre açılan ve kullanılan hesapları ve bu hesaplardaki artış ve azalışlara ilişkin tablolar hazırlanarak dosyaya eklenmiştir. Mahkemece üçüncü celsede de eksikliklerin giderilmesi ve delillerin toplanmasına yönelik önceki celse alınan karalar yinelenmiştir. Dijital materyallerle ilgili olarak çok sayıda soruşturma ve materyal olması nedenleriyle incelemelerin devam ettiği Mahkemeye bildirilmiştir.

11. 30/11/2017 tarihli son celsede iddia makamı dijital materyallerle ilgili cevap gelmeden esas hakkında mütalaasını sunmuştur. Mahkeme, aynı celse başvurucu ve müdafiinin esas hakkında mütalaaya karşı beyanlarını aldıktan sonra başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin de devamına karar vermiştir. Kararda başvurucunun Bank Asya hesap hareketleri, FETÖ/PDY iltisaklı olan okullarda idareci olarak çalışması, yine iltisaklı dernek üyeliklerinin bulunması ve gazete aboneliğine ilişkin referans kayıtlarına yönelik tespitler Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın Bank Asya'da hesabının bulunduğu, bu hesabını aktif bir şekilde kullandığı, 2013/01-04 ile 2013/07-12 dönemleri arasında Malatya Kardelen Özel Eğitim İnş San ve Turz A.Ş tarafından sanığın hesabına 'M.Kınay Yurdu' maaş ödemesi işlemi ile giriş yapıldığı , 2014/10 döneminde 1 adet cari mevduat hesap açılışı yapıldığı ve bu hesabın 12/07/2016 tarihinde kullanıma kapatıldığı, 2014/09 ve 11 dönemlerinde toplam 2 adet katılım hesabı açılışı yapıldığı ve bu hesapların 09/11/2014 ile 29/04/2016 tarihlerinde kullanıma kapatıldığı, 2014/11 döneminde katılım hesabının vadesinden önce kapatıldığı, 2014/01-12 dönemleri arasında Malatya Kardelen Özel Eğitim İnş San ve Turz AŞ tarafından sanığın hesabına 'M.Kınay Yurdu' maaş ödemesi işlemi ile hesaba giriş kaydı yapıldığı, 2014 yılı 9 ayında hesabına yüklü miktarda para yatırdığı ve hesabının 25.315,92 TL olduğu, 2015/01-12 ile 2016/01-05 dönemleri arasında Malatya Kardelen Özel Eğitim İnş San ve Turz A.Ş tarafından sanığın hesabına 'M.Kınay Yurdu' maaş ödemesi işlemi ile hesaba giriş kaydı yapıldığı hususunun bilirkişi marifetiyle anlaşıldığı görülmüştür.

Yine şüphelinin alınan SGK kayıt dökümünden FETÖ/PDY iltisaklı olan okullarda çalıştığı 13.01.2014-13.06.2016, 13.07.2013-18.12.2013tarihleri arasında Malatya Kardelen Özel Eğitim İnş.San ve Tic.A.Ş. de görev yaptığı 13.12.2012-15.06.2013,18.12.2013-18.12.2013 tarihleri arasında Hacı Bekirkarabekmez Öğrenci Yurdunda görev yaptığı, 25.09.2007-23.11.2012 tarihleri arasında Öz Fetih Özel Eğitim A.Ş'de görev yaptığı tespit edilmiştir.

Sanığın Zaman Gazetesinin trajinı artırmak alınan bilirkişi raporunda da doğrulanan [N.S.], [H.B.], [A.A.] ve [E.Ö.] isimli şahıslara referans olduğunun bildirildiği görülmüştür.

Sanığın sendika/dernek sorgulamasında FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı olması nedeniyle kapatılan Arapgir Yardımlaşma ve Eğitim Derneğinin asil üyesi olduğunun bildirildiği görülmüştür.

Yukardaki açıklamalardan sonra dosya kül haline ele alındığında; sanığın Bank Asya'da hesabının bulunduğu, bu hesabını aktif bir şekilde kullandığı, terör örgütü ele başı Fetullah Gülen'in çağrısı üzerine hesabına 11/09/2014 tarihinde 20.000 TL'lik katılım hesabı açtırdığı, 09/11/2014 tarihinde vadesinden önce katılım hesabını kapattığı, yine aynı tarihte 20.118,64 TL tutarında katılım hesabının tekrar aktif hale getirildiği ve hesabının açık olduğunun anlaşıldığı, şüphelinin alınan SGK dökümlerinde FETÖ/PDY ile iltasıklı okullarda çalıştığı, en son olarak 10/09/2014-31/05/2016 tarihleri arasında Mustafa Kınay Erkek Öğrenci Yurdunda Kurum Müdürü olarak görev yaptığı görülmüştür..."

12. Başvurucu hakkındaki hüküm, istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek 29/11/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, kesinleşen cezasının infazı kapsamında ceza infaz kurumundan 9/7/2021 tarihinde tahliye edilmiştir.

13. Başvurucu, nihai hükmü 28/1/2019 tarihinde öğrendikten sonra yasal başvuru süresi içinde 12/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

14. İlgili mevzuat için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022, § 9.

B. Yargıtay Kararları

15. Yargıtay kararları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-20; Serkan Gölge, B. No: 2019/22453, 13/9/2022, §§ 30-39; Raziye Akçay, B. No: 2019/1665, 28/6/2022, §§ 24, 27; Gürcan Balık, B. No: 2020/16435, 17/11/2022, § 46; Hakan Darıcı ve diğerleri, B. No: 2021/34045, 20/7/2023, §§ 13-21.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 27/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru aşağıdaki başlıklar altında incelenip gereği düşünüldü:

A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu işlendiği tarihte suç olarak kabul edilmeyen fiillere dayanılarak cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu, bu yönündeki iddia ve itirazlarına karşılık yargı mercilerince yeterli açıklamalara yer verilmediğini belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Bakanlık görüşünde öncelikle başvuruda kabul edilebilirlik şartlarının karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği, kabul edilebilirlik şartlarının karşılandığının değerlendirilmesi hâlinde Anayasa Mahkemesince daha önce verilen kararlarda da belirtildiği üzere başvurucunun şikâyetinin esası bakımından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

19. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.''

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun fiilleri işlediği sırada cezai yönden sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngöremediği yönündeki şikâyetlerinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin FETÖ/PDY Bağlamında Terör Örgütüne Üye Olma Suçuna İlişkin Değerlendirmeleri

22. FETÖ/PDY, Fetullah Gülen tarafından kurulan 1960'lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelenen bir yapılanmadır. Bu yapılanma; süreç içinde "cemaat", "Gülen cemaati", "Fetullah Gülen cemaati", "hizmet hareketi", "gönüllüler hareketi" ve "camia" gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). Anılan yapılanma özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş; bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenen, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 44).

23. FETÖ/PDY ancak 2013 yılı sonrasında bir terör örgütü olarak nitelendirilmiş, örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak bu tarihten sonra soruşturma ve kovuşturmalar yoğun olarak yürütülmüştür (adli makamlar tarafından FETÖ/PDY mensubu oldukları ve bu örgütün faaliyetleri doğrultusunda çeşitli suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında başlatılan soruşturmalara ve yapılan yargılamalara, devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına ilişkin izahat için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 13-25, 116; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 45).

24. Yargıtay, kökleri eskiye dayanmakla beraber terör ve devlet güvenliği aleyhine faaliyetleri oldukça yakın tarihlerde görünür hâle gelen FETÖ/PDY'ye üye olma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerinde terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak -Anayasa Mahkemesinin Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında özetlediği- önceki içtihatlarından ayrılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesi hususunu incelemiş, özellikle terör örgütü üyeliği suçunun yapısına ve bu suç bağlamında yarışan değerler arasında denge kurulmasına dair ayrıntılı açıklamalar yapmıştır (Metin Birdal, §§ 60-72).

25. Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen değerlendirmeleri, ilk olarak PKK terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı üzerine yapılan bir bireysel başvuruda yapmıştır. Söz konusu incelemenin daha başında Anayasa Mahkemesi, bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi için "Kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir." şeklinde eldeki başvurunun çözümlenmesinde de anahtar olan bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu karar ve onu takip eden kararlarda örgüte üye olmanın "fiilî bir katılma olduğu ve dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebebin, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlaması olduğu, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi gerektiğini" ifade etmiştir (Metin Birdal, §§ 62, 67; İlhami Aksu, B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 32; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 47).

26. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY'nin PKK gibi oldukça uzun süredir mahkemelerce ve devlet kurumlarınca terör örgütü olarak kabul edilen, toplum tarafından da öyle bilinen bir örgüt olmadığını gözönünde bulundurmuştur. Yargıtay, birçok kararında FETÖ/PDY'nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıktığı, "sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göster[diğini]" ve toplumun her katmanının büyük bir kesimi tarafından da böyle algılandığı tespitini yapmıştır. Gerçekten de toplumda önemli bir kesim, bu yapılanmanın -illegal yönünü bilmeden- sosyal ve ekonomik alanda gelişerek kurumsallaşmasına ve faaliyetlerine destek olmuştur (Mustafa Baldır, § 76; Adnan Şen, §§ 117, 118; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19, 48).

27. Dolayısıyla illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. Fakat FETÖ/PDY yargılamalarının temelinde söz konusu ayrımı yapmanın zorluğu yatmaktadır. Bu zorluğun ilk nedeni terör yargılamalarının bizzat doğası, hükmedilen cezaların ağırlığı, birey ve toplum hayatı üzerindeki etki derecesinin yüksekliğidir. Zorluğun ikinci sebebi ise FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesi sürecinden kaynaklanmaktadır. Birçok durumda yargılamalara konu eylemler FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 49).

28. Bununla birlikte bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 50-51; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50).

29. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51).

30. Bu sebeple Yargıtay FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin (1) örgüte bilerek ve isteyerek katılması, (2) katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, (3) terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, (4) örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, (5) saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).

31. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; ayrıca bkz. Adnan Şen, § 114).

32. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 11) önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54)

ii. Başvurucunun Cezalandırılmasında Delil Olarak Kabul Edilen Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi

33. Mahkemece, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasında FETÖ/PDY iltisaklı olan okullarda idareci olarak çalışması delil olarak kullanılmıştır. Yargıtay, bu tür eylemlerin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 20). Başvuruya konu olayda ise ilk derece mahkemesinin iltisaklı kurumda çalışma ya da bu kurumlarda idarecilik yapmış olmanın örgütsel özellik taşıyıp taşımadığı konusunda bir değerlendirmede bulunmadığı görülmüştür. Nitekim Yargıtay, kişilerin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre örgüte müzahir kurum veya kuruluşlarda çalışmalarının tek başına örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirtmektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin E.2019/5505, K.2021/1793, 2/3/2021; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin E.2021/14774, K.2022/6617, 20/10/2022 sayılı kararları].

34. İlk derece mahkemesinin başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde dikkate aldığı diğer bir delil de başvurucunun FETÖ/PDY'ye müzahir derneğe üye olmasıdır. Yargıtay FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan mahkûmiyetlere dair birçok kararında yasal olarak kurulmuş sendika veya derneklere üyelik delilini değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeye göre FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına kişilerin örgütün nihai amacını bildiğini, iltisak boyutunu aşarak örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez. Yargıtaya göre FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu tespit edilen derneğe üye olması ancak kişinin terör örgütü hiyerarşisine dâhil olup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetleri tespit edildiği takdirde mahkûmiyet kararı için yeterli kabul edilebilir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 17, 18, 57).

35. Yargıtayın terör örgütüne müzahir sendika veya derneklere üyeliğin delil olarak kullanılarak bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması için terör örgütü hiyerarşisi içinde gerçekleştirdiği örgütsel faaliyetlerin varlığı şartını araması sendika hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi nedeniyledir (dernek hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün önem ve kapsamına ilişkin olarak bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41-44;sendikal özgürlük kavramı ve sendika hakkının kapsamına ilişkin bkz. Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 58). Eldeki dosyada başvurucunun dernek üyesi olması cezalandırılmasında delil olarak kullanılmıştır. Bununla beraber kişiler kendi istedikleri şekilde dernek kurmakta veya bir derneğe üye olmakta özgürdür. Anayasa'nın 53. maddesinde, herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip olduğu gibi hiç kimsenin bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamayacağı da ifade edilmiştir (Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 58).

36. Mahkeme, terör örgütü üyeliği suçuna ilişkin mahkûmiyet gerekçesinde başvurucunun başkalarının Zaman gazetesi aboneliğine referans olmasını da dikkate almıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesini incelemiştir (Metin Birdal, §§ 60-72). Anayasa Mahkemesine göre yargı mercilerince başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren deliller birlikte incelenmeli; temel haklar kapsamında kalan her bir delil terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Metin Birdal, § 72). Mahkemece değerlendirmeye alınan gazete aboneliği ya da bu aboneliğe referans olma delili de bu ilkeler çerçevesinde incelenmelidir. Nitekim Yargıtay birçok kararında Zaman gazetesi aboneliğinin terör örgütü üyeliği suçu yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir (bkz. § 15). Buna karşılık somut olayda Mahkemece sadece başvurucunun Zaman gazetesi aboneliğine referans olmasına değinilmekle yetinilmiş, söz konusu delil hakkında -Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararlarında belirtilen ilkeler çerçevesinde- herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.

37. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede örgütsel nitelikteki toplantılara katıldığı iddia edilmişse de diğer kişiler hakkında yürütülen soruşturmalarda bir kısım sanıkların başvurucunun çalıştığı yurdu tarif ederek burada toplantı yaptıklarına dair beyanları iddianamede anlatılmakla birlikte başvurucunun bu toplantılara katıldığı ya da organize ettiği yönünde bir beyan bulunmamaktadır. Ayrıca Mahkemece de bu iddia kararda dayanak olarak alınmamıştır.

38. Geriye ilk derece mahkemesinin ifade ettiği şekliyle "sanığın Bank Asya'da hesabının bulunduğu, bu hesabını aktif bir şekilde kullandığı, terör örgütü ele başı Fetullah Gülen'in çağrısı üzerine hesabına 11/09/2014 tarihinde 20.000 TL'lik katılım hesabı açtırdığı, 09/11/2014 tarihinde vadesinden önce katılım hesabını kapattığı, yine aynı tarihte 20.118,64 TL tutarında katılım hesabının tekrar aktif hale getirildiği ve hesabının açık olduğunun anlaşıldığı" kalmaktadır.

39. Anayasa Mahkemesi, Bank Asya verilerinin mahkûmiyette belirleyici delil olarak kabul edildiği bir yargılamanın şikâyet konusu yapıldığı başvuruda başvurucunun mutat hesap hareketlerine dayanılarak ceza verildiği yönündeki savunması hakkında mahkûmiyet kararında yeterli açıklamalara yer verilmemesini gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirmiştir (Gürcan Balık, § 53).

40. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi Gürcan Balık kararında başvurucunun Bank Asyadaki mevduatına ilişkin olarak ileri sürdüğü iddiası karar sonucunu değiştirebilecek nitelikte esaslı bir iddia olduğu hâlde bunun gerekçede karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (aynı kararda bkz. §§ 68-72). Anayasa Mahkemesi anılan kararında öncelikle ilgili Yargıtay içtihadına atıf yapmak suretiyle bahse konu Bankada parasal bir işlem yapılmasının kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilmediğini belirtmiştir. Nitekim Yargıtay kararlarında 22/7/2016 tarihinde faaliyet izni kaldırılıncaya kadar faaliyetlerine devam eden ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Bank Asyada gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmiştir. Ancak Yargıtay mutat işlemlerin dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmektedir (Gürcan Balık, §§ 39-47). Bununla birlikte kişinin örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tespiti bakımından Bank Asya nezdinde 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtların dosyaya celbedilip incelenmesi, temin edilen kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınıp örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemlerinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir (Yargıtay kararları için bkz. Serkan Gölge, §§ 30-39; Raziye Akçay, §§ 24, 27; Hakan Darıcı ve diğerleri, B. No: 2021/34045, 20/7/2023, §§ 13-21).

41. Somut olayda Mahkemece bankacılık verileri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Gerekçeli karar içeriğine ve dosyadaki delillere göre başvurucunun maaş ödemeleri ve diğer bankacılık faaliyetlerinde ilgili bankayı kullandığı açıktır. Başvurucunun çağrı dönemi içinde 11/9/2014 tarihinde açtığı 20.000 TL.lik katılım hesabını vadesi dolmadan önce 9/11/2014 tarihinde kapattığı ve yine aynı tarihte 20.118,64 TL.lik yeni katılım hesabı açtırdığı belirtilerek örgüt üyeliği suçunu işlediği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, yargılama sırasında yaptığı savunmada Bank Asyada hesap açtırdığını, çeşitli şirketlere bağlı yurt ve okullarda idareci olarak çalıştığını, bu dönemlerde maaşlarını belirtilen bankadan aldığını ve bankacılık işlemlerini orada yürüttüğünü, faizsiz finans kuruluşu olması sebebiyle de bu Bankayı tercih ettiğini, örgüt liderinin talimatıyla bu Bankaya para yatırmadığını, düzenli olarak bankacılık faaliyetlerinde kullandığını ileri sürmüştür. Başvurucunun bu savunması karşısında söz konusu hesap açma ve bankacılık işlemlerini ekonomik çıkarları dışında farklı bir amacı gerçekleştirme saiki ile yaptığı hususunda gerekçeli kararda yeterli bir değerlendirme yapıldığını söylemek mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki Yargıtay mutat bankacılık işlemleri dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmekle beraber bu tür bir eylemi 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası çerçevesinde örgüte yardım etme suçu kapsamında değerlendirmektedir (Gürcan Balık, § 43).

42. Başvurucunun mahkûmiyetinde esas alınan deliller gözetildiğinde Mahkemenin tek başına örgütün nihai amacını bildiğini ve terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetlerin varlığını ortaya koyduğu söylenemez (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 59).

iii. Başvurunun Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi Yönünden Değerlendirilmesi

43. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, § 104; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 60).

44. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 5237 sayılı Kanun'un 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 61).

45. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri, B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62).

46. Yukarıda açıklandığı üzere yargı makamları başvurucunun FETÖ/PDY'nin nihai amacını ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarından biri olduğunu ileri sürmediği gibi FETÖ/PDY'nin devletçe bir terör örgütü kabul edilmeye ve herkesçe öyle bilinmeye başlanmasından önce söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğundan haberdar olduğunu da iddia etmemiştir. Üyesi olduklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşumun veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bildiklerinin ortaya konulmaması ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütüne üye olma gibi ağır suçlardan mahkûm edilmeleri sonucunu da doğurabilir (Ahmet Aslan, § 70; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 63).

47. Somut olayda ilk derece mahkemesi başvurucunun Bank Asya hesap hareketleri, FETÖ/PDY ile iltisaklı olan okul ve yurtlarda idareci olarak çalışması, yine iltisaklı dernek üyeliğinin bulunması ve Zaman gazetesi aboneliğine ilişkin referans kayıtlarına yönelik tespitler bir bütün olarak ele alındığında başvurucunun bir terör örgütüne üye olma bilinciyle hareket ettiğini ortaya koymakta başarılı olamamıştır. Başka bir ifadeyle ilk derece mahkemesi, başvurucunun mahkumiyetine esas aldığı fiillerin suç oluşturan ya da örgütsel faaliyetler bağlamında gerçekleştirilen fiiller olduğunu, bu fiilleri işlediği sırada başvurucunun söz konusu yapının bir terör örgütü niteliğinden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyamamıştır.

48. Böylelikle başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngördüğü gösterilememiştir. Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi, anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyeti nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

50. Başvurucu ayrıca hukuka aykırı delillerle, tarafsız, bağımsız ve kanuni hâkimlik ilkelerine aykırı ve gerekçesiz karar verildiğini, müdafii yardımından faydalanma ve savunma hakkının kısıtlandığını, masumiyet karinesi ile non bis in idem ilkelerinin ihlal edildiğini belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında bir kısım haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuca ve uygun görülen giderime göre ileri sürdüğü diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına ihlalin sonuçları itibarıyla bu aşamada gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

51. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Fırat İşgören (B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle;gözaltı süreci ile ceza ve infaz kurumundaki uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının, eğitim hakkının, özel ve aile hayatına saygı hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarının bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği İsmail Buğra İşlek (B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17) ve Ömer Aktaş, (B. No: 2014/14915, 21/9/2016, §§ 38-39) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; eşitlik ilkesinin, ifade özgürlüğünün, toplanma ve örgütlenme hürriyetlerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğün yerine getirilmediği ve dolayısıyla bu iddialar temellendirilemediğinden Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

52. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

53. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

54. Ayrıca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE Basri BAĞCI 'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Adil yargılanma hakkının diğer bir kısım güvencelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

D. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/515, K.2017/295 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 364,60 TL başvuru harcından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024 tarihinde karar verildi.

KARŞIOY

1. 1981 doğumlu olan Başvurucu eğitimini tamladıktan sonra FETÖ yapılanması içerisinde bulunan çeşitli kurumlarda tayine tabi çalışan olarak ve yönetici düzeyinde görevler almıştır. Bu görevlerine ilişkin en son 13.06.2016 tarihine kadar SGK kaydı tespit edilmiştir.

2. 2014 başı ve sonrasına ilişkin dönemde Bank Asya’da yeni hesap açtırdığı ve buradaki meblağları artırıldığı tespit edilmiş, ayrıca bu konuyla ilgili bilirkişi incelemesi de yaptırılmıştır.

3. Diğer taraftan Zaman Gazetesine yeni abonelikler kazandırmaya çalıştığına ilişkin faaliyetleri belirlenmiş, örgüte müzahir dernekte üyelik kaydının olduğu saptanmıştır.

4. Örgütün basın ve yayın organlarının kapatılmasına iliştin süreçte Malatya Adliyesi önünde yapılan protesto gösterisine katıldığı tespit olunmuştur.

5. Bunların yanı sıra çalıştığı kurumlarda toplantılar yapıldığı bilgisine de yer verilmiştir.

6. Tüm bu veriler ışığında yargılama mercileri tarafından Başvurucuya atfedilen eylem ve durumların çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk değerlendirilmesi yapılarak örgüt üyeliğinden mahkumiyetine karar verilmiştir.

7. Konu yargılama makamlarının delillerin değerlendirilmesi yetkisi kapsamında olup, mahkûmiyet kararı verilmesinde açık bir keyfilik veya bariz takdir hatasından söz edilmesi de mümkün gözükmemektedir.

8. Bu bilgiler ışığında suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edilmediği kanaatinde olduğumuzdan aksi yöndeki çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.

Başkan

 Basri BAĞCI