ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:2025/97
Karar Sayısı:2025/186
Karar Tarihi:10/9/2025
R.G.Tarih-Sayı:23/12/2025-33116
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 321. maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin Anayasa’nın 50. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: İflastaki sıra cetveline yönelik kayıt kabul davasında itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 321. maddesi şöyledir:
“Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 22/4/2025 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Mehmet AKTEPE tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
3. 6100 sayılı Kanun’un 316 ila 322. maddelerinin yer aldığı Altıncı Kısmı’nda basit yargılama usulü düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 316. maddesinde kanunlarda açıkça belirtilenler ile söz konusu madde kapsamında sayılan dava ve işlerde bu usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Basit yargılama usulünün uygulandığı dava ve işlerde verilecek hükme ilişkin düzenlemeler ise Kanun’un 321. maddesinde öngörülmüştür.
4. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında tahkikat tamamlandıktan sonra mahkemenin tarafların son beyanlarını alacağı ve yargılamanın sona erdiğini taraflara bildirerek kararını tefhim edeceği belirtilmiştir.
5. Maddenin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde kararın tefhiminin mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanmasıyla gerçekleşeceği; ikinci cümlesinde ancak zorunlu durumlarda hâkimin sebebini tutanağa geçirerek sadece hüküm özetini tutanağa yazdırmak suretiyle kararı taraflara tefhim edebileceği düzenlenmiştir.
6. Söz konusu fıkranın itiraz konusu üçüncü cümlesinde ise hüküm özetinin tutanağa yazdırılarak tefhim edildiği durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerektiği hükme bağlanmıştır.
7. Öte yandan 102. maddenin (1) numaralı fıkrasında adli tatilin, her yıl 20 Temmuz’da başlayacağı, 31 Ağustos’ta sona ereceği, yeni adli yılın 1 Eylül’de başlayacağı düzenlenmiştir. 103. maddede de adli tatilde görülecek dava ve işler sayılmıştır. 104. maddenin (1) numaralı fıkrasında ise adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanun’un tayin ettiği sürelerin bitmesinin tatil zamanına rastlaması hâlinde bu sürelerin ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
8. Dolayısıyla 103. maddede ya da farklı kanunlarda belirtilen ve basit yargılama usulünün uygulandığı bazı davaların adli tatilde görülmeye devam edileceği ve bu davalarda Kanun’da öngörülen sürelerin işlemeye devam edeceği anlaşılmaktadır.
B. İtirazın Gerekçesi
9. Başvuru kararında özetle; 6100 sayılı Kanun’un 104. maddesine göre adli tatile tabi davalarda sürelerin adli tatilin bitiminden itibaren yedi gün uzamasının düzenlendiği, adli tatile tabi olmayan davalarda ise bu maddenin uygulanmadığı, bu itibarla adli tatile tabi olmayan basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda itiraz konusu kuralda yer alan bir aylık sürenin adli tatil içerisinde sona erebileceği, mahkeme hâkiminin adli tatilden yararlanması için izne ayrılması hâlinde ise kural gereğince gerekçeli kararı adli tatil içinde yazmak zorunda kalacağı, bu durumun dinlenme hakkının ihlâl edilmesine neden olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 50. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
10. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 36., 141. ve 142. maddeleri yönünden incelenmiştir.
11. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü yüklenmiştir.
12. Anayasa’nın 36. maddesi, 141. maddenin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca adil yargılanma hakkı doğası gereği gerekçeli karar hakkını içermektedir. Bu itibarla gerekçeli karar hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biri olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Hilmi Kocabey ve diğerleri [1. B.], B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).
13. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin yargılama sürecini denetlemelerini ve bu suretle adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamaktadır. Ayrıca söz konusu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
14. Gerekçeli karar hakkı mahkemelerin yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı bir şekilde cevap verme yükümlülüğü öngörmemektedir. Ancak mahkemelerin kararlarında davanın esas sorunlarının incelendiğini göstermeleri gerekmektedir (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
15. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Yargılama sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile cevap verilmesi zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
16. Yargılamaların hızlı sonuçlandırılmasının bir gereği olarak basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda hükmün gerekçesiyle tefhiminin öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
17. Öte yandan uyuşmazlıkların seri bir şekilde sonuçlandırılması, yargının görevi olduğu kadar tarafların tüm iddia ve savunmalarının özenle cevaplandırıldığı ve bu suretle davanın etkili ve nitelikli şekilde sonuçlandırıldığını gösteren bir gerekçeli kararın ortaya konulması da önem taşımaktadır. Bu husus, aynı zamanda tarafların karara karşı etkili bir şekilde denetim yoluna başvurmalarına imkân tanımakta ve yargılamanın hakkaniyeti üzerinde doğrudan etki doğurmaktadır. Dolayısıyla karmaşık ve kapsamlı dosyalarda gerekçeli kararın hazırlanması için belli bir zamana ihtiyaç duyulması mümkündür. Bu itibarla belli durumlarda gerekçeli kararın kısa kararın verildiği tarihten belli bir süre sonra açıklanmasına imkân tanınması yargılamaların etkili ve hakkaniyete uygun olarak sonlandırılması amacına hizmet etmektedir.
18. Diğer yandan Anayasa’nın 141. maddesinde mahkeme kararlarının gerekçesinin mutlaka duruşma devresinin sonunda yazılmasına dair bir anayasal zorunluluk öngörülmemiştir. Hüküm özetinin açıklandığı bir davada dosyanın kapsamlı ve karmaşık olması, taraf sayısının fazlalığı gibi nedenlerle bazı durumlarda gerekçeli kararın belli bir sürede yazılması söz konusu olabilir.
19. Dolayısıyla basit yargılama usulüne tabi davalarda gerekçeli kararın zorunlu durumlarda bir ay içinde açıklanmasına imkân tanıyan kuralın davadaki tüm delillerin tarafların iddia ve savunmalarını karşılar şekilde gerekçede tartışılarak taraflarca ulaşılan sonucun sebebinin açık, net ve anlaşılır bir şekilde öğrenilmesi amacına hizmet ettiği anlaşılmaktadır.
20. Ayrıca 6100 sayılı Kanun’un 321. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı (2) numaralı fıkrasında ancak zorunlu hâllerde, hâkimin bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim etmek suretiyle gerekçeli kararı en geç bir ay içinde yazarak tebliğe çıkarabileceği, dolayısıyla gerekçeli kararın daha sonra yazılmasının belli şartlara bağlandığı, gerekçenin duruşma sonunda tutanağa geçirilemediği durumda ortaya çıkacak eksikliği telafi edecek bir güvence niteliğinde olduğu da anlaşılan söz konusu azami sürenin makul olduğu gözetildiğinde kuralla belirlenen bir aylık sürenin düzenleyici nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
21. Öte yandan Anayasa’nın 142. maddesinde “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Hukuk devletinde kanun koyucu, Anayasa’nın temel ilkelerine ve Anayasa’da öngörülen kurallara bağlı kalmak koşuluyla yargılama usullerinin belirlenmesi konusunda takdir yetkisine sahiptir (AYM, E.2017/120, K.2018/33, 28/03/2018, § 19).
22. Kuralın Anayasa’nın anılan maddesinde öngörülen yargılama usulü kavramı içinde yer aldığı gözetildiğinde basit yargılama usulüne tabi dava ve işler bakımından zorunlu hallerde hüküm özeti tefhim edildikten sonra gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılmasına ilişkin düzenlemenin kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında yargılama usulüne ilişkin öngörebileceği tedbirlerden biri olduğu anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36., 141. ve 142. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 50. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 321. maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 10/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
|
Başkan Kadir ÖZKAYA |
Başkanvekili Hasan Tahsin GÖKCAN |
Başkanvekili Basri BAĞCI |
||
|
Üye Engin YILDIRIM |
Üye Rıdvan GÜLEÇ |
Üye Recai AKYEL |
||
|
Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Üye Yıldız SEFERİNOĞLU |
Üye Selahaddin MENTEŞ |
||
|
Üye İrfan FİDAN |
Üye Kenan YAŞAR |
Üye Muhterem İNCE |
||
|
Üye Yılmaz AKÇİL |
Üye Ömer ÇINAR |
|||




