GİRİŞ

İcra ve İflas Hukuku, dinamik yapısı ve uygulamada sıkça karşılaşılan çetrefilli meseleleri ile hukukçuları daima teyakkuzda olmaya zorlayan bir disiplindir. Özellikle cebri icra yoluyla yapılan satışlarda, alacaklı ve borçlu menfaatlerinin yanı sıra ihaleye katılan üçüncü kişilerin haklarının da hassasiyetle korunması, satış sürecinin şeffaf ve kanuna uygun yürütülmesi esastır. Bu süreçte en sık rastlanan uyuşmazlık konularından biri de, ihaleye katılımın ön şartı olan teminatın hukuki niteliği ve geçerlilik koşullarıdır. Çalışmamızın konusunu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin yakın tarihli bir kararı özelinde, elektronik ortamda yapılan ihalelerde sunulan teminat mektuplarının “kesin ve süresiz” olma zorunluluğunun tartışılması oluşturmaktadır.

İncelenecek olan Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 09.10.2025 tarihli, 2025/6743 Esas ve 2025/6141 Karar sayılı ilamı, ihalenin feshi talebine ilişkin bir şikayeti konu almakta ve özellikle satış memurunun, ihaleye katılan bir isteklinin sunduğu teminat mektubunu “geçici” olduğu gerekçesiyle kabul etmemesi ve istekliyi ihaleden çıkarma işleminin hukuka uygunluğunu mercek altına almaktadır. Karar, çoğunluk görüşü ile muhalefet şerhi arasındaki derin hukuki ayrılıklar sebebiyle, konunun ne denli tartışmalı olduğunu ve farklı yorumlara açık olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu makalede, öncelikle karara konu olan olay ve hukuki süreç özetlenecek, ardından ilgili yasal düzenlemeler ve Yargıtay’ın çoğunluk görüşü ile sayın üye M.T. Uyar’ın isabetli karşı oy gerekçeleri, bir icra hukuku uygulayıcısı gözüyle teknik bir tasnife tabi tutularak eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilecektir.

OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ

Somut olayda, bir borçtan dolayı ortaklığın giderilmesi ilamına dayanılarak satışa çıkarılan 8 parselde kayıtlı taşınmazın ihalesi sırasında, şikayetçi üçüncü kişi, ihaleye katılmak için bir teminat mektubu sunmuştur. Ancak satış memurluğu, davalı/hissedarlar vekilinin itirazı üzerine, sunulan teminat mektubunun “geçici” nitelikte olduğu, İcra ve İflas Kanunu Uyarınca Elektronik Ortamda Yapılacak Satışların Usulü Hakkında Yönetmelik’in 6/c maddesinde aranan “kesin ve süresiz” olma şartını taşımadığı gerekçesiyle şikayetçiyi ihaleden çıkarmıştır. Şikayetçi, bu işlemin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ihalenin feshi talebiyle icra mahkemesine başvurmuştur.

İlk Derece Mahkemesi, şikayetçinin sunduğu teminat mektubunun Yönetmelik hükümlerine uygun olmadığı ve bu eksikliğin sonradan tamamlanmasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar vermiştir. Şikayetçinin istinaf başvurusu da Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir. Temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ise, çoğunluk oyuyla Bölge Adliye Mahkemesi kararını kaldırarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir.

Yargıtay’ın bozma gerekçesi özetle; satış müdürünün, başlamış olan ihalede, teminat mektubu kabul edilerek ihaleye katılan şikayetçi tarafından pey sürüldükten sonra, kanunda sayılan haller dışında ihaleye müdahale yetkisi bulunmadığı, bu suretle şikayetçinin ihaleden çıkarılması nedeniyle ihalenin normal koşullarda yapılmadığı, bu durumun başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu yönündedir. Daire, teminat mektubunun kesin olup olmadığına ilişkin iddianın ise ancak ihalenin feshi şikayetinde ileri sürülmesi halinde mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

HUKUKİ ÇERÇEVE: TEMİNAT ZORUNLULUĞU VE NİTELİĞİ

Cebri artırmayla satışlarda teminat gösterilmesi zorunluluğu, İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 114/3. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, artırmaya katılacakların, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışa konu mahcuzun kıymetinin yüzde onunu karşılayacak tutarda “kesin ve süresiz” bir banka teminat mektubunu satış yapan icra dairesine tevdi etmeleri zorunludur. Aynı zorunluluk, İcra ve İflas Kanunu Uyarınca Elektronik Ortamda Yapılacak Satışların Usulü Hakkında Yönetmelik’in 6/c maddesinde de tekrar edilmiştir. Yönetmelik, “Gösterilecek teminatın, teminat mektubu olması hâlinde, artırmaya katılacaklar veya ilgili banka tarafından, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışa konu mahcuzun muhammen kıymetinin yüzde onunu karşılayacak tutarda kesin ve süresiz banka teminat mektubunu, satışı yapan icra dairesine elden veya sistem altyapısı oluşturulduğu takdirde elektronik olarak tevdi edilmesinin zorunlu olduğu” hükmünü amirdir.

Bu düzenlemelerin amacı, ihaleye ciddiyet kazandırmak, pey sürmek suretiyle ihalenin sürüncemede kalmasına neden olan ancak ihale bedelini ödeme niyet ve kabiliyetinde olmayan kişileri engellemektir. Teminat mektubunun “kesin” olması, bankanın, mektup lehtarı olan icra dairesinin ilk yazılı talebinde, herhangi bir itiraz veya def’i ileri sürmeksizin derhal ödeme yapma taahhüdünü; “süresiz” olması ise, bu taahhüdün herhangi bir zaman aşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın geçerliliğini korumasını ifade eder. Kanun koyucunun bu nitelikleri araması, alacaklının alacağına en kısa sürede ve en emin şekilde kavuşmasını temin etme gayesinin bir sonucudur.

YARGITAY ÇOĞUNLUK GÖRÜŞÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin çoğunluk görüşü, satış memurunun yetkisi ve ihalenin feshi nedenleri üzerine odaklanmaktadır. Daireye göre, satış memuru, bir kere ihaleyi başlattıktan ve isteklinin teminatını kabul edip pey sürmesine izin verdikten sonra, artık teminatın geçersizliği gibi bir nedenle ihaleye müdahale edemez. Bu yöndeki bir itiraz, ancak ihale tamamlandıktan sonra, ilgililer tarafından ihalenin feshi davasında ileri sürülebilir. Çoğunluk görüşü, bu yaklaşımıyla satış sürecinin akıcılığını ve memurun keyfi müdahalelerinin önlenmesini amaçlıyor gibi görünmektedir.

Ancak bu yorum, kanunun emredici hükümlerinin ve ihale sürecinin temel mantığının göz ardı edilmesi riskini taşımaktadır. Zira İİK m. 114 ve ilgili Yönetmelik, ihaleye katılım için “kesin ve süresiz” teminat mektubu sunulmasını bir “geçerlilik şartı” olarak düzenlemiştir. Bu şartı taşımayan bir teminatla ihaleye katılım, en başından itibaren usulsüzdür. Satış memurunun görevi, kanunun emredici hükümlerini uygulamak ve ihalenin usulüne uygun yürütülmesini sağlamaktır. Dolayısıyla, geçerli bir teminat sunulmadığını tespit eden satış memurunun, bu usulsüzlüğü her aşamada gidermesi ve usulsüz katılımı engellemesi, sadece bir yetki değil, aynı zamanda bir görevdir. Çoğunluk görüşünün, memurun bu yetkisini “ihale başladıktan sonra” ortadan kaldırması, İİK’nın 16. maddesinde düzenlenen şikayet müessesesinin ruhuna da aykırıdır. Zira şikayet, icra memurunun bir işlemi kanuna aykırı olarak yapması veya yapmaktan kaçınması halinde başvurulan bir yoldur. Memurun, kanuna açıkça aykırı olan bir teminatı kabul ederek ihaleyi devam ettirmesi, bizatihi şikayete konu edilebilir bir işlemdir.

KARŞI OY GÖRÜŞÜNÜN İSABETİ

Karara muhalif kalan üye Sayın M.T. Uyar’ın karşı oy yazısı, icra hukuku uygulamasının temel prensiplerini ve kanunun ruhunu yansıtan son derece isabetli tespitler içermektedir. Karşı oy, öncelikle icra ve iflas dairelerinin kanunu birinci derecede uygulamakla görevli olduğunu ve kanunun kendilerine tanıdığı takdir yetkisini hadiseye uygun kullanmak zorunda olduğunu vurgulamaktadır. Bu temel tespitten hareketle, satış memurunun, kanunun aradığı nitelikleri taşımayan bir teminat mektubunu kabul etmeyerek ilgiliyi ihaleden çıkarmasının, usul ve yasaya uygun bir işlem olduğunu belirtmektedir.

Karşı oyda vurgulanan en önemli nokta şudur: “Yukarıdaki mevzuat hükümleri dikkate alındığında teminatın niteliği ve sunulma süresi bellidir. Dolayısıyla şikayetçinin usulüne uygun (kesin) olmayan teminat mektubuyla ihaleye katıldığı hususu ihale esnasında satış memurluğunca tespit edildiğinden, bu gerekçeyle şikayetçinin ihaleden çıkartılması işlemi de usul ve yasaya uygundur.” Bu görüş, kanunun emredici hükmünün lafzına ve ruhuna tamamen uygundur. Bir işlemin geçerlilik şartının yokluğu, o işlemin en başından itibaren sakat olduğu anlamına gelir. Bu sakatlığın, sürecin herhangi bir aşamasında tespit edilmesi halinde derhal giderilmesi gerekir. Aksi takdirde, en başından usulsüz olan bir ihalenin devamına göz yummak, ileride telafisi daha güç zararlara ve yeni hukuki uyuşmazlıklara yol açacaktır.

Çoğunluk görüşünün aksine, satış memurunun bu müdahalesi bir “keyfiyet” değil, kanuni bir görevin ifasıdır. İhalenin feshi davasını beklemek, hem zaman kaybına neden olacak hem de usulsüz bir ihaleye dayanılarak pey süren diğer isteklilerin ve alacaklının haklarını ihlal edecektir. Satış memurunun, ihale anında tespit ettiği açık bir kanuna aykırılığı gidermesi, hem daha pratik hem de hukuka daha uygun bir çözümdür.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin incelememize konu kararı, icra hukukunda teminatın niteliği ve satış memurunun yetkileri konusunda önemli bir içtihat ortaya koymakla birlikte, çoğunluk görüşünün isabetli olduğunu söylemek güçtür. Karar, satış sürecinin devamlılığına öncelik verirken, ihaleye katılımın temel geçerlilik şartlarından birinin ihlal edilmesine göz yummakta ve satış memurunun kanundan kaynaklanan denetim görevini kısıtlamaktadır.

Kanaatimizce, Sayın M.T. Uyar’ın karşı oy yazısında belirtilen görüşler, icra hukukunun temel ilkeleriyle ve kanunun emredici hükümleriyle daha uyumludur. İhaleye katılım için sunulan teminat mektubunun “kesin ve süresiz” olması, bir geçerlilik şartıdır ve bu şartın yokluğu, ihalenin her aşamasında satış memuru tarafından re’sen dikkate alınmalıdır. Memurun bu yöndeki tespiti üzerine ilgiliyi ihaleden çıkarması, kanuni bir görevin yerine getirilmesi olup, usul ve yasaya uygundur. Bu işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle ihalenin feshine karar verilmesi, kanunun açık lafzının ve amacının göz ardı edilmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle, Yargıtay’ın çoğunluk görüşüyle verdiği bozma kararının, gelecekteki uygulamalarda belirsizliklere ve usulsüz ihalelerin artmasına yol açma potansiyeli taşıdığı düşünülmektedir. Hukukun üstünlüğü ve kanunun emredici hükümlerinin tavizsiz uygulanması, cebri icra hukukunun temel direğidir ve bu direğin, pratik mülahazalarla zayıflatılmaması gerekir.