Genel seçim atmosferinde geçen seçim kampanyasının bitmesine üç gün kaldı.
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru siyasal partiler son mitinglerini yapıyorlar.
Miting meydanları tam bir kamplaşma olduğunu gösteriyor.
 
Bir yanda on yıllık yerel, on iki yıllık genel icraatlarını anlatan, 2023 vizyonunu ortaya koyan Ak Parti var. Diğer yanda hedeflerine Ak Parti yerine Başbakan Erdoğan’ı koymuş CHP-MHP-CAMİA Koalisyonu var. Koalisyonun stratejik hedefi yerel seçimlerde çok il, ilçe, beldede seçim kazanmak değil; Ak Parti iktidarını devirmenin müşterek ilk adımını atmak. Taktikleri ise askeri tabirle “üst açı grubu” atış yapmak.
 
“Üst açı grubu atış” askeri bir terim. Tank, obüs ve topçu bataryalarıyla üst açı grubundan yapılan atışta, ateş idare merkezi (AİM) görülmez. Gizliliğini korur. Namlular gökyüzüne çevrilidir. Yapılan ince hesaplar sonucu, gökyüzünde uzun bir yay çizen top mermileri, gökten düşer gibi hedefini vurur. Başarılı batarya subayları, üst açı grubundan ateşlenen mermiler henüz gökyüzünde iken, alt açı grubuyla da ateş ederek aynı anda hedeflerini dövebilirler. Bu metotla 6 toplu bir batarya, hedefinde 12 mermiyi aynı anda patlatabilir. Böylece hem ateş idare merkezini, hem tank, top, obüs sayısını gizlemeyi de başarmış olur. Koalisyonun seçim siyasetini üst açı grubu atışa benzetmemin sebebini anlatabildim sanırım.
 
Ak Parti karşıtı koalisyon her türlü atışı bu seçimlerde deniyor. Yakın mesafe, görerek atış denemelerinin işe yaramadığını, 12 yıllık sürede yaşanan seçimlerde gördüler. Merkezi yönetim ve başta büyükşehirler olmak üzere yerel yönetimlerdeki Ak Parti’nin başarısı aşikar olarak görüldüğü için, projeler ve realize edilen hizmetler yönünden Ak parti karşısında başarılı olamayacaklarını çok iyi görüyorlar. Bu nedenle üst açı grubundan hedeflerini dövmek için güçlerini birleştirmeye karar vermişler. İlke şu: Oylar Ak Parti’den sonraki en güçlü adaya verilecek.
 
Yazdıklarımı okurken, aklınızdan şu düşünceler geçebilir: Partiler isterse ittifaklar kurar, seçime birlikte girebilir. Eleştirilecek ne var? Demokratik yarış değil mi ? Bunda demokrasiye, hukuka aykırılık nerede?
Olay, güçlü adaya oy verme işbirliğinden ibaret olsa haklısınız. Ancak mesele göründüğü gibi değil. Stratejik aklın idare ettiği, plan ve projelerin yapıldığı AİM gizli. Bu gizli merkez, hedefe varmak için gayrı meşru her yolu mubah görüyor. Üst açı grubundan yapılan atışlarda röntgencilik var, kasetçilik var, şantaj var, iftira var, yalanlar var. Özgürlük anlayışları başkalarının mahremine girmeyi meşru görüyor. Sosyal medyada her gün yeni bir ses kaydı haberi çıkıyor.
 
Koalisyonun bilinen medya organlarında, bulanık propagandaya şöyle başlanıyor: “İnternete düşen yeni ses kaydında...” Nereden düşüyor bu ses kaydı ? Gökten yağmur yerine ses kasetleri mi yağıyor Allah aşkına. Bu sinsi ve ahlaksız eylemlerin failleri yok mu? İnternete kaynağı belirsiz ses kayıtlarının düşeceğini, kaynağı belli kalemler nereden biliyor ? Kaynağı belli kalemler, röntgencilik eylemlerine bizzat iştirak etmeseler bile şantaj kasetlerini, mahremiyeti ihlal eden ses kayıtlarını topluma taşırken, aynı kanalizasyonlardan geçtiklerinin farkında olmayabilirler mi?
 
Koalisyon, “onbir yıldır iktidarsınız efendim, sorumluları bulun, elinizi tutan mı var” deyip işin içinden sıyrılıp çıkmaya kalkmakla inandırıcı olacağını sanıyor ama sanırım halkın ferasetini hesap edemiyorlar.
Başbakan ve hükümeti, her türlü gayrı meşru metoda başvurup arkasından hançerleneceğini düşünemediği için gecikmiş tedbirlerini, 17 Aralık operasyonundan sonra almaya başladı. Bu defa “diktatör” oldu. “Özgürlükleri kısıtlayan üçüncü dünya ülkesi lideri” oldu.
Oysa barış süreci işliyor, 15 aydır silahlar susturulmuş, 30 yıldır kanayan yara kabuk bağlamış iyileşme yolunda. İnkarcı devlet politikaları terk edilmiş, anadilde eğitimin önü açılmış, inanç hürriyeti, inandığı gibi yaşama hürriyeti, kılık kıyafet özgürlüğü sağlanmış. Üniversitelerden sonra kamuda ve Meclis’te de çağdışı yasaklar kaldırılmış. Yüzde 99’u Müslüman olan vatandaşlarımız kendi okullarında seçmeli Kur’an ve Siyer dersleriyle dinini çocuklarına öğretme imkanına kavuşmuş ve ihtiyaçlara göre demokratikleşme, reform süreci devam ediyor. Ama Koalisyon’un AİM’den birileri “ hak ve özgürlüklerde, demokratikleşmede gerileme” olduğundan söz ediyor. Bu kötü (!) gidişin sorumlusu Başbakan Erdoğan’dan kurtulmak için her yolu mubah görüyor. Muhatabını “firavun, nemrut, ehli küfür” çemberinde hedefe koyan AİM’nin masum görünme gayretleri artık inandırıcılığını tamamen kaybetti. Acı olan, derin üzüntü veren aynı merkezin iyiniyetli masum insanları aldatmaya, kandırmaya ve karanlık amaçları için kullanmaya devam edebilmesi, uyanışın ve kopuşun yavaşlığı.
 
Bu nedenle Başbakan haklı diyorum.
Demokrasiyi vesayetten kurtarıp, egemenliğin gerçek sahibi milletin iradesini ülkenin yönetimine hakim kılma davasının dostları kadar düşmanları da var maalesef. Onun için 30 Mart yerel seçimleri genel seçimlere dönüşmekten öte istiklal mücadelesine dönüştü. İstiklal mücadelesinde Başbakan haklı. Biz de haklının yanında olmalıyız.