İcra ve İflas hukukunda alacağın elde edilmesi için atılan, ilk ve en önemli adım borçluya ödeme emri göndermek ve takibin kesinleşmesini sağlamaktır. İcra takibinin kesinleşmesi ile dosya borçlusu malvarlığına ilişkin haciz işlemleri yapılabilecektir. İcra dosyasının kesinleşmesi; borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi ya da borçlunun itirazına rağmen icra mahkemesi tarafından itirazın kaldırılması ile gerçekleşmektedir. Bir sürenin kaçırılması gibi basit bir mesele dahi ağır neticeler meydana getirebilmektedir.

İcra takibinin kesinleşmesi ile borçlu mal varlığı haciz tehdidi altındadır. Bu andan itibaren borçlunun gerçekten borçlu olup olmadığı ile ilgilenilmeyecektir. İcra dosyasında borçlu görünmekle maddi vakada gerçek bir borç olmayabilir ya da borçluda aksine bir kanaat olabilir. Takibin kesinleştiği, borcun mevcudiyeti hakkında şüphe olmasına rağmen haciz tehdidi altında borçlunun dosya borcunu ödediği durumlarda, gidilecek yol belirlenmiştir. Hukukumuzda istirdat davası olarak isimlendirilmiş bir dava hakkı tanınmıştır, 2004 sayılı İİK md 72'de normatif düzenleme yapılmıştır. Buna göre borçlu, borcu olmadığını düşündüğü bir dosya bedelini ödedi ise istirdat davası açarak ödediği bu tutarı talep edebilecektir.

Menfi tesbit ve istirdat davaları:

Madde 72 – (Değişik: 18/2/1965-538/43 md.)

Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

(Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez. (1)

(Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. (1)

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.

Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazımgelmediğini ispata mecburdur.

İstirdat davası açma ve bu yolla ödenen dosya bedelini talep etme, belli şartlara bağlanmıştır. Borçlunun ödemiş olduğu para icra takibi sırasında ödenmiş olmalıdır. İcra takibi haricinde bir ödeme söz konusu ise artık istirdat davasından bahsedilemeyecektir. Buradaki ödemeden kasıt sadece dosyaya borçlu tarafından yapılan ödeme değildir. Borçlu bu şekilde bir ödeme yapmış olabilir ya da borçlunun malları haczedilerek satılmıştır, bu satıştan elde edilen para dosyaya yatırılmış olabilir. Yargıtay'ın da birçok kararında bu husus açıkça yer almıştır. Bir örnek vermek gerekirse; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2016/93 E. Ve 2017/1234 K. Sayılı kararında; "Davacının yaptığı ödemelerin herhangi bir takip prosedürü içerisinde ya da cebri icra tehdidi altında yapılmadığı, buna göre davacının talebinin İİK'nın 72. maddesi kapsamında “menfi tespit ve istirdat” davası niteliğinde olmadığı; Türk Borçlar Kanunu'nun 78. maddesi (BK'nın 62. maddesi) kapsamında olduğu anlaşılmaktadır." şeklinde karar vermiştir.

İstirdat davası açmanın bir diğer şartı; borç olmayan bir paranın ödenmiş olmasıdır. Maddi vakada borçlu parayı ödemek durumunda kaldığı için ödemiş olmalıdır. İİK md 72/8 son cümlede belirttiği üzere; borçlu bu parayı ödemek durumunda kaldığı için ödenmiş olması gerekir. Bu hususta borç eğer eksik borç niteliğinde ise istirdat davası açılamayacaktır.

İcra takibi içinde  borç olmayan bir paranın ödenmesi ancak 'cebri icra tehdidi altında kalındı' ise istirdat davası konu olabilir. İşbu davanın ikame şartlarından bir diğeri ise ortada bir haciz tehdidi olmasıdır. İcra takibi başlatılmış olmakla birlikte henüz takip kesinleşmediği aşamada yapılan ödeme için istirdat davası açılamayacaktır. Bu husus Kanun'da düzenlenmekle Yargıtay kararlarında da yer almıştır. Nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 2014/32692 E. Ve 2014/35255 K. Sayılı kararında; "Ödemenin mutlak suretle takibin kesinleşmesinden sonra bir başka deyişle borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz edip de itirazının icra hakimliğince kesin olarak kaldırılmış olması durumunda yapılmış olması gerekir. Yapılan icra takibi henüz kesinleşmeden borçlunun ödeme emrine itiraz hakkı bulunduğu süre içerisinde ödemenin yapılması halinde bu ödemenin cebri icra tehdidi altında yapılan bir ödeme olarak kabul edilmesi mümkün değildir." şeklinde yer almıştır.

İstirdat davasının ikamesi hak düşürücü süreye bağlanmıştır Bu süre, dosya borçlusunun ilgili ödemeyi icra müdürlüğü hesabına yatırılması ile başlamakla bir yıl sonra sona ermektedir. Kanun'da yer alan bir yıllık süre hak düşürücü olmakla birlikte resen dikkate alınır. Bu süreyi kaçırmış olan borçlu, sebepsiz zenginleşme davası ikame edebilir. İstirdat davası için görevli mahkeme, genel mahkemelerdir ve genel ispat kuralları geçerlidir. Davanın kabulü ile davacı - borçlunun icra takibinde ödediği tutar, harç ve yargılama giderleri ile birlikte kendisine ödenmesine karar verilir. Dava reddedilirse davacı - borçlu sadece ikam edilen istirdat davası bakımından haksız çıkarak buradaki yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır.