Alacaklı tarafından ölü borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte, borçlu mirasçıları, borçlunun takipten önce ölü olması nedeni ile ölü kişi aleyhine başlatılan takibin iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.
HMK.’nun 124. maddesine göre;
“(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.”
Bazı durumlarda, takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişinin takip tarihinden önce öldüğü takip devam ederken anlaşılabilir ve bu yanlışlığın düzeltilmesi ihtiyacı doğabilir.Bu halde HMK’nun 124/3. maddesinde düzenlenen iradi taraf değişikliği söz konusu olur. 1086 Sayılı HUMK’nda iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm bulunmadığından 4.5.1978 tarihli ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı ve açılan takibin mirasçılara yöneltilemeyeceği kabul edilmekteydi. Yargıtay’ın bu yöndeki uygulaması özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tâbi tutulmuştur. Bu eleştirileri dikkate alan yasa koyucu, HMK.’nda iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. HMK.’nun 124/3. maddesine göre, borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması halinde, takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı belirlendiği takdirde takibin mirasçılara yöneltilmesi mümkündür. Somut olayda; borçlu T. K.'ın 18.9.2011 tarihinde vefat ettiği, takibin ise 4.12.2013 tarihinde başlatıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, takipte, alacaklının taraf değişikliği talebinin bulunup bulunmadığı hususunun incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 4.3.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Alacaklı tarafından başlatılan icra takibi neticesinde borçlunun vefat etmesi sonucu, müteveffanın aktif ve pasifleri mirasçılarına intikal edeceğinden icra takibini müteveffanın mirasçılarına yöneltmesi mümkündür. Ayrıca borçlunun murislerinin tespit edilmesi durumunda, murislerinin başkaca mirasçısı olup olmadığının tespiti alacağının tahsili açısından önem arz etmektedir. Bunun için de alacaklının gerekli hukuki işlemleri yerine getirmesi ile veraset ilamı alabilmesi mümkündür.
Borçlunun vefat etmesi durumunda alacaklının talebiyle icra müdürlüğünün, uyap üzerinden borçlunun aile nüfus kaydını çıkarmasıyla yasal mirasçıları, T.C Kimlik numaralarını tespit etmeniz mümkündür. Ancak bazı durumlarda, icra müdürlüğünün çıkardığı aile nüfus kaydı yeterli olmamaktadır. Bu durumda alacaklı, icra müdürlüğüne ayrı bir talepte bulunarak, borçlunun veraset ilamını çıkarabilmek için icra müdürlüğünden yetki belgesi talep edebilir. İcra müdürlüğünce verilecek yetki belgesiyle de, sulh hukuk mahkemesine müracatla veya noter vasıtası ile borçlunun veraset ilamını çıkarabilecektir. Borçlunun, takipten sonra vefat etmesi durumunda, aynı icra takip dosyası üzerinden mirasçılara veya terekeye karşı takibe devam olunabilir. Takip kesinleştikten sonra borçlu vefat etmiş ise, mirasçılara tekrardan yeni bir ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur. Buna rağmen ödeme emri gönderilmiş olması, mirasçılara itiraz hakkı vermez. Alacaklı, takibe konu alacak eğer para alacağı ise, mirasçılara icra takibi yöneltebilir. Ancak para alacağı değil ise, mirasçılar arasında mecburi takip arkadaşlığı bulunacağından, takibin tüm mirasçılara yöneltilmesi gerekir. Yasal mirasçıların, murisin vefatınden itibaren 3 ay içinde mirası reddetme hakları bulunduğundan, bu süreye de dikkat etmekte fayda vardır. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır.
Soybağının belirsiz olması, yasal ve atanmış mirasçılığın tespit edilememesi, nüfus kayıtlarında çelişkili durumların bulunması veya açık olmaması, mirasçılık belgesi için başvuran kişinin yabancı olması, mirasçılardan birinin gaip olması veya evlatlık olması, vasiyetname düzenlenmesi gibi hallerde noterler mirasçılık belgesi verememektedir. Böyle bir durumun varlığı halinde mirasçılık belgesi yalnızca sulh hukuk mahkemelerinden talep edilebilir. Mirasçılık belgesinin mahkemeden talep edilmesi halinde, talep dilekçesi ekinde ölüm belgesi ve nüfus kayıt örneği, veraset ilamı almak için yetki belgesi gibi belgeler de eklenmelidir. Ayrıca ölüm belgesi yurtdışından alınmış ise tercüme edilerek noterde onaylanmalı ve apostil tasdik şerhi alınarak mahkemeye sunulmalıdır.
Kadastro Mahkemeleri tarafından da bazı özel durumlarda Kadastro Kanunu madde 25 uyarınca mirasçılık belgesi verilebilmektedir.
Madde 25 – Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.
“Kural olarak mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davaların miras bırakanın mirasçıları tarafından açılması gerektiği gibi öte yandan kendisine dava açması hususunda yetki verilen mirasçılar dışındaki kişilerinde dava açma haklarının bulunduğu kuşkusuzdur.” (7. HD 26.06.2008, 2602/2859).
“Kural olarak mirasçılık belgesi verilmesi ve iptali istemine ilişkin davalar miras bırakanın mirasçıları veya mahkemelerce yetki belgesi verilen kişiler tarafından açılabilir. Davacı soy bağına dayanmamış, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/214 Esas sayılı soy bağını ispat için açtığı dava dosyasında aldığı yetki ile davayı açmıştır. Bu nedenle mirasçılık belgesi istenen muris Mahmut Kara ile soy bağını bu davada ispatlamak zorunda değildir. Mahkemece, Mahmut Kara’nın mevcut nüfus kaydına göre mirasçıları tespit edilmeli ve mirasçılık belgesi düzenlenmelidir. Bu nedenle davanın reddi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.” (14. HD 19.11.2015, 2527/10569).
Stj. Av. Ahmet Tarık KOÇAK





