1982 Anayasası’nın 101 ve 102. maddelerine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından nitelikli çoğunlukla yedi yıllık bir süre için Cumhurbaşkanı seçilmekte idi ve Cumhurbaşkanı seçilen kişinin bir daha seçilebilmesi de mümkün değildi. Yapılan halkoylaması sonucunda 21.10.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5678 sayılı Kanunla, Anayasanın 101. ve 102. maddeleri değiştirilerek bu usul terk edilmiştir. Yeni düzenlemeye göre Cumhurbaşkanı, halk tarafından beş yıllık görev süresi için seçilecek ve bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilecektir (1982 Anayasası m.101/2).

Bu değişikliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte, değişiklikten önce yürürlükte olan 101. ve 102. maddeler uyarınca 28.08.2007 tarihinde Meclis tarafından seçilen Onbirinci Cumhurbaşkanımızın görev süresinin ne olacağı ve ikinci defa seçilip seçilemeyeceği hususları tartışmaya açıldı.

Birinci görüşe göre, 5678 sayılı Kanunla Anayasada yapılan değişiklikten önce seçilmiş olsa da, Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl kabul edilmelidir. Bu düşünce, Onbirinci Cumhurbaşkanının ikinci defa seçilip seçilemeyeceği konusunda da ikiye ayrılmaktadır. İlkine göre, Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl olarak kabul edilse de, seçildiği tarih itibariyle ikinci kez aday olup seçilebilmesi mümkün değildir. Kendi içinde çelişkiye düşen ve müktesep/kazanılmış hak kavramını Cumhurbaşkanlığı konusunda kabul etmeyen bu düşünce, aleyhe etki ederek geriye uygulanma isteği nedeniyle eleştirilmiş olup, azınlıkta kalmıştır.

Cumhurbaşkanının görev süresi konusunda, Anayasada yapılan değişikliğin mevcut Cumhurbaşkanını da kapsayıp, lehe ve aleyhe olarak bu değişikliğin geçmişe uygulanacağını ve bu noktada kazanılmış hak prensibinin geçerli olmayacağını ileri süren düşünceye göre ise, Anayasada yapılan değişiklikle Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresi de etkilenmiş ve beş yıla inmiş olmakla birlikte, elbette yeni düzenlemenin kişi lehine olan etkisi sebebiyle Onbirinci Cumhurbaşkanının iki defa aday olup seçilebilmesine de imkan tanınmıştır.

Anayasa değişikliğinin derhal ve hatta mevcut Cumhurbaşkanını da kapsayacak şekilde etki edeceğinin savunan bu düşünce, bu kabulün aksini düşünmenin sistemi zedeleyeceğini ve kamu hukuku anlayışına da ters düşeceğini iddia etmektedir. Kamu hukukunda “kazanılmış hak” kavramının kabul edilemeyeceği, Cumhurbaşkanının yetkilerini düzenleyen 104. madde de değişiklik yapılması halinde, nasıl o an görevde olan Cumhurbaşkanının yetkileri de bu değişiklikten etkilenecekse, aynı şekilde Cumhurbaşkanının görev süresini değiştiren düzenlemenin de görevdeki Cumhurbaşkanına etki edeceği ileri sürülmektedir.

Bu düşüncelerin kabulü özellikle kazanılmış hak, hukuka duyulan güven ve istikrar nedeniyle mümkün değildir. Yukarıdaki anlayışla hareket edildiğinde, Anayasa m.101 ve 102 ile artık Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edildiğine göre, halk tarafından seçilmemiş olan görevdeki Onbirinci Cumhurbaşkanının hukuki statüsünün bu değişiklikten etkilenmesi gerekirdi. Bir başka ifadeyle, halk tarafından seçilmeyen Onbirinci Cumhurbaşkanının görevinin 5678 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte son bulması gerekirdi. Çünkü Onbirinci Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmediğine göre ve değişikliğin geçmişi etkileyeceği kabul edildiğinden, Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresi Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi ile birlikte kendiliğinden bitmeli ve derhal halk tarafından yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi isabetli olurdu. Bu düşüncenin kabulü mümkün olmadığından ve 5678 sayılı Kanunun doğal olarak ileri etki edeceği kabul edildiğinden, halk tarafından seçilmeyen Onbirinci Cumhurbaşkanı görevine devam etmektedir. Seçildiği tarihteki Anayasaya gereğince özlük haklarını elde eden Cumhurbaşkanı, elbette görev süresi yönünden de “kazanılmış hak” güvencesinden yararlanacaktır. Hangi nedenle ve kim için olursa olsun hukukun evrensel ilke ve esaslarından vazgeçilmemelidir.

Kanaatimizce, o an geçerli olan Anayasa, kanun ve diğer hukuk kuralları çerçevesinde usule uygun şekilde elde edilen haklara dokunulmaması ve sahipleri tarafından bu hakların hukuk devleti güvencesi altında kullanılmaya devam edilmesi gerekir. “Kazanılmış hak” adını verdiğimiz ilke ile ilgili bu kısa açıklama, Onbirinci Cumhurbaşkanı yönünden de geçerliliğini koruyacaktır. Hukukun ilke ve esaslar, siyasi tercih ve isteklere göre değiştirilemeyeceği gibi, olaya ve kişiye göre farklı uygulanıp istisnai durumlar geliştirilemez.

Kanunların derhal tatbik edilmesi esası, Anayasanın Cumhurbaşkanının görev süresini değiştiren hükmü yönünden Onbirinci Cumhurbaşkanını etkilemeyecektir. Bu noktada hukuk kuralının derhal tatbik esası, Anayasa değişikliğinin yapıldığı anda görevde bulunan Onbirinci Cumhurbaşkanından sonraki dönemi kapsayacaktır. Anayasa değişikliğinden önce seçilen Onbirinci Cumhurbaşkanı, “sonraki dönem” kapsamına girmeyecek, seçildiği anın “önceki dönem” olması itibariyle Anayasa değişikliğinden etkilenmeyecektir. Aksi halde, sonradan çıkarılacak yasama tasarrufları ile, etki alanı geçmişi kapsadığına dair geçici hüküm bile taşımayan düzenlemelerle seçilmişlerin görev sürelerine müdahale edilebilmesinin önü açılmış olacaktır. Hukuk güvenliğinin doğal bir gereği ve sonucu olarak, geçici hükümlerle kazanılmış hakları ortadan kaldırmak veya kısıtlamak da mümkün olamamalıdır.

Halkın iradesi veya temsilcilerinin iradesi ile geçmişe etkili kişi aleyhinde değişiklikler getirilebileceği düşüncesine de katılmamaktayız. Çünkü kazanılmış hakların korunması ve hukuk güvenliği, kişi hak ve hürriyetlerinin teminatı olup, herkese ve topluma karşı koruma görür. Ancak birey, hak ve hürriyetlerin kullanılması sırasında başkalarının haklarına ve toplum düzenine saygı göstermeli ve sahip olduğu hakkı kötüye kullanmamalıdır. 

Hakkın elde edilmesi ile ilgili hata, hile veya tehdit gibi iradeyi sakatlayan bir neden bulunmamakta ise, bu hak herkese karşı koruma görür. Cumhurbaşkanlığının bir hak değil, özellikle yürütme, yasama ve hatta yargı erklerini kapsayan görev üstlenme ve 1982 Anayasası’nın 104. maddesinde gösterilen yetkilere kullanmak olduğu, bu sebeple de Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili değişikliğin, bu değişiklikten önce seçilip de değişiklik sırasında görevine devam eden Cumhurbaşkanını da etkileyeceği fikri ileri sürülebilir. Seçilen kişi yönünden Cumhurbaşkanlığı, görev üstlenmek ve yetki kullanmaktan öte bir hak ortaya koymaktadır. O da, seçilme ile doğan sıfat ve özlük haklarının, seçilme sırasında tanımlanan süre kadar Cumhurbaşkanı seçilen kişiye ait olması şeklinde ifade edilebilir.     

“Kazanılmış hak” ilkesinin kamu hukuku alanında sonuç doğurmayacağı iddiası da kabul edilemez. Bu ilke hukukun her alanında koruma görmelidir. Ayrıca, yapılan Anayasa değişikliğinde Onbirinci Cumhurbaşkanının hukuki durumunu etkileyen açık bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Onbirinci Cumhurbaşkanın görev süresi, seçildiği anda geçerli olan görev süresi olan yedi yıl olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı ile ilgili Anayasa değişikliğinin hak sınırlaması getirdiğini, bir hakkı kullanmak için öngörülen görev süresinde kısıtlama yaptığını, Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresinin de geçici normla açıklanmayıp, değişiklikten önce geçerli olan sürenin Onbirinci Cumhurbaşkanı yönünden korunmadığını, dolayısıyla Anayasa değişikliğinin görev süresi yönünden Onbirinci Cumhurbaşkanını da etkileyeceğini iddia etmek isabetli olmayacaktır.

Görev ve yetkileri tanımlanan yürütme organının başı konumundaki Onbirinci Cumhurbaşkanı, temsili demokrasi sisteminde halk tarafından seçilen milletvekilleri tarafından seçilip görevlendirildiğinden, seçilme anındaki görev süresi ne olarak tanımlanmışsa o süre kadar Cumhurbaşkanlığını sürdürmeye ve yetkilerini kullanmaya devam edecektir. Bu konu ile ilgili geçici düzenlemenin olmaması, iddia edilenin aksine Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıl olduğunun kabul edilmesi anlamını taşıyacaktır.

5678 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, sadece yürürlüğe girdiği andan sonraki dönem için geçerli olup, kişi aleyhine geriye yürümeyecek ve Onbirinci Cumhurbaşkanının kazanılmış hakkı olan yedi yıllık görev süresini kısaltamayacaktır. Aksi halde, yapılacak Anayasa değişiklikleri ile görevdeki Cumhurbaşkanının görev süresini sürekli değiştirmek mümkün hale gelir ki, bu durum hukuk güvenliği ve istikrarının bozulmasına yol açar.

Cumhurbaşkanının görev süresi ile görev ve yetkilerindeki değişikliğin etkisini aynı statüde görmek isabetli değildir. Birisi, Cumhurbaşkanının ne kadar süre ile görev yapacağına ilişkindir ki, bu husus kişinin Cumhurbaşkanı seçildiği anda yürürlükte olan Anayasa metninde tanımlanmış ve kazanılmıştır. Diğerinde ise görev ve yetki değişikliği yapılıncaya kadar Cumhurbaşkanı mevcut yetkilerini kullanmış olup, kaybettiği veya elde ettiği yetkilerini elbette değişiklik sonrasında kullanamayacak veya kullanmaya başlayacaktır. Görev ve yetki değişikliği noktasında, önceye dayalı ve yürürlükten kalktıktan sonra kazanılmış haktan bahsetmek mümkün olamayacaktır.

Bir örnekle Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresinin neden beş yıl olarak kabul edilemeyeceğini açıklamak isteriz. Bir an için Cumhurbaşkanının görev süresinin altıncı yılında Anayasa m.101 ve 102’de değişiklik yapıldığı düşünülecek olduğunda, Cumhurbaşkanının beş yıldan sonraki iş ve işlemlerinin “yok” hükmünde kabul edilmesi gerekecektir. Bu düşüncenin kabulü ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Anayasa incelendiğinde, Cumhurbaşkanının görev süresinin tespit ve tayini konusunda ortaya çıkan ihtilafın kim tarafından çözüme kavuşturulacağı konusunda düzenlemeye yer verilmediği ve bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi veya Yüksek Seçim Kurulu’nun yetkili kılınmadığı görülecektir. Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanının görev süresi konusunda yetkilendirilmiş bir makam değildir. Bu Kurul, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi konusundaki adaylık ve seçim iş ve işlemlerinde yetkili olmakla birlikte, bu yetki hiçbir şekilde Anayasa ve "kazanılmış hak" ilkesi kapsamında çözülecek olan Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresini kapsamayacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de, Anayasa ile düzenlenen Cumhurbaşkanının seçimi, görev ve yetkileri ile görev süresi konularında, Anayasa yerine Kanunla değişiklik yapabilmesi ve bu çerçevede Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresini "normlar hiyerarşisi" ilkesine göre Anayasanın altında yer alan Kanunla ve "kazanılmış hak" ilkesine aykırı olarak Onbirinci Cumhurbaşkanı aleyhine düzenleyebilmesi mümkün değildir. Meclis, sadece Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıl olduğuna dair bir tespit kanunu çıkarmakla yetinebilir ki, çalışmamızda yaptığımız açıklamalar kapsamında buna da ihtiyaç bulunmamaktadır.

Meclis tarafından seçildiği dönem itibariyle yedi yıl görevde kalma hakkını elde etmiş olan Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresinin, Anayasada sonradan yapılan değişiklikle kısıtlanması hukuka aykırıdır. Hukuk devletinde, yürürlükteki hukuk kurallarına göre özel hukuk veya kamu hukuku alanlarında hak elde etmiş olan kişilerin hakları ile statülerinin korunması, hukuka duyulan güven ve hukuk alanında olması gereken istikrarın beklenen bir sonucudur. Bu nedenle, süreye bağlı olarak veya olmaksızın elde edilen statülerin yeni şart ve süre getirilmek suretiyle kişi aleyhine tüketilmesi kabul edilemez.

Netice itibariyle; Onbirinci Cumhurbaşkanının görev süresi 28.08.2012 tarihinde değil, 28.08.2014 tarihinde dolacaktır. Onbirinci Cumhurbaşkanı, seçildiği tarihteki Anayasaya göre yedi yıl görev yapmak üzere Meclis tarafından seçilmiş olup, bu sürenin sonuna kadar görevine devam edecektir. Bundan başka, Onbirinci Cumhurbaşkanı Anayasanın 101. maddenin ikinci fıkrasında bir kimsenin iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilmesi hakkından da lehe olması sebebiyle yararlanabilecektir. Cumhurbaşkanının görev süresini kısaltan düzenlemelerin aleyhe etki etmemesi, ancak görev süresi ve yeniden seçilebilmesi ile ilgili lehine olan düzenlemelerin ise, Onbirinci Cumhurbaşkanına da uygulanması gerekmektedir. Onbirinci Cumhurbaşkanının ikinci kez seçilememesi halinde yedi yıl ve ikinci kez seçilebileceğinin kabulü halinde de 5+5 yıl görev yapacağını iddia etmek de doğru değildir. Anayasa m.101’in yeni düzenlemesi uyarınca Onbirinci Cumhurbaşkanı, yedi yıllık görev süresini doldurduktan sonra artık iki kez değil, fakat beş yılla sınırlı olmak kaydı ile ikinci kez ve bir defaya mahsus olmak üzere yeniden Cumhurbaşkanı seçilebilecektir. Anayasa ile yapılan bu değişiklikten yararlanacak olan Onbirinci Cumhurbaşkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılacak bir kanunla bu haktan mahrum edilebilmesi de mümkün değildir. “Normlar hiyerarşisi” ilkesi uyarınca, kanunla Anayasasının üstüne çıkılamayacağı gibi (1982 Anayasası m.11/2), “lehe düzenlemenin ileri etkisi” ilkesi gereğince de ikinci kez aday olabilme ve seçilebilme hakkı Onbirinci Cumhurbaşkanının elinden alınamaz. Daha önce Cumhurbaşkanı olup da bu göreve ikinci kez seçilmek isteyen kişi, 1982 Anayasası’nın 101. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanlığına aday gösterilme şartı aranmaksızın kendiliğinden aday olabilmelidir. Çünkü 101. maddenin ikinci fıkrası bu tespite elverişlidir. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar aday gösterilebilme ve olabilmenin şartları ile Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasanın 101, 102 ve 104. maddelerinde değişikliğe gidilebilir. Bu konularda “kazanılmış hak” savunması yapılamamakla birlikte, yukarıda açıkladığımız gerekçelerle Onbirinci Cumhurbaşkanın yedi yıllık görev süresine ise dokunulamayacaktır.   



(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından
www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)