Uzun zamandır tartışılan tutukluluk süreleri nihayet şike yasasından hemen sonra gündeme gelebildi. Geldi gelmesine de, daha baştan tabiri caizse rafa kalkması için her türlü gerekçe öne sürülmeye başladı. Yok, tutukluluk sürelerinin kısalmasından hiç olmayacak suçtan tutuklu bulunanlarda faydalanarak çıkabilirmiş de bunun yerine yargılama hızlandırılmalıymış da… Faydalanacakların listesi dahi çıkartılmış durumda. Tutukluluk sürelerinin kısaltılmasına yönelik yapılacak bir değişikliğin kimlerin serbest kalacağının belirlenmesi kamuoyunun tüylerini ürperttir boyutta olduğu bir gerçek. Esasında tutukluluk sürelerinin bir yasal düzenlemeyle kısaltılmasından ziyade yargılamanın hızlandırılması ve bu yönde ihtiyaca göre yasal düzenleme yapılarak tutukluluk sürelerinin kısalmasını sağlamak hukuken ve vicdanen daha mantıklı. Ancak ustalık dönemindeki bir iktidarın bulunduğu mecliste tutukluluk sürelerinin kısaltılmasından bahsederken bu yöndeki serzenişler tutukluluk sürelerinin yasal düzenleme ile kısaltılmasından ziyade doğrudan yargının hızlandırılması olarak algılamalı ve çalışmaların bu yönde yapılması gerekirdi.

Yinede geç kalınmış değildir ancak hem hukuk hem ceza yargılamasında yargılamayı uzatan neden ve sebepler bizzat uygulama alanında yapılacak çalışmalarla tespit edip, adil düzenlemeler ile sorun hem kalıcı hem de ileriye yönelik kesin olarak çözülebilir kanaatindeyim. Daha kısa bir süre önce hukuk yargılamasını hızlandırmaya yönelik yürürlüğe giren ancak uygulamada iş yükü azalmasından başka hiçbir faydalı yanı bulunmayan HMK’daki görüntü ve içerik olarak iyi görünen ancak uygulamada bir faydası olmayan ve başka sorunlara da yol açabilecek düzenlemelerden ziyade yargılamayı fevkalade hızlandıracak nokta atışlı yasal düzenlemeler ile bu sorunun aşılabileceği gün gibi aşikârdır. Bunun için yapılabilecek ilk iş de bizzat uygulamanın içerisinde bulunan hâkim, savcı ve avukatlardan oluşturulacak bir kurul veya komisyon oluşturulup, hem hukuk hem ceza yargılamasında yargılamayı uzatan nedenler en ince ayrıntısına kadar tespit ettirilip, ortadan kaldırılmasına yönelik yasal düzenlemeleri her türlü alt yapısını hazırlayarak yürürlüğe koymaktır.

2011 yılının hemen başında CMK nın 102 maddesinin yürürlülük tarihinden kaynaklı kimlerin tahliye edildiği ve akabinde tahliye edilenlerden birçoğunun hala arandığı ve yurtdışına kaçanların dahi olduğu hafızalardan silinmiş değildir. Aynı hadisenin tekrar etmemesine yönelik yapılacak bir tutukluluk süresi yasasından kimlerin faydalanabileceğinin ilgili bakanlıkça tespit edilip liste halinde kamuoyu ve meclisle paylaşılması da daha bu yılın başında yapılan hatadan çok iyi bir ders çıkartıldığını da göstermektedir. Çıkarılan bu dersle birlikte toplumun her kesimince sorun olduğu kabul edilen tutukluluk sürelerinin kısaltılmasına yönelik meclis şike yasasında olduğu gibi bir birliktelik sağlayarak yargıyı hızlandırmaya yönelik her türlü adımı atmalı, şike yasasından daha öncelikli ve acil bu ihtiyacı gidermeye yönelik aynı hatta daha fazla birlikteliği sergileyebilmelidir. 

Yasa koyucu maalesef o kadar lüks içerisinde ve peşindeki acil düzenlemeler yerine sürekli asılsız gerekçe ve bahanelerle toplumun acil ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeleri sümen altı edilmektedir. Dilerim yargının tüm ilgili birimleri yargılamayı hızlandıracak, neticesinde de tutukluluk süreleri olmak üzere anayasaca güvence altına adil yargılanma dahil bir çok sorunu çözecek çalışmaları gecikmeden hayata geçirir.



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Yusuf DALMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)