Uygulamada, esas hakkında konuşmalar yapıldıktan sonra mahkeme, hükmü müzakere etmek için ara vermektedir. Bu ara esnasında çoğu zaman Cumhuriyet savcısının da duruşma salonunda bulunduğu görülebilmektedir. Bu yazımızda, konunun hukuksal dayanağını ele alacağız.
Yargılama yasamızın 227. maddesi çok açıktır: “Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur”.
Görüleceği gibi bu norm, yoruma muhtaç değildir. Hüküm müzakere edilirken, yargıçlar dışında kimse ortamda bulunamaz. Yalnızca, maddenin ikinci fıkrası uyarınca; mahkeme başkanı, yargıç ve savcı yardımcıları ile mahkemede staj yapan avukat adaylarının müzakere sırasında hazır bulunmalarına izin verebilir. Bunlar dışında birisinin müzakerede bulunması, yasaya uygun şekilde verilen bir hüküm bulunmadığını gösterir ve bozma nedenidir[1].
Yasa tasarısı gerekçesinde de danışma için olsa dahi müzakerede yargıçlar dışında kimsenin bulunamayacağı belertilmiştir.
Buna göre, müzakerede ne Cumhuriyet savcısı ne de kâtip bulunabilir. Özellikle Cumhuriyet savcısının müzakerede bulunması, uygulamada kanıksanan ciddi bir yanlışlıktır.
Müzakerenin nerede yapılacağı gösterilmemiştir. Heyet, müzakere odasında hükmü görüşebileceği gibi duruşma salonunu boşaltarak da bunu yapabilir. Ancak, duruşma salonunda yargıçlar dışında kimsenin kalmaması gerekir.
Ceza yargılaması, iddia ve savunma diyalektiğine dayanır. Mahkeme, iddia ve savunmanın çelişmesinden kanaat edinen bağımsız ve tarafsız üçüncü bir kişi konumundadır. Müzakerede iddia makamının bulunması, iddia makamı ile tarafsız olan/olması gereken karar verici makamın beraber karar vermesi anlamına gelir. Böyle bir hükmün tarafsızlığından bahsedilebilir mi?
İddia ve savunma sözlerini söyledikten sonra savunmanın dışarı çıkarılarak iddiayla beraber karar verilmesi, bütün bir yargılamayı sakatlar.
Diğer yandan belirtelim ki, müzakerenin sırf formalite icabı yapıldığı gibi bir izlenim de verilmemelidir. Hüküm, duruşmada edinilen vicdani kanaate dayanmalıdır. Duruşma bitmeden, son celse öncesinde hükmün hazırlanması, kanaatin duruşmada edinilmediğini, yasanın açık sözüne muhalefet edildiğini gösterir.
Sonuç olarak; uygulamamızda sıklıkla karşılaşıldığı üzere, duruşma öncesi kararların hazırlanması, hükümlerin kopyala-yapıştır yapılması, müzakere aşamasında Cumhuriyet savcısı ve kâtibin de yer alması, yargılamanın doğru düzgün yapılmadığını ve yasanın açık sözüne ve tüm mantığına muhalefet edildiğini göstermektedir. Böyle bir yargılama sonucu verilen hükmün, hukuksal değeri yoktur.
------------
[1] Koray Doğan, “Ceza Muhakemesinde Hüküm”, Ceza Hukuku Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 7, 2008, s. 194-195.