İstanbul Adliyesinde bir Ağır Ceza Mahkemesinde duruşma izliyorum. Şüpheli-evli bir erkek, evlilik dışı yaşadığı bir kadını öldürmüş. Şüpheli kadının evine geldiğinde, kadın ve 4-5 yaşlarındaki boşandığı eşinden olan çocuğu evdedir. Bir süre sonra şüpheli ile kadın arasında tartışma çıkar. Şüpheli dışarı çıkar, arabasına gider ve arabadan tabancasını alır. Ayrıca arabada bekleyen arkadaşına da “benimle gel çocuğu dışarı çıkar” der.

Çocuk dışarı çıkarılır. Kadın öldürülür.

Bu olay ne ilk ve ne de son. Örneğin Kırıkkale’de eski eşi tarafından bıçaklanarak öldürülen Emine Bulut “Ben ölmek istemiyorum” diye çığlık atarken, yanında bulunan 10 yaşındaki kızı da “ Anne lütfen ölme” diye ağlıyordu.

Ve biz mimarı olduğumuz kadını-çocuğu koruyan İstanbul Sözleşmesinden çıkmıştık!

Türkiye’de çocukların cinsel suç mağduru olmaları da ne yazık ki önlenemiyor. 2022 yılında güvenlik birimine gelen ya da getirilen çocuk sayısı 2021 yılına göre yüzde 20.5 artarak 601 bin 754 olmuş.  Bu çocukların yüzde 13.7’sini ise cinsel suç mağduru çocuklar oluşturdu. Yani bu duruma göre 2022 yılında 31 bin 890 çocuğa karşı cinsel suç işlenmiş.

Bir başka sorun da Türkiye’deki ekonomik kriz. Çünkü bu krizden en çok çocukları etkiliyor. Temel gıdaların ok pahalı oluşu nedeni ile okul öncesi ve okul çağındaki çocuklar yeteri kadar beslenememektedir. Her dört çocuktan biri okula aç gitmektedir. Çocuklarımız geleceğimiz olduğuna göre beslenmelerini devlet olarak sağlamak gerekir ve çocukların beslenmeleri devlet güvencesi altında olmalıdır.  

Dünyada da çocuklar özellikle savaşlarda görülen şiddetten çok zarar görmekte ve hatta yaşamlarını yitirmektedirler. Örneğin Ukrayna’da her gün ortalama en az 5 çocuk yaşamını yitirmektedir. Bu ölen çocuklardan bir kısmı evlerinin bahçesine gömülmektedir. Ayrıca UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell’in de belirttiği gibi ;

“Saldırılarda çocukların öldürülmesi veya fiziksel olarak yaralanması korkusunun yanı sıra, Ukrayna'daki hemen hemen her çocuk çok üzücü olaylara maruz kaldı ve şiddetten kaçanlar ailelerinden ayrı düşme, şiddet, istismar, cinsel sömürü ve insan ticareti gibi önemli riskleri yaşadı”

Savaşta her çocuğun fiziksel, duygusal ve psikolojik zarar görmesi kaçınılmaz bir gerçektir.

Birleşmiş Milletler(BM) Çocuk Hakları Bildirgesinde açıkça anılır ki; " çocuğun kişiliği aile ortamı içerisinde, mutluluk sevgi ve anlayış atmosferinde tam ve uyumlu olarak gelişebilir" ve hiçbir yerde savaşın bunu sağlayabildiği geçmemektedir. İçgüdüsel olarak savaşın çocuklar için kötü olduğunu bilmemize rağmen, buna kanıt aramaya gerek var mıdır? Ne yazık ki savaşın kanıtları her yeri kaplamaktadır. Var olan birçok çatışmada savaşın kötü sonuçları çocukları da kapsamaktadır. Savaşın kanıtları, savaşın etkilerini anlayan fakat çatışmalar ve nedenleri hakkında bir şeyler yapamayanlar için de kara bir leke oluşturmaktadır.

Son olarak burada Dünya Çocuk Günü Türkiye Bildirgesi için Hasan Akay’ın hazırladığı metinden bir bölümle yazımı bitirmek istiyorum:

“Yağmurun harfleri gülsün çocukların yüzüne, ışıkları dökülsün kalplerine. Çocukların, çocukluğun, çocuksu duyarlığın bahtı açılsın! Yetsin çocukların ‘acıyı güldükleri’! İnsanlar öğrensin sevmeyi sessiz çiçeklerden, ağaçlardan, kuşlardan, aydan, yıldızlardan. Devlet(ler) tüm soru(n)larını çözsün çocukluğun. ‘Duysun cevabını ölmüş çocuklar bile’. Görülsün onların da büyüdükleri!..

Allah’ım! Küçükleri büyüklerden koru!.. Çocuk Barışı’nı yaşasın artık, doğmuş ve doğacak dünya çocukları! Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesine uysun herkes! Kimsenin aklına kötülük gelmesin, gelemesin!.. Dünyanın her yerinde dalgalansın iyilik bayrağı…”