Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmelere eser sözleşmeleri denmektedir. Yüklenici, üstlendiği edimleri, taraflar arasında münakit sözleşmeye ve varsa teknik şartnameye uygun şekilde, iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Bu bağlamda eser sözleşmesinde eserin ayıpsız olarak meydana getirilmesini sağlama borcu yüklenicinin asli edim yükümlüğü kapsamında ve eseri teslim borcunun tamamlayıcısı niteliğinde olan bir borçtur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre, yapılan şey iş sahibinin kullanamayacağı, adalet ve hakkaniyet kurallarına göre kabule zorlanamayacağı derecede kusurlu veya sözleşme şartlarına aykırı olursa o eser ayıplıdır. Bu anlamda ayıp, malın sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, malda mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır. Bu çerçevede ayıp kavramının içeriği belirlenirken öncelikle; sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşme ele alınırken bakılacak ilk husus, taraflar arasında eserdeki vasıfların neleri içermesi konusunda açık bir anlaşmanın olup olmadığıdır. Üzerinde anlaşma olmayan durumda ise sözleşmenin yorumundan hareketle tarafların zımnen bu konuda bir anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılacaktır. Zımni anlaşmanın dahi olmadığı durumlarda, sözleşmenin tümü dikkate alınacak ve dürüstlük kuralına göre eserin taşıması gereken vasıflar belirlenecektir. Bu anlamda ayıp, eserin sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da, sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, eserde mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır (HGK, E.2017/15-252, K.2020/224, T.26.2.2020).

Yüklenicinin meydana getirdiği eser, sözleşme ve varsa teknik şartnamede kararlaştırılan nitelikleri taşımayan ayıplı bir eser ise yüklenici edim borcunu ifa etmiş olmayacaktır. Bu durumda eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde iş sahibi Türk Borçlar Kanunu’nun 475 nci maddesinde sayılı seçimlik haklardan birisini kullanabilecektir. Ancak bu noktada eserdeki ayıbın iş sahibi tarafından belirlenmesi ve yükleniciye ihbar edilmesi önem taşımaktadır.

İş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır (TBK 474/1). Aksi takdirde iş sahibi, eseri gözden geçirmeyi ve ayıp ihbarında bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır (TBK 477/2). Bu durumda ise eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici kasten gizlediği ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan gizli ayıplar hariç olmak üzer her türlü sorumluluktan kurtulur (TBK 477/1). Eserdeki ayıp gizli ayıp mahiyetinde ise ve sonradan ortaya çıkarsa bu durumda dahi iş sahibi, ayıp ortaya çıktıktan sonra gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri ayıplı hali ile kabul etmiş sayılır (TBK 477/3).

Yargıtay’a göre de, açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede; gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır (23.HD, E.2015/8370, K.2018/4016, T.5.7.2018).