4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, özellikle sosyal hayatta her bir birey bakımından birbirine yüklenen sorumluluk ve sosyal yaşam esasında uyulması gereken kurallar bütününü oluşturur. Her bir Türk vatandaşının, doğumundan ölümüne kadar geçen süre içerisinde diğer insanlarla ve toplumla olan ilişkilerinde yer alan, genel ve kapsayıcı bir kanun olan Türk Medeni Kanunu; nişanlılık, evlenme, boşanma gibi sosyal hal ve durumlara ilişkin kurallara sahip olduğu gibi çoğu Türk vatandaşının bilmediği ya da dava konusu haline geldiğinde haberdar olduğu kurallara da sahiptir. Bunlardan en yaygın olanlardan birisi de “Evliliğe İlişkin Genel Hükümler” bölümüdür. Daha çok hukuk mezunlarının ve hukukla alakalı işlerle alakadar olan insanların bildiği fakat hukuk konusunda çalışması olmayan veya gündelik yaşantısında hukukla dirsek teması dışında alakası olmayan çoğu fert, evlilik yaşantısı süresince Türk Medeni Kanunu kapsamında eşlerin birbirlerine ve çocuklarına karşı sorumluluğuna ilişkin kurallar içerdiğinden çoğu zaman haberdar değillerdir. Geleneksel Türk toplumu aile yapısında evlilik ve aile olarak nitelendirilen anne, baba ve çocuklardan oluşan aile kavramı daha çok toplumsal ya da yöresel örf ve adet kuralları çerçevesinde oluşmakta ve bu kurallar ışığında süregelmektedir. Türk Medeni Kanunu, örf ve adet kurallarına belli bölümlerinde atıf yaparak düzenlemelerde bulunduğu gibi bunlardan ayrı olarak kendine özgü bir takım kurallara da sahiptir.

Bu yazımızda özellikle incelenecek olan husus “Evliliğin Genel Hükümleri” bölümünde düzenlenmiş olan Türk Medeni Kanunu’nun 197. Maddesi Kapsamında “Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi” Hükmü ve bu hükmün yine Türk Medeni Kanunu Bakımından Boşanma üzerindeki etkisi ve boşanma davası açıldıktan sonra alınan tedbirler ile arasındaki farklara ilişkindir.

1-) Evliliğin Genel Hükümleri

Evliliğin Genel Hükümleri Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Kitap Aile Hukuku Üçüncü Bölümünde düzenlenmiştir. Bu bölüm 185. Maddeden başlayarak 201. Maddede son bulmaktadır. Söz konusu maddeler aralığında eşlerin birbirlerine karşı olan hak ve yükümlülükleri, birliğin temsili, eşlerin meslek ve işi, eşlerin hukuki işlemleri, birliğin korunması bakımından kuralları içermektedir.

1.1-) Birliğin Korunması

Birliğin Korunması “Evliliğin Genel Hükümleri” E başlığı altında 195. Maddeden başlayarak 201. Maddeye kadar olan ayrımı kapsamaktadır. Bu başlık altında Türk Medeni Kanunu kapsamında evlilik birliğinin korunması bakımından mahkemeler tarafından alınacak bir dizi önlemlere yer verilmiştir. Bu hükümler, özellikle tarafların evlilik birliğinden doğan sorumluluklarını yerine getirememesi halinde birliğin korunması amacıyla alınacak tedbirleri göstermektedir. Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi” konulu 197. Madde “Birliğin Korunması” bölümünde hüküm altına alınmıştır.

1.1.1-) Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi

Türk Medeni Kanunu, “Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi” konulu 197. Maddesinde:

“Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.

Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.”

Hükmü yer almaktadır. Söz konusu hüküm dört fıkradan oluşmaktadır.

Bu hükmün ilk fıkrasında Türk Medeni Kanunu, eşlerden birisinin evlilik hukuki olarak devam ederken dahi bazı koşulların varlığı halinde ayrı yaşayabileceğini hüküm altına almıştır. Evlilik, Türk Medeni Kanun’u kapsamında taraflara birlikte yaşama ve birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerini yerine getirme sorumluluğunu yüklemektedir. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükmü, Evliliğin Genel Hükümlerinin istisnası olacak biçimde eşlere, belli koşullar dahilinde fiili olarak ayrı yaşama hakkı vermektedir. Hayatın olağan akışı çerçevesinde evlilik birliğini sona erdirme niyetinde olan taraf, çoğunlukla eşinden fiili olarak ayrı yaşamaya başlayıp akabinde buna yönelik olarak boşanma davasını ikame etmektedir. Ne var ki söz konusu hükmün uygulama bulması, akabinde bir boşanma davasını da gerektirmemektedir. Evlilik birliğine ilişkin önlemlerin alınması halinde, kanunun amacına uygun bir biçimde birliğin korunması gerçekleştirilir ise taraflar tekrar birlikte yaşamaya devam edebileceklerdir. Taraflardan birisi fiili olarak ayrı yaşamaya başladığında boşanma davası açmak yerine birliğin korunması için gerekli önlemlerin alınmasını hakimden söz konusu hükümler çerçevesinde talep edebilecektir.  Giriş bölümünde bahsedildiği üzere taraflar bu imkanları genel olarak bilmemekte, uygulamada daha çok fiili olarak ayrı yaşamaya başlanmasının akabinde taraflardan birisi boşanma davası açmakta ya da taraflar karşılıklı olarak boşanma davası ikame etmektedirler. İlgili fıkrada taraflardan birisinin birlikte yaşamaya ara vermesi gerekçelerini sınırlı sayıda saymıştır. Bunlar: “Kişiliğinin”, “Ekonomik Güvenliğinin”, “Aile Huzurunun” tehlikeye düşmesi olarak sayılmıştır. Kanunun amacı, yukarıda sayılan hususlara ilişkin bir tehlike meydana geldiğinde tarafları ve evlilik birliklerini, taraflar ve çocuklarından oluşan aile kurumunu korumak maksadıyla taraflardan birisinin ayrı yaşama hakkına sahip olup yani diğer tarafın evlilik birliği içindeki etkisinden kurtulup, mahkemeden evlilik birliği için önlem talep etmesi esasına dayanmaktadır. Yukarıda sayılan ve fiili olarak ayrı yaşamayı gerektiren sebeplerin gerçekten var olup olmadığının denetimi ve ne gibi önlemlerin alınması gerektiğine hakim tarafından karar verilmektedir. İlgili fıkrada yer alan sebeplerin bulunmaması veya hakim tarafından birlikte yaşamaya ara verilmesi bakımından yetersiz görülmesi halinde dahi taraflar tekrar birlikte yaşamak zorunda olmayıp söz konusu 197. Maddenin devamı olan ikinci ve üçüncü fıkra dahilinde önlemlerin alınmasını talep edebileceklerdir. Önemle belirtmek gerekir ki birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde ayrı yaşayan taraf için birinci fıkrada yer alan şartlar mevcut ise diğer taraf Türk Medeni Kanunu 164. Maddesinde yer alan “Terk Sebebiyle Boşanma Davası” hükmü uyarınca boşanma davası açamayacaktır.

Hükmün ikinci ve üçüncü fıkrasında kanun koyucu tarafından hakime geniş bir takdir yetkisi bırakıldığı görülmektedir. Özellikle birlikte yaşamaya ara verilmesinin gerekçesinin haklı bir gerekçeye dayanması halinde, hakimin, eşlerden birisinin talebi halinde diğer eşin yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyalarından yararlanmaya ve malların yönetimine ilişkin gerekli önlemleri alabileceğini cevaz vermektedir. Hakimin bu fıkra hükümleri bakımından birlikte yaşamaya ara verilmesi gerekçelerine bakarak re’sen karar verebileceği ancak karar verebileceği hususların ise tahdidi yani sınırlı olarak belirlendiği görülmektedir. Örneklendirmek gerekir ise; Hakimin, tarafların tekrar birlikte yaşamasına karar vermesi yönünde bir yetkisi olmamakla birlikte ayrı yaşama hakkına sahip tarafların gerekçelerine göre, başvuran tarafın diğer eşe para katkısı vermesi, ev eşyalarını ve aile konutunun hangi tarafın kullanacağına karar vermesi, tarafların müşterek mallarının yönetimine ilişkin yetkiyi taraflardan birisine veya üçüncü bir kişiye verme yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. İlk fıkrada sayılan sebeplerin var olmadığına kanaat getiren bir hakim, dilerse herhangi bir önlem almaya gerek duymayacağı gibi diğer eşin istemi üzerine birlikte yaşamaktan kaçınan taraf bakımından veya ortak yaşamı olanaksız kılan herhangi bir sebebin varlığı halinde yine istem üzerine ikinci fıkrada yer alan önlemleri de alabilecektir. Hakimin birinci fıkrada yer alan koşulları yeterli görmemesi ve akabinde herhangi bir önlem kararı almaması halinde birlikte yaşamaktan kaçınan taraf bakımından başvuru halinde 197. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasında yer alan önlemlerin uygulanmasına karar verebileceği gibi birlikte yaşamaktan kaçınan taraf için bu durum bir zorunluluk içermemekte ise de diğer taraf için boşanma sebebi olarak görülebilecektir.

Hükmün dördüncü fıkrasında yer alan husus ise birlikte yaşama ara verilmesi halinde, tarafların ergin olmayan çocukları var ise anne ve baba arasındaki ilişkisini düzenlemeye ilişkin önlemlerden bahsetmektedir. Burada göze çarpan hususlardan birisi diğer fıkralardan ayrı olarak fıkranın sonunda “gereken önlemleri alır.” Bölümüdür. Diğer fıkralardan ayrı olarak bu fıkrada hakime bir takdir yetkisi verilmemiş, aksine emredici bir ifade kullanılmıştır. Birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde evlilik hukuken devam etmekte ise de tarafların müşterek çocukları fiili olarak ayrı yaşayan taraflardan birisinde kalmakta; dolayısı ile diğer ebeveyni ile ilişkisi de kısıtlanmakta ya da sona ermektedir. Bu hususa ilişkin olarak ayrı yaşayan taraflar müşterek çocukları ile alakalı olarak istemde bulunduğunda hakimin müşterek çocuğun diğer taraf ile ilişkilerine dair önlemleri alması gerekmektedir. Örneğin ayrı yaşayan eş yanında müşterek çocukla birlikte ayrı yaşamakta iken diğer eş hakimden müşterek çocuğu ile ilişkilerine dair bir önlem alınmasını istediğinde; hakim, taraflar ve çocuklar arasındaki ilişkiyi belirlemeli ve gerekli önlemleri almalıdır. Uygulamada bu husus daha çok çocuğun belirli gün veya saatlerde ayrı yaşayan eşlerden birisi tarafından teslim alınması, şahsi ilişki kurması ve yine belirlenen saat ve tarihte geri diğer tarafa teslim edilmesi şeklinde gerçekleşmektedir.

1.2-) Birliğin Korunması Bakımından Başvurularda Durumun Değişmesi ve Yetki

Türk Medeni Kanunu’nun 200. Maddesinde: “Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.” Hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre gerek evliliğin genel hükümleri bakımından alınan diğer önlemler gerek ise TMK 197. Madde uyarınca alınan önlemlerin evlilik birliğinin selameti açısından değişiklik gerektirmesi veya önlemlerin artık sona ererek sağlıklı bir şekilde evlilik birliğinin devamı açısından problem teşkil etmemesi halinde bu önlemleri kaldıracağı belirtilmiştir. İlgili hükmün lafzından, burada da hakime bir takdir yetkisi verilmediğini aksine emredici bir ifade bulunduğunu anlamaktayız. Alınan önlemle alakalı olarak koşulların değişmesi durumundan 197. Madde uyarınca anlaşılması gerekenin, yine aynı hükmün ikinci fıkrasında yer alan parasal katkıya, konut ve ev eşyalarından yararlanma hakkına, tarafların ortak mallarının yönetimine ve tarafların ergin olmayan müşterek çocuk ile ilişkilerinde yer alan koşulların değişmesi olarak görmekteyiz. Her halükarda 197. Maddenin birinci fıkrasında yer alan taraflardan birinin kişilik haklarına, ekonomik güvenliğine, aile huzuruna ilişkin tehlikenin ortadan kalkması halinde Türk Medeni Kanunu 200. Maddesi gereğince bu sebeplerle alınan ikinci fıkradaki önlemlerin, başvuru halinde kaldırılması gerekmektedir.

Türk Medeni Kanunu’nun 197. Maddesi uyarınca birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde evlilik birliğinin korunması maksadıyla alınacak olan tedbirlerde, başvuruların hangi mahkemeden talep edilebileceği hususu da önem taşımaktadır. Boşanma davası açılması halinde tarafların birlikte yaşamaya ara verilmesine ilişkin tedbir kararları boşanma davasının açıldığı mahkemece de verilebilirken, (TMK 169. Madde) tarafların şahsen veya karşılıklı olarak boşanma davası ikame etmemesi halinde yine aile mahkemesi bulunan yerlerde aile mahkemesinden, aile mahkemesi bulunmayan yerlerde ise aile mahkemesi sıfatıyla bakmak üzere asliye hukuk mahkemelerindedir. Bu husus 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ile düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu 197. Madde uyarınca talep edilebilecek önlemler için yetkiyi özel olarak 201. Maddesinde düzenlemiştir. Bu hüküm:

Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

 Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir.

Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem kararını veren mahkemedir. Ancak, her iki eşin de yerleşim yeri değişmişse, yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim yeri mahkemesidir.”

Olarak düzenlenmiştir. Kanun koyucu başvuru bakımından tarafların yerleşim yerlerini belirlemiş olmakla birlikte, birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde de tarafların farklı bir yerleşim yeri varsa orada da iş bu hüküm bakımından başvuru yapabileceğini hüküm altına almıştır.  Taraflar birbirlerinden ayrı yerlerde önlem talep etmişlerse, yetkili mahkeme bu hükmün ikinci fıkrasına göre ilk başvuruyu yapan tarafın yerleşim yerindeki mahkeme olarak belirlenmiştir. 

Türk Medeni Kanunu 201. Maddenin üçüncü fıkrasında önlem talep etmenin dışında 197. Madde uyarınca verilen önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusundaki yetkili mahkemenin önlem kararını alan mahkeme olarak belirlemiştir. Lakin önlem kararından sonra taraflar önlem kararı veren mahkemenin bulunduğu yerleşim yerinden ayrı bir yerde yaşıyorlarsa, yaşadıkları yerlerdeki mahkemeler de yetkili sayılmıştır. Örneğin birlikte yaşamaya ara verilmesinin koşulları oluştuktan sonra taraflardan birisinin başvurusu üstüne taraflar İzmir’deki yetkili mahkemeden önlem kararı almışlar ne var ki akabinde taraflardan birisi İstanbul’a birisi de Ankara’ya taşınmış olsun. Bu durumda önlem kararını veren İzmir Mahkemesi yetkili olduğu gibi tarafların yerleşim yeri olan İstanbul ve Ankara mahkemelerinin de yetkili olduğu anlaşılmaktadır.

2-) Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesinin Boşanma Davası Üzerindeki Etkileri ve Farkları

Taraflardan birisinin, Türk Medeni Kanunu 197. Maddesi uyarınca madde hükmünde yer alan koşulların varlığı ile beraber, birlikte yaşamaya ara vermesi üzerine yukarıda da sıkça bahsedildiği üzere; ayrı yaşamaya başlayan taraf uygulamada da sıkça görüldüğü üzere boşanma davası ikame etmekte veya taraflar karşılıklı olarak boşanma davası ikame etmektedir.

Halbuki 197. Madde boşanma hükümlerinden ayrı olarak akabinde bir boşanma davasını gerektiren bir durum teşkil etmemektedir. Aksine evlilik birliğinin korunması amacıyla alınması gereken önlemleri ve evlilik birliği açısından tehlike oluşturan durumların varlığı ile birlikte önleyici kararların alınması ile birlikte birliğin korunması amacını taşımaktadır.  Uygulamada sıkça karşılaşan sorunlardan birisi de ilgili hükmün boşanma davası açılması halinde Türk Medeni Kanunu’nda yer alan 169. Madde Hükmü ile karıştırılmasıdır. Türk Medeni Kanunu 169. Maddesinde Geçici Önlemler Başlığı Altında:

“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.

Hükmünü içermektedir. Uygulamada sıkça karıştırılan ve bu yazının ana düşüncesini oluşturan temel düşünce ise ilgili hükmün 197. Maddede yer alan hükmüne benzer önlemleri içermesidir. Halbuki kanun koyucu açık bir irade göstererek ayrılık ve boşanma davası açılması halinde alınacak önlemleri tamamen ayrı bir şekilde belirtmiş ve bu hususu “Boşanma” bölümü içerisinde düzenlemiştir. Bu tutum; kanun koyucunun, birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde uygulanacak 197. Madde önlemleri ile TMK 169. Madde uyarınca uygulanacak geçici önlemler arasında, özünde benzerlik taşısa da evlilik genel hükümleri başlığında ayrıca düzenlenerek, farklı amaçlara hizmet etmesi amacını taşıdığını ortaya koymaktadır.  Her ne kadar benzer özellikler içerse de 197. Madde ve 169. Madde arasında çeşitli farklılıkların da olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki davanın devamı süresince ibaresidir. Dolayısı ile taraflar birlikte yaşamaya ara verilmesi ve akabinde bir boşanma davası ikame edilmesi halinde 197. Madde hükmünden ziyade 169. Madde uyarınca dava süresince alınacak olan geçici önlemler kapsamında talepte bulunabileceklerdir.  İkinci olarak 197. Maddede yer alan tedbirler birinci fıkrada yer alan şartlar dahilinde tarafların istemi ile alınan önlem kararları iken 169. Maddede tarafların talebinden bağımsız olarak boşanma davası açıldıktan sonraki önlemlerin hakim tarafından resen alınabileceği hüküm altına alınmıştır. Netice itibariyle taraflar birlikte yaşamaya ara verme durumunda akabinde taraflardan birisi veya karşılıklı bir boşanma davası ikame etmesi halinde, tedbirleri; Türk Medeni Kanunu’nun 197. Maddesi ile değil 169. Maddesi kapsamında talep edebileceklerdir. Bu düzenleme şekli ve hükmün amacı birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde ikame edilen boşanma davası ile birlikte tarafların 197. Madde kapsamındaki önlemlerden yararlanamayacağı anlamını göstermektedir.

2.1-) Ayrılık Davası Açılması veya Boşanma Kararı Yerine Ayrılık Kararı Verilmesi Halinde Alınan Tedbirler ve TMK 197. Madde ile Aralarındaki Farklar

Türk Medeni Kanunu’nun 170. Maddesi:

“Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.

Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.

Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.” Hükmünü içermektedir. Bu hususta taraflar boşanma yerine ayrılık davası açabileceği gibi hakim boşanma kararı yerine ayrılık kararı da verebilecektir. Önemle belirtmek gerekir ki ayrılık durumu gerek boşanmadan gerek ise birlikte yaşamaya ara verilmesi durumundan daha farklı bir statüdür. Ayrılık; belli bir süreye bağlı olarak tarafların evliliğinin devam etmesini ancak bu süreçte tarafların birbirlerinden ayrı yaşayarak evlilik birliği durumunun tekrar gözden geçirilmesini amaçlar. Boşanma; ayrılıktan farklı olarak tarafların evlilik birliğini sona erdiren bir durumdur, birlikte yaşamaya ara verilmesi ise tarafların 197. Madde koşulları çerçevesinde koşullara bağlı olarak ortaya çıkan ve hakimin izni veya kararını gerektirmeyen bir durumdur. Buna ilişkin kanunda ayrılık durumu için açıkça 170. Madde düzenlenmiş ve ayrılığın süreci de 171. Maddede belirlenmiştir. Bu maddeye göre;

“Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.”

Hükmü yer almaktadır. Devamı maddesi olan 172. Maddede ise;

“Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.

Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.”

Hükmü yer almaktadır. Bu anlamda ayrılık, hakim kararıyla ortaya çıkan belli bir süreye tabi tamamen ayrı bir bölüm ve durumun konusudur. Birlikte yaşamaya ara verilmesi ise koşulları farklılık gösteren, süreye bağlı olmayan ve hakimin iznini gerektirmeyen fiili bir durumdur. Bununla birlikte Türk Medeni Kanunu 169. Maddesinde boşanma ve ayrılık davası açılması halinde geçici önlemlerin bu madde uyarınca hakim tarafından resen uygulanacağını belirtmekle, ayrılık kararı verildikten sonra ayrılık süresi boyunca alınacak tedbirlere ilişkin husus da iş bu hükümle birlikte hakim tarafından belirlenecektir.

2.2-) Boşanma Davası Açılması Halinde Alınan Tedbirler ve TMK 197. Madde ile Aralarındaki Farklar

Boşanma; Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku İkinci Bölümünde, 161. Maddeden 185. Maddeye kadar düzenlenmiş olan ve mahkemenin kararı doğrultusunda evlilik birliğini sona erdiren bir süreçtir. Boşanma davasının devam ettiği süreçte taraflar, hukuken halen evli statüsündedirler. Bu süreç içinde taraflar fiili olarak birlikte yaşamaya son verip, mahkeme sonucuna göre evlilik birlikleri hakkında karar verilmesini beklemektedirler. Boşanma süreci boyunca fiili birliktelik düzeninin bozulmuş olması nedeniyle tarafların müşterek çocuklarının durumu, ortak konutun ve ortak eşyaların kullanımı, diğer mallarının yönetimi, birinin diğerine veya müşterek çocuklarına yapacağı parasal katkıya ilişkin geçici önlemlerin alınması mecburiyeti doğmaktadır. Bu hususa ilişkin olarak, boşanma davası süresince alınacak tedbirlere ilişkin, yukarıda da belirtildiği üzere 169. Madde hükmü mevcuttur. Bu hükme göre boşanma davası süresi boyunca gerekli önlemlerin hakim tarafından resen alınabileceği hüküm altına alınmıştır.

Genel olarak TMK 197. Maddeye benzer özellikleri olan bu hükme göre boşanma davası süresi boyunca hakim; tarafların müşterek çocuklarının geçici velayetlerinin kimde bulunacağına, dava süresince geçici olmak üzere verilen tedbir nafakasına, ortak konut veya tarafların diğer mallarına ilişkin yararlanma hakkına kadar bir dizi önlemlerin alınmasına karar verebilmektedir. Bu kapsamda uygulanacak olan tedbirler 197. Madde kapsamında alınacak olan önlemlere benzer özellikler taşımaktadır. Farkları bakımından ise yukarıda da bahsedildiği üzere 169. Madde kapsamında alınan tedbirler, dava süresince alınan ve davanın kesinleşmesi ile sona eren tedbirlerden oluşmakta iken 197. Madde kapsamında uygulanan tedbirler bu süreçten bağımsız talep edilebilen, tarafların talebine bağlı olan ve belli bir süreyi kapsamayan tedbirlerdendir. Ayrıca 169. Madde kapsamında alınan tedbirler davanın kesinleşmesi ile birlikte kendiliğinden sona ererken, 197. Madde kapsamına alınan tedbirler madde hükmünün birinci fıkrasında yer alan kişilik haklarının, ekonomik güvenliğin ve aile huzuru üzerindeki tehlikenin sona ermesi ile birlikte tarafların başvurusu üzerine hakim tarafından kaldırılabilen tedbirlerdir.

Taraflar birlikte yaşamaya ara verdikten sonra, 197. Madde kapsamındaki tedbirlere başvurmadan tek taraflı veya karşılıklı bir boşanma davası ikame etmişler ise kanun koyucunun amaç doğrultusundaki düzenlenme şekli karşısında 197. Madde hükümlerinden yararlanamayacağı ve dava süresi boyunca alınacak olan tedbirleri 169. Madde kapsamında talep edebilecekleri veya bunları hakimin resen uygulayabileceği anlamı ortaya çıkmaktadır. Bu netice itibariyle taraflar birlikte yaşamaya ara verdikten sonra 197. Madde hükmünden faydalanmak istediklerinde tarafların tek taraflı veya birlikte karşılıklı boşanma davası açmış olmaması gerektiğini söyleyebilmekteyiz.

Tarafların birlikte yaşamaya ara vermesinden sonra taraflardan birisinin 197. Madde kapsamında başvuruda bulunması ve hakim tarafından buna istinaden önlem kararları almasının akabinde; taraflar tek taraflı veya karşılıklı boşanma davası ikame ederlerse, 197. Madde kapsamında alınan tedbirlerin ne olacağı hususu ise öğretide tartışmalara yol açtığı gibi bu hususa benzer bir olaya ilişkin olan 16.03.2016 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1021 Esas ve 2016/328 Karar sayılı içtihadı da uygulamanın genel düşüncesini ortaya koymaktadır. İlgili Yargıtay Kararında özetle;

“… Buna göre; tedbir nafakası, MK mad.169’da ve mad. 197’de düzenlenmiştir. Bu maddeler, nafaka, boşanma ve ayrılık davası açılmadan önceki dönemde evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin taraflarca yerine getirilmemesi, birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde ve boşanma ve ayrılık davası açılması sırasında, hak sahibinin mali yönden desteklenmesi suretiyle evlilik birliğini kurtarmak amacıyla öngörülmüştür.

Her iki madde arasındaki farka gelince; Türk Medeni Kanun’un 169. maddesi uyarınca takdir edilen tedbir nafakası, açılan boşanma davası kapsamında alınan geçici nitelikteki bir önlem olarak hakim tarafından yargılama sırasında kaldırılmadığı takdirde boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesi ile sona erer. Oysa Türk Medeni Kanunu’nu 197. maddesi uyarınca talep edilen nafaka bağımsız bir talep ve bağımsız bir davanın konusu olarak, eşlerin ayrı yaşama durumunun devamı süresince geçerli olur.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kdz Ereğli 1.İcra Müdürlüğü’nün 2012/3879 sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takibinin iptali davasında, daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, ancak aynı kararın hüküm fıkrasında, boşanma davasından bağımsız olarak açılan nafaka davasının kısmen kabulüne karar verildiği ve dava tarihinden itibaren aylık 100.00 TL nafakanın, karar kesinleşinceye kadar sürdürülmesi ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren aylık 250.00 TL olarak nafakanın devamı şeklinde hüküm kurulduğu, açılan boşanma davasının 20.06.2005 tarihli olduğu, boşanma davasına karşılık olarak açılan nafaka davasının ise dava tarihinin 23.12.2006 tarihli olduğu, bu yönüyle hükmedilen 250.00 TL’lik nafakanın, boşanma davasının devamı sırasında hükmedilen “Geçici Önlemler” başlıklı ve TMK’nın 169. Maddesinde düzenlenen tedbir nafakası niteliğinde olmayıp, “Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi” başlıklı ve TMK’nın 197. maddesinde düzenlenen tedbir nafakası niteliğinde bulunduğu, dolayısıyla bu maddeye göre, hükmedilen nafakanın, ayrı yaşamanın devam ettiği süre zarfında geçerliliğini koruyacağı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca Mahkemece, davanın eşlerin ayrı yaşaması nedeniyle verilen ve TMK’nın 197.maddesinde düzenlenen tedbir nafakası olarak yorumlanması gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir.

Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı onanmalıdır.

İçtihadını vermiştir. Bu içtihada göre YHGK; 197. Madde kapsamındaki talebin boşanma davasında talep edilen önlemlerden ayrı bir talep konusunu oluşturduğunu, açılan boşanma davası ile birlikte değerlendirilemeyeceği görüşünü benimsemiştir.

3-) Sonuç

Netice itibariyle Türk Medeni Kanunu’nun 197. Maddesindeki hükme göre tarafların birlikte yaşamaya ara vermesi neticesinde uygulanacak olan tedbirlerin, her ne kadar boşanma ve ayrılık davasında uygulanan geçici tedbirlerle benzer özellikler gösterse de gerek kanun koyucu tarafından gerek ise uygulamanın kanaatine göre, başkaca bir talep konusu olabileceğini ve bu hükmün amacının, evlilik birliğini korumak maksatlı olarak alınacak tedbirler olduğunu, boşanma ve ayrılık davalarından bağımsız olarak değerlendirildiği sonucunu elde etmekteyiz. Tarafların evlilikten birliğinden doğan yükümlülüğü olarak, birlikte yaşama sorumluluğuna ilişkin yükümlülüklerinin istisnası niteliği taşıyan bu hüküm, uygulamada evlilik birliğine ilişkin ortaya çıkan her tehlikede sonucun ayrılık veya boşanma olmaması gerektiğini, evlilik birliği üstündeki tehlikenin ortadan kalkması ile birlikte tarafların doğrudan boşanma yolu ile evlilik birliklerini sonlandırmasından önce TMK 197. Maddesi kapsamında birliğin korunması amacına hizmet edecek biçimde uygulayıcılar tarafından değerlendirildiğinde, evlilik birliğinin kurtarılması bakımından uygulamaya yardımcı olacak bir durum olarak, faydalı sonuçlar elde edilebilecektir.

Av. Alper ÇAĞLAR