Hukuk fakültesinde ve hukuk kitaplarında anlatılan ideal hukuk düzeni ve bu düzenin etrafında saygı duruşuna geçtiği varsayılan gerçeklerin hiç de anlatıldığı gibi olmadığı, meslek hayatına atılan ilk adımda anlaşılmaktadır. Öğrenim hayatındaki hukuki inançların sarsılmaması için karşılaşılan pürüzler “o kadar da değildir” denilerek geçiştirmeye çalışılır. Ancak bir noktada, aslında tam da o kadar olduğu anlaşılır.
Gerek avukat olarak gerekse yargı mensupları olarak karşılaşılan nice gerçekler vardır ki hukuk o gerçeklik karşısında çaresiz kalmaktadır. Bu satırların okuyucuları, birazdan anlatacağım konudan çok daha fazlasına ve daha giriftine şahit olmuş ya da benzerlerini duymuştur. Buradaki amacımız önemli gördüğümüz ancak çözümsüz addedilen bir konuda, farklı ve cesur bakış açıları için farkındalık oluşturmaktır.
Bir trafik kazası yaşandıktan kısa süre sonra, trafik kazası mağdurları hasar danışmanlık şirketlerince telefonla aranır, gerekirse yüz yüze görüşme ayarlanır ve vekâlet alma süreci başlatılır. Bu durum kısaca “hasar danışmanlık şirketleri” sorunu olarak bilinir.
Trafik kazası tazminat alacağı davaları, genellikle hasar danışmanlık şirketleriyle çalışan hukuk bürolarına yönlendirilir. Böyle bir şirketle bağlantılı olmayan herhangi bir avukatın bu alanda varlık göstermesi oldukça zordur. Bağımsız bir avukatın, hasar danışmanlık şirketlerinin ulaşamadığı nadir vakaların kendi önüne gelmesini beklemekten başka çaresi yoktur.
Barolar, TBB, Adalet Bakanlığı bu konuda zaman zaman açıklamalar yapmakta, KVKK’ya vurgu yapmaktadır. Fakat bu çabaların sonuç almaya yaklaştığına dair hiçbir emare yoktur.
Sorunun kaynağı, her yerde büyük harflerle yazdığımız KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) meselesidir. Yaralanmalı trafik kazasında yaralılara ait, maddi hasarlı trafik kazasında ruhsat sahibine ait kişisel verilerin hasar danışmanlık şirketlerince bir şekilde ele geçirilmesi sorunun temelini oluşturmaktadır.
Baroların, Türkiye Barolar Birliği’nin[1], Adalet Bakanlığı’nın bu konuya el atıp hasar danışmanlık şirketlerinin bu faaliyetlerini bir an önce durdurması gerektiği şeklinde klişe çözüm önerileri sunmak bu yazının amacı değildir. Sorunun ilk olarak avukatlar ve barolar tarafından gerçekçi bir şekilde anlaşılması gerekir.
Avukatlık mesleğinin bir itibarı olduğunu, herkesin reklam yasağına ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uymak zorunda olduğunu biliyoruz. Ancak bunların genellikle sözde ve kağıt üzerinde kaldığını da hepimiz biliyoruz. Uymayanların onurlu ve saygın bir şekilde mesleklerini icra ettiğini, iyi paralar kazandığı da sır değildir.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Hasar danışmanlık şirketlerinin doldurduğu alanı, mesleki etikle ve hukuka uygun biçimde avukatlar üstlenmeden bu yapısal sorun ortadan kaldırılabilir mi?
Trafik kazası mağdurlarının çok büyük bir kısmı tazminat alacağına ilişkin bir hakkı olduğunu bilmiyor. Tacize varan telefon aramalarıyla böyle bir hakkı olduğunu öğreniyor. Kişisel veriler ihlal edilmekle birlikte bu yöntem mağdurun lehine olabilmektedir. Dolayısıyla hasar danışmanlık şirketleri, toplumdaki bu karşılığı sayesinde önemli bir meşruiyet alanına kavuşmaktadır. Bu gerçek görmezden gelinerek sorunun çözümü mümkün değildir.
Devletin bu sorunu çözmesi teknik olarak mümkündür. Kişisel verilerin nereden ve ne şekilde ele geçirilebildiği belli olduğundan bunun takibiyle faillere ulaşılabilir ve olayın tekrarı engellenebilir. Devletin çok kısa sürede ve etkili şekilde bu sorunu çözebileceği açıkken sorunu çözmüyorsa burada iki ihtimal akla gelebilir: Birincisi bu düzenin hukuken sorunlu olsa da sonuçta vatandaşın menfaatine olduğu düşünülüyordur. İkincisi sistemin bazı çıkar gruplarına fayda sağlıyor olmasıdır. İki ihtimalde de sorunun çözümü adına gösterilen çabaların göstermelik ve çok yetersiz olacağı açıktır.
Hasar danışmanlık şirketleri sorununun çözümünde odaklanmamız gereken husus, sisteme erişimdeki adaletsizliğin giderilmesidir. Yani trafik kazası tazminat davalarına herhangi bir şirketle bağlantısı olmayan avukatların da erişimi sağlanmalıdır.
Mevcut şartlarda, trafik kazası tazminat davalarına bakmak isteyen bir avukat, müvekkilin kendisine gelmesini beklemeden müvekkile ulaşmak zorundadır. Bu durumda trafik kazası tazminat davaları ile sınırlı olarak avukatın müvekkile ulaşmasına imkân tanıyan düzenlemeler yapılmalıdır. Bu alanda avukatların şirketleşmesine olanak tanınabilir, hastaneler ve sigorta acenteleri ile irtibat kurarak KVKK ihlali yapmadan mağdurlara ulaşmanın yolu açılabilir.
Türkiye Barolar Birliği, Sağlık Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle merkezi sistem kurulabilir. Mağdurlara, hasar danışmanlık şirketleri yerine TBB ya da Adalet Bakanlığı ulaşabilir. Kendi avukatı olmayan ve avukat talep eden mağdurlara bu sistem sayesinde yardım edilebilir. OCAS (Otomatik CMK Atama Sistemi) benzeri bir sistem ile avukat talep eden mağdurların, trafik kazası tazminat davalarına bakmak isteyen avukatlara yönlendirilmesi sağlanabilir.
Bu ve benzeri karmaşık sorunların çözümü için klasik yöntemlerde ısrar edilmesi beyhudedir. Nitekim karşımızda hukuku arkadan dolanan, gerektiğinde kuralları ihlal eden, toplumsal gerçeklikten elde ettiği güçle kanunları boşa düşüren kronikleşmiş bir sorun bulunmaktadır. Bu sorunla ancak cesur fikirlerle ve gerçekleri dikkate alan düzenlemelerle mücadele etmek mümkündür.
Av. Vahdeddin VARLI
-----------
[1] https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/hukuka-aykiri-faaliyetlerde-bulunan-hasar-danismanlik-sirketleri-ile-mucadelemiz-devam-ediyor-85483





