GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU-MALPRAKTİS-TIP CEZA HUKUKU

Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (TCK 257).

1.  GENEL OLARAK

Kamu göreviyle görevlendirilen kişi, bu kamu fa­aliyetinin yürütülmesi sırasında, görevinin gerekli kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadırlar. Öyle ki; kamu faaliyetlerinin gerek eşit­lik gerek liyakat açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü husu­sunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir.  Bu yükümlülükle bağdaşmayan davranışlar, belli koşullar altında suç olarak tanımlanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu, bu bakımdan genel, tali ve tamamlayıcı bir suç olarak tanımlanmıştır.  Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen fiilin, kamu görevlisinin görevi alanına giren bir hususla ilgili olması gere­kir.

Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunun oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetini sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden ol­ması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.  Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başa­rısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sa­hibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yarar­lanması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşulla­rını taşıdığı hâlde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir.

Haklı olan işin görülmesinden sonra kişilerden yarar sağlanması da, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Çünkü bu yarar, kamu görevlisi sıfatını taşıması ve işi görmüş olması dolayısıyla kişiye sağlanmaktadır. Bu gibi durumlarda, kişiler hakkının teslim edilmesi konusunda en azından bir kaygıyla hareket etmektedirler. Kamu görevlisine yarar sağlanması görü­nüşte rızaya dayalı olsa bile; kamusal görevlerin eşitlik ve liyakat esasına göre yürütüldüğü hususunda taşınan kaygı dolayısıyla, burada da bir mağdu­riyetin varlığını kabul etmek gerekir.  Görevin gereklerine aykırı davranış dolayısıyla, kamu açısından bir zarar meydana gelmiş olabilir. Örneğin orman alanında veya kamu arazisi­nin işgaliyle yapılan işyeri veya konutlara elektrik, su, gaz, telefon ve yol gibi alt yapı hizmetleri götürülmekle, görevin gereklerine aykırı davranılmış olabilir.  Görevin gereklerine aykırı davranmak suretiyle kişilere haksız bir ka­zanç sağlanmış olabilir. Örneğin kişi, kamusal bir finans kaynağından ya­rarlanması için gerekli şartları taşımadığı hâlde, yararlandırılmış olabilir. Kişiye, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşulla­rını taşımadığı hâlde, bu faaliyetin icrasına yönelik olarak izin verilmiş ola­bilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel üzerinde, plan tekniğine veya imar planına aykırı olarak yapılaşmaya imkân sağlanmış olabilir.  Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, görevin gerekle­rine aykırı davranışın mutlaka icrai davranış olması gerekmemektedir. Gö­revin gereklerine aykırı davranışın, ihmali bir hareket olması hâlinde de, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir. Görevi kötüye kullanma suçu­nun icrai veya ihmali davranışla işlenmesinin sadece ceza miktarı üzerinde bir etkisi olabilecektir[1].

Suçtan bir ceza sorumluluğunun doğabilmesi için kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareketinin başka bir suça vücut vermemiş olması gerekmektedir[2]. Aksi takdirde failin diğer suçlardan sorumluluğuna gidilecek, TCK’nın 257. maddesi uygulama alanı bulmayacaktır[3]. Örneğin irtikâp suçu da görevi kötüye kullanmadır. Ayrıca özel olarak düzenlendiği için “torba hüküm” olan görevi kötüye kullanma suçu oluşamayacaktır. Diğer bir ifadeyle, kanundaki açık bir suç tipini ihlal etmeyen, ancak görevin gereklerine aykırılık taşıyan eylemler görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır[4].

2. SORUŞTURMAYA İLİŞKİN KORUMA TEDBİRLERİ

Soruşturma aşamasındaki ifade sırasında şüphelinin müdafisi yoksa CMK'nın 151/3. maddesi gereğince alt sınır 5 yılı geçmediğinden müdafi görevlendirilme zorunluluğu bulunmamaktadır. 

3. EYLEM

Suçun işlenebilmesi için failin görevin gereklerine aykırı hareketinin kendi görev alanına giren bir işleme ilişkin olması gereklidir[5].  Aksi takdirde, failin hareketi diğer unsurların da varlığı koşuluyla TCK’da düzenlenmiş bir başka suç olan “nüfuz ticareti”  (TCK m. 255) veya “kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi” (TCK m. 262) suçlarına vücut verecektir[6]. Görevin gereklerine aykırı hareketin ayrıca kişinin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlaması gerekir[7].

Görevin mutlaka bir kanunla veya yazılı hukuk kurallarıyla kamu görevlisine verilmiş olması şart değildir. Üstlenilen görevle ilgili olmak kaydıyla amirin emrine aykırı davranılması halinde, diğer koşulların da gerçekleşmesi durumunda görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır[8]. Kamu görevlisi olan doktorun özel muayenehanede veya özel bir hastanede çalışması görevi kötüye kullanma suçunun oluşturmayıp disiplin cezasını gerektiren bir eylemdir.

Hangi davranışın görevi kötüye kullanma suçunun icrai veya ihmali davranışını oluşturması yasa, yönetmelik ve genelgeler ışığında belirlenir. Görevde yetkinin keyfi kullanılması, takdir de ölçüsüzlük, görevin gereklerine açıkça aykırı olarak mahkeme kararını yerine getirmemek, görevin gerektirdiği hukuki ve etik kurallara uymamak, görevde yetkiyi kendisi veya başkası lehine kötüye kullanmak ve görev gereği kendisine teslim edilmiş her türlü araç gereç ve temsil ödeneğini görev sınırlarının dışında tasarruf etmek eylemleri görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacaktır.

Suçun TCK’nın 257/2. maddesinde düzenlenmiş olan şekli seçimlik hareketli olup görevin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermesiyle doktorun davranışı bu suçu oluşturacaktır. İhmal hiç yapmamak anlamına gelirken; geç yapmak ise yapılması gereken zaman geçtikten sonra yapılması şeklinde anlaşılmalıdır[9]. Kamu görevlisi olan doktorun aydınlatma görevini yapmaması ve/veya tedavi ya da müdahaleye ilişkin rıza içeren onam almaması görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.

4. MANEVİ UNSUR

Suç doğrudan kast ile işlenebilir. Taksirle işlenemez. Kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı davranışının kişilerin mağduriyetine, kamunun zararına neden olması veya kişilere haksız menfaat sağlaması failin özel kastını ifade etmemektedir[10]

5. İŞTİRAK

Özgü suç olup failin kamu görevlisi olması şattır. Kamu görevlisi olmayanlar azmettiren veya yardım eden sıfatıyla suça iştirak edebilirler.

6. TEŞEBBÜS

Bu suça teşebbüs mümkündür.  Kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunmamış ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanmamış ise eylem teşebbüs aşamasında kalmıştır[11].

7. İÇTİMA

Özel nitelik taşıyan icrai suretle görevi kötüye kullanma suçlarına örnek olarak zimmet(TCK m.247), rüşvet(TCK m.252) ve irtikâp(TCK m.250) gösterilebilir. İhmali suretle görevi kötüye kullanma suçlarından özel nitelik taşıyanlara ise kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK m.279) ve denetim görevinin ihmali (TCK m.251) örnek olarak verilebilir.[12] Failin fiilinin bu özel nitelik taşıyan suçların hiçbirinin kapsamına girmediği veya şartlarını oluşturmadığı takdirde TCK’nın 257. maddesinde belirtilen şartların oluşması koşuluyla görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır[13]. Görevi kötüye kullanmaya ilişkin tek fiil ile birden fazla kişinin mağduriyetine neden olunması halinde TCK’nın 43/2. maddesi gereğince zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır[14]. Resmi belgede sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçlarının işlediği hallerde  görevi kötüye kullanma suçunu belirtilen suçların içinde eriyecektir.

Taksirle yaralama suçunun unsurlarının oluşmaması halinde eğer fail kamu görevlisi olan bir doktor ise eylem görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabilecektir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir: “Sanığın tıp kurallarına uygun olmadığı tespit edilen davranışı ile meydana gelen yaralanma arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı net olarak tespit edilememiş ise de, katılana ait ilk müracaatı ile ilgili şikayet, muayene kaydına ilişkin veri olmadığı ancak hastaya yapılan idrar tahlili sonucuna göre konulan idrar yolu enfeksiyonu tanısı ve yaptırılan Dicloron adlı iğne uygulanmasının klasik bilgilere göre tıbben uyumlu olmadığı, hastanın fizik muayenesinin yapılıp yapılmadığının da tıbbi belgelerden anlaşılamadığı, bu nedenlerden dolayı sanık tarafından konulan idrar yolu infeksiyon tanısı sonrası tıbbi uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığı anlaşıldığından; sanığın tıp kurallarına uygun olmayan eyleminin TCK'nın 257/2. maddesindeki ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilerek, atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden,  suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde sanığın taksirle yaralama suçundan beraatına karar verilmesi ile yetinilmesi, kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak bozulmasına;  03/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”[15].

Vakıf hastanelerinde çalışan doktor kamu görevlisi olmayıp görevi ihmal suçundan cezalandırılamazlar. Ancak koşullarının oluşması halinde eylemleri taksirle yaralama suçunu oluşturacaktır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir: “Vakıf …..Hastanesinde doktor olarak görev yapan sanığın 18.03.2008 tarihinde katılanın bir şikayeti ile ilgili ameliyatını yaptığı sırada katılanın batında cerrahi mala unutulması ve daha sonra katılanın şikayetleri üzerine yeniden ameliyat olmasına sebebiyet vermesi şeklindeki eyleminin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek  görevi kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması, kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına , 17/03/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi”.        

Öte yandan kamu görevlisi olan doktorlar açısından eylemin taksirle ölüme neden olma suçunu oluşturmaması durumu şartları oluştuğunda görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir: .… Devlet Hastanesinde pratisyen hekimlik yapmakta olan sanığa, 20 günlük bebek hastanın ağladığı, huzursuzluğunun olduğu ve anneyi emmede problemi olması sebebiyle katılanlar tarafından başvurulduğu, bebeğin yapılan muayenesinde kabızlık teşhisi ile gaz giderici ilaç yazılarak taburcu edildiği, reçete edilen ilaç kullanılmışsa da şikayetlerin arttığı, solunumun azaldığı gerekçesiyle yeniden aynı hastaneye başvurulduğu, bu kez Acil Polikliniğinde nöbetçi doktor E…'ın hastayı muayenesinde hastanın solunumun olmaması sebebiyle entübe edilmesi ve resusitasyon yapılmasına karşın hastanın ölmesiyle sonuçlanan olayda; Trabzon Adli Tıp Kurumunun 19/06/2013 tarihli otopsi raporunda bebeğin ölümünün kendisinde mevcut akciğer enfeksiyonu taze lobüler pnömoniden kaynaklandığını bildirildiği, İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi 29/01/2014 tarihli raporunda "çocuğun ölümünün zehirlenme ya da yaralanma ve travmaya bağlı olmadığı, ölümünün akciğer enfeksiyonu taze lobüler pnömoni sonucu meydana gelmiş olduğu, otopside akciğer enfeksiyonu tespit edildiği dikkate alındığında sanığın, çocuk hastalıkları uzmanı konsultasyonu istememesi ve hastayı yatırarak tedaviyi yaptırmaması nedeniyle kusurlu olduğu, ancak bebeğin yaşı ve klinik durumu itibariyle zamanında tanı konularak uygun tedavi başlanılmış olması durumunda da kurtulmasının kesin olmadığı" belirtildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; Sanığın davranışları ile meydana gelen ölüm neticesi arasında nedensellik bağının kesin olarak belirlenemediği, bu nedenle sanığın meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulamayacağı, bununla birlikte sanığın, solunum yetmezliği ve kabızlık etkisine maruz kalmış öleni stabilizasyonu sağlanıncaya kadar çocuk hastalıkları uzmanı konsultasyonu istemesi ve hastayı yatırarak tedavi yaptırması gerekirken, taburcu ederek evine göndermesi suretiyle görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmal gösterdiği, bu haliyle eyleminin TCK'nın 257/2. maddesinde düzenlenen ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin nazara alınması; kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince  isteme uygun olarak bozulmasına;.. 25/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[16].

Görevi kötüye kullanma iddialarının failin kamu görevi olup olmaması açısından farklılık arz ettiği açıktır. Doktor eğer özel bir hastanede çalışıyorsa görevi kötüye kullanma suçu oluşmaz. Taksirle yaralama suçunun oluşması için bir zararın meydana gelmesi şarttır[17]

TCK'nın 257/2. maddesinde "ihmali davranışla görevi kötüye kullanma" suçu düzenlenmiş olup görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan kamu görevlisi olan doktor hakkında görevi ihmal suçundan soruşturma yapılabilir. Doktorun, özel bir hastanede görev yapması nedeniyle kamu görevlisi olmadığı ve özel bir kanun ile de kamu görevlisi olarak sayılmadığı hallerde şüpheli ceza hukuku açısından TCK’nın 257/2. maddesinde hükmolunan görevi kötüye kullanma suçunun da faili olamayacağından özel hastanede çalışan doktor hakkında görevi kötüye kullanma suçundan dolayı kamu davası açılamaz, açılmış ise beraatına karar verilmesi gerekir.

Doktor kamu görevlisiyle eylemi tıp biliminin standartlarına aykırılık oluşturuyorsa görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır.  Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir:  Suç tarihinde B… Devlet Hastanesi acil servisinde görevli doktor olan sanığın, karın ağrısı, mide bulantısı ve nefes darlığı şikayeti ile acil servise gelen müteveffayı gerekli tetkik ve tedaviyi yapmadan serum verip  muayenesinden sonra aynı gün taburcu ettiği, şahsın bir sonraki gün saat 10.00 sıralarında evinde vefat ettiği somut olayda; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun 25/06/2014 tarihli ve 2862 Karar sayılı raporu ile Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kurulunun 14/08/2014 tarihli ve 1556 Karar sayılı raporunda "kişiye hemogram, biyokimya, EKG tetkiklerinin yapılmaması ve dahiliye konsültasyonu istenmemesi nedeniyle Dr…..'in kusurlu olduğu"nun belirtilmesi karşısında, görevinin gereklerini tam olarak yerine getirmeyerek kişilerin mağduriyetine neden olduğu ve bu suretle ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği anlaşılan sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, kanuna aykırılık oluşturmaktadır”[18].

8. GÖREVLİ MAHKEME

Bu suç bakımından görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK) madde 12 fıkra 1’e göre, davaya bakma yetkisi, kural olarak suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.

9. ZAMANAŞIMI

Sekiz yıldır. Zamanaşımını kesen veya durduran sebeplerin olması halinde zamanaşımı yarı oranında artar[19].

10. SORUŞTURMA

Suç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen soruşturulur. Takibi şikâyete bağlı değildir.  Ancak fail kamu görevlisi olduğundan 4483 sayılı yasa gereğince soruşturma izni verilmesi gerekir. Uzlaştırma, ön ödeme  veya seri muhakeme usulü uygulanamaz.

DOÇ. DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

GENÇLİK CEZA PLATFORMU

UZLAŞTIRMADA FARKINDALIK PLATFORMU

cezahukukubilinci.org

----------------

[1] TCK’nın 257. maddesi’nin gerekçesi.

[2] Zafer, Hamide, “Görevi Kötüye Kullanma Suçu (TCK m. 257)”,Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi • Cilt 25, Sayı 2, Prof. Dr. Ferit Hakan Baykal Armağanı, Aralık 2019, 1558.

[3]Koca/ Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Ankara: Adalet Yayınevi, 2015, 905.

[4] Hakeri,  Tıp Ceza Hukuku, 318.

[5]Bu suçun oluşması için gerekli olan ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına karşın o işle ilgili görevi ve yetkisi yok ise, başka bir suçu oluşturmayan hukuka aykırı davranışı disiplin cezasını gerektirebilirse de, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü hukuken sahip olunmayan bir yetkinin kötüye kullanılmasından da söz edilemez. Diğer taraftan suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir.. YCGK, 26.02.2013 tarihli, 2012/4-425 esas ve  2013/67 sayılı kararı(özel arşiv).

[6]Özbek ve diğerleri, 1054 ve devamı.

[7] Özbek ve diğerleri, 1055.

[8] Koca/Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Baskı, 930.

[9] Özbek ve diğerleri, 1059.

[10] Kartal, Pınar Memiş, “Görevi Kötüye Kullanma Suçu”, Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan, 1389.

[11] Özbek ve diğerleri, 1061.

[12] Zafer, 1583.

[13] Sevük, Handan, “Görevi Kötüye Kullanma Suçu (TCK m. 257)”,DÜHFD, C: 23, S: 39, 2018, 301.

[14] Özbek ve diğerleri, 1063.

[15] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin, 3. 06. 2020 tarihli, 2019/8075 esas ve 2020/2909 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[16] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin, 25. 12. 2020 tarihli, 2019/5235 esas ve 2020/1973  sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[17] Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir: “Dosya kapsamına göre, 13.12.2014 tarihinde 2.5 yaşındaki katılanın ailesi tarafından burnuna pil kaçması nedeniyle götürüldüğü Özel ….Hastanesinde görevli sanık KBB uzamanı Dr. Y… tarafından fiziki muayenesinin yapıldığı, muayene sonucu sanığın pili görmemesi nedeniyle katılanın ailesini akıntı olursa tekrar gelmelerini söyleyerek gönderdiği, iki gün sonra katılanın burnunda akıntı olması nedeniyle 15.12.2014 tarihinde götürüldüğü bir başka hastanede KBB uzmanı tarafından direkt grafi çektirilerek burunda yabancı cisim saptandığı ve genel anestezi altında yabancı cisim çıkarılması operasyonu  uygulandığı olayda, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 30.12.2015 tarihli raporunda katılanın yaşı, ailenin yabancı cisim anamnezi vermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın yabancı cisim olup olmadığının saptanması amacıyla grafi çektirmemiş olmasının eksiklik olarak değerlendirildiği ancak cismin başka doktor tarafından çıkarılması nedeniyle katılanda herhangi bir komplikasyon gelişmediğinin belirtildiği, bu nedenle sanığa yüklenen taksirle yaralama suçu açısından kusurunun bulunmadığı, sanığın kamu görevlisi olmaması nedeniyle de eyleminin TCK'nın 257/2. maddesindeki ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla, sanığın beraatına ilişkin yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılama sonunda, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçesi gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin kusura, eksik incelemeye ve sair nedenlere ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak onanmasına, 11/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin, 11. 02. 2020 tarihli, 2018/7837  esas ve 2020/1366  sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[18] Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin, 19. 11. 2019 tarihli, 2017/5919 esas ve 2019/10875  sayılı kararı (UYAP isimli Hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[19] “Sanıklara  isnat olunan, 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinde düzenlenen “resmi  belgede sahtecilik” suçunun ve sanık M.. isnat olunan TCK’nın 257. maddesinde düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçunun yasada öngörülen cezasının miktarı ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, aynı Kanunun 66/1-e, 67/2-a ve 67/3 maddeleri uyarınca, hesaplanan 12 yıllık dava zamanaşımının suç tarihi olan 2006 yılından inceleme tarihine kadar  gerçekleştiği anlaşıldığından  5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca hükümlerin bozulmasına , ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Kanun'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davalarının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca  düşmesine, 11/02/2020  tarihinde oybirliğiyle karar verildi”. Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin, 11.02. 2020 tarihli, 2018/5198  esas ve 2020/1855  sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).