Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Sanığa verilecek güvence belgesi” başlıklı 246. maddesinde düzenlenen ve CMK m.248/7 atfıyla şüpheli hakkında da uygulanabilen güvence belgesinin, yalnızca verildiği dosya bakımından mı, yoksa şüpheli veya sanığın soruşturulduğu veya yargılandığı tüm dosyalar bakımından mı tutuklanmayacağı konusunda güvence sağladığı sorusuna cevap aranacaktır.

CMK m.246/1’e göre; “(1) Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.

(2) Sanık, hapis cezası ile mahkum olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz”.

Görüleceği üzere; kanun koyucu CMK m.246/1’de bulunamayan, esasen kaçak olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi kaydıyla, duruşmaya gelmesine dair güvence belgesi verilebileceğini belirtirken, aynı maddenin ikinci fıkrasında sanığın hapis cezasıyla mahkum olması veya kaçma hazırlığında bulunması veya güvence belgesinin bağlı olduğu şartlara uymadığının tespiti halinde belgenin hükmünü kaybedeceği söylenmiştir. Güvence belgesini hükümsüz kılan mahkumiyet kararının kesinleşmesine ihtiyaç bulunmamaktadır, yani mahkumiyet kararının verilmesi ile birlikte güvence belgesi kendiliğinden hükümsüz hale gelir.

“Zorlama amaçlı elkoyma ve teminat belgesi” başlıklı CMK m.248/7’ye göre; “246. madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanır”. CMK m.248/7’de; şüphelinin de soruşturma aşamasında güvence belgesinden faydalanabileceği, soruşturma aşamasında hakim kararı gereken hallerde yetkili mercii olan sulh ceza hakiminin bu kararı vereceği ifade edilmelidir.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun “Maznuna verilecek teminat varakası” başlıklı 288. maddesine göre; “Teminat varakası hangi suç için verilmiş ise maznunu yalnız ondan dolayı tevkiften masun bulundurur”.

Doktrinde, mahkemenin verdiği güvencenin sadece kendi yargılamasına münhasır olduğu görüşü ileri sürülmektedir[1]. Bu görüşe göre; sanık hakkında başka devam eden kovuşturma kapsamında verilmiş gıyabi tutuklama kararı veya yakalama kararı varsa, güvence belgesinin bunları kapsamayacağı, çünkü güvence belgesinin tüm yargılamaları kapsayacağı düşüncesinin, mahkemelerin birbirlerinin yargı yetkisine müdahale anlamına geleceği, dolayısıyla güvence belgesinin sanığa verilmesinin, yalnızca yargılandığı mahkeme bakımından geçerli olduğu belirtilmektedir.

CMK m.246’nın gerekçesine göre; “Güvence belgesinin iki türü vardır. Bunlardan biri sanığa, diğeri de suça verilen güvence belgesidir. Sanığa verilen güvence belgesi, sanığı, işlediği iddia edilen bütün suçlardan tutuklanmaktan kurtarırken; suça verilen güvence belgesi, hangi suç için verilmişse o suç bakımından geçerli olacaktır. Böylece sanık, örneğin başka bir suç oluşturan ruhsatsız silah taşımak suçundan tutuklanabilecektir. Tasarı, suça güvence belgesi sistemini kabul etmiştir. Bu güvence belgesi, örneğin mağdurun zararını giderme gibi koşullara bağlanabilecektir”. Dolayısıyla madde gerekçesine göre, hakkında güvence belgesi verilen şüpheli veya sanık hakkında güvence belgesi verilen suç dışında başka bir suçtan tutuklanabilecektir.

Karşı görüş olarak; kaçak veya gaip sanık hakkında birden fazla mahkemede yargılama varsa, bu mahkemelerde devam eden yargılama bakımından tutuklamanın şartları oluşmuşsa, mahkemelerden birisinin verdiği güvence belgesinin, diğer mahkemelerdeki yargılamayı da etkileyeceği, bu kapsamda diğer davalarda sanık hakkında gıyabi tutuklama kararı verilemeyeceği, aksi takdirde güvence belgesinin “sanığı ortaya çıkarma” amacını karşılamayacağı, güvence belgesini tümü ile işlevsiz hale getireceği ileri sürülmektedir[2].

Doktrinde üçüncü bir görüş olarak[3];  kanun koyucunun yeni düzenlemede de “suça yönelik güvence belgesi” sistemini benimsediğini kabul etmek yargısal yorumun sınırlarını aşar. Elbette bu konuda, suça yönelik güvence belgesi verilmesi, güvence belgesinin uygulanabilirliğini artıracak, fakat sanık bakımından işlevselliğini azaltacaktır. Çünkü bir mahkeme tarafından verilen güvence belgesi, tüm mahkemelerdeki yargılamaları kapsar biçimde yorumlanabileceğinden, mahkemeler birbirlerini etkilememek gerekçesiyle güvence belgesi vermekten kaçınabilecektir. Bu nedenle; mahkemelerin güvence belgesi verme yoluna giderken, sanığın başkaca suçlardan yargılanıp yargılanmadığının araştırılması ve yargılama varsa ilgili mahkemelerden güvence belgesi verilmesinde sakınca bulunup bulunamadığını sormasında fayda bulunmaktadır.

Uygulamada; “bu dosya ile sınırlı olmak üzere” denilerek, güvence belgesinin kapsamının açık bir şekilde belirlendiği görülmektedir. CMK m.246’da, 1412 sayılı CMUK m.288’den farklı olarak; güvence belgesinin yalnızca “suça” yönelik verilebileceği öngörülmemiş olup, her ne kadar madde gerekçesinde aksi belirtilse de, madde metninden “sanığa” yönelik güvence belgesinin de mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

Belirtmeliyiz ki, şüpheliye soruşturma aşamasında verilecek güvence belgesi hakkında da yukarıda yer alan açıklamalar geçerlidir.

Netice itibariyle; sanığın duruşmada bulunması bir hak olmakla birlikte, aynı zamanda bir yükümlülüktür. Sanığın sorgusu yapılmadan, hakkında mahkumiyet hükmü verilemez. Yargılamanın bir an evvel bitirilmesi, “adil/dürüst yargılanma hakkı” kapsamında “makul sürede yargılanma” hakkı ile “hukuk devleti” ilkesinin bir gereğidir. Bu kapsamda; kaçak kişiye güvence belgesi verilerek, yargılamanın uzamadan bitirilmesinin hedeflendiği düşünülebilir. Bu belge kişiye tutuklanmama vaadini içermektedir. Kurumun amacı; kişiyi mahkeme önüne çıkarmak ise, mevcut düzenlemede güvence belgesinin “sanığa” yönelik olduğunu kabul etmek gerekir ve bu yöntem soruşturma aşamasında şüpheli için de uygulanabilir. Amacın yargılamanın geciktirilmemesi, maddi hakikate ve adalete ulaşılması olduğu bir durumda, güvence belgesini, yani tutuklamama vaadini yalnızca kovuşturma aşaması ile sınırlamak doğru da değildir. Bu nedenle, şüpheli veya sanık hakkında yapılan bütün yargılamalar için tutuklamama vaadi geçerli olacaktır.

Güvence belgesinin şüpheli veya sanığın soruşturulduğu veya yargılandığı tüm suçlamalar için geçerli olacağı, yani “şüpheli/sanığa” güvence belgesi verilebileceği kabulü, mahkemelerin bağımsızlığını zedeleyebileceği düşünülebilirse de, günümüzde teknolojik imkanlar gözetildiğinde, bu sorunun aşılabileceği, şüpheli/sanık hakkında yargılama yapan tüm mahkemelerin ve kişi hakkında soruşturma yürüten başsavcılıkların koordine şekilde hareket ederek, güvence belgesi verilip verilmeyeceği hususunda anlaşabileceği, bilgi alışverişinde bulunabileceği belirtilmelidir. Bu yaklaşımın, diğer mahkemelerin yargı yetkisine bir müdahale oluşacağı görüşüne de iştirak edilemez. Çünkü tutuklama bir koruma tedbiri olup, kişinin ceza sorumluluğu hakkında nihai kanaat belirtmemektedir. Uygulamasının az olduğu görülen bu kurumun amacı ve ruhuna göre hareket edilmesi ve işlevliğinin sağlanması açısından, “şüpheli/sanığa yönelik güvence belgesi” sisteminin kabulü yerinde olacaktır ki, mevcut yasal düzenleme bu uygulamaya izin vermektedir.

Aynı şekilde; soruşturma aşamasında “şüpheliye yönelik verilecek güvence belgesi”, soruşturma işlemlerinin makul sürede tamamlanabilmesi, böylece İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.13’de düzenlenen etkili soruşturma hakkının bu yönüne riayet edilmesi, ayrıca bireylerin “lekelenmeme” hakkının korunması bakımından yerinde olacaktır ki, “Zorlama amaçlı elkoyma ve teminat belgesi” başlıklı CMK m.248 ve bu maddede yer alan 7. fıkra atfı, “Sanığa verilecek güvence belgesi” başlıklı CMK m.246’nın, hakkında soruşturma yürütülen ve kaçak olan şüpheliye tatbikini mümkün kılmaktadır.

Sanık için mahkemece güvence belgesi verildiğinde, bir başka soruşturmada sulh ceza hakimliğinin veya kovuşturma aşamasında bir başka dosyadan aynı veya bir başka mahkemenin vereceği mahkumiyet kararı bu güvenceyi ortadan kaldırır mı, kaldırırsa sanığın duruşmaya gelme konusunda tereddüt yaşamasına neden olup, güvence belgesiyle ulaşılmak istenen gayeyi etkilemez mi? Etkiler, ama bu konuda yapacak bir şey yok, hatta savcılık bir başka suçtan soruşturma açıp, aynı sanığın “şüpheli” sıfatıyla tutuklanmasını sağlayabilir. Güvence belgesi şüpheliye veya sanığa genel maksatlı olarak verilemez, yani hangi suçtan ve dosyadan verilmişse onunla sınırlı tutuklama tedbirinin tatbikini engeller, ancak adli kontrol tedbirinin uygulanmasını engellemez. Güvence belgesinin, verildiği suç ve dosya dışında tutuklamaya engellemeye yönelik koruyuculuğu olmaz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Buğra Şahin

Av. Alperen Gözükan

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

--------------

[1] Murat Balcı, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Gaip veya Kaçak Sanığa Güvence Belgesi Verilmesi (CMK m. 246, m. 248/7)”, TBB Dergisi 92(2011), s.107.

[2] Av. Nur Nihal Tavlan, Gaip veya Kaçak Sanığa Güvence Belgesi Verilmesi, https://www.hukukihaber.net/gaip-veya-kacak-saniga-guvence-belgesi-verilmesi

[3] Ömer Ömeroğlu, “Ceza Muhakemesinde Gaip ve Kaçak Sanığa Güvence Belgesi Verilmesi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 17/3 (2019), s.219.