Ceza muhakemesinin temel amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Yargıtay’ın muhtelif kararlarında da, ceza muhakemesinin amacı; “her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir.” şeklinde ifade edilmiştir.[1] Yargılama ve cezalandırma yetkisi, tekel olarak devlete ait olduğundan maddi gerçeğe ulaşma amacı da ancak Devlet tarafından yerine getirilebilecektir. Bu noktada maddi gerçekliğin insanlık onuruna uygun ve bir hukuksal çerçeve içerisinde aranacağını da belirtmek gerekir.[2] Ceza muhakemesinde, maddi gerçeğe ulaşılmaya çalışılırken iddia, savunma ve yargılama makamları arasında kolektif bir faaliyet yürütülür. Dolayısıyla maddi gerçeğe tez ve antitez çatışmasının sağlanmasıyla ulaşılmasının mümkün olacağını belirtmek gerekir.[3] Bu noktada iddia tezi, savunma ise antitezi oluşturacaktır. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 193. Maddesinin ilk fıkrası gereği, kural olarak, ceza muhakemesinin kovuşturma aşamasında, hüküm vermek için sanığın duruşmada hazır bulunması ve savunmaya aktif bir şekilde katılması gerekmektedir.[4] Ancak bazı durumlarda sanığın kaçaklık veya gaiplik gibi hallerinde duruşmaya gelmemesi ya da gelememesi söz konusu olduğunda antitez olan savunma tam anlamı ile ortaya konulamayacak ve bu çerçevede de sanığın kendini ifade etmesi ve aleyhine sürülen iddiaları çürütebilmesi imkânı tanınamayacağından ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşılamayacaktır. Bu durumlarda ceza yargılamasında kaçak veya gaip sanığın tutuklanma korkusu duymaksızın savunma yapabilmesi ve yargılamaya katılabilmesi adına bir “güvence belgesi” verilebilir. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 246. maddesinde düzenlenen güvence belgesinin, sanığın temel haklarından olan savunma hakkı bağlamında önemli bir yere sahip olduğunu ve bu kapsamda hangi koşullarda uygulanabileceğinin irdelenmesi gerektiği görüşündeyiz.

1. GÜVENCE BELGESİNİN NİTELİĞİ, KAPSAMI VE AMACI

Doktrinde güvence belgesi, kaçak veya gaip sanığın ortaya çıkmasını ve kovuşturmaya katılmasını sağlamak amacıyla verilen ve sanığın yargılandığı suçlar bakımından tutuklanmasını önleyen, gerekli görüldüğünde şarta bağlanabilen belge olarak tanımlanmaktadır.[5] Tanımda yer alan “sanığın yargılandığı suçlar bakımından tutuklanmasını önleyen” ifadesi tartışmalı olup, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 246. maddesinde sanığın, yalnızca yargılaması kapsamında yer alan suçlar bakımından mı tutuklanamayacağı belirtilmediğinden güvence belgesinin kapsadığı suçların kısıtlanmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Başka bir ifade ile kaçak veya gaip sanık hakkında birden fazla mahkemede yargılama var ise ve bu mahkemelerdeki yargılama bakımından tutuklamanın şartları oluşmuş ise, mahkemelerden birinin vermiş olduğu güvence belgesinin diğer mahkemelerdeki yargılamayı da etkileyeceği, aksi takdirde güvence belgesinin “sanığı ortaya çıkarma” amacını karşılamayacağı kanaatindeyiz.

Güvence belgesinin kapsamı bakımından 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda getirilmiş bir sınırlama bulunmadığından tüm suçlar hakkında güvence belgesinin verilmesi mümkündür.

GÜVENCE BELGESİ ADLİ KONTROL TEDBİRİ MİDİR?

Güvence belgesinin niteliği tartışmalı olmakla beraber, her ne kadar benzerlikler arz etse de bir adli kontrol tedbiri olmadığı hususunda öğretide görüş birliği bulunmaktadır. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlenen adli kontrol, tutuklama tedbirine alternatif olan bir koruma tedbiridir.[6] Güvence belgesi ile adli kontrol tedbirlerinin arasındaki en önemli fark; uygulanacağı kişiler bakımındandır. Adli kontrol tedbiri tüm şüpheli ve sanıklara uygulanabilirken, güvence belgesi kurumu yalnızca kaçak veya gaip olan sanıklar için uygulama alanı bulmaktadır. Dolayısıyla bu noktada adli kontrol kararı soruşturma ve kovuşturma safhalarında tüm şüpheli ve sanıklar hakkında verilebilirken, güvence belgesinin kaçak ve gaipler hakkında ve yalnızca kovuşturma aşamasında uygulanabileceğine değinmek gerekir. Öte yandan tutuklama tedbirine nazaran özgürlüğü sınırlayıcı niteliği daha az olmakla birlikte, adli kontrol tedbirlerinde şüpheli/sanıkların özgürlüklerinin sınırlanması söz konusu iken, güvence belgesi kurumunda kaçak veya gaip sanıklar açısından özgürlük genişletici bir boyut bulunmaktadır.[7] Dolayısıyla bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde her ne kadar benzer yönleri bulunsa da güvence belgesi kurumunun bir adli kontrol türü olması mümkün değildir.

Gaip ve kaçak sanığın, ortaya çıkarak yargılamaya katılmasını ve bu suretle de maddi gerçeğe ulaşma amacını gerçekleştirebilmek için, tutuklanmayacağı konusunda verilen güvence belgesinin hukuksal niteliğinin ne olduğu konusu tartışmalıdır. Güvence belgesinin bir koruma tedbiri olduğunu savunan görüşe göre; güvence belgesi sanığa hukuki kolaylık sağlayarak iyilik etmek amacıyla değil, toplumu korumak için ihdas edilmiş bir araç olup her ne kadar koruma tedbirlerinin aksine özgürlüğü sınırlandırma özelliği olmasa da güvencenin şarta bağlanması halinde özgürlüğü kısıtlayıcı özelliğe sahip olacaktır.[8] Bizce güvence belgesi kaçak veya gaip olan sanığın hak ve özgürlüklerini sınırlamanın aksine, tutuklanmama güvencesi ile genişletmektedir. Güvence belgesinin şarta bağlanması halinde de sanığın özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliğinden bahsedilemeyeceği düşüncesindeyiz. Nitekim güvence belgesi kapsamında öngörülen şarta uyan sanık açısından tutuklanmama teminatı söz konusu olacak ve yine özgürlüğü sınırlandırıcı değil, genişletici özelliğe sahip olacaktır. Dolayısıyla şarta bağlanması halinde dahi, güvence belgesinin bir koruma tedbiri olarak değerlendirilmesinin söz konusu olamayacağı görüşündeyiz. Güvence belgesinin, yargı yetkisini millet ve toplum adına kullanan mahkemelerin yasadan kaynaklanan bir söz vermesinden ibaret olduğu söylenebilir.[9]

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 246. maddesinde her ne kadar güvence belgesinin yalnızca tutuklama tedbirine ilişkin güvence teşkil ettiği belirtilmişse de, güvence belgesi verilen sanığın duruşmaya katıldığı sırada yakalanamayacağı, gözaltına alınamayacağı veya adli kontrol tedbiri altına alınamayacağı görüşündeyiz. Bu noktada güvence belgesinin amacının, sanığa savunma hakkı tanımak, yargılamaya katılmasını sağlamak olduğu, dolayısıyla güvence belgesinin yalnızca tutuklama tedbirine ilişkin güvenceyi kapsadığı düşünülür ise, bu düşüncenin maddenin amacına ters düşeceğini belirtmek gerekmektedir.[10]

2. GÜVENCE BELGESİ KURUMUNUN KOŞULLARI

Güvence belgesi kovuşturma makamı olan ve yargı yetkisini millet ve toplum adına kullanan mahkemeler tarafından verilebilir. Bu bölümde güvence belgesi verilmesine ilişkin koşullar değerlendirilecektir.

A. Sanığın Gaip veya Kaçak Olması

Daha önce de belirttiğimiz üzere güvence belgesi mahkeme tarafından ancak kovuşturma aşamasında verilebilir. Dolayısıyla güvence belgesi verilebilmesi için öncelikle kişinin “sanık” sıfatının bulunması gerekmektedir. Bir kişinin “sanık” sıfatına sahip olabilmesi için aleyhine bir ceza davasının açılmış olması veya hakkında suç yükleyen bir hukuki işlemin yapılmış olması gerekmektedir.[11] Dolayısıyla bir kişinin “sanık” sıfatı aleyhine düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile başlayacaktır.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 246. maddesi “Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.” şeklinde olup güvence belgesinin gaip olan sanık hakkında verilebileceği düzenlenmiştir. Kanunun 248. maddesinin 7. Fıkrasında da, güvence belgesini düzenleyen 246. madde hükmünün kaçaklar hakkında uygulanabileceğini belirtilmiştir. Dolayısıyla Kanunun 246. ve 248. maddeleri birlikte irdelendiğinde güvence belgesi ancak kaçak veya gaip olan sanıklara verilebilecektir.[12] Bu noktada “kaçak sanık” ve “gaip sanık” tanımlarına değinmek gerektiği düşüncesindeyiz.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 244. Maddesinde gaip sanık; “Bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla ceza muhakemesi açısından sanığın gaipliği, kimliğinin bilinmesi ancak kendisine ulaşılamaması anlamını taşımaktadır. Sanığın gaip olup olmadığına karar verme yetkisi yargılamayı yapan mahkemeye aittir. Ancak sanığın gaip olduğuna karar verilmiş ise, maddenin ikinci fıkrası gereği duruşma açılmayacaktır.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 247. maddesinde kaçak sanık; Hakkındaki soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.” şeklinde tanımlanmıştır. Gaip sanık ile kaçak sanık arasındaki farkı kısaca açıklamak gerekirse; kaçak sanığın hakkında devam eden bir kovuşturma olduğunu bilmesi ve kendi iradesi ile muhakemeye katılmaması söz konusu iken gaip sanık ise kendisine ulaşılamadığı için muhakemeye katılamamaktadır.

Kanundaki tanımlar nazara alındığında, mahkemece re’sen verilmesi veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talep edilmesi gibi istisnai haller dışında kendisi hakkında yargılama olduğunu bilmemesi/ öğrenememesi nedeniyle muhakemeye katılamayan gaip sanığın güvence belgesi talep etmesi de mümkün olmayacaktır. Nitekim bu istisnai hallerde de kendisine ulaşılamayan kişilere güvence belgesi verilmesinin bir anlamı olmayacağının kabulü gerektiği düşüncesindeyiz.

B. Sanık Hakkında Tutuklama Koşullarının Mevcut Olması

Güvence belgesi madde metnine göre gaip veya kaçak sanığın tutuklanmayacağı sözünü de içereceğinden devam eden kovuşturma açısından güvence belgesi verilebilmesi için tutuklama koşullarının bulunması gerekmektedir. Tutuklamanın şartlarının gerçekleşmiş olmasının yanı sıra, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 248. maddesinin 5. fıkrasına göre kaçak sanık hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmiş ise de güvence belgesi düzenlenebilecektir.[13] Son olarak bu noktada belirtmek gerekir ki; güvence belgesi, gaip veya kaçak sanığa tutuklanmama sözü içerdiğinden tutuklama yasağının bulunması halinde de güvence belgesinin verilmesi herhangi bir anlam taşımayacaktır.

C. Kovuşturma Yapan Mahkemece Verilmesi

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 246. maddesinin ilk fıkrasında güvence belgesinin mahkemece verilebileceği açıkça düzenlenmiştir. Daha önce de bahsettiğimiz üzere güvence belgesi ancak kovuşturma aşamasında söz konusu olabileceğinden, kovuşturma aşaması da iddianamenin kabulü ile başlayacağından güvence belgesini düzenlemeye tek yetkili mercii kovuşturmayı yürüten mahkemedir.

3. GÜVENCE BELGESİNİN ŞARTA BAĞLANMASI

Mahkeme tarafından herhangi bir şart konmaksızın güvence belgesi verilebileceği gibi takdiren güvence belgesinde bazı şartlar da öngörülebilir. Nitekim 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 246. maddesinin ilk fıkrasında da gaip veya kaçak sanığa tutuklanmayacağı hususunda verilecek güvencenin şartlara bağlanabileceği ifade edilmiştir. Güvence belgesinin şarta bağlanması, belgenin verilmesi aşamasında söz konusu olabilir. Dolayısıyla güvence belgesi verildikten sonra şarta bağlanamayacaktır.

Mahkemenin güvence belgesini şarta bağlarken şartları belirlemede serbestisi bulunmaktadır. Ancak bu noktada, güvence belgesinin şarta bağlanırken, madde metninin getiriliş amacı nazara alınarak, gaip veya kaçak sanığı duruşmaya gelmekten vazgeçirecek türde bir koşul içermemesi gerektiğini belirtmek gerekir. Ayrıca güvence belgesinin bağlanacağı şartların tutuklamada olduğu gibi sanığın şahsi hürriyetini sınırlandırıcı nitelikte olmaması gerektiğini belirtmeliyiz.[14] Örneğin güvence belgesinde sanığın belirli bir süre gözaltında kalması gibi bir şart öngörülemeyeceği, öngörülmesi halinde tutuklama tedbirinin önlenmesi özelliğinin ihlal edilmiş olacağı kanaatindeyiz.[15] Kanunun gerekçesinde açık bir şekilde “...Bu güvence belgesi, örneğin mağdurun zararını giderme gibi koşullara bağlanabilecektir…” ifadesi yer aldığından, güvence belgesi verilmesi mağdurun zararının giderilmesi koşuluna da bağlanabilir.

4. GÜVENCE BELGESİNİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 246. Maddesinin 2. fıkrasında sanığın hapis cezası ile mahkûm olması veya kaçma hazırlığında bulunması veya güvence belgesi koşula bağlanmış ise sanığın mahkemece belirlenen koşullara uymaması halinde güvence belgesinin hükümsüz kalacağı düzenlenmiştir.[16] Güvence belgesinin hükümsüz kalacağı haller sınırlı sayıda sayıldığından madde metninde yer alan üç hal dışında güvence belgesinin hükümsüz kalması söz konusu olamayacaktır.

Madde metninde “sanığın hapis cezası ile mahkûm olması” ile güvence belgesinin hükmü kalmayacağı düzenlenmiş olup dolayısıyla sanık hakkında verilen kararın kesinleşmesi beklenmeden, mahkûmiyet kararı ile birlikte güvence belgesinin hükmünün kalmayacağını belirtmek gerekir. Güvence belgesinin hükümsüzlüğü; mahkûmiyet kararı verilmesi ve mahkemece belirlenen koşula uyulmaması halinde re’sen-karar olmaksızın ortaya çıkar. Ancak güvence belgesinin sanığın kaçma hazırlığında bulunması nedeniyle hükümsüz kalıp kalmadığının mahkeme kararıyla belirlenmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Nitekim mahkemece yapılacak bir tali bir muhakeme ile sanığın kaçma hazırlığında bulunup bulunmadığı tespiti ve kaçma hazırlığında bulunma koşulunun oluşabilmesi için somut bulgu ve olguların varlığının tespiti gerektiğinden, bu tespitlerin sonucuna göre belgenin hükümsüz kalıp kalmadığını mahkeme karar ile belirlemelidir.[17]

Ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşabilmesi için iddia ve savunmanın tam anlamıyla icra edilebilmesi gerekmektedir. Bu noktada kaçak ve gaip sanıklara savunma hakkının tam anlamıyla tanınabilmesi adına güvence belgesi kurumunun 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunumuzda düzenlenmesi yerinde olmuştur. Ancak ülkemiz uygulamasında gaip veya kaçak sanığa güvence belgesi verilmesi kurumu sanığın mahkeme ile pazarlığı şeklinde algılandığından çok fazla uygulanmamaktadır. Ülkemizde gaip ve kaçak sanıkların sayısının fazla olduğu herkesçe bilinmektedir. Ülkemizde yapılan kovuşturmalarda kaçak ve gaip sanık açısından güvence belgesi kurumunun daha sık uygulanması ve bu suretle de savunma hakkının tam anlamı ile sağlanması gerektiği düşüncesindeyiz.

----------------

[1] Yarg. CGK., T. 26.03.2019, E. 2017/19-1165, K. 2019/263.

[2] Yarg. CGK., T. 19.04.1993, 6/79-108.

[3] Kunter, Nurullah/ Yenisey, Feridun/ Nuhoğlu, Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku-1, (2006) s.39.

[4] 5271 Sayılı CMK Madde 193/1: “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir.” şeklindedir.

[5] Centel, Nur/Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 2005, Beta Yayınevi, s.673.

[6] Hacıoğlu, B. Caner, “5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Tutuklama Koruma Tedbirine Seçenek Olarak Düzenlenen Adli Kontrol Koruma Tedbir Üzerine Bir İnceleme”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, C.IX, Sa.1-2, s.172.

[7] Yılmaz, Zekeriya, “Adli Kontrol”, Ankara Barosu Dergisi, Y:2006, Sa.1, s.40.

[8] Öztürk, Bahri, Suç Muhakemesi Hukukunda Gaiplik ve Gaiplerin Muhakemesi, İstanbul, s. 138.

[9] Ömeroğlu, Ömer, “Ceza Muhakemesinde Gaip ve Kaçak Sanığa Güvence Belgesi Verilmesi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y. 2013, Sa. 3, s.203.

[10] Şen, Ersan, Gaip ve Kaçak. https://www.hukukihaber.net/gaip-ve-kacak-makale,3811.html (Son Erişim Tarihi: 01.07.2021)

[11] Demirbaş, Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2002, s.405.

[12] 5271 Sayılı CMK Madde 248/7: “246 ncı madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanır.” şeklindedir.

[13] 5271 Sayılı CMK Madde 248/5: “Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.” şeklindedir.

[14] Ünver,Yener / Hakeri, Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. Baskı, Ankara, s.698.

[15] Balcı, Murat, “Ceza muhakemesi hukukunda gaip veya kaçak sanığa güvence belgesi verilmesi (CMK m.246, m.248/7)”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2011, (92), s.112.

[16] 5271 Sayılı CMK Madde 246/2: “Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz.” şeklindedir.

[17] Ömeroğlu, s. 217.