Ülkemizde maalesef güçlü olanların; yurttaşlarımızın bilgisizliğinden yararlanmak suretiyle ya da onları korkutmak suretiyle ve maalesef buna hukuku da alet ederek “hukuk tanımama modası”na devam ettiğini hayretle görmekteyiz. Bu bağlamda olmak üzere son zamanlarda oldukça popüler bir konu olan özellikle Gsm şirketleri ve Bankaların yapmakta olduğu icra takiplerine değinmek istiyorum.

Bilindiği gibi bizim “adi takip” dediğimiz takip türü olan takipler İcra İflas Kanununda düzenlenmiştir. Bu takip türünde herhangi bir senet, belge, ilam vesaireye dayanma gereksinimi yoktur. Örneğin bir kişi elinde hiçbir belge olmadan arkadaşına vermiş olduğu 500 lira için bile bu takip yoluna başvurabilir. Karşı taraf süresi içinde itiraz etmezse takip kesinleşir ve cebri icra yollarına başvurulur. Ancak karşı taraf (borçlu) suresi içinde itiraz ederse takip durur. Bu durumda alacaklı taraf bir yıllık süre içinde itirazın iptali yoluna başvurmalı ve borcun dayanağını ispatlamalıdır. ( İspat yükü alacaklıya aittir.)

Adi takip yolunun icra iflas kanunumuzda olması bir hukuki yol tanımaktan ibarettir. Kanaatimce böyle bir takip yolunun olması doğrudur. Zira ülkemiz gerçeklerini; ticaret hayatının nasıl işlediğini düşünürsek insanların elinde her zaman bir belge bulunmayabilir ve itiraz halinde bunu mahkemede ispatlama şansına kavuşturulması normal olarak düşünülebilir.

Ancak maalesef ülkemizde hukuki yolların adeta sömürülmesiyle defaaten karşılaştığımız gibi adi takip müessesin de maalesef devasa şirketler tarafından sömürüldüğü görülmektedir.

İNSANIMIZIN TAHLİLİ
Yaşadığımız toplumda her ne kadar her türlü hukuki açığı bir hukukçudan daha iyi bilen kötü niyetli kişiler olsa da; toplumumuzun insanları genel olarak mahkeme, icra gibi lafları duyduğunda korkmaktadır. Bununla birlikte çoğu kişi kendine yollanan bir ödeme emrini “Böyle bir borcum yok ki?” diye düşünerek yasal sorumlulukları bilmeden bir kenara atıvermektedir.

Haliyle bir kişiye bir ödeme emri gönderdiğinizde ya korkup hemen ödemekte ya da farketmeden borçlandırılarak borcu ödemek zorunda bırakılmaktadır.

Buna bir misali geçen aylarda duyduğumuz dolandırıcılık tekniği olarak adi takip yollama haberlerinden hatırlayabiliriz. Bir şebeke; bilgilerini edindiği kişilere sürekli küçük meblağlı adi takipler yolluyor; itiraz etmeyenleri borçlu kılıyor ve onlardan borcun tahsilini istiyordu. Bu şekilde oldukça yüksek meblağlarda haksız kazanç elde ettikleri görülmüştü. Çünkü belirttiğimiz gibi çoğu insanımız bilgisizlikten ya da umursamazlıktan borçlu hale geliyor ve aslında olmayan bir borç kendilerine ödetiliyordu.

BÜYÜK ŞİRKETLER KARŞISINDA TÜKETİCİNİN DURUMU ve ADİ TAKİP
Bu kısa tahlilden sonra Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna değinmek isterim.

Yeni TKHK bilindiği üzere 1 Mayıs 2014’de yürürlüğe girdi. Her kanun gibi ilk kısımlarında tanımlara yer veren kanunumuzun 3. maddesine göre Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade etmektedir. Bu tanımdan yola çıkarsak; bir şirket, bir adi şirket ya da serbest meslek erbabının mesleki ve ticari faaliyetleri dışında bir amaçla hareket etmesi durumunda tüketici olacaktır. Örneğin ticari bir kredi çeken, şirketine bir telefon hattı döşeten, ya da şirketinin çalışanlarının haberleşmesi için GSM hatları edinen bir kişi tüketici sayılmazken; bunun haricinde olmak üzere mesleki ve ticari bir amacı olmadan hareket eden gerçek ve tüzel kişiler tüketicidirler.

Aynı madde gene tüketici işlemi tanımlamış; buna göre; tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerle tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder demiştir.

Görüleceği üzere kanun açık bir şekilde tüketiciyi ve nelerin tüketici işlemi olacağını belirtmiştir. Bu bağlamda olmak üzere eğer bir tüccar değilseniz; eğer amacınız mesleki faaliyetiniz değilse; bankalarla, şirketlerle, yaptığınız işlemlerde; aldığınız mallarda; aldığınız hizmetlerde tüketici sıfatı taşıdığınız açıktır.

TÜKETİCİ HAKEM HEYETİNE BAŞVURMA ZORUNLULUĞU
Kanun 1995 yılında ilk çıktığında varolmayan bir düzenlemeyi sonradan eklemiş ve bunu yeni kanunda da korumaya devam etmiştir; o da belli meblağlar için tüketici hakem heyetlerine başvurma zorunluluğudur.

Kanun 68. Maddesiyle –parasal değeri her sene değişmekle birlikte- “Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur.” demiş ancak bu başvuruyu “sadece tüketiciler” yapar dememiştir.Haliyle tüketici sıfatına sahip bir kişiye karşı bir hizmet sağlayıcı, bir üretici ya da satıcı da ilk önce başvurusunu tüketici hakem heyetlerine yapmak zorundadır.

Yargıtay da bunu kararlarında defaaten belirtmektedir. Örneğin bir kararında “6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 70/2 nci maddesinde, il ve ilçe tüketici hakem heyetlerinin verdiği kararların tarafları bağlayacağı ve İcra ve İflas Kanunu'nun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlere göre yerine getirileceği  HÜKME BAĞLANMIŞTIR. Buna göre, verdiği karar ilamlı icra yoluyla takibi mümkün olan Tüketici Hakem Heyetine müracaat etmeden ilamsız icra takibi yapmakta tüketicinin hukuki YARARI YOKTUR. Bu durumda tüketici hakem heyetine müracaat edilip uyuşmazlıkla ilgili olarak bir karar almadan icra takibi yapılamayacağı gibi, tüketici mahkemesinde de dava  açılamaz.” ( Yargıtay 13. Daire, 2015/10571 E. 2015/8738 K. )

TÜKETİCİYE ÖDETİLEN EKSTRA ÜCRETLER
Yukarıda izahına çalıştığımız hukuki durumlar açık olmakla beraber nedense büyük şirketler bu hukuki sömüreye devam etmektedir. Sömürü dememin sebebi şudur : 500 TL’lik borç icra takibine konulduğunda buna başvurucu harcı, peşin harç, suret harcı, vekalet ücreti gibi ücretler eklenmektedir. Haliyle 500 TL’lik bir takibe tüketici yaklaşık 800 TL civarı bir ücret ödemektedir.

Bununla birlikte icraya konulan şeyde henüz uyuşmazlık söz konusudur. Evvela tüketici hakem heyetine başvurulmalı; oradan karar alınmalı ve o karar icraya konulmalıdır. Eğer hakem heyetinde alınan karar icraya konulursa buna kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur. Ancak henüz uyuşmazlık çözülmemişken; halkın bilgisizlik ya da umursamazlığından yararlanmak suretiyle ona bu ek külfetleri yüklemek hukuka olan inancı sömürmek; hukuku takmama modasına eşlik etmek; ve hukuku hukuk yoluyla adeta boğmak demektir.

Bu yola başvuranlarında hukukçu olduğunu düşündüğümüzde işin vehameti daha da artmaktadır. Açıkca söylemek gerekir ki; hukukun üstünlüğü vekalet ücretine tercih edilemez.

DEĞERLENDİRME
Tüm bu durumlar birlikte değerlendirildiğinde tüketicilere tavsiyemiz; kendilerinin tüketici oldukları ve il ya da ilçe tüketici hakem heyetlerinin görev sınırına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak kendilerine bir adi takip yapıldığında süresi içinde ilgili icra dairelerine başvurarak borca itiraz etmeleri; bu suretle takip kesinleşmeden takibi durdurmalarıdır.

Bırakalım tüketiciler nasıl ki dosya masrafı, ekspertiz ücreti, kredi kartı aidatı için tüketici hakem heyetlerine başvuruyorsa; güçlü durumda bulunan bankalar, gsm şirketleri vs. de tüketici hakem heyetlerine başvursunlar.

Belki o zaman güçlü olanın zayıfı ezmesinden ve bunu yaparken de hukuku kendine kamuflaj yapmasından; herkesin “hukuku tanımama moda”sı gibi garip bir modanın peşinden gitmelerinden vazgeçmeleri yolunda bir nebze olsun gelişme sağlanabilir.


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Faruk ENES tarafından 
www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)