I. SORUMLULUK KAVRAMI

“Sorumluluk”; cezai sorumluluk, siyasi sorumluluk ve hukuki sorumluluk gibi farklı alanları kapsayan, özel hukuk ilkelerinden doğmuş ve idare hukukunun özel hukuk hükümlerinden faydalanarak edindiği bir kavramdır.[1] Sorumluluk kavramı hakkında çeşitli tanımlamalar mevcuttur. Kısa bir şekilde tanımlamak gerekirse sorumluluk, kişinin gerçekleştirmiş olduğu bir fiilin, işlemin ya da bizzat gerçekleştirmemiş olmasına rağmen vuku bulmuş bir olayın neticelerine katlanma yükümlülüğüdür.[2]

Özel hukukta, borç doğuran ilişkiler neticesinde ortaya çıkan sorumluluk, kusura bağlı sorumluluk ya da kusursuz sorumluluk olmak üzere iki şekilde tezahür eder. Bu sorumluluk çeşitleri arasında, kusur sorumluluğu ile daha sık karşılaşıldığını ve bu sorumluluk türünün sorumluluk hukukunun temelini oluşturduğunu ifade etmek mümkündür.[3] İdare hukuku bakımından ise, özel hukukun kusur sorumluluğu hakkındaki algısıyla farklı ve benzer birtakım özellikler söz konusudur.[4] Bu sorumluluğun kaynağı hususunda öğretide görüş birliği bulunmamasına karşın özel hukukun kusur kavramı hakkındaki bakışından farklı olduğu ve nev’i şahsına münhasır nitelikler iktisap ettiği kabul edilmektedir.[5] Bu farklılığa sebep olan en önemli hususlardan biri idare hukukunun sorumluluk kavramına bakışının dayanağı olan temel ve gelişimindeki farklılıktır.[6]

İdare hukukunda, idarenin içtimai ve iktisadi hayata müdahalesinin azalış eğilimi göstermesi, liberal düşüncenin tesir kabiliyetinin artması gibi birtakım sebeplerle kamu hukuku ile özel hukuk arasında değişiklik gösteren sorumluluk kavramı hem fertlerin zararının tazmin edilmesi hem de sorumlu kamu görevlisine rücu edilmesi hususlarında etkili olmuştur.[7]

Hukukumuzda, idarenin sorumluluğu konusunda yaşanan gelişim ve değişimlerde Fransız idare hukukunun tesiri büyüktür. Bunun dışında, genel olarak değerlendirildiğinde hukukumuzdaki gelişim süreci ile Avrupa’daki sürecinin birbiriyle yakın olduğu söylenebilir.[8]

II. İDARENİN SORUMLULUĞUNUN ESASLARI

İdarenin sorumluluk esaslarından biri, “kusura dayalı sorumluluk” ismiyle anılır. Bu sorumluluk, özel hukukun tesiri altında oluşan idarenin sorumluluğu zihniyetinin tezahürüdür. Bu sorumluluk türünde aranan birinci şart, idarenin davranışında kusurlu olmasıdır.

İdarenin sorumluluk esaslarından bir diğeri de “kusursuz sorumluluk” ismiyle anılır. Bu sorumluluk türünde idarenin kusuru bulunmasa dahi sorumlu olduğu sonucuna varılır.

A. Kusura Dayalı Sorumluluk

1. Kusur Kavramı

İdarenin sorumluluğu kapsamı içerisinde “kusur” kavramı ile “hukuka aykırılık” kavramları arasında dikkate değer bir ilişki mevcuttur. Sorumluluğa sebep olma açısından hukuka aykırılık teşkil etmeyen idari eylemlerle hukuka aykırı idari eylemler aynıdır. Hukuka uygun bir idari eylem de pekâlâ idareyi kusurlu hâle getirebilir ve diğer koşulların mevcudiyetiyle birlikte sorumluluk doğurabilir.[9] Hukuka aykırılık teşkil eden idari eylemler ise kural olarak kusurlu kabul edilir. İdarenin hukuka uygun işlem ve eylemleri sebebiyle, kusursuz sorumluluk esaslarına göre idarenin sorumluluğunun söz konusu olması mümkündür.[10]

2. Hizmet Kusuru

Hizmet kusuru kavramı, idare hukuku alanı kapsamındaki kusur sorumluluğu esasının temelini oluşturur. Buna karşın hizmet kusurunun, doktrinde ve yargı içtihatlarında hiç geliştirilmemiş ve idare hukuku kapsamında yer almamış olsaydı dahi, “hukuk devleti ilkesi” gereğince idarenin kusurlu şekilde sorumlu olduğu sonucuna varılması gerektiği düşüncesine dayalı olarak kabul edilecek ve bağlayıcılık kazanacak bir sorumluluk türü olduğunu ifade etmek gerekir.[11] Hizmet kusuru, öğretide, bir hizmet kapsamında örgütlenme, işleyiş ve düzene dair aksaklık ve kusurlar olarak tanımlanmaktadır.[12]

Hizmet kusuru kavramı, sadece meydana gelen zararın tazmin edilmesi maksadıyla başvurulan bir sorumluluk çeşididir. Hizmet kusuru, öğretide de ağırlıklı olarak kabul gördüğü üzere tamamıyla anonim ve nesnel bir sorumluluğu ifade etmektedir.[13] Hizmet kusuru teorisinde, tazmin sorumluluğu açısından sorumluluğa sebep olan kişinin tespit edilmesine, başka bir ifadeyle kusurun kişiselleştirilmesine lüzum olmadığına vurgu yapılmaktadır.[14] Bu hâl, hizmet kusuru kavramının objektif nitelikte oluşu ile alakalıdır.

Bazı yargı kararlarında, zararı meydana getiren kusurun belli bir ağırlığı haiz olması koşulu aranmaktadır. Bu noktada, “ağır hizmet kusuru” kavramının doğduğu söylenmelidir. Ancak, her ne kadar bazı yargı kararlarında kusurun belli bir ağırlığa sahip olması gerektiği kanaati getirilmişse de kusursuz sorumluluk ilkesini benimsemiş olan idare hukuku uygulamasının hizmet kusurunda “belli bir ağırlığa sahip olma” şartına bağlanmasının hukuka aykırı olduğu görüşü kabul edilmektedir.[15]

Hizmet kusuru, kamu hizmetinin kurulması ve işleyişi aşamalarında doğan, belirli bir yahut birden fazla kamu görevlisinin yükümlülüğüne bırakılamayan ve böylece nesnel ve anonim bir nitelik iktisap eden kusur hâlidir.[16]

Genel anlamda benimsendiği üzere hizmet kusuru olarak sayılan hâller “hizmetin hiç işlememesi”, “hizmetin geç işlemesi” ve “hizmetin kötü işlemesi” olarak sıralanmaktadır.

Hizmetin kötü işlemesi, hizmet kusuru hâlleri arasında en sık karşılaşılan durum olup hizmetin olması icap özen, dikkat ve nitelikte gerçekleştirilmemesini ifade eder. Hizmetin kötü işlemesi, idari eylem veya idari işlem ile ortaya çıkabilir. Hizmetin ilgili hukuki düzenlemelere aykırı şekilde yürütülmesi, yetersizliği veya hukuki yönden ortaya çıkan hatalı tahliller sonucunda ilgili kaidenin doğru uygulanmaması, hizmetin kötü işlemesi hâlinin tezahür biçimleri arasında sayılabilir.[17]

Hizmetin geç işlemesi; hizmetin, idarenin genel kabul görmüş ya da genel kabul görmesi beklenen ve idarenin hizmeti yürütmek için muhtaç olduğu olağan süre içerisinde gerçekleştirilememesi durumunda ortaya çıkar.

Hizmetin hiç işlememesi, diğer hizmet kusuru hâllerine kıyasla daha açık bir şekilde tespit edilebilen ve genellikle trafik veya imar faaliyetlerinde yahut kolluğun faaliyetlerini gerçekleştirmemesinde ortaya çıkar.[18] Bu hizmet kusuru hâlinde idare, kamu hizmetinin yürütülmesinde ya tamamen hareketsiz kalır ve hiçbir eylemde bulunmaz ya da gerçekleştirdiği faaliyet hizmetin yürütülmesi için gereken çabaya nazaran oldukça zayıftır.

3. Görev Kusuru

Görev kusuru hâlinin mevcudiyetinden bahsedebilmek için kamu görevlisinin, kamu görevini ifa ederken ve görevin gereği olarak gerçekleştirdiği eylem ve işlemlerin sebep olduğu bir zararın varlığı gerekir[19]. Görev ile zarar arasında böylesi bir illiyet bağının bulunmaması hâlinde, görev kusurundan değil kişisel kusur kavramından bahsedilir.[20] Görev kusuru hâlinde sorumluluk davası sadece idareye karşı açılabilir.

Görev kusuru kavramı, önemini gittikçe yitirmektedir ve kusur sorumluluğu konusundaki üçlü ayrım yerine hizmet kusuru-kişisel kusur ayrımı öne çıkmaktadır. Bu durumun vuku bulmasında görev kusuru kavramının hâlâ yeterli açıklıkta ifade edilememesinin etkisi büyüktür. Görev kusuru kavramı; bazen hizmet kusuruyla bitişik şekilde kullanılmakta, kimi zaman da hizmet kusuruyla kişisel kusurun birleştiği ve birbiriyle tam etkileşim içinde olduğu alanları ifade etmek için kullanılmaktadır. Bunun yanında, görev kusurunun, hizmet kusurunun tamamıyla haricinde, idarenin sorumluluğuna sebep olan fakat idareye yükletilemeyen ve böylece idarenin kusursuz olarak sorumlu olmasına yol açan bir hâli yansıttığına yönelik yaklaşımlar da mevcuttur.[21]

B. Kusursuz Sorumluluk

Bazı hallerde, idarenin kusurlu olup olmadığının tespit edilmesi gerekmeden fertlerin gördüğü zararların idarece tazmin edilmesi gerektiği neticesine varılır. Bu hâllerde mevcut olan idari sorumluluk çeşidi kusursuz sorumluluk hâlidir.[22] Kusurlu ve hukuka aykırı davranış sergilemekle itham edilmemenin bir sonucu olarak kusursuz sorumluluk, “idareyi suçlama gibi bir değer yargısına dayanmamaktadır”.[23]

Kusursuz sorumluluk, kusur sorumluluğunun oluşmasında aranan şartların oluşmadığı ancak idarenin neden olduğu zararları tazmin etmesinin gerektiği durumlarda ortaya çıkar. Bu durum hakkaniyetin gereğidir. Nitekim Anayasa’nın 125’inci maddesinin son fıkrasında, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” ifadelerine yer verilerek idarenin sebep olduğu zararları tazmin etme yükümlülüğü anayasal temele dayandırılmıştır.

1. Tehlike veya Risk İlkesi

İdarenin yürüttüğü birtakım faaliyetler tabiatı gereği tehlike veya risk barındırmaktadır. Tehlike veya risk ilkesine göre; tehlike oluşma ihtimali yüksek ve teknik olarak karmaşık yapıya sahip ve bu sebeple nedeninin her zaman tespit edilmesinin mümkün olmadığı zararlara yol açabilecek bir idari faaliyet neticesinde bir zarar meydana gelirse, bu zarar idarenin konuya dair kusurunun bulunup bulunmadığı hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadan idare tarafından tazmin edilir.[24]  İdarenin tehlike veya risk bulunan faaliyetlerinden ötürü meydana gelen zararların tazminiyle sorumlu olması için zararın kamu hizmeti kapsamında kabul edilebilir külfetlerin çok üzerinde, olağandışı bir yoğunlukta ve istisnai nitelikte olması gereklidir.[25]

Tehlike veya risk ilkesine yönelik sorumluluk idarenin bünyesinde gerçekleştirilen tehlikeli faaliyetlerden kaynaklı olarak meydana gelebileceği gibi, fertlerin o toplumun bir üyesi olması sebebiyle uğradığı muameleler neticesinde ortaya çıkan zararlara da dayanabilir.[26]

2. Sosyal Risk İlkesi

Sosyal risk ilkesine göre, tehlike ilkesine tabi olan hâller dışında anarşi ve terör olaylarında, olaylarla ilgisi olmayan kişilerin maruz kaldığı zararların tazmininde idare sorumludur.[27] Bu hâlde zararların ortaya çıkmasına idarenin davranışları kaynaklık etmemektedir. Aksine, idarenin bu zararlara yol açan olayları engellemek maksadıyla gerçekleştirdiği faaliyet esnasında ortaya çıkmaktadır. Bu ilkenin, tehlike ilkesinin bir uzantısı şeklinde kabul edilmesi mümkündür.

Yargı kararlarında, illiyet bağının bulunmaması durumlarda bile idarenin, terör olayları neticesinde oluşan zararların tazmin etmesi gerektiği hususiyetle vurgulanmakta ve sosyal risk ilkesinin kusursuz sorumluluğa tabi bir ilke olduğu ifade edilmektedir. Lakin yine yargı kararlarında yer verildiği üzere, sosyal risk ilkesi yalnızca idarenin kusursuz sorumluluğu alanına giren bir durum olarak kabul edildiğinde, terör olaylarının yaşanmasını engelleyemeyen idarenin, hizmetin gereği gibi işlenmemesinden ötürü hizmet kusuru hâlinin mevcudiyetine karşın idareyi kusur sorumluluğundan kurtaran bir maksada hizmet eder hâle gelebilmektedir.[28]

3. Fedakârlığın Denkleştirilmesi İlkesi

Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi ya da bir diğer ismiyle kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi, tehlike sorumluluğunun aksine idarenin tehlikeli bir faaliyet içerisinde bulunmamasına rağmen toplumu oluşturan fertlerinin bazılarının diğerlerine nazaran olağandışı ve hususi bir zarara maruz kalması neticesinde bozulan dengenin yeniden düzeltilmesi maksadına hizmet eder.[29] Bu ilkeye göre, toplumu oluşturan fertlerin bir kamu hizmetinin temin edilmesi esnasında katlanmaya mahkûm olduğu kamu külfetleri yalnızca o fertlerin üzerine bırakılmamakta ve bu suretle idarece tazmin edilerek toplumun tümüne yayılmaktadır.[30]

SONUÇ

İdare, kamu hizmeti niteliğindeki faaliyetlerini yürütürken yasal birtakım sınırlar içerisinde hareket etmektedir. Bu durumda kamu hizmetinin gereklerini yerine getirirken meydana gelen zararlardan kimin ne şekilde sorumlu olacağı hususu da gündeme gelmektedir.

İdare, anayasal ve yasal sınırlar çerçevesinde sebep olduğu zararlardan sorumludur. Bu zararların meydana geliş biçimi ve kusur bakımından değerlendirilmesi neticesinde idarenin tazmin ettiği zararı ilgili kamu görevlisine rücu etmesi durumu da ortaya çıkabilmektedir.

İdarenin sorumluluğu ilkesinin varlık sebeplerinden biri idarenin kamu gücünü kullanarak birtakım faaliyetler yürütürken aynı zamanda sebep olduğu zararların sorumluluğunu taşıması ve bu yönüyle hukuk devleti ilkesinin işleyişine hizmet etmesidir. Bu yönüyle idarenin her eylem ve işleminde belirli düzeyde bir sorumluluk altında faaliyet göstermesi ve bu hassasiyeti kamu görevlilerine de sirayet ettirmesi son derece önemlidir. Zira idarenin esasen kamu yararı amacıyla hareket eden bir hukuki yapı olarak varlığını sürdürmesi ve böylece hukuki sınırlarına uygun bir zemine oturması sağlanabilmektedir.

KAYNAKÇA

AKYILMAZ, Bahtiyar: “Sosyal Risk İlkesi ve Uygulama Alanı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 9 (1-2), 2005, s. 185-211.

AKYILMAZ, Bahtiyar: “Danıştay ve AYİM Kararlarında Hizmet Kusuru Sayılan Haller”, Bilge Öztan’a Armağan, Ankara, 2008, s. 1129-1162.

ALTAY, Evren: İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan Uyuşmazlıklar, Turhan Kitabevi, Ankara, 2004.

ATAY, Ender Ethem: İdare Hukuku, Güncelleştirilmiş 2. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2009.

ATAY, Ender Ethem / ODABAŞI, Hasan: Teori ve Yargı Kararları Işığında İdarenin Sorumluluğu ve Tazminat Davaları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2010.

AYDIN, Muhammed Ali: İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Sorumluluğu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016.

ÇAĞLAYAN, Ramazan: Tarihsel, Teorik ve Pratik Yönleriyle İdarenin Kusursuz Sorumluluğu, 1. Baskı, Asil Yayın Dağıtım, Ankara, 2007.

DÖNMEZ, Mert: İdarenin Mali Sorumluluğu Bağlamında Kamu Görevlisine Rücu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2019.

DÜREN, Akın: İdare Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası, Ankara, 1979.

EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 2018 Eylül, Ankara.  

GÖZLER, Kemal: İdare Hukuku, Cilt II, 2. Baskı, Ekin Yayınevi, Bursa, 2009.

GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref / TAN, Turgut: İdare Hukuku, Cilt II İdari Yargılama Hukuku, Turhan Kitabevi, 2. Bası, Ankara, 2006.

GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Yönetsel Yargı, Turhan Kitabevi, 10. Baskı, Ankara, 1996.

GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi, 18. Bası, Ankara, 2003.

GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, Güncelleştirilmiş ve Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İmaj Yayınevi, Ankara, 2013.  

GÜRAN, Sait: “İdarenin ve Ajanının Sorumluluğunun Belirlenmesine İlişkin Düşünceler”, Sorumluluk Hukukunda Yeni Gelişmeler II. Sempozyumu, Ankara, 15-16 Aralık 1978, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1981, s. 187-198.

KALKAN, Recep Emre: İdare Hukukunda Rücu Müessesesinin Kamu Görevlileri Açısından Uygulanması, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2012.

KUTLU, Meltem: “Deprem ve İdarenin Sorumluluğu”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 32, Sayı 3, Ankara, 1999, s. 15-27.

OZANSOY, Cüneyt: “Türkiye İdaresinin Sorumluluğunda Kamu Hukuku Erozyonu”, I. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, I. Kitap – İdari Yargı, 1-4 Mayıs 1990, Ankara, Danıştay Yayınları, No: 53, s. 73-87.

ÖZAY, İl Han: Günışığında Yönetim, Alfa Basım Yayım Dağıtım, 1996.  

SARIDERE, İrem: Yargı Kararları Işığında İdarenin Rücu Davaları, Trabzon Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Trabzon, Ocak 2020.

SÖYLER, Yasin: “Yargıtay Kararları Işığında Kişisel Kusur”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt XIV, Yıl 2010, Sayı 2, s. 555-592.

TAN, Turgut: İdare Hukuku, Güncelleştirilmiş 5. Bası, Turhan Kitabevi.  

TEKİNSOY, Ayhan: “Anayasa Mahkemesinin Kamu Görevlilerinin Kişisel Sorumluluğu Konusundaki Yaklaşımının Muhtemel Sonuçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2013/1, s. 19-55.

------------

[1] ATAY, Ender Ethem: İdare Hukuku, Güncelleştirilmiş 2. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2009, s. 678.

[2] ATAY, Ender Ethem / ODABAŞI, Hasan: Teori ve Yargı Kararları Işığında İdarenin Sorumluluğu ve Tazminat Davaları, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2010, s. 33.

[3] EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 2018 Eylül, Ankara, s. 531.  

[4] TAN, Turgut: İdare Hukuku, Güncelleştirilmiş 5. Bası, Turhan Kitabevi, s. 437.  

[5] SÖYLER, Yasin: “Yargıtay Kararları Işığında Kişisel Kusur”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt XIV, Yıl 2010, Sayı 2, s. 556.

[6] OZANSOY, Cüneyt: “Türkiye İdaresinin Sorumluluğunda Kamu Hukuku Erozyonu”, I. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, I. Kitap – İdari Yargı, 1-4 Mayıs 1990, Ankara, Danıştay Yayınları, No: 53, s. 80 vd.

[7] DÖNMEZ, Mert: İdarenin Mali Sorumluluğu Bağlamında Kamu Görevlisine Rücu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2019, s. 6.

[8] KALKAN, Recep Emre: İdare Hukukunda Rücu Müessesesinin Kamu Görevlileri Açısından Uygulanması, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2012, s. 5.

[9] GÖZLER, Kemal: İdare Hukuku, Cilt II, 2. Baskı, Ekin Yayınevi, Bursa, 2009, s. 1062.

[10] GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref / TAN, Turgut: İdare Hukuku, Cilt II İdari Yargılama Hukuku, Turhan Kitabevi, 2. Bası, Ankara, 2006, s. 742.

[11] GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Yönetsel Yargı, Turhan Kitabevi, 10. Baskı, Ankara, 1996, s. 249.

[12] GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi, 18. Bası, Ankara, 2003 s. 317; ÖZAY, İl Han: Günışığında Yönetim, Alfa Basım Yayım Dağıtım, 1996, s. 741.  

[13] TEKİNSOY, Ayhan: “Anayasa Mahkemesinin Kamu Görevlilerinin Kişisel Sorumluluğu Konusundaki Yaklaşımının Muhtemel Sonuçları”, Ankara Barosu Dergisi, 2013/1, s. 27.  

[14] AYDIN, Muhammed Ali: İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Sorumluluğu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s. 92.

[15] GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, Güncelleştirilmiş ve Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İmaj Yayınevi, Ankara, 2013, s. 373-374.  

[16] GÜRAN, Sait: “İdarenin ve Ajanının Sorumluluğunun Belirlenmesine İlişkin Düşünceler”, Sorumluluk Hukukunda Yeni Gelişmeler II. Sempozyumu, Ankara, 15-16 Aralık 1978, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1981, s. 190.

[17] AKYILMAZ, Bahtiyar: “Danıştay ve AYİM Kararlarında Hizmet Kusuru Sayılan Haller”, Bilge Öztan’a Armağan, Ankara, 2008, s. 1130.

[18] DÜREN, Akın: İdare Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası, Ankara, 1979, s. 289.

[19] GÜRAN: s. 190.

[20] DÜREN: s. 296.

[21] ALTAY, Evren: İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan Uyuşmazlıklar, Turhan Kitabevi, Ankara, 2004, s. 281.

[22] KUTLU, Meltem: “Deprem ve İdarenin Sorumluluğu”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 32, Sayı 3, Ankara, 1999, s.17.

[23] KALKAN: s. 32.

[24] SARIDERE, İrem: Yargı Kararları Işığında İdarenin Rücu Davaları, Trabzon Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Trabzon, Ocak 2020, s. 24.

[25] ÇAĞLAYAN, Ramazan: Tarihsel, Teorik ve Pratik Yönleriyle İdarenin Kusursuz Sorumluluğu, 1. Baskı, Asil Yayın Dağıtım, Ankara, 2007, s. 257.

[26] SARIDERE: s. 25.

[27] AKYILMAZ, Bahtiyar: “Sosyal Risk İlkesi ve Uygulama Alanı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 9, Sayı 1-2, 2005, s. 181-208.

[28] SARIDERE: s. 27.

[29] KALKAN: s. 36.

[30] AYDIN: s. 76.