5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 284. maddesinin 1. fıkrasında; Bölge adliye mahkemesinin kararına ve hükmüne direnilemeyeceği, bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna da gidilemeyeceği, ilk derece mahkemesi ile tarafların bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma kararları ile bağlı olduğu belirtilmiştir.

“Direnme yasağı” başlıklı CMK m.284’e göre; “(1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.

(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır”.

Bölge adliye mahkemesi ceza dairesi; ilk derece mahkemesinin kararında 289. maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması halinde, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenip karar verilmek üzere, hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir (CMK m.280/1-e). Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi, ancak CMK m.289/1’de iki bent hariç gösterilen sebeplerden birisinin gerçekleşmesi ile gündeme gelir. Bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin direnmesi (CMK m.284) ve bu kararı temyiz yoluna taşıması (CMK m.286/1) mümkün değildir. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma kararları kesin nitelikte karar sayılmayacağından, bozma kararlarına karşı CMK m.308/A kapsamında başsavcılık itirazı kanun yoluna da gidilemez. Bozma kararı sonrası ilk derece mahkemesi, bölge adliye mahkemesinin kararına uymak ve hukuka aykırılığı gidermekle yükümlüdür.

İki dereceli yargılama sisteminde; ilk derece mahkemesinin yanında ikinci derece olarak maddi vaka inceleyen ve hukukilik denetimi yapan bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin yargı yetkisine sahip olduğu istinaf kanun yolunda gündeme gelebilecek bozma kararı bu şekilde tanımlanmıştır. Hukukilik denetimi ile sınırlı inceleme yapması gereken temyiz kanun yolu ile istinaf kanun yolunu ayrı düşünmek gerekir. Burada konumuz yargılama sistemini ve kanun yollarını tartışmak değildir. Kanun koyucu; temyiz aşamasının bozma kararı ile istinaf kanun yolunda tanımlanan bozma kararını farklı ele almış olup, en önemli fark da istinaf kanun yolunda verilen bozma kararlarının kesinliği ve bunlara karşı direnme yasağının öngörülmesidir. Ancak bu kesinlik ve direnme yasağı, bozma kararının içeriği ve sonuçları itibariyle sınırsız mıdır; CMK m.284/1 nasıl anlaşılmalıdır?

Bir görüşe göre; bölge adliye mahkemesi ceza dairesi bozma kararını ne şekilde verirse versin, hatta yetki sınırlarının dışına çıksa ve yetki gaspı yapsa bile, buna göre CMK m.289’da gösterilen hukuka kesin aykırılık hallerinin, yani bozma kararının verilemeyeceği iki bent hariç usule aykırılıkların dışına çıkarak, işin esasına girse ve kendisini ilk derece mahkemesinin yerine koysa da, ona nasıl karar vereceğini belirtse de, CMK m.284/1 kesinlik ve direnme yasağı bakımından sınırsız kabul edilmelidir.

Bu düşünceyi kabul etmeyen görüşe göre; bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin istinaf kanun yolunda yargı yetkilerinin ne olduğunun CMK m.280’de tanımlandığı, bozma hükmünün de CMK m.280/1-e’de yer aldığı, bozma sebeplerinin CMK m.289’un iki bendi hariç bu hükümde gösterilen sebeplerle sınırlı olduğu, bu hükmün dışına çıkılamayacağı, CMK m.284’de gösterilen kesinliğin ve direnme yasağının bozma kararından sonra ilk derece mahkemesinin serbestliği, usule ilişkin eksik hususları giderdikten sonra işin esası ile ilgili eski kararını verebileceği, hatta yetki gaspına varan hallerde bir müzekkere ile dosyayı bölge adliye mahkemesi ceza dairesine iade etmesi gerektiği, CMK m.284’den kaynaklanan kesinliğin bir görev veya yetki ihtilafı görülerek de Yargıtay’ca çözülemeyeceği, esas olması gerekenin her yargı merciinin görevden kaynaklanan yetki sınırları içinde kalması olduğu, fakat bunun dışına çıkan hallerde de ilk derece mahkemesinin bozmanın kesinliği ve direnme yasağı sebebiyle duruşma açıp CMK m.289’da gösterilen sebeplerle ilgili eksik hususları giderdikten sonra, başkaca incelenecek bir yön kalmamışsa dava ile ilgili kararını vermesi gerektiği dikkate alınmalıdır.

Uygulamada bölge adliye mahkemelerinin “ilgisiz gerekçe” veya “sanığın mahkumiyeti yerine beraat kararı verilmesi” gibi gerekçelerle bozma kararları verdikleri görülmektedir. Düzenlemenin açık ifadesinden de anlaşıldığı üzere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçe içermemesi veya yanlış gerekçeye sahip olması bozma sebebi yapılamayacaktır. Aynı şekilde, kanun koyucu bozma sebeplerini sadece (g) ve (h) bentleri hariç CMK m.289’un 1. fıkrasındaki sebeplerle sınırlı tutmuştur. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesi; ilk derece mahkemesinin beraat kararı verdiği bir dosyada, mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği kanaatinde ise, kendisi duruşmayı açıp bu kararı oluşturmak zorundadır. BAM ceza dairesinin bu hususu bir bozma sebebi sayarak dosyayı ilk derece mahkemesine göndermesi, CMK m.281/1-e ve CMK m.289/1’in açık düzenlemelerine aykırıdır. Yine bilirkişi raporu alınmadığı, tanık dinlenmediği veya diğer delillerin toplanmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmesi, açıkladığımız sebeplerle hukuka uygun olmayacaktır.

İstinaf mahkemesi; yukarıda yer verdiğimiz bozma nedenlerinin dayanağı olarak, CMK m.289/1-e’yi, yani “Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması” hükmünü gösterebilmektedir. Ancak istinaf mahkemesi bozma nedeni gösterdiği bu sebepte taraf yokluğunun kim olduğunu belirtmemekte veya kim olduğunu belirtse de açık veya örtülü olarak belirttiği kişinin duruşmada mutlaka hazır bulunması gereken kişilerden olmadığı, örneğin “tanık” sıfatını taşıdığı görülmektedir.

Duruşmada hazır bulunacaklar CMK m.188’de gösterilmiştir. Buna göre duruşmada, hükme katılacak hakimler ve cumhuriyet savcısı ile zabıt katibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde de müdafiin hazır bulunması şarttır. Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir (CMK m.188/1-son cümle). Bozma gerekçelerinde, CMK m.188’de gösterilenlerden kimin yokluğunda duruşma yapıldığına ilişkin somut tespite yer verilmediği görülmektedir.

İstinaf Mahkemesinin bozma kararı, esas itibariyle “kararın gerekçesiz olması” (CMK m.289/1-g) hükmüne dayandırılabilmektedir. Bu bozma sebebi, CMK m.280/1-e’ye aykırılık teşkil etmektedir. Hükümde CMK m.289/1’in (g) (Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi) ve (h) (Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması) bentleri bozma nedeni yapılamaz.

İlk derece mahkemesi, istinaf mahkemesinin kanuna açıkça aykırı bozmasında yer alan kanaatle ve işin esası ile ilgili ilk derece mahkemesinin görüşünü değiştirmesi gerektiğine dair bozma kararı gerekçesi ile de bağlı değildir. CMK m.284’de yer alan “direnme yasağı”, istinaf mahkemesinin kararında gösterdiği eksiklerin giderilmesi bakımından geçerlidir. İstinaf mahkemesi; bozma sebepleri bakımından “Hukuka kesin aykırılık halleri” başlıklı CMK m.289’un (g) ve (h) bentleri hariç olmak üzere bu maddede gösterilen sebeplerle sınırlı bozma kararı verebilir. CMK m.284/1’de öngörülen direnme yasağı sınırsız olmadığı gibi, CMK m.289 kapsamında gösterilen ve bozmaya dayanak alınabilecek usulle ilgili (g) ve (h) bentleri hariç olacak şekilde hukuka kesin aykırılık halleri ile sınırlıdır. İstinaf mahkemesinin CMK m.289/1’in (g) ve (h) bentlerinden dolayı açık veya örtülü şekilde bozma kararı verebilmesi, bunun yanında 289. maddede bozma için öngörülen sebepleri maksadından saptırarak veya genişleterek duruşma açmak veya dosya üzerinden esasla ilgili karar vermek yerine, ilk derece mahkemesinin kararını bozup göndermesi, bu birinci hukuka aykırılığın yanında bir de “Direnme yasağı” CMK m.284/1 gerekçe gösterilerek direnme yasağının varlığından hareketle dosyanın esasına, sanık hakkında verilen beraat kararı mahkumiyet veya mahkumiyet veya beraat kararı verilmesine yol açabilecek, ilk derece mahkemesinin yargı yetkisine müdahale  içeren, ilk derece mahkemesinin tarafsızlığını etkileyen ve istinaf mahkemesinin de yargı yetkisini aşan gerekçe ile bozma kararı verebilmesi mümkün değildir. İstinaf mahkemesinin bozma sınır, iki bent hariç olmak üzere sadece CMK m.289 ile sınırlı olup, buradan hareketle istinaf mahkemesinin Kanunda öngörülmeyen bazı yan sebepler ve işin esası ile yargı yetkisine müdahale içeren bozma kararı Kanuna ve hukuka açıkça aykırıdır. BAM ceza dairesinin bozma kararının kesinliği ve direnme yasağı; CMK m.289’un dışına çıkarılmamalı, duruşma açmak suretiyle maddi vaka incelemesi ve hukukilik denetimi yapabilecek BAM ceza dairesinin yargı yükünü ilk derece mahkemesine yükleyecek şekilde anlaşılmamalıdır. Bozma kararının kesinliği ve direnme yasağı, bozma kararından sonra ilk derece mahkemesinin serbestçe karar vermesini engellemeyeceği gibi, CMK m.289’da gösterilen sebeplerin dışında kalan, fakat bozma gerekçesi gösterilen gerekçe ile ilk derece mahkemesinin bağlı olduğu anlamına gelmez. Aksi kabul, hem BAM ceza dairesinin kanun dışı yetkisini gündeme getirir ve hem de ilk derece mahkemesinin yargı yetkisi ile işin esasına müdahale sonucuna yol açar.

Prensip olarak ilk derece mahkemesi, bozma kararında gösterilen eksikleri gidermeli ve bozma kararına uygun davranmalıdır. Ancak ilk derece mahkemesi; “bozmadan sonra serbestlik” ilkesi gereğince, gösterilen eksikleri giderdikten sonra oluşan vicdani kanaate göre -bozma kararında işaret edilen netice ile bağlı olmaksızın- sanık hakkında yeniden hüküm kurmalıdır. Aksi düşünce; Yargıtay’dan farklı olarak olay mahkemesi olarak görev yapan istinaf mahkemeleri bakımından getirilen sınırlı bozma kurallarının özüne aykırılık teşkil edecek ve istinafa tanınan bozma yetkisinin, yetki aşımına neden olacak ve asıl amacını aşacak şekilde yorumlanması anlamına gelecek ve istinafın yerel mahkemenin yerine geçerek karar vermesi anlamına gelecektir.

Şu halde; istinaf mahkemelerine tanınan “bozma” yetkisinin amacı, iki bendi hariç CMK m.289’da gösterilen usuli eksiklerin giderilmesine yönelik olduğundan, istinaf mahkemesinin bozma kararı usule ilişkin eksiklerin giderilmesi ile sınırlı olup, bozma kararında esasa ilişkin bağlayıcı bir tespite yer verilmesi doğru olmadığı gibi, ilk derece mahkemesini de bağlamaz.

Belirtmeliyiz ki; ilk derece mahkemesi tarafından verilen beraat kararı ile ilgili duruşma açmak yerine bozma kararı veren, bu kararı kesin olduğundan ve karara karşı direnilemeyeceği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen beş yıl süreli hapis cezasına karşı tekrar istinaf kanun yoluna gidildiğinde, istisnai olarak temyize açık olmayan beş yıllık hapis cezasından dolayı istinaf talebi esastan reddedildiğinden bu karara karşı sanığın temyiz hakkı bulunmayacaktır. Oysa istinaf mahkemesi; ilk beraat kararına karşı duruşma açsa ve sonrasında mahkumiyet kararı verse idi, bu halde sanığın temyiz hakkı gündeme gelecekti. Bozma kararı ile ilgili yetkinin CMK m.289 ile sınırlı görülmediği durumda, bu şekilde sanığın temyiz hakkını ortadan kaldıran sonuçlar da çıkabilmektedir. Bu nedenle, CMK m.289’da gösterilen sebeplerden birisinin ([g] ve [h] bentleri hariç) gündeme geldiği durumda bozma kararı verilmeli, bunun dışında kalan ve işin esası ile ilgili olan hususlarda dosya üzerinden veya duruşma açılarak yapılacak inceleme veya yargılama ile hüküm kurulmalıdır.

Diğer taraftan bölge adliye mahkemesi; soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması veya davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması halinde, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelemek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderebilir (CMK m.280/1-f).

Yukarıda sayılanlar dışında kalan hallerde, bölge adliye mahkemesi gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verir (CMK m.280/1-g).

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)