28 ŞUBAT DÖNEMİ YARGISI DEĞİŞTİ
 
Yargı her ne kadar objektif karar veren bir organ olarak gözükse de, siyasi konularda hukuksal karar değil yine siyasal karar alınmaktadır. Örneğin 657 sayılı Kanunda, "Belirlenen kılık kıyafet hükümlerine uymamak" fiilinin cezası Uyarma'dır. Ancak 28 Şubat döneminde kanun zorlanmış ve başörtüsü takan memurlar, "İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini" bozmak ile suçlanarak haklarında "Devlet memurluğundan çıkarma cezası" uygulanmıştır.
 
Bu kararların hukuki bir karar olmaktan ziyade, dönemin şartlarına uygun siyasi kararlar olduğu bugünden daha net görülmektedir.
 
DANIŞTAY'IN İKİ ÖNEMLİ KARARI
 
Ancak, 2010 yılında yapılan referandum düzenlemesi sonrasında yargının ideolojik kimliği değiştirilmiştir. Örneğin Danıştay, başörtülü olduğu için Açıköğretim Sınavı’ndan çıkartılan Gülsüm Okumuş’un haklı bulmuş ve uygulama Danıştay’dan dönmüş, Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kurallarında yer alan avukatların 'başları açık' görev yapacaklarına ilişkin düzenlemenin yürütmesi de yine Danıştay tarafından durdurulmuştu.

BAŞÖRTÜSÜ SERBESTLİĞİ İÇİN DANIŞTAY'A DAVA AÇILABİLİR
 
Kamu kurumlarında kılık kıyafet dayatması, 12 Eylül döneminde çıkarılan bir yönetmeliğe dayanmaktadır. Yani sınırlama kanundan değil yönetmelikten kaynaklanmaktadır. Kanunlardaki hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine, yönetmeliklerdeki hükmün iptali için ise Danıştay'a başvurulmaktadır. Ancak yıllar önce çıkarılan bir yönetmelik hükmüne ortada bir uygulama yok iken Danıştay nezdinde dava açılamamaktadır. Bugün için Danıştay nezdinde dava açılabilmesi için, bir memurun başörtüsünden dolayı uyarma cezası alması ve bu cezanın memura tebliğinden itibaren 60 gün geçmemiş olması gerekmektedir.

Eğer bu durumda bir memur var ise, yani hakkında uygulanan bir uyarı cezası var ise, 60 günlük sürede hem cezanın iptali için hem de yönetmelik hükmünün iptali için Danıştay'a başvurulması halinde, şuan bazen TBMM'de süren Anayasa düzenlemesi beklenmeden, olumlu bir karar alınabileceğini düşünmekteyiz.
 
YÖNETMELİK HANGİ MADDESİNE DAVA AÇILMALIDIR
 
Yönetmeliğin 5. maddesi hükmü şu şekildedir:
 
"Madde 5 - 2 nci maddede sözü edilen personelin kılık ve kıyafette uyacakları hususlar:
a) Kadınlar;
Elbise, pantolon, etek temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı, görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış, tırnaklar normal kesilmiş olur. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafeti varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır.
Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez."
 
Yukarıda koyu ve altı çizli olarak gösterilen maddeye, (alınan disiplin cezasının iptalini de içerecek şekilde) yürütmenin durdurulması davası açılması gerekmektedir.
 
MEMUR VEYA SENDİKALAR NE YAPMALI
 
Başbakan Erdoğan daha önce yaptığı bir açıklamada, konuyla ilgili bir mevzuat düzenlemesi düşünmediklerini belirtmiş ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunu önermişti. Ancak, bireysel başvuru için yargısal sürecin tamamlanması gerekmektedir. Bu nedenle bireysel başvurudan ziyade Danıştay yolu daha uygun bir yoldur. Danıştay en son kararında, Anayasa'da yer alan çalışma hak ve hürriyetinin, yasal bir düzenlemeye dayandırılmaksızın sınırlandırılmayacağını karara bağlamıştır. Bu karar emsal niteliktedir.  Zira başörtüsü yasağı da kanuna değil bir yönetmeliğe dayanmaktadır. Bu yönde bir sınırlama olabilmesi için yasal düzenleme gerekir. Danıştay'ın son içtihadına göre, açılacak bir davanın olumlu sonuçlanması çok yüksek bir ihtimaldir.

Bu bağlamda, "Uyarma" cezası alan bir memur adına 60 günlük sürede Danıştay nezdinde dava açılmalıdır.