1. Kamulaştırma Kavramı

Kamulaştırma faaliyeti, Anayasal düzeyde korunan “mülkiyet hakkı” üzerinde hukuka uygun bir müdahale teşkil ettiğinden son derece önemlidir. Bu kapsamda öncelikli olarak kamulaştırma kavramını tanımlamak gerekmektedir.

Gözler, kamulaştırmayı “Devlet ve kamu tüzel kişilerinin kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıkları peşin olarak ödenmek kaydıyla özel mülkiyette bulunan taşınmazların tamamının veya bir kısmının mülkiyetini kanunla gösterilen esas ve usullere göre zorla devralması” şeklinde açıklamaktadır.[1]

Tan ise kamulaştırma kavramını “Mal sahibinin istekli olup olmadığına bakılmaksızın, özel mülkiyet içinde bulunan bir taşınmaz malın, kamu malları arasında yer almasını sağlayan bir yol” ifadeleriyle tanımlamaktadır.[2]

Kamulaştırma kavramı, Anayasa m. 46 kapsamında düzenlenmiştir:

“Madde 46 – (Değişik: 3/10/2001-4709/18 md.) Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.”[3]

Buna göre kamulaştırma; devlet veya kamu tüzel kişileri tarafından kamu yararı esasına dayalı olarak gerçekleştirilen, özel mülkiyete tabi bir taşınmazın tamamının yahut bir kısmının gerçek bedelinin peşin olarak ödenmesi suretiyle ve yasal düzenlemelere uygun şekilde zorla edinilmesi olarak ifade edilebilir.

Kamulaştırma faaliyeti 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında detaylı şekilde düzenlenmiştir.

2. Kamulaştırmanın Şartları

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3’üncü maddesi ile kamulaştırmanın şartları hüküm altına alınmıştır:

“Madde 3 – İdareler, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.

Cumhurbaşkanınca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzelkişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl Genel Bütçe Kanununda gösterilen miktarı, nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar, kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri, peşin ödeme miktarından az olmamak ve en fazla beş yıl içinde faiziyle birlikte ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere, peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren, Devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi uygulanır.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanların bedeli, her halde peşin ödenir. (Ek fıkra: 24/4/2001 - 4650/1 md.) İdarelerce yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma işlemlerine başlanılamaz.”[4]

Buna göre kamulaştırma faaliyetinin gerçekleştirilebilmesi birtakım şartların sağlanmasıyla mümkündür. Özel mülkiyete tabi bir taşınmaz ancak Devlet veya kamu tüzel kişileri eliyle kamulaştırılabilir. Devlet veya kamu tüzel kişileri, kamu hizmetleri ya da teşebbüslerinin yürütülebilmesi için gerekli olan taşınmazları, irtifak haklarını veya kaynakları, bedelini peşinen ve nakden yahut 2942 sayılı Kanun m. 3/2 kapsamında yer alan düzenlemeye uygun olarak bedelin bir kısmının peşinen ve geri kalan kısmının taksitler hâlinde ödenmesiyle kamulaştırabilir.

Bir diğer önemli şart ise idarenin kamulaştırma yapmadan önce kamulaştırma için yeterli ödeneği temin etmesinin zorunlu olmasıdır. Bu husus, yukarıda yer verildiği üzere 2942 sayılı Kanun m. 3/3 kapsamında hüküm altına alınmıştır.

3. Kamulaştırılan Taşınmazın Geri Alınması

Kamulaştırılan taşınmazın mal sahibi tarafından geri alınması hususu 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 23 kapsamında düzenlenmiştir:

“Mal sahibinin geri alma hakkı

Madde 23 – Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22 nci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek, taşınmaz malını geri alabilir.

Doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkı düşer.

(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/100 md.) Birinci ve ikinci fıkrada belirtilen süreler geçtikten sonra kamulaştırılan taşınmaz malda hakları bulunduğu iddiasıyla eski malikleri veya mirasçıları tarafından idareden herhangi bir sebeple hak, bedel veya tazminat talebinde bulunulamaz ve dava açılamaz.

Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz mal birlikte kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu kabul edilerek yukarıdaki fıkralar buna göre uygulanır.

Özel kanunlarda bu maddenin uygulanmayacağına ilişkin hükümler saklıdır. 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanununa dayanılarak yapılan kamulaştırmalarda ve bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda bu madde hükmü uygulanmaz.”[5]

Buna göre, kamulaştırma bedelinin kesinleştiği tarihten itibaren beş sene içerisinde, kamulaştırma faaliyetini gerçekleştiren idare veya 2942 sayılı Kanun m. 22/4 hükmüne dayalı olarak devir ya da tahsis yapılan idare tarafından, kamulaştırma veya devir işleminin maksadına uygun herhangi bir işlem veya tesisatın yapılmaması yahut taşınmazın kamu yararına dayalı bir ihtiyaca tahsis edilmemesi ve bu suretle kamulaştırılan taşınmazın olduğu gibi bırakılması durumunda, taşınmazın, mal sahibi veya mirasçıları tarafından kamulaştırma bedelinin alındığı tarihten itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte ödenerek idareden geri alınması mümkündür.

Ayrıca 2942 sayılı Kanun m. 23/5 kapsamında düzenlendiği üzere özel kanunlarda bu hakkın kullanılamayacağına dair istisnai hükümlerin tesis edilmesi durumunda geri alma hakkının kullanılamayacağını da belirtmek gerekir.

Taşınmazın mal sahibi veya mirasçıları tarafından geri alınabilmesi için kamulaştırma bedelinin kesinleştiği tarihten itibaren beş sene geçmiş olması ve bu hakkın doğmasından itibaren bir sene içerisinde kullanılması gerekmektedir. Taşınmazın kamulaştırma bedelinin kesinleşmesinden itibaren beş sene geçmeden geri alma hakkı hukuki olarak doğmayacaktır.

Bu husus Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 2006/10494 E. 2007/1581 K. sayılı ve 13.02.2007 karar tarihli içtihadında aşağıdaki şekilde izah edilmiştir:

“Kamulaştırma Kanununun 23. maddesi gereğince, taşınmazın geri alınabilmesi için kamulaştırılan taşınmaz üzerinde kamulaştırma amacına uygun bir işlem veya tesisat yapılmaması, taşınmazın olduğu gibi bırakılması gerekir. Diğer taraftan aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz birlikte kamulaştırıldığı taktirde gerek dava süresi, gerekse taşınmaz üzerinde herhangi bir işlem veya tesisat yapılıp yapılmama durumu aynı amacın gerçekleşmesi için kamulaştırılan taşınmazların tamamına göre belirlenir.”[6]

Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesinden itibaren beş senenin geçmesi ve 2942 sayılı Kanun m. 23 kapsamında düzenlenen şartların mevcut olması durumunda ise geri alma hakkının doğmasından itibaren bir sene içerisinde kullanılması gerekmektedir. İşbu bir senelik süre hak düşürücü süre niteliğindedir ve süreye riayet edilmemesi durumunda geri alma hakkı ortadan kalkacaktır.

Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 2000/1972 E. 2000/2294 K. sayılı ve 17.02.2000 karar tarihli içtihadında aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir:

“Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren 5 yıl geçmesinden sonra doğan geri alım hakkı, doğum tarihinden itibaren 1 yıl geçmekle düşer”[7]

------------

[1] Kemal Gözler ve Gürsel Kaplan, İdare Hukuku Dersleri, Ekin Yayınevi, 2014, 712.

[2] Turgut Tan, İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, 2014, 582–583.

[3] T.C. Anayasası m. 46.

[4] 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 3.

[5] 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 23.

[6] Yargıtay 5. HD. 2006/10494 E. 2007/1581 K. 13.02.2007 KT.

[7] Yargıtay 5. HD. 2000/1972 E. 2000/2294 K. 17.02.2000 KT.