Olaylar

Sendika işyeri temsilcisi olan başvurucuya çalıştığı kurum tarafından disiplin cezaları verilmiş,  sonrasında da çalıştığı bölüme uyum sağlayamadığı gerekçesiyle başka bir birime ataması yapılmıştır. Atama işlemine karşı başvurucuyu temsilen üye olduğu sendika tarafından dava açılmıştır. İdare Mahkemesi davayı reddetmiştir. Temyiz sürecinde kararı onayan Danıştay başvurucunun Sendikaya başvuruda bulunup dava açılması için yazılı yetki verdiğine yönelik dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığını belirtmiş, başvurucunun karar düzeltme talebini de reddetmiştir.

İddialar

Başvurucu, üyesi olduğu Sendika tarafından atama işleminin iptali talebiyle açılan davanın ehliyet yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir

Somut olayda naklen atama işlemine karşı başvurucuyu temsilen Sendika tarafından dava açılmıştır. Danıştay, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu uyarınca Sendikanın temsil yetkisi verilmesi koşuluyla başvurucu adına idari dava açabileceğini kabul etmiş ancak başvurucunun açık bir temsil yetkisi vermemiş olması sebebiyle Sendikanın dava açma yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, Sendikaya yetki verdiğine dair belgenin dosyada bulunduğunu, eksik olduğunun kabulü hâlinde de kolaylıkla tamamlayabilecekleri bir belge olduğunu belirterek karar düzeltme yoluna başvurmuş ise de bu talebi reddedilmiştir.

Davanın ehliyet yönünden reddi hâlinde yeni bir dava açılmasının neredeyse imkânsız olduğu gözetildiğinde bu araca ancak son çare olarak başvurulması gerekir. İdari yargıda açılan bir davanın ehliyet yönünden reddedilmesi hâlinde süresi içinde yeni bir dava açılması hemen hemen imkânsızdır. İdari davanın ehliyet yönünden reddi mahkemeye erişim hakkına yönelik oldukça ağır bir müdahaledir. Dolayısıyla bu yola ancak daha hafif, alternatif bir aracın bulunmaması hâlinde müracaat edilebilmelidir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda temsil ve yetki belgesinin eksik olması hâlinde davanın doğrudan reddedilmesini önleyecek mekanizmalar getirilmiştir. Anılan Kanun’da yetki belgesinin eksik olması hâlinde bunun tamamlatılması öngörülmüştür. Danıştay kararlarında da eksikliğin ara kararıyla giderilmesi yolunda bir uygulamanın bulunduğu görülmektedir. Bu uygulamanın temel hakların kullanılmasının asıl, sınırlandırmanın ise istisnai olduğu yaklaşımına daha uygun olduğu tartışmasızdır. Ancak somut olayda Danıştay eksik belgeyi tamamlatma yoluna başvurmamış, daha hafif olan bu müdahale aracına neden başvurmadığına ya da bu aracın neden öngörülen meşru amaca ulaşmayı sağlayamayacağına ilişkin bir açıklama yapmamıştır.

Danıştay, 6100 sayılı Kanun'un davanın doğrudan reddedilmesini önleyecek söz konusu hükümlerinin somut davada neden uygulanamayacağını da tartışmamıştır. Danıştayın bu yorumu başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılmıştır.

Danıştayın ulaşılmak istenen amaç için daha hafif bir müdahale aracı yerine başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılan ağır bir aracı tercih etmesi gereklilik ilkesine uygun değildir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 26/2/2020 Tarihli ve 2015/3324 Başvuru Numaralı Kararı