A. Genel Olarak

Hukukun çoğu alanında uyuşmazlıkların çözümü belirli kural ve kriterlerle yapılabilmektedir. Fakat sınai mülkiyet alanında yasal mevzuat çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu durum yasal düzenlemelerin eksikliğinden değil, bu alanın diğerlerine göre daha çok yoruma ve tespite muhtaç olmasından kaynaklanmaktadır.

Diğer bir deyişle, sınai mülkiyet alanında mevzuatın tamamıyla uygulanması uyuşmazlıkların giderilmesi için bir çözüm değildir. Çünkü her somut olayın o anki güncel durumuyla değerlendirilmesi gerekir.

B. Kişi Adlarının Marka Olarak Kullanımı

Yukarıda yaptığımız açıklamalarımızın tamamı, kişi adlarının marka olarak kullanılıp kullanılmayacağı konusundaki uyuşmazlıklar için de geçerlidir. Kişi adlarının marka olarak belirlenmesindeki ölçütleri kademeli şekilde kısaca izah etmeye çalışacağız. Şöyle ki;

1-) Kişi adlarına ilişkin yasal koruma için ilk olarak Türk Medeni Kanunu’na bakmak gerekecektir. Bu kanunun 26. maddesinde kişiye ait adın haksız olarak kullanılmasının sonucunda maddi ve manevi tazminat ödenebileceği düzenlenmiştir. Haksız kullanım eylemi için sabit bir öngörü bulunmamaktadır. Eylemin farklı şekillerde gerçekleşmesi mümkündür.

2-) Sınai Mülkiyet Kanunu’nda ise yine Türk Medeni Kanun’a paralel bir düzenleme ile kişi adlarının bazı durumlarda marka olarak kullanılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Medeni Kanun ile SMK’da yer alan düzenlemeleri birbirinden bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Her iki düzenleme birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Ancak, markasal kullanımdaki haksızlığın belirlenmesindeki ölçütler için SMK ‘ya bakılacaktır.

3-) SMK ’nın 4. maddesinde kişi adlarının marka olarak kullanabileceği açık ve net olarak ifade edilmiştir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de bu kural geçerlidir. Yeter ki ayırt edici bir özelliğe sahip olsun. Aksi takdirde başvuru Kurum tarafından re ’sen reddedilecektir.

4-) Öz adın tek başına (soyadı olmadan) kullanımı çoğu zaman ayırt edici bir özelliğe sahip olamayacağından kabul edilmeme ihtimali yüksektir. Ad ve soyadın birlikte kullanılması ayırt edicilik anlamında daha güçlü bir niteliğe sahip olacaktır.

5-) Ayrıca belirtmek gerekir ki; SMK ’nın 25. maddesinin 4. fıkrasındaki düzenleme uyarınca, kişi adları kullanımla birlikte ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüzlüğü istenemez.

6-) Kişi adını içeren markaların kullanımı genel anlamda mümkün olsa da SMK madde 6’da istisnai bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre; ‘’tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.’’

7-) Diğer bir deyişle, sadece itiraz olması halinde kişi adları marka olarak kabul edilemeyecektir. Ancak her itirazın da marka kullanımını engellemeyeceğini belirtmemiz gerekir. Örneğin, kişinin kendi adını içerir markası için yaptığı başvuruda, aynı ada sahip herkesin itirazı geçerli kabul edilmeyecektir.

8-) İtiraz başvurusunda veya hükümsüz davası açılmışsa yargılama esnasında, itiraz eden kişinin kişilik hakkını ihlal edip etmediği detaylı şekilde irdelenmelidir. Özetle, marka ile itiraz eden kişinin kolayca ilişkilendirilmesi gerekir. Aksi takdirde keyfi bir durum ortaya çıkacaktır. Bu durumda aynı isme sahip herkesin kolayca bu marka başvurularını engelleyebileceği düşünülebilir ki; bu da kanunun lafzına aykırı olacaktır.

9-) Bu hususta kanun hükümleri kişi adıyla başvuru yapan kişi lehine yorumlanmalıdır. Çünkü madde 4 uyarınca ‘’kişi adlarının’’ marka olarak kullanılabileceğine açıkça vurgu yapılmıştır. Madde 6/6 uyarınca yapılacak incelemelerin ise çok sıkı bir denetime tabi tutulması gerekir. Yinelemekte fayda var ki; keyfi olarak yapılacak itirazların önüne geçilmelidir.  

10-) Özetle denilebilir ki; kişi adlarının marka olarak kullanmasında hiçbir engel bulunmamaktadır. Ancak aynı ada sahip kişiler tarafından yapılacak itiraz üzerine kullanımın engellenmesi mümkündür.

İtiraz edenin mutlaka söz konusu marka kullanımından dolayı kişilik haklarının ihlal edilmesi ve bunu ispatlaması gerekir. Yoksa hiçbir ilgi ve benzerliği olmayan iki ayrı sektörde çalışan kişilerin aynı ada sahip olmaları kullanım için engel teşkil etmeyecektir. Kaldı ki karşılıklı anlaşma ile adın kullanım hakkının devri de mümkündür.