A. ÖZET

16/02/2024 tarihinde iktidar partisi milletvekilleri tarafından 42 maddeden oluşan kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Sunulan teklifte birçok değişiklik önerisine yer verilmiş olmakla birlikte iş bu çalışmamız CMK 141 – 144 maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle açılacak tazminat davaları bakımından değişiklik önerisi içeren ilgili maddelere dair olacaktır.

Bu çalışmada koruma tedbirleri nedeniyle açılacak tazminat davaları bakımından değişiklik önerisi içeren ilgili maddeler, yürürlükteki mevzuat ile karşılaştırmalı olarak ele alınarak, maddelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa hükümleri bakımından değerlendirilmesi ve yaratabileceği olası hukuksal sorunlar üzerinde durulmaya çalışılacaktır.

 B. SUNULAN TEKLİFTE YER ALAN İLGİLİ MADDELER:

 MADDE 13- 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin ikinci ve sekizinci fıkralarına sırasıyla aşağıdaki cümleler eklenmiş ve beşinci fıkrasında yer alan “onbeş gün” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir.

“Ancak, 141 inci maddenin birinci fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki istemler bakımından 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Bu fıkra uyarınca 6384 sayılı Kanun kapsamında olmasına rağmen ağır ceza mahkemesine yapılan istemler, Komisyona gönderilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren ve girmeyen istemler birlikte yapılmış ise ağır ceza mahkemesi görev alanına girmeyen istemleri ayırmak suretiyle Komisyona gönderir. Bu hallerde ağır ceza mahkemesine yapılan istem tarihi esas alınır.”

“Karar yerinde görülmezse bölge adliye mahkemesince işin esası hakkında karar verilir. Bölge adliye mahkemelerince bu fıkra uyarınca verilen kararlar kesindir.”

MADDE 29- 6384 sayılı Kanuna 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemine ilişkin usul ve esaslar

MADDE 5/B- (1) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca Komisyona müracaat, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde yapılır.

(2) Ceza Muhakemesi Kanununun 142 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ağır ceza mahkemesinin görevi kapsamında olmasına rağmen Komisyona yapılan istemler, ağır ceza mahkemesine gönderilir. Komisyonun görev alanına giren ve girmeyen istemler birlikte yapılmış ise Komisyon görev alanına girmeyen istemleri ayırmak suretiyle ağır ceza mahkemesine gönderir. Bu hallerde Komisyona yapılan istem tarihi esas alınır. Komisyon ile ağır ceza mahkemesi arasında görev konusunda anlaşmazlık çıkması halinde Komisyonun görevine giren işlerin tespiti amacıyla ağır ceza mahkemesi veya Komisyon, kesin olarak karar verilmek üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesine başvurur.

(3) Komisyon, tazminat istemlerine ve tazminatın geri alınmasına ilişkin yapacağı değerlendirmede Ceza Muhakemesi Kanununun 141 inci, 143 üncü ve 144 üncü maddelerini uygular. Komisyon tarafından verilen tazminatlarla ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 143 üncü maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısının tazminatın geri alınmasına ilişkin yazılı istemleri Komisyona yapılır.

(4) Bu madde uyarınca yapılacak müracaatlar hakkında 5 inci maddenin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları ile 5/A maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.”

MADDE 22- 5271 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 6- (1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla bu Kanunda yapılan düzenlemeler bakımından aşağıdaki hükümler uygulanır:

(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 141 inci maddede yapılan düzenlemeler, 1/6/2024 tarihinden sonra kesinleşen karar veya hükümler bakımından uygulanır.

(4) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 142 nci maddede yapılan değişiklikler, 1/6/2024 tarihinde ve sonrasında yapılan istemler bakımından uygulanır. Bu tarihten önce yapılan istemlere, kesinleşinceye kadar bu maddeyi ihdas eden Kanunla 142 nci maddede yapılan değişiklikten önceki hükümlere göre yargı mercilerince bakılmaya devam olunur. Bu fıkrada yer alan düzenlemeler ile bu maddeyi ihdas eden Kanunla 142 nci maddede yapılan değişiklikler, mülga 7/5/1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılan veya yapılacak olan istemler hakkında da kıyasen uygulanır.”

C. MEVCUT KANUN HÜKÜMLERİYLE TEKLİFTE YER ALAN MADDELERİN KARŞILAŞTIRMALI DEĞERLENDİRMESİ

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141 - 144 maddelerinde, hakkında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen kişinin yargılama safhasında tatbik edilen koruma tedbirlerinden ötürü açılacak tazminat davalarının genel esas ve usulleri düzenlenmektedir.

Konuyla ilgili yürürlükteki mevzuata bakıldığında, koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarının Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanında olduğu görülmektedir. Ancak sunulan kanun teklifinde bu durumla ilgili düzenleme yapılarak bazı tazminat nedenlerinin mahkemenin görev alanından çıkarılarak Tazminat Komisyonu’nun görevlendirildiği görülmektedir.

Sunulan teklifte, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141 inci maddenin birinci fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki istemler bakımından Tazminat Komisyonunun görevlendirildiği görülmektedir. Buna göre;

“e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

I) Konutunu terk etmemek veya uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,” kişiler bakımından bahsi geçen koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarında tazminat komisyonu, kanundaki diğer maddelerden dolayı açılacak davalarda ise ağır ceza mahkemeleri görevli kılınmaktadır.

Sunulan teklifte kanunun getirilme gerekçesine ilişkin olarak; “Maddeyle 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki istemler bakımından 6384 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmektedir. Değişiklikle, koruma tedbirleri nedeniyle yapılacak bu tazminat istemlerinin 6384 sayılı Kanunla kurulan Tazminat Komisyonuna yapılması öngörülmekte ve bu istemlerin idari başvuru yoluyla hızlı bir biçimde sonuçlandırılması amaçlanmaktadır. Böylelikle, tespiti herhangi bir yargılama yapılmasını gerektirmeyen tazminat istemleri hakkında kısa sürede karar verilmesi sağlanmış olacaktır.” argümanlarına yer verildiği görülmektedir.

D.  TEKLİFTE YER ALAN MADDELERİN DOĞURACAĞI HUKUKSAL SAKINCALAR İLE ANAYASA’YA AYKIRILIKLAR

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. Maddesinde özgürlük ve güvenlik hakkı düzenlenmiş olup, buna göre herkesin özgürlük ve güvenlik hakkına sahip olduğu, istisnai sayılan haller dışında hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağına yer verilmiştir. Söz konusu madde uyarınca kişinin özgürlüğünden mahrum bırakılmasını gerektirecek sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde dahi kişinin temel bazı haklarının mevcut olduğunu, bu haklarının ihlal edilmesi halinde de tazminat hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir.

Benzer şekilde Anayasa’nın 19. Maddesinde kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı düzenlenmiş olup, burada da herkesin, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu, şekil ve şartları kanunda gösterilen haller dışında kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı düzenlenmiştir. Söz konusu madde de özgürlüğünden mahrum bırakılmaya neden olabilecek istisnai haller ile bunların koşullarına yer verildikten sonra maddenin son fıkrasında, “bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, devletçe ödenir” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.

Yine Anayasa’nın 40/3. Maddesinde de kişinin, resmi görevliler tarafından meydana getirilen haksız işlemler sonucu uğradığı zararının kanuna göre devletçe tazmin edileceği düzenlemesine yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’da yer alan düzenlemeler doğrultusunda 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141-144. Maddelerinde, suç soruşturması ve kovuşturması dolayısıyla uygulanan koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarının devlet aleyhine açılabileceği ve yetkili mahkemenin davanın zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesi olduğu ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde davanın görülüp karara bağlanacağı düzenlenmiştir.

Anayasa’nın 19/9. Maddesinde yer alan; “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” düzenlemesi uyarınca talep edilebilecek zararın “tazminat hukukunun genel prensiplerine göre” belirlenecektir. Yine benzer şekilde Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141 ve 142. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca kişinin maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebileceği ve söz konusu tazminatın ispatı bakımından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre değerlendirme yapılacağı ve verilecek tazminat miktarının belirlenmesinde mahkemenin gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya da yetkili olduğuna yer verilmiştir.

Doktrinde ve yerleşik yargı kararlarında, Anayasa 19/9 ve CMK 142/6 maddelerine göre, maddi ve manevi tazminat bakımından tazminat hukukunun genel prensipleri gözetileceğinden, Borçlar Kanunu’ndaki maddi ve manevi tazminata ilişkin hükümler amaca uygun olduğu ölçüde koruma tedbirleri sonucu meydana gelen zararın tespitinde uygulanacağı belirtilmektedir.( Soyaslan, Doğan. Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2014, s.337; Turhan, Faruk.  Ceza Muhakemesi Hukuku, Asil Yayın Dağıtım, Ankara 2006, s.310; YİĞİT, Uğur, ve ÖZTÜRK, İlhami. “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat İstemiyle Ağır Ceza Mahkemelerinde Açılan Davalarda Yargı Harcı”. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, sy. 1t.y.: 33-74, s.62.)

Buna göre koruma tedbirleri dolayısıyla açılan tazminat davasında, kişinin maddi ve manevi tazminat taleplerini değerlendirirken tazminat hukukunun genel prensiplerine göre değerlendirme yapılması ve buna ilişkin olarak da gerekli gördüğü her türlü araştırmanın yapılması gerektiğinden; mahkemece tanık dinlenebilir, bilirkişi incelemesi yaptırabilir, kişinin sunacağı delillerin araştırması yapılabilecektir. Bu araştırmalar sonrasında söz konusu taleplere dair bir karar verilecektir.

Söz konusu anlatılanlar doğrultusunda sunulan kanun teklifi değerlendirildiğinde pek çok yönden Anayasa’ya aykırı olduğu ayrıca kimi hukuksal sorunlar da yaratacağı değerlendirilmektedir. Bunları genel olarak ele almak gerekirse;

a-Anayasa 19. Maddeye ve 9. Maddeye Aykırılık Sorunu

Yukarıda yer alan bölümde de yer verildiği üzere, Anayasa’nın 19/9. Maddesinde yer alan; “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” düzenlemesi uyarınca koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak davalarda talep edilebilecek zararın “tazminat hukukunun genel prensiplerine göre” belirleneceği düzenlenmektedir.

Buna göre tazminat miktarının belirlenmesi bakımından “tazminat hukukunun genel prensiplerine göre” yapılacak değerlendirmede Borçlar Kanunu’ndaki maddi ve manevi tazminata ilişkin hükümler amaca uygun olduğu ölçüde koruma tedbirleri sonucu meydana gelen zararın tespitinde uygulanacağından burada aslında bir yargılama faaliyeti yürütüleceği sonucuna varılmaktadır.

Bu yargılama faaliyetinin doğal sonucu olarak tazminat talebinde bulunan kişinin lehine delil ileri sürebileceği, tanık dinletebileceği, bilirkişi incelemesi yaptırabileceği sonucuna varılmaktadır. Akabinde kişinin bildirdiği delillerin ikamesi sonrasında mahkemece yapılacak değerlendirme neticesinde bir karar verilecektir.

Ayrıca burada Anayasa’nın 9’uncu maddesinde düzenlenen yargı yetkisini de ele almakta gerekmektedir.

“Madde 9 –  Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır”.

Anayasa’ya göre yargı organını “bağımsız mahkemeler” olarak tanımlayabiliriz. Yargı organı, yasama organının tersine tek bir organ olmayıp, “organlar topluluğu”dur. Açıkçası, yargı organı bir mahkemeden değil, birçok mahkemeden oluşmuştur. Yargı organının birinci ayırt edici özelliği mahkemelerden oluşmuş olmasıdır. Yargı organının ikinci ayırt edici özelliği, bu organı oluşturan mahkemelerin bağımsız olmalarıdır.

Anayasanın 138 ve 139’uncu maddeleri göz önünde tutularak bağımsız mahkemeler şöyle tanımlanabilir: Bağımsız mahkemeler hiçbir organ, makam, merci veya kişi tarafından yargı yetkisini kullanırken kendilerine emir ve talimat verilemeyen, genelge gönderilemeyen, tavsiye ve telkinde bulunulamayan (m.138/2), kararları yasama ve yürütme organlarını bağlayan, kararları bu organlarca hiçbir surette değiştirilemeyen ve yerine getirilmesi geciktirilemeyen (m.138/4) görevlerinde bağımsız (m.138/1) ve teminatlı hâkimlerden (m.139) meydana gelen kuruluşlardır.

Bu anlatılanlar doğrultusunda Tazminat Komisyonu’nun yapısını ele aldığımızda 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’a bakmak gerekmektedir.

Komisyonun yapısının ve çalışma esaslarının düzenlendiği 4. Maddesinde; “Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dokuz kişiden oluşan bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından belirlenir. Komisyon, iş durumuna göre üç üyeden oluşan heyetler halinde de çalışabilir. Heyetlerin başkanları Adalet Bakanı tarafından; heyetlerin oluşumu ve yokluklarında birbirlerinin yerine bakacak üyeler ile iş bölümü Başkan tarafından belirlenir. Başkan, Komisyonun ve heyetlerin verimli ve uyumlu şekilde çalışmasından sorumludur.” denilmiştir.

Söz konusu kanun hükmü gereğince Tazminat Komisyonu’nun Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulduğu, üyelerinin bizzat Adalet Bakanı tarafından atandığı görülmektedir. Bu yönüyle de Tazminat Komisyonu’nun bir yargı mercii olmadığı, idari bir birim olduğu görülmektedir.  Nitekim 6384 sayılı Kanun’un 7. Maddesinde, komisyon tarafından verilen kararlara karşı da Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebileceği düzenlenmiştir.

Sunulan kanun teklifinde ise, koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarından bazı haller bakımından Tazminat Komisyonu’nun görevli kılınmak istendiği görülmektedir. Oysaki Anayasa’nın 19/9. Maddesi gereğince koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarında maddi ve manevi tazminat miktarı tazminat hukukunun genel prensiplerine göre” belirleneceğinden, mahkemelerce görülecek davalar yerine idari bir merci olan Tazminat Komisyonu tarafından verilecek karar ile tazminatın belirlenmesi kanaatimizce mümkün değildir.

Bu nedenlerle de sunulan teklifte yer alan düzenlemeler ile koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarından bazı hallerin mahkemelerin görev alanından çıkarılarak Adalet Bakanlığı’na bağlı idari bir birim olan ve yargılama faaliyeti yürütemeyeceği aşikar olan Tazminat Komisyonu’na devredilmesi ve burada görülmesi Anayasa’nın 19/9. Maddesine açıkça aykırılık oluşturacağı değerlendirilmektedir.

Ayrıca burada tazminatın belirlenmesine dair yapılacak işlemin niteliğinin açıkça yargılama faaliyeti olduğu görülmektedir. Pek çok yönden yargı organı olmadığı ve Adalet Bakanlığı’na bağlı idari bir birim olduğu açık olan Tazminat Komisyonu’na yargının konusuna giren bir konunun devri ve görevlendirmesinin de açıkça Anayasa’nın 9. Maddesine Aykırılık oluşturduğu değerlendirmektedir.

b-Tazminat Komisyonu’na Devredilmesi Halinde Tazminat Talebinde Bulunanların Yaşayacağı Mağduriyetler

Tazminat Komisyonu’nun yapısının 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun da düzenlendiği görülmektedir.

Söz konusu kanun ele alındığında, komisyonun yapısı ve karar verirken dikkate aldığı usule dair yeterli düzenlemelere yer verilmediği görülmektedir. Örneğin koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarından, “Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,” maddesi uyarınca maddi ve manevi tazminat talebinde bulunacak kişiler bakımından komisyonun nasıl bir değerlendirme yapacağı, yapılacak değerlendirme öncesinde duruşma açılıp açılmayacağı, kişinin delil bildirip bildiremeyeceği, bildireceği delillerin ikame edilip edilmeyeceği, yine kişinin tanık dinletebileceğine, bilirkişi incelemesi yapılabileceğine dair hiçbir düzenleme yer almamaktadır.

Oysaki Anayasa’nın 19/9. Maddesi gereğince koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarında maddi ve manevi tazminat miktarı tazminat hukukunun genel prensiplerine göre” belirlenmesi gerekmekte olup, buna göre kişinin duruşma talebinde bulunabilmesi, lehine delil bildirebilmesi, bildireceği delillerin ikame edilmesi, yine kişinin tanık dinletebilmesi ya da bilirkişi incelemesi yapılması talebinde bulunabilmesi gerekmekte olup, aksi halde kişinin tazminat taleplerini somutlaştırması mümkün olamayacaktır. Bu yönüyle de tazminat talebinde bulunan kişinin bu hukuksal argümanların tamamından yoksun bir şekilde bulunduğu bir hukuksal süreç sonunda verilen kararın, adil ve hakkaniyetli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Böylesi bir süreç sonrasında verilen karar aleyhine, olası Anayasa Mahkemesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat edilmesi halinde ülkemiz aleyhine ihlal kararları ile ciddi tazminatlara hükmedilmesinin kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilmektedir.

c-Tazminat Komisyonu’nca Bakılan İşler İle Mahkemelerce Bakılan Davaların Farklı Yargı Yollarına Tabi Olmasının Yaratacağı Sorunlar

Yukarıda yer alan bölümde de ifade edildiği üzere, sunulan teklifte 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 141 inci maddenin birinci fıkrasının (e), (f) ve (l) bentleri kapsamındaki istemler bakımından Tazminat Komisyonunun görevlendirildiği görülmektedir. Buna göre;

“e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

I) Konutunu terk etmemek veya uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek şeklindeki adli kontrol yükümlülükleri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,” kişiler bakımından bahsi geçen koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarında tazminat komisyonu görevli kılınmakta, kanundaki diğer maddelerden dolayı açılacak davalarda ise ağır ceza mahkemeleri görevli kılınmıştır.

Tazminat Komisyonu’nun vermiş olduğu kararlara karşı 6384 sayılı Kanun’un 7. Maddesinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen kararlara karşı, yasal şartlarının mevcut olması halinde Bölge Adliye Mahkemelerine istinaf ve Yargıtay’a temyiz kanun yoluna başvurulabilmektedir.

Bu yönüyle de CMK 141 uyarınca açılacak tazminat davalarının bir kısmı bakımından idari yargı yolunda itiraz mekanizması öngörüldüğü, bir kısmı bakımından da adli yargı yolunda istinaf ve temyiz kanun yollarının öngörüldüğü görülmektedir.

Bahsi geçen düzenlemenin, bu yönden de ciddi sorunlar ihtiva edeceği değerlendirilmektedir. Aynı yasadan kaynaklanan ve çoğunlukla benzer hususlara ilişkin konuların farklı yargı yollarına tabi yargı organlarınca ve farklı itiraz mekanizmalarıyla(itiraz/istinaf/temyiz) incelenmesinin yargı kararlarının yeknesaklığı açısından ciddi sorunlar oluşturacağı değerlendirilmektedir.

E. SONUÇ VE ÖNERİLER

Yukarıda yer alan bölümlerde detaylıca açıklanmaya çalışıldığı üzere, CMK 141 ve ilgili maddelerde yapılan değişiklik teklifinde yer alan düzenlemelerin pek çok yönden Anayasa’ya aykırılık taşıdığı değerlendirilmektedir.

Ayrıca getirilmek istenilen düzenleme neticesinde zaten bir mağduriyet yaşadığını ileri sürerek devletten tazminini talep etmekte olan kişinin mağduriyetini daha da arttıracak belirsizliklere ve hukuksal sorunlara neden olacağı, bu durumun neticesinde de Anayasa Mahkemesi ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat edilmesi halinde ülkemiz aleyhine ihlal kararları ile ciddi tazminatlara hükmedilmesinin kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilmektedir.

Kanaatimizce, koruma tedbirleri dolayısıyla açılacak tazminat davalarındaki bazı hallerin Tazminat Komisyonu tarafından görülmesini içeren kanun teklifindeki 13, 22 ve 29 maddelerinin ilgili bölümlerinin paketten çıkartılması gerektiği değerlendirilmektedir.

Av. Fatih GÖKÇE

>> Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi