I. GİRİŞ

Küresel çapta etkili olan “Covid-19” salgını her geçen gün etkisini arttırırken “Covid-19” nedeniyle devletlerin uğradığı zararların yanı sıra, işletmeler işgücü ve kazanç kaybına uğrarken bazı insanlar da salgın nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu yazımızda; salgın nedeniyle insanların hayatını kaybetmesi, işveren ve vatandaşların işgücü ve kazanç kaybı yaşaması ve devletlerin büyük zararlara uğraması sebebiyle Çin Hükümeti ve görevini icra ederken ihmali olduğu düşünülen Dünya Sağlık Örgütü’nün tazminat sorumluluklarının hukuki zemini ve tazminat yaptırımının uygulanabilirliği değerlendirilecektir.

II. “COVİD-19” ORTAYA ÇIKIŞI VE İHMALLER

1. BAŞLANGIÇ ARALIK AYI - Vakalar Uzun Süre Gizlendi, Ortaya Çıkan Haberler Sansürlendi

Her ne kadar “Covid-19”’un çok daha öncesinde ortaya çıktığı iddia edilse de bilinen ilk vaka 7 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan eyaletinde görülmüştür.   Ancak Çin Hükümeti 7 Aralık 2019 tarihinde salgının ortaya çıkmasıyla birlikte gerekli tedbirleri almamış, DSÖ’yü ve dünyayı bu konuda bilgilendirmemiş aksine salgın olduğu haberlerini çok sıkı yaptırımlarla sansürlemiştir. Öyle ki salgının büyüklüğünü ve Çin Hükümetinin gerekli tedbirleri ısrarla almadığını fark eden Dr. Li Wenliang salgın olduğu yönünde bir video yayınlamak zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Wenliang derhal tutuklanmış ve bir daha bu davranışı sergilemesi durumunda hapis cezasını kabul ettiği bir evrak imzalatılarak serbest bırakılmıştır. Çin hükümeti salgın nedeniyle yaşadığı siyasi utançtan kaçınmak için devletin resmi haber ajansından doktoru medyada asılsız iftira ve söylenti yaymak sebebiyle eleştirmiş ve halkı sakin olmaya davet etmiştir.

2. 31 ARALIK- Wuhan Sağlık Komisyonu Tarafından Yapılan Yanlış Bilgilendirme

31 Aralık 2020 tarihinde ise Wuhan Yerel Sağlık Komisyonu “virüsün insandan insana geçmediğine dair bir bildirge yayınlamış ve “Covid-19’u”, “mevsimsel bir grip” olarak nitelendirmiştir(http://wjw.wuhan.gov.cn/front/web/showDetail/2019123108989).

3. 7 OCAK -Çin Hükümetinden Nihayetinde Gelen Bilgilendirme

İlerleyen süreçlerde salgını kontrol altına alamayacağını fark eden Çin Hükümeti, salgınla ilgili ilk ihbarı  31 Aralık’ta DSÖ Çin temsilciliğine bildirmiş  ve dünyaya ise  vakanın ortaya çıkış tarihinden (07.12.2019) bir ay sonra 7 Ocak 2020’de “Covid-19”un yeni tip bir virüs olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır. (https://www.who.int/csr/don/12-january-2020-novel-coronavirus-china/en/)

4. 23 OCAK – Dünya Sağlık Örtünün İhmaller Zincirine Katılması

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Acil Durum Komitesi, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve ülke geneline yayılan “Covid-19” ile ilgili Cenevre’de 23 Ocak’ta gerçekleştirdiği toplantının ardından basın açıklaması yapmış, salgından itibaren yaklaşık iki ay geçmiş olmasına rağmen Komite Başkanı Dr.Ghebreyesus, “Covid-19” ile  ilgili “uluslararası kamu sağlığı acil durum” ilan etmek için erken olduğunu söylemiştir. (https://qha.com.tr/haberler/politika/koronavirus-algi-propagandasi-cin-salgininda-dunya-yaniltildi-mi/186448/)

Ayrıca söz konusu toplantı sonrasında DSÖ tarafından “Covid-19”’un küresel çapta salgına dönüşme ihtimali çok zayıf olarak değerlendirilmiştir. (https://tr.euronews.com/2020/01/28/dunya-saglik-orgutu-koronavirus-risk-seviyesinde-hata-yaptik-salginin-aciliyeti-yuksek)

5. 23 OCAK – Çin Yurtdışına Çıkış Yasağı Getirmedi

Çin Yönetimi, 23 Ocak 2020 tarihinde Wuhan ve Hubei’de tecrit ve sokağa çıkma yasağı uygulamış ancak uluslararası uçuşları durdurmayarak salgınının dünyaya yayılmasını engellemek konusundaki bir diğer fırsatı da kaçırmıştır.

6. 27 OCAK – DSÖ Tarafından Hata Yaptık İtirafı

DSÖ, 27 Ocak’ta Çin’in Wuhan kentinde başlayan “Covid-19” ile ilgili salgının küresel çaptaki riskini değerlendirme konusunda hata yaptıklarını açıklamıştır.  DSÖ yetkilileri, basına yaptıkları açıklamada bir önceki raporlarda hata yaptıklarını ve söz konusu ölümcül salgınının uluslararası alandaki aciliyetinin yüksek olduğunu belirtmiştir. (https://tr.euronews.com/2020/01/28/dunya-saglik-orgutu-koronavirus-risk-seviyesinde-hata-yaptik-salginin-aciliyeti-yuksek)

7. 30 OCAK – DSÖ Tarafından Geç Gelen Acil Durum Kararı

Dünya sağlık örgütü, salgının ortaya çıkmasıyla birlikte Çin Hükümeti ile benzer bir tutum sergilemiş endişe edilecek bir durum olmadığını belirtmişse de salgının boyutu DSÖ tarafından yaklaşık iki ay sonra anlaşılmış ve DSÖ tarafından acil durum ilan edilme kararı alınmıştır. (https://www.seyahatsagligi.gov.tr/Site/HaberDetayi/2222)

8. 4 ŞUBAT – DSÖ’nün Çin’e Seyahat Yasağının Gereksiz Olduğu Açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Ghebreyesus, "Uluslararası seyahat ve ticarete gereksiz yere müdahale edecek tedbirleri almak için bir neden yok” açıklaması ile Çin Hükümeti tarafından yana tavır sergilemiş ihmaller zincirinde Çin Hükümeti ile birlikte yer almaya devam etmiştir(https://qha.com.tr/haberler/politika/koronavirus-algi-propagandasi-cin-salgininda-dunya-yaniltildi-mi/186448/). Salgının dünyaya bu derece çabuk ve büyük çapta yayılmasının esaslı unsuru olarak Çin’den diğer ülkelere denetimsiz olarak gerçekleştirilen uluslararası seyahatler olduğu öngörülmektedir.

9. 7 ŞUBAT- Çin Hükümeti Salgın Araştırması için DSÖ Yetkililerine İzin Vermedi

Çin Hükümeti, virüs olduğunu dünyaya itiraf etmesine karşılık virüs hakkında epidemik araştırma yapmak isteyen DSÖ yetkililerini kabul etmemiş ve virüs hakkında olası geliştirilecek tedavi, ilaçlar ve alınacak önlemler konusunda DSÖ ve diğer ülkelerin zamanında hamle yapmasını engellemiştir.

10. 11 MART- DSÖ “Covid-19” u salgın olarak nihayet değerlendirmeye almıştır.

DSÖ, “Covid-19”un salgın olabileceği konusunda nitelendirmesini salgının ortaya çıkmasından itibaren yaklaşık dört ay sonra, 11 Mart 2020 tarihinde yapmıştır. DSÖ tarafından “Covid-19”’un salgın olarak değerlendirilmesinde geç kalınması, alınması gereken tedbirlerin de zamanında alınmamasına yol açmış ve ihmaller zincirinde DSÖ ‘ye bir yeni halka daha eklenmiştir.  (https://www.who.int/news-room/detail/08-04-2020-who-timeline---covid-19)

III. ÇİN DEVLETİNİN TAZMİNAT VE HUKUKİ SORUMLULUĞU

Salgın hastalıklarla mücadele konusunda Uluslararası Sağlık Tüzüğü yayınlanmış Çin ile birlikte 194 devlet taraf olmuştur.  Söz konusu tüzüğün;

5. Md. “Sağlık yönetimleri, Tüzüğe bağlı bir hastalığın, ne ithal nede transfer olmayan ilk olayın kendilerine bağlı bir bölgede görüldüğünü öğrenir öğrenmez bunu en geç 24 saat içinde telgraf ya da teleks ile Örgüte bildirirler. Bunu izleyen 24 saat içinde de bulaşık bölgeyi bildirirler” 

Düzenlemesi bulunmaktadır.  Çin hükümeti salgına bağlı bilinen ilk vakayı öğrendiği tarihten yaklaşık olarak 1,5 ay sonra bilgilendirmede bulunmuş uluslararası hukukta yer alan 24 saat kuralını ihlal etmiştir.  Yine DSÖ tarafından epidemik araştırma yapılması için DSÖ yetkililerinin salgın hastalıkla alakalı araştırma yapması engellenmiştir.  Yine uluslararası insancıl teamül hukuku ilkeleri gereği devletlerin “Özen yükümlülüğü” de bulunmakta olup Çin Hükümeti tarafından “Özen Yükümlülüğü” de ihlal edilmiştir.

2001 tarihli Devletlerin Uluslararası Sorumluluğuna ilişkin Taslak, uluslararası anlaşmaların ya da uluslararası teamüle aykırı hareketlerden devletlerin sorumluluğunun olacağı belirtilmiştir.

Yine devletlerin haksız fiilden sorumluluğunu düzenleyen 2001 tarihli Uluslararası Haksız Bir Fiilden Ötürü Devletin Sorumluluğu (HFDS) belgesi;

m.1 “Bir Devletin milletlerarası nitelikteki her haksız fiili, o Devletin sorumluluğunu doğurur”

m.2 “Devletin fiili, milletlerarası yükümlülük uyarınca kendisinden istenen fiile uygun olmadığında, söz konusu Devlet tarafından, yükümlülüğün kaynağı ya da niteliği ne olursa olsun, bir milletlerarası yükümlülüğün ihlâline neden olunmuştur”

düzenlemesi devletlerin açıkça haksız fiilden ve uluslararası yükümlülüklere uymamasından sorumlu olduğunu belirtmektedir.

Bu sebeplerle Çin Devletinden söz konusu ihmalleri ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle tazminat istenmesinin hukuki zemini vardır.  

Tazminat Sorumluluğunun İşletilmesi

Haksız Fiilden Devletlerin Sorumluluğu Taslak 31. maddesi uyarınca, devletlerin uluslararası bir haksız fiilden kaynaklanan zararlar için tazminat ödemeleri gerekmektedir. Çin’in tazminat sorumluluğu objektif olarak tespit edilse dahi tazminatın yaptırımı konusunda bazı sıkıntılar mevcuttur.  “Uluslararası Adalet Divanı” tarafından Çin hükümetinin tazminat ödemesi konusunda karar verilebilecektir. Çin’in söz konusu tazminatı ödememesi durumunda “Uluslararası Adalet Divanı” kararlarının Çin hakkında yerine getirilmesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından sağlanacaktır. Ancak Çin’in, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesi ve “Veto Hakkı” olduğu göz önüne alındığında “Uluslararası Adalet Divanı” tarafından alınan tazminat kararının uygulanması Güvenlik Konseyine geldiğinde Çin “veto hakkını” kullanarak kendisine yaptırım uygulanmasını engelleyecektir.  Nitekim ABD, 1986 tarihli Nikaragua kararının kendisine karşı uygulanmasına “veto yetkisini” kullanmış ve kendisine karşı sonuçların uygulanmasına engel olmuştur.

Uluslararası Sürekli Hakemlik Mahkemesi müessesi de ancak uyuşmazlık tarafı devletin rızaları ile başvurulacak bir yol olup somut olayda Çin’in rıza göstermesi de mümkün gözükmemektedir.

Tüm bu durumlar göz önüne alındığında, görünürdeki tek yol ise uluslararası hukukun kendine özgü yaptırım mekanizması olan mağdur devletlerin tek taraflı yaptırımlar uygulama, yani karşı tedbirler yoluna başvurma imkânı olacaktır. Karşı tedbirler “büyükelçinin geri çekilmesi” “ticaret kısıtlamaları” gibi zayıf kavramların ötesinde uluslararası hukukun ihlali sayılan eylemlere izin veren önemli bir kavramdır. Haksız Fiilden Devletlerin Sorumluluğu Taslak Maddelerinde de yer verilen karşı tedbirler kavramına dayanarak, zarar gören devletler Çin’i yükümlülüklerini ve borcunu ifa etmeye yönlendirmek için Çin’e karşı yükümlülüklerini askıya alarak karşı tedbirler uygulayabilir. Seçenekler sınırlı olmayıp, BM bünyesindeki 4 örgüte başkanlık eden Çin’in bu pozisyonlarından ve üyeliklerinden çıkarılmasından, Dünya Ticaret Örgütü’nden ihracına kadar büyük önlemleri hukuka uygun olarak alınmasını sağlamaktadır.

Türkiye’de Çin aleyhine dava açılması yani Milletlerarası Özel Hukuk Sözleşmesi m.34‘ün uygulanabilirliği;

Son zamanlarda MÖHUK m.34 ‘e dayanarak haksız fiil nedeniyle Türkiye mahkemelerinde Çin hükümeti aleyhine dava açılacağından bahsedilmişse de işbu maddenin Çin ile aramızdaki hukuki antlaşmalar sebebiyle işlevselliği bulunmamaktadır. Nitekim   Türkiye Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti Arasındaki Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması imzalanmış olup söz konusu anlaşmanın 5. Maddesinde;

“Şayet Akit Taraflardan biri adli yardım talebinin yerine getirilmesini kendi egemenlik, güvenlik veya kamu düzenine aykırı görürse bu talebi reddedebilir.”

Düzenlemesi bulunmaktadır. Bu sebeple Türkiye mahkemelerinde Çin aleyhinde açılacak dava ile verilecek kararın icra edilmesi için Çin hükümetine başvurulması durumunda Çin Hükümeti 5.Maddenin kendisine verdiği hak ve yetkiye dayanarak söz konusu kararın icrasını engelleyebilecektir.  Bu sebeple MÖHUK M.34 ‘e dayanarak Türkiye mahkemelerinde dava açılacaksa husumetin ÇİN hükümetine değil DSÖ’ye yöneltilmesi daha yerinde olacaktır.

IV. DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NÜN TAZMİNAT VE HUKUKİ SORUMLULUKLARI

Dünya sağlık örgütü birleşmiş milletler bünyesinde bulunan bir kuruluş olmakla uluslararası örgüt statüsündedir. ULUSLARARASI ÖRGÜTLERİN SORUMLULUĞUNA İLİŞKİN TASLAK MADDELER 3. Maddesindeki;

m.3; “Bir uluslararası örgütün uluslararası hukuka aykırı her eylemi o uluslararası örgütün sorumluluğunu gerektirir.”

m.6; “1. Uluslararası örgütün bir organının veya temsilcisinin, bu organ veya temsilcinin görevini icra ettiği esnadaki eylemi, örgüt içindeki konumu ne olursa olsun, uluslararası hukuka göre örgütün eylemi sayılır.”

Hükümleri ile uluslararası örgütlerin sorumluluklarının hukuki zeminleri düzenlenmiştir. 

Dünya sağlık örgütünün salgın konusundaki yanıltıcı ve ihmali hareketleri sebebiyle bireyler ve kurumlar  işgücü, kazanç ve can kayıpları nedeniyle DSÖ’nün tazminat sorumluluğuna gidilebilecektir. Ancak önemle belirtmek gerekirse salgın nedeniyle ortaya çıkan zarardan DSÖ’ye kendi sorumluluğu nispetinde başvurulabilecektir. Çin hükümeti ile birlikte DSÖ’nün kusurları yanında bireyin kendi devletinin de “Covid-19” nezdinde ihmali mevcut olabilmektedir.

Taslağın en dikkat çekici maddesi olan 6. Maddesi ise örgütün temsilcilerinin yaptığı eylem ve açıklamalar yine örgütün sorumluluğunu doğur demektedir. Buna dayanarak salgın sonrası DSÖ başkanı Ghebreyesus ‘un “salgın nedeniyle Çin’e uluslararası seyahat yasağı uygulamanın gereksiz olduğu” açıklaması nedeniyle de örgütün sorumluluğuna gidebilecektir. Nitekim bazı ülkeler Ghebreyesus’u dinlememiş ve sıkı önlemler almışken bazı ülkeler ise Ghebreyesus ’un açıklamaları doğrultusunda seyahat kısıtlamaları önlemlerini almakta gecikmiş ve diğer ülkelere nazaran daha fazla zarara uğramışlardır.  Bu sebeple DSÖ’nün salgın nedeniyle ortaya çıkan zararlardan kusuru oranında sorumluluğunun hukuki zemini bulunmaktadır.  

Tazminat Sorumluluğunun İşletilmesi

Dünya Sağlık Örgütü birleşmiş milletler bünyesinde kurulu bir örgüt olması sebebiyle eylemlerinden Uluslararası Adalet Divanı tarafından sorumlu tutulabilecektir. Ancak Uluslararası Adalet Divanı’na sadece devletlerin taraf olabilmesi sebebiyle bireysel olarak “Uluslararası Adalet Divanı” nezdinde DSÖ’ye husumet yöneltilemeyecektir.

Çin’in tazminat sorumluluğunda bahsettiğimiz Milletlerarası Özel Hukuk Sözleşmesi m.34  uyarınca Türkiye mahkemelerinde DSÖ’ye tazminat ve husumet yöneltilmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Ayrıca ilerleyen süreçlerde Çin hükümeti, DSÖ ve diğer ülkeler tarafından uluslararası hukuk alanında orta yol bulunması durumunda iç hukuk yollarının tüketilerek zarar gören kişilerin zararlarını mahkeme kanalıyla tespit ettirmiş olması da çıkabilecek uyuşmazlıkları önlemek adına son derece önemli olacaktır.

V. ÖZET VE SONUÇ

Yukarıda bahsettiğimiz zarar silsilesinde açıkça görüldüğü üzere Çin Hükümeti ve DSÖ’nün salgının büyümesinde kusurları bulunmakta olup tazminat sorumlulukları vardır. Çin Hükümeti açısından her ne kadar tazminat sorumluluğu bulunsa da “Uluslararası Adalet Divanı” tarafından Çin Hükümetinin tazminat ödemesi kararlaştırıldığında, Çin Hükümeti’nin tazminatı ödememe konusunda tavır sergilemesi halinde “Uluslararası Adalet Divanı” kararı uygulanmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne gelecektir. Çin Hükümeti’nin BM Güvenlik Konseyi daimî temsilcisi olması ve “veto yetkisi” olması sebebiyle “Uluslararası Adalet Divanı” tarafından kendisi hakkında verilen tazminatın uygulanmasını “veto hakkı” ile engelleyebilecektir. Nitekim ABD, 1986 tarihli Nikaragua kararının kendisine karşı uygulanmasına “veto yetkisini” kullanmış ve kendisine karşı sonuçların uygulanmasına engel olmuştur.

Uluslararası Sürekli Hakemlik müessesi ise taraf devletlerin rızaları ile başvurulacak olması sebebiyle Çin hükümetinin rıza göstermeyeceği çok açıktır.

Geriye sadece uluslararası hukukun kendi mekanizmasında olan “karşı tedbirler” uygulanabilecek ve zarar gören devletler “karşı tedbirler” ile Çin hükümetine yaptırımlar uygulayabilecektir.  Gözüktüğü üzere Çin Hükümeti’nin tazminat sebebiyle sorumluluğuna gitmek şu aşamada mümkün olmayıp, zarar gelen devletlerin bir araya gelerek Çin Hükümeti’ne karşı kümülatif kararlar uygulaması ile bir sonuca gidilebilecektir.

Bununla birlikte vatandaşların Milletlerarası Özel Hukuk Sözleşmesi m.34’e dayanarak  Türkiye mahkemelerinde Çin aleyhine dava açmaları durumunda ise Çin Hükümeti ile aramızdaki Türkiye Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti Arasındaki Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması” 5. Maddesi gereği Çin hükümeti söz konusu kararın kendi kamu düzenine aykırı olduğunu iddia ederek icra edilmesini engelleyebilecektir. Bu sebeple Türkiye mahkemelerinde dava açılacaksa husumetin Çin Hükümeti’ne değil DSÖ’ne yöneltilmesi daha yerinde olacaktır.  

DSÖ’nün ise yukarıda bahsettiğimiz ihmaller nedeniyle, salgının büyümesinde kendi kusurları oranında tazminat sorumluluğu mevcut olup zarar gören devletler Uluslararası Adalet Divanı’na başvurarak DSÖ aleyhine tazminat isteyebilecektir. Ayrıca zarar gören ilgili gerçek/tüzel kişiler de MÖHUK m.34’e dayanarak Türkiye mahkemelerinde DSÖ’ye husumet ve tazminat iddialarını yöneltebilecektir.

Av. Burak YAVUZ