Mükelleflerin devlet karşısında sorumlulukları olduğu kadar hakları da bulunmaktadır. Sorumluluk ve haklar konusunda oluşturulmaya çalışılan denge genel insan hakları açısından da geçerli olup, hakların tesisi ve korunması da hukuk devleti mekanizmasının çalıştığına birer delildir.

Mükellef hakları sadece mükellef boyutuyla bakılması gereken bir alan değildir. Aksine mükellef hakları da  insan haklarının içerisinde yer alan özel bir alandır. İnsan haklarının bir uzantısı olan mükellef haklarının da korunması kamu hukukunun bir dalı olan vergi hukukunun da amaçlarından birisidir. Zira vergi konusu bir tarafından birey veya diğer özel hukuk tüzel kişisi, diğer tarafta devlet veya diğer kamu tüzel kişiliği olan kurumlardan oluşan bir ilişkide kendini bulur. Bu ilişkinin her iki taraf açısından da güvenli işlemesi her iki tarafın da hukuk kurallarına sıkı sıkıya bağlı olmasına bağlıdır. Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri karşısında daha güçsüz olan vergi mükellefi olan kişilerin başta Anayasadan, İdari Yargılama Usul Kanunundan ve Vergi Usul Kanunundan doğan, usule ve maddi hukuk kurallarına ilişkin haklarını bilmesi karşılaşılan somut uyuşmazlıklarda fayda getirecektir.

Konusu vergi olan dava ve işlerde bazı yargı kararları ışığında mükellefin  özel haklarını (tahsilat aşamasında, ihtilaflarının çözümü aşamasında ve denetim aşamasında olan haklar) değerlendirdim. Faydalı olması dileklerim ile…

1- C. DANIŞTAY Dördüncü Daire Esas No : 2013/9157  Karar No : 2014/1768 

Bu kararda Danıştay, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararı, cevap dilekçesinde davalının DURUŞMA istemesine rağmen mahkemenin duruşma açmaması nedeniyle bozmuştur. Bilindiği üzere 2577 Sayılı İYUK’ta, 17. Madde duruşmanın hangi hallerde yapılacağını düzenlemiştir. Maddeye göre; “Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.”

Madde metninden de anlaşılacağı üzere, vergi ile ilgili uyuşmazlıklarda 25 Bin TL’nin üzerinde bir değer var ise taraflardan birinin istemi üzerine duruşma yapılır. Mükellefin özel haklarından biri olan bu istem mahkemece karşılanmadığı için Danıştay bu noktada  bozma kararı vermiştir.

2- T.C. DANIŞTAY Üçüncü Daire Esas No : 2016/13139 Karar No : 2016/8464

Bu kararda  Danıştay, dava konusu vergi ve cezaya ilişkin ihbarnamenin davacı şirketin tasfiye memurunun bizzat kendisine tebliğ edildiği, tebliğ alındısında yer alan "tebliğ edilen belgenin türü ve numarası" bölümünde, sadece vergi ve ceza ihbarnamesi ve fiş numarasının yazıldığı, davacı tarafından tarhiyatın dayanağı vergi inceleme raporunun 16.12.2015 tarihinde kendilerine tebliğ edilmediğini” iddia etmiştir.  Davalı idare ise tarhiyatın dayanağı olan vergi inceleme raporunun tebliğ edildiğini kanıtlayamamıştır. Danıştay tebligatın bu anlamda yapılamaması sebebiyle ilk derece mahkemesinin kararını bozmuş, davacının temyiz istemini kabul etmiştir.

Vergi ihtilaflarının çözümü sırasında mükellefin  özel haklarından olan tebligatın usule uygun yapılması istemi burada Danıştay tarafından da  uygun bulunmuştur.

3-T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire Esas No: 2013/4184  Karar No : 2016/3549

Bu karar ise savunma hakkı ile ilgilidir.  Davacı idare bu dosyada temyiz isteminde bulunmuştur. İdare, vergilendirmenin dayanağı takdir komisyonu kararı veya inceleme raporunun ihbarname ile birlikte ilgilisine tebliğ edilmemesinin, tarhiyatı hükümsüz kılacak nitelikte esasa etkili şekil hatasına vücut vereceğini, olayda; dava konusu edilen işlemlerin maddi dayanağını oluşturan tespitleri içeren, davacıların savunma hakkını tam anlamıyla kullanmasını sağlayacak olan vergi tekniği raporunun, vergi/ceza ihbarnamelerinin dayanağı vergi inceleme raporuyla birlikte davacılara tebliğ edilmemesi, esasa müessir şekil hatası olup, işlemleri hükümsüz kıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle iptal eden Antalya Birinci Vergi Mahkemesinin kararını bozulmasını istemiştir.

Danıştay burada, mükelleflerin ihtilaf çözümünde sahip olduğu özel haklardan biri olan savunma hakkına vurgu yapmış ve  temyiz isteminde bulunan idarenin öne sürdüğü iddiaların yerinde olmadığına vurgu yaparak idarenin temyiz isteminin reddine karar vermiştir.

4-T.C. DANIŞTAY Vergi Dava Daireleri Kurulu Esas No : 2016/1011  Karar No : 2016/1212 

Bu karar da tarhiyat ile ilgili olup mükellefin özel haklarını ilgilendiren diğer bir karardır. Temyiz yoluna başvuran davacı, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri  idarece kabul edilmeyerek 2004 yılının Ocak ilâ Mayıs dönemleri için re'sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri davaya konu yapmıştır. Davacı öncelikle temyiz istemiyle  Danıştay 9. Dairesine başvurmuş, Danıştay burada “davacı şirkete, işyerinde bir tebligat yapılmadığı, ikametgah adresinde şirketi temsil yetkisi bulunmayan şirket müdürünün vekil tayin ettiği babasına yapılan tebligatın şirkete yapılmış tebligat olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığından usulüne uygun tebliğ edilmeyen defter ve belge isteme yazısına dayanılarak vergi indirimlerinin ve davanın reddedilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.”

Fakat ilk derece Mahkemesi vermiş olduğu kararda, Danıştayın bozma kararında ısrar etmiş, Dava Danıştay Vergi Dava Daire Kurulunun önüne gelmiştir. Danıştay VDDK da, temyiz isteminin kabulüne karar vermiştir. Tebligat kurallarının önemi ortaya çıkaran kararda, ayrıca sırf defter ve belgeleri ibraz etmemesi nedeniyle KDV indirimlerinden mahrum kalan mükellefin özel hakları da korunmuştur.

5-T.C.  DANIŞTAY Üçüncü Daire Esas No : 2016/7350  Karar No : 2017/109

Danıştay bu kararında, İlk derece mahkemesinin re'sen tarh nedeninin varlığı ortaya konulmadan  davayı sonuçlandırdığını görmüştür. Danıştay, “ Re'sen takdiri gerektiren sebepler bulunmadıkça mükelleflerin dönem matrahının re'sen belirlenmesi yoluna gidilemeyeceği yolundaki yukarıdaki düzenlemeler karşısında, davacının kayıtlarına intikal ettirdiği ileri sürülen faturaların sahteliği hakkında yapılacak inceleme ve araştırma sonucu re'sen tarh nedeninin varlığı ortaya konulmadan, davayı doğrudan tarh matrahının hukuka uygunluğu yönünden yaptığı inceleme sonucu yazılı gerekçeyle sonuçlandıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir” şeklinde bir karar vererek, resen tarh nedeninin varlığının ortaya koyulmasının gerekliliğine vurgu yapmıştır. Ve bu sebeple, ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.

Burada re’sen araştırma ilkesi, hakimin kendiliğinden araştırma yapmasını ve delil toplamasını gerekli kılarak (İYUK, md.20/1), mükellefin bilmediği veya ulaşamadığı hususların da yargılamada dikkate alınması gerekliliği açıkça vurgulanmıştır.

Maliye Ve Vergi Uygulamaları

Yüksek Lisans Öğrencisi

Av. Cennet Ceyda BOĞA