Menfi tespit ve istirdat davası; gerçekte borçlu olmayan bir kimsenin kendisine gönderilen ödeme emrine itiraz edememiş veya itiraz ettiği halde elinde İcra İflas Kanunu madde 68 hükmündeki belgeler olmadığından takip kesinleşmiş olması durumunda söz konusu olan davalardır. Gerçekte borçlu olmayan takip borçlusu, borçlu olmadığını mahkeme kanalıyla tespit ettirebilir. Takip borçlusunun bu durumda menfi tespit ve istirdat davaları olmak üzere başvurabileceği iki yol bulunmaktadır. Borçlu henüz borcunu ödememişse menfi tespit davası açarak gerçekte borçlu olmadığının tespit edilmesini istemelidir. Borçlu bu davayı kazanırsa hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödeme yükümlülüğünden kurtulur. Ancak önemle belirtmek gerekir ki; borçlu, borcu icra dairesine ödedikten sonra artık menfi tespit davası açamaz. Burada artık başvurabileceği tek yol istirdat (geri alma) davasıdır. Borçlu, istirdat davasında ise borçlu olmadığının tespitinin yanında ödediği paranın geri verilmesi de ister. Borçlunun açtığı menfi tespit davası sonuçlanmadan borçlu ödeme emrindeki parayı öderse menfi tespit davası istirdat davasına dönüşür ( İİK m.72).

İCRA TAKİBİNDEN ÖNCE VEYA SONRA AÇILMASINA GÖRE İKİ TÜR MENFİ TESPİT DAVASI BULUNMAKTADIR.

Menfi tespit davası icra takibinden önce veya sonra açılmış olmasına göre ikiye ayrılır. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasında; bir kimse, ortada bir icra takibi olmasa dahi bazı nedenlerden dolayı bir kişiye borcu olmadığını mahkemede hüküm altına aldırmak için menfi tespit davası açabilir. Fakat bu davanın açılabilmesi için borçlunun gerçekte borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir hukuki yararın olması gerekmektedir. Eğer ortada korunmaya değer hukuki bir yarar yoksa hukuki yarar yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilecektir.

Bu dava icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Ancak borçlu menfi tespit davasına bakan mahkemeden talep ile teminat karşılığında icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı alabilir (m.72). Ancak belirtmek gerekir ki mahkeme borçlu lehine ihtiyati tedbir kararı vermek zorunda da değildir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise; borçlu icra takibinden sonra da eğer gerçekte borçlu olmadığını düşünüyorsa bir menfi tespit davası açabilecektir. Bu dava ile de icra takibi kendiliğinden durmaz. Mahkeme icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemez. Ancak icra veznesine girmiş olan paranın alacaklıya ödenmesini durdurmak için mahkemeye yatırılacak, asıl alacağın en az yüzde 15’i tutarında teminat karşılığında mahkeme paranın alacaklıya ödenmesini durdurmak için ihtiyati tedbir kararı verebilir.

Dolayısıyla borçlu, mallarının haczedilmesini ve satılmasını önlemek için alacağın tamamıyla birlikte asıl alacağın yüzde 15’i tutarında bir teminatı (toplam yüzde 115) mahkemeye yatırıp ihtiyati tedbir kararı alabilecektir.

MENFİ TESPİT DAVASININ SONUÇLARI

Alacaklının menfi tespit davasını kazanması neticesinde, maddi hukuk açısından takip konusu alacağın mevcut olmadığı ispat edilmiş ve mahkeme kararıyla hüküm altına alınmış olur. Eğer dava görülürken icra takibi hakkında bir ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise bu tedbir, davanın alacaklı lehine sonuçlanması neticesinde kendiliğinden kalkar (m.72).

Bunun dışında menfi tespit davasının reddine karar veren mahkeme borçluyu, alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere bir tazminat ödemeye mahkum eder. Alacaklı bu tazminatı borçlunun ihtiyati tedbir kararı alırken göstermiş olduğu teminattan alır. Bunun için alacaklının, zararını ispat etme zorunluluğu yoktur. Ancak alacaklının zararı asıl alacağın yüzde yirmisinden fazla ise alacaklı bu fazlalığı ispat etmelidir.

Menfi tespit davası borçlu (davacı) lehinde sonuçlanırsa, yani mahkeme davacının borçlu olmadığına karar verirse, icra takibi derhal durur. Hükmün kesinleşmesi ile icra takibi iptal edilir. Var olan hacizler kalkar ve mallar satılmışsa bu para alacaklıya değil borçluya ödenir. İcra takibinin haksız ve kötü niyetli yapılmış olduğu anlaşılırsa, borçlunun talebi üzerine borçlunun menfi tespit davası nedeniyle uğramış olduğu zararın da tazminine karar verilir. Bu zarar takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.

İSTİRDAT DAVASI

Aslında borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında borcu olmayan bir parayı başkasına ödeyen kişi, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için istirdat davası açabilir. Yukarıda da açıklandığı üzere borçlu, açmış olduğu menfi tespit davası sırasında borcunu öderse menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşür.

Tekrarla belirtmek gerekir ki; istirdat davası açılabilmesi için borçlunun,gerçekte borçlu bulunmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi ile cebri icra tehdidi altında ödemiş olması gerekir.

İSTİRDAT DAVASI AÇMANIN ŞARTLARI NELERDİR?

İstirdat davası için öngörülen ilk şart, geri istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. Para borçlu tarafından icra dairesine ödenmiş olabileceği gibi,borçlunun mallarının haczedilip satılmış olması suretiyle de olabilir.

Bu ödemenin borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup itirazın kesin kaldırılması yüzünden yapılmış olması gerekir. Yani borçlunun kesinleşen icra takibi dolaysıyla ödemiş olması gerekir. Ancak önemle belirtmemiz gerekir ki;  borçlu bu parayı daha yedi günlük itiraz süresi içinde ödemişse burada istirdat davası açamaz. Çünkü borçlunun itiraz etme hakkı varken yapmış olduğu ödeme, cebri icra tehdidi altında yapılmış bir ödeme sayılmaz. Burada borçlu ancak bir sebepsiz zenginleşme davası açarak ödediği paranın iadesini isteyebilecektir. Burada bilinmesi gereken önemli bir husus da; davayı kaybeden tarafın asgari yüzde yirmi tazminata hükmedilmesi hususu istirdat davasında söz konusu olmayıp yalnızca menfi tespit davasında mevcuttur.

Menfi tespit ve istirdat davaları ile ilgili daha ayrıntılı bilgi alabilmek ve olası hak kayıplarını önlemek adına avukat meslektaşlarımızdan hukuki yardım almanızı tavsiye eder esen günler dileriz.