Anayasa'mızın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip bulunduğu, özel hayatın gizliliğine dokunulmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu anayasal düzenlemenin ışığında yasa koyucu, özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi halini 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde suç olarak tanımlamıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin birinci fıkrasında, kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kişinin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı ifade edilmektedir.

Özel hayatın gizliliğinin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılacaktır. (TCK m. 134/1)[1]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin birinci fıkrası, kişilerin gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir şekilde özel yaşama dair olayların tespit edilmesini ve kaydedilmesini suç olarak tanımlamakta ve cezalandırmaktadır.[2]

Suçun oluşması için ilgilinin rızasının bulunmaması gerekir. Mağdurun rızası dahilinde yapılan özel yaşam alanına ilişkin tespit ve kayıtlar suç oluşturmayacaktır.

Bu yasal düzenleme ile Anayasanın 20 nci maddesinin uygulanması temin edilmiş ve yasa dışı ihlal niteliğindeki davranışlara bir yaptırım getirilmiştir.

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. (TCK m. 134/2)[3]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin İkinci fıkrasında, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini ı suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesi ile, uzaktan söyleşileri tespit edebilen araçları, merciince izin verilmeden imal eden, ithal eden veya bulunduran yahut kullanan kişilerin cezalandırılması sağlanmıştır. 

Başka bir söylemle, bu yasal düzenleme, özel yaşamın gizliliği hakkına saygının temin temin edilmesi amacıyla bir tedbir olarak hüküm altına alınmıştır.

Uzaktan konuşmaları tespit ve kayıt edebilen bu araçlar, uygun kişilerce kullanılmadığında kişisel ilişkileri zorlaştırıcı etki yapmaktadır.

Ayrıca, bu şekildeki gizli kayıt ve tespitler, kişiler arasındaki ilişkilerde duraksamaların oluşmasına ve genel yerlerde, kamusal alanda kişisel konuşma özgürlüğünün hırpalanmasına sebep olmaktadır.

Bu gizli kayıt ve dinleme aletlerinin, kötü maksatla kullanılmaları, insanların korkudan arınmış bir şekilde yaşamalarına engel olmakta ve kişilerin yaşama özgürlüğünü ihlal etmektedir.

Bu görüntü veya sesler, örneğin bir soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin birinci fıkrasında belirtilen şekilde suç işleyerek temin edilmiş olabilir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin temin edilmesi ile oluşmaktadır.

Belirtmek gerekir ki, bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşa edilmesinin hukuka aykırı olması gerekir. Bu yüzden özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suçun oluşması mümkün değildir.

Yasa koyucu bu gerçeklerden hareketle, yeni Fransız Ceza Kanununun 226-3 üncü maddesinde de yer alan hükümden ilham alarak,  5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesini hüküm altına almıştır.

KORUNAN HUKUKİ YARAR

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesi, kişilerin özel yaşamlarının gizliliğinin ihlal edilmesi suç olarak tanımlamış ve bu suçla kişilerin özel yaşamını korumayı amaçlamıştır.[4]

SUÇUN KONUSU

Bu suçun konusu kişilerin özel yaşamlarıdır.[5] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesi ile Anayasa’mızın 20. Maddesi “özel yaşam” kavramına yer vermesine rağmen, bu kavramı tanımlamamıştır.

Yargıtay’ın özel yaşam kavramını tanımlayan ve kapsamını belirleyen kararları bulunmaktadır.[6]

Yargıtay, Özel hayat kavramını, “kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir.”  şeklinde tanımlamaktadır.[7]

FAİL VE MAĞDUR

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde tanımlanan suçun faili veya mağduru, herhangi bir kimse olabilir. Failin veya mağdurun, kadın veya erkek olması herhangi bir fark yaratmamaktadır.

Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde tanımlanan suçun işlenmesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 137/1-a maddesi gereğince nitelikli hal olarak öngörülmüştür.

Yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 137/1-b maddesi gereğince, bu suçun belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi ağırlaştırılmış yaptırımı gerektirmektedir.

SUÇUN MADDİ UNSURU

Özel hayat görüntüsü veya sesinin izinsiz kaydı

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinin ilk fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, bir özel hayat görüntüsü veya sesinin, ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi gerekmektedir.

Görüntüdeki kişinin tanınabilir veya sesin anlaşılabilir olması şart değildir. Özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice kaydedilmesi bu suçun oluşumu için yeterli sayılmaktadır.

Özel hayata ilişkin görüntü veya sesin kaydedilmesiyle suç tamamlanmaktadır.

Burada başkaca bir sonucun doğması ve mağdurun zarara uğramış olması gerekmemektedir.  

Ayrıca sanığın kaydedilen görüntüleri izlememiş veya sesleri dinlememiş olmasının suçun oluşumuna bir etkisi bulunmamaktadır.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun basit hali

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinin ilk fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun basit halinin oluşabilmesi için ise, sanık tarafından, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip bir alet kullanılması gerekmemektedir.

Bu cümlede tanımlanan suçun basit halinin oluşması için, bir özel hayat olayının çıplak gözle seyredilmesi veya özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice dinlenilmesi yeterli sayılmaktadır.[8]

Örneğin; mağdurun, gün içerisinde, kiminle, niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları ortaya çıkarmak amacıyla onu sürekli denetim ve gözetimi altında bulunduran failin eylemleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1-1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşmasına neden olacaktır.[9]

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinin ikinci fıkrasına göre, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi halinde suç oluşmaktadır.

İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmedilecektir.

MANEVİ UNSUR

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, genel kast ile işlenebilen suçlardandır.  Failin, “kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal etme” neticesini bilmesi ve istemesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesindeki suçun manevi unsuru oluşmaktadır.

Burada kastın varlığından söz edebilmek için sanığın hukuka aykırı hareket ettiğini bilmesi ve bu şekilde hareket etmeye devam etmesi gerekmektedir.[10]

TEŞEBBÜS

Neticesi harekete bitişik suçlardan olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda, icra hareketlerinin bölünebildiği hallerde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinde düzenlenen teşebbüs hükümleri tatbik edilebilecektir.

Teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için; sanığın, elverişli hareketlerle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun icrasına başlaması ve elinde olmayan nedenlerle eylemini tamamlayamayıp, neticenin meydana gelmemiş olması gerekmektedir.

Bu nedenle, suçta kullanılan vasıtanın elverişsiz olması veya suçun maddi konusunun bulunmaması durumunda, “işlenemez suç” söz konusu olacak ve teşebbüs hükümleri uygulanamayacaktır.

Örneğin, sanığın, bir kimsenin görüntüsünü kaydetmek için yerleştirdiği cihazın bozuk olması halinde bu durum ortaya çıkacaktır.

Burada ayrıca belirtilmesi gereken diğer bir husus da, sanığın kendi iradesi ile icra hareketlerini tamamlamaması halidir.

Bu halde de, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 36. maddesindeki, gönüllü vazgeçme hükümlerine göre değerlendirme yapılabilecektir.

Ancak bu durumda da, icra hareketleri tamamlandıktan sonra netice meydana geleceğinden, bu aşamada, gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanması mümkün olmayacaktır.[11]

İŞTİRAK

Bu suçta iştirake ilişkin genel hükümlere göre değerlendirme yapılmalıdır. Yani suça iştirak halinde genel hükümler uygulanacaktır.

KOVUŞTURMA

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 139/1. maddesi uyarınca soruşturma ve kovuşturması şikâyete tabidir.

Yargılama sırasında mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi ve sanığın vazgeçmeyi kabul etmesi halinde, vazgeçme nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/4 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşme kararı verilmesi gerekecektir.[12]

UZLAŞMA

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253/1. maddesi gereğince uzlaşmaya tabidir. Uzlaştırma işlemi yapılmadan kamu davası açılamaz.

Soruşturma aşamasında usulüne uygun uzlaştırma işlemi yapılmadan kamu davası açılmış ise, 6763 sayılı Kanun'un 35.maddesi ile getirilen değişiklikte dikkate alınarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun uzlaşma başlıklı 253 ve 254. maddelerinde düzenlenen uzlaşma hükümleri uygulanıp, sonucuna göre karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.[13]

YARGITAY UYGULAMASI

Anayasa'mızın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip bulunduğu, özel hayatın gizliliğine dokunulmayacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir.

Yargıtay bazı kararlarında; bu hakkın, Türk Medeni Kanunu'nun 24. ve 25. maddelerinde koruma altına alındığını, Türk Ceza Kanunu'nun 134. Maddesinde bu durumun suç olarak düzenlendiğini, Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde de kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırımın tespit edildiğini dile getirmektedir.[14]

Yargıtay’ın altını çizerek ifade ettiği,  bu yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, kişinin özel yaşamının gizliliğine hukuka aykırı bir şekilde müdahale edilemez.

Yargıtay, kişinin özel yaşam alanına ilişkin bilgilerin, seslerin ve görüntülerin, Kişinin sıfatı ve konumu ne olursa olsun, rızası dışında kamuya açıklanamayacağını bazı kararlarında ifade etmektedir.[15]

Yargıtay; bu görüntü ve seslerin kişinin gizli alanını oluşturduğunu, bir kişinin hukuka aykırı bile olsa konuşmalarının ve görüntüsünün gizli kamera ile kayda alınması aynen telefon konuşmalarının yasadışı dinlenmesinde olduğu gibi onun kişilik haklarına ve özel yaşamına saldırı niteliği taşıyacağını, bu kayıt ve görüntülerin televizyon yoluyla kamuoyuna yansıtılmasının kişilik haklarına yapılmış ikinci bir saldırı niteliğinde olduğunu düşünmektedir.[16]

Yargıtay’a göre özel hayat kavramı

Yargıtay’a göre; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun konusunu oluşturan özel hayat kavramı şu ilkeleri içermektedir:[17]

1) Kişinin özel yaşamının sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değildir.

2) Özel yaşam kavramı, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını kapsamaktadır.

3) Kişinin kamuya açık alanda bulunması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği şeklinde yorumlanamaz.

4) Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” ilkesi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri veya onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamındadır.

5) Süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dâhil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez.

Yargıtay, yukarıda belirtilen ilkeleri dikkate alarak özel yaşam kavramının kapsamını belirlemektedir.

Yargıtay’a göre; bir olayın veya bilginin, özel hayat kavramına dahil olup olmadığı tespit edilirken şu unsurlar dikkate alınmalıdır:

1) Fiziki çevrenin özellikleri,

2) Kişinin toplum içindeki konumu,

3) Kişinin mesleği,

4) Kişinin görevi,

5) Kişinin kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı,

6) Kişinin dışa yansıyan davranışları,

7) Kişinin rıza ve öngörüleri,

8) Kişinin sosyal ilişkileri,

9) Yapılan müdahalenin derecesi.

Yargıtay, yukarıda belirtilen ölçütlerin de dikkate alınarak özel yaşam kavramının kapsamının belirlenmesi gerektiğini ve ölçütler ışığında yapılan müdahalenin derecesine göre özel yaşamın ihlal edilip edilmediği sorununun çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade etmektedir.[18]

Gazetede katılanın köşe yazarı olarak çalıştığı köşe yazısında kullanılan fotoğrafın katılanın rızası olmadan internetteki bir arkadaşlık sitesinde erkek arkadaş aradığı şeklindeki bilgilerle birlikte konulması

Yargıtay bu olayda, herhangi bir özellik arz etmeyen, yanında kişiyi belirleyen başka bir bilginin bulunmadığı (TC Kimlik No, Telefon numarası, e-posta adresi) bir fotoğrafın, umuma sunulmuş olması nedeniyle başka bir sitede yayınlanmasının kişisel verileri yayma suçunun konusunu oluşturmayacağı, sadece katılanın bekar, erkek arkadaş arayan bir bayan olarak gösterilip küçük düşürdüğünden eylemin TCK’nın 125/1-4. maddesi kapsamında hakaret suçunu oluşturduğunu, aynı bilgilerin ve resmin sokak duvarlarına ve ilan panolarına yapıştırılması halinde de hakaret suçunu oluşturacağını hüküm altına almıştır.[19]

Sanığın cinsel ilişkiye girdiği küçük mağdurenin çıplak bedenini rıza karşılığında cep telefonu kamerasıyla çekip kaydettiği olay

Yargıtay bu olayda; sanığın suç tarihinde cinsel ilişkiye girdiği 15 yaşından küçük mağdurenin çıplak bedenini kendi rızası dâhilinde cep telefonu kamerasıyla çekip kaydetmesi eyleminde, mağdurenin rızasının hukuken üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmadığını, bu nedenle hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyeceğini, 15 yaşından küçük mağdurenin rızasıyla bile gerçekleştirilmiş olsa bu eylemin TCK'nın 134/1. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağını, sanığın cinsel ilişki sırasında mağdurenin bedenini görüyor olmasının da, ulaşılan bu sonucu değiştirmeyeceğini, bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, sanığın cinsel ilişkiye girdiği mağdurenin çıplak bedenini görmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal olarak nitelendirilemeyeceğinden bunun kayda alınmasının da suç oluşturmayacağı gerekçesiyle bozulmasına ilişkin Özel Daire kararında isabet bulunmadığını ifade ederek, özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkin Özel Dairece verilen bozma kararının kaldırılmasına, usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün bu suç yönünden de onanmasına karar vermiştir.[20]

15 yaşından küçük mağdure ile girdiği cinsel ilişkiyi kayda aldığı mağdurenin çıplak fotoğraflarını çektiği ve bu kayıtları cep telefonunun hafıza kartında sakladığı olay

Yargıtay bu olayda; 15 yaşından küçük mağdure ile girdiği cinsel ilişkiyi kayda alan, mağdurenin çıplak fotoğraflarını çeken ve bu kayıtları cep telefonunun hafıza kartında saklayan sanığın eyleminin en ağır cezayı gerektiren TCK'nun 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir.[21]

Yargıtay, bu somut olayda olduğu gibi sanığın tek olan fiilinde kullandığı müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin, ayrıca çocuğun özel hayatının gizliliğini ihlal niteliğini taşıması halinde TCK'nun 44. maddesi uyarınca sadece en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılabilmesine karar verilebileceğini düşünmektedir.[22]

Sanığın cep telefonunu banyo penceresinin aralık olan yukarı kısmından içeri tutmak suretiyle içerisini görmeden ve daha önce hiç tanımadığı halde banyo yapmakta olan mağdurenin çıplak görüntülerini kaydettiği olay

Yargıtay bu olayda, mağdurenin gizli yaşam alanına girerek başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması sebebiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin tartışılmamasını  bozma nedeni yapmıştır.[23]

Sanığın cep telefonundan mağdurun uyurken çekilmiş çıplak fotoğrafını kullanarak arkadaşlıklarının ve cinsel birlikteliklerinin devamını sağlamak suretiyle kendisine yarar sağladığı olay

Yargıtay bu olayda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 134/1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi ile oluşacağını, özel hayatın gizliliğinin, ses veya görüntülerin kayda alınması suretiyle ihlali durumunda, görüntüleri veya sesi kaydeden kişinin, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bu görüntüyü veya sesi, şeref veya saygınlığa zarar verecek şekilde açıklayacağı tehdidinde bulunursa, ayrıca şantaj suçunun da oluşacağını, her iki suçun unsurlarının ve koruduğu hukuki yararların birbirinden farklı olduğunu hükme bağlamıştır.[24]

Katılanın telefon numarasının cinsel içerikli mesaj eşliğinde katılan adına oluşturulan bir arkadaşlık sitesine yazılması

Bu olayda Yargıtay; sanığın, katılanın telefon numarasının cinsel içerikli mesaj eşliğinde katılan adına oluşturulan bir arkadaşlık sitesine yazılmasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ifşa suçunu oluşturabileceğini ifade etmiştir.[25]

Katılanın telefon numarasının cinsel içerikli mesaj eşliğinde katılan adına oluşturulan bir arkadaşlık sitesine yazılması

Yargıtay, sanığın katılanın telefon hafıza kartını bir şekilde ele geçirip facebook şifrelerini de kırarak bu hesabı kullanmaya başlayıp elde ettiği fotoğrafları facebooktan yaymaya başlayacağını söyleyerek kendisiyle görüşmeye devam etmesi için kendine ait telefondan katılana ait telefona gönderdiği mesajlarla şantaj yaptığı olayda, sanığın eylemlerinin şantaj, bilişim sistemine girme ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturacağına hükmetmiştir.[26]

Mağdurların telefon numaralarının sahte facebook hesapları üzerinden yayımlandığı olay

Yargıtay bu olayda, mağdurların telefon numaralarını sahte facebook hesapları üzerinden yayımlayıp, onların rahatsız edilmesine neden olan sanığın eylemlerinin özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmayacağını,  verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun oluşacağını, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1, 43/1 ve 136/1, 43/2. maddeleri gereğince iki mahkumiyet hükmü kurulması gerektiğini ifade etmiştir.[27]

Sanığın rıza dahilinde 15-18 yaş aralığındaki katılan ile cinsel ilişkiye girdiği görüntüleri cep telefonunun kamerasıyla çekip kaydettiği olay

Yargıtay; sanığın, suç tarihinde, rıza dahilinde 15-18 yaş aralığındaki katılan ile cinsel ilişkiye girdiği görüntüleri cep telefonunun kamerasıyla çekip kaydettiği olayda, mağdurun cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini, onun bilgisi dışında, cep telefonu ile kaydeden sanığın eyleminde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı nitelikteki müstehcen görüntüyü içeren ürünün üretiminde 16 yaşındaki mağdur çocuğun yer almasından dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226/3-1. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunun da oluştuğunu, bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren müstehcenlik suçundan cezalandırılması gerektiğini, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır.[28]

Tebligatın şahsa özel yapıldığı halde sanık tarafından açılarak okunduktan sonra, katılan yerine doğrudan diğer sanığa verildiği olay

Katılanın kendisi hakkında yürütülen başka bir soruşturma sonrası açılan, sanık sıfatıyla yer aldığı ceza davasına konu yapılan olayların, niteliği itibariyle herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerdiği, tebligatın şahsa özel yapıldığı halde sanık tarafından açılarak okunduktan sonra, katılan yerine doğrudan diğer sanığa verildiği olayda;  Yargıtay, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluştuğunu ve sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[29]

Kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü veya sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi

Yargıtay, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü veya sesinin, yasal anlamda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. maddesi kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemeyeceğini bazı kararlarında dile getirmektedir.[30]

Kişinin özel yaşamına dair görüntüsü veya sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. maddesinin 2. Cümlesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Şayet bu kayıtlar ilgilinin rızası dışında ifşa edilmesi, yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması hallerinde eylemin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2. maddesinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı gözetilmelidir.

Bundan başka kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması durumunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu söz konusu olacaktır.[31]

Sekiz Adet Kameradan Üçünün Çekim Açısının Katılanın Evinin Önü İle Merdivenini, Bahçe Kapısı Girişini ve Bahçesinde Bulunan Hayvan Barınağını Görecek Şekilde Ayarlandığı olay

Bu olayda Yargıtay; sanığın, şikâyete konu kameraları güvenlik amacıyla taktırdığına yönelik savunması karşısında, sanığın, sekiz adet kameradan üçünün yönünü katılanın özel yaşam alanına müdahale edecek şekilde ayarladığına ve katılanı sürekli gözetimi altına alarak onun özel hayatının gizliliğini ihlale yol açacak görüntüsünü veya sesini kaydetme kastıyla hareket ettiğine dair, mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle yerel mahkemece sanığın beraatine karar verilmesinde bir isabetsizlik görmemiştir.[32]

Mağdurların bilgileri dışında fotoğraflarının cep telefonu ile çekildiği olay

Yargıtay, sanığın, kaldırımda yürümekte olan mağdurları ısrarla takip edip, kamera fonksiyonunu aktif hale getirdiği cep telefonunun çekim yönünü, 25 metre ilerisinde olan mağdurlara doğru odaklayarak, mağdurların bilgileri dışında fotoğraflarını çektiği ve ihbar üzerine kolluk görevlilerince yakalanıp, sanığa ait cep telefonunda inceleme yapılması sonucunda mağdurların arkalarından görüntülendiği tek kare fotoğrafın tespit edildiği olayda, sanığın zincirleme şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1 ve 43/2. madde ve fıkrası atfıyla aynı Kanun'un 43/1. madde ve fıkraları gereğince mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[33]

Aralarındaki arkadaşlık ilişkisi bitmesine rağmen önceden çekilmiş fotoğrafların sosyal medyada sanık tarafından yayınlanmasına devam edilmesi

Bu olayda Yargıtay; bahse konu fotoğrafların katılanın rızasıyla sanığın kendi sayfasında paylaşılsa da, katılanın fotoğrafları kaldırması isteminde bulunduktan sonra katılanın rızasından bahsedilemeyeceğini ve sanığın fotoğrafları kaldırması gerektiği halde kaldırmadığını, fotoğrafların facebook isimli internet sitesine konulma tarihinin bir önemi bulunmadığını, önemli olan hususun şikayet tarihi itibariyle katılanın rızasının devam edip etmediği ve fotoğrafların facebookta bulunup bulunmadığı hususu olduğunu, sanığın katılanla yanyana çekilen fotoğrafını facebookta yayınlaması eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2-1.cümle gereğince cezalandırılması gerektiğini ifade etmiştir.[34]

Mağdurun cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerin kişisel veri kapsamında olmadığından eylemin özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturması

Yargıtay, kişilerin cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerinin kaydedilmesi olaylarında, bu görüntülerin kişisel veri kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, eylemin, kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu değil, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. maddesinin 2. cümlesi ve 134/2. maddesine uyan özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturacağını bazı kararlarında dile getirmektedir.[35]

Metro istasyonunda yürüyen ve buradaki merdivenleri kullanarak dışarı çıkış yapmakta olan mağdurların etek altı görüntülerini cep telefonu ile çekme ve kaydetme eylemi

Yargıtay, sanığın metro İstasyonunda yürüyen ve buradaki merdivenleri kullanarak dışarı çıkış yapmakta olan mağdurlara yaklaşıp, kamera fonksiyonunu açık halde bıraktığı cep telefonunun çekim yönünü, mağdurların etek altına odaklayarak, onların bilgisi ve rızası dışında, erojen bölgelerinin görüntülerini video olarak kaydetmesi biçiminde sübut bulan eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. madde ve fıkrasında tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğuna, aynı suçun mağdurlara karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle zincirleme suç koşullarının gerçekleştiği gözetilerek sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 43/1. maddesinin uygulanmasına karar vermiştir.[36]

Sanığın mağdurenin arkasından yaklaşarak elinde bulunan cep telefonunun kamerası ile mağdurenin bacaklarını kaydetmesi eylemi

Bu olayda Yargıtay, sanığın bir alışveriş merkezindeki dükkanın vitrininde bulunan hayvanları izleyen mağdurenin arkasından yaklaşarak elinde bulunan cep telefonunun kamerası ile mağdurenin bacaklarını kaydetmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/1. maddesinde düzenlenmiş özel hayatın gizliliğinin ihlali suçunu oluşturduğuna hükmetmiştir.[37]

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu yanında müstehcenlik suçunun da oluştuğu olaylar

Yargıtay, 16 yaşındaki katılanın cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini, onun bilgisi dışında ifşa edilmesi eyleminde TCK'nın 134/2. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı nitelikteki resimlerin ifşa edildiği sırada 18 yaşından küçük olanların, örneğin 16 yaşındaki katılana ait müstehcen görüntünün ifşa edilmesi nedeniyle 226/5. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunun da oluştuğunu, bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan failin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren müstehcenlik suçundan cezalandırılması gerektiğini düşünmektedir.[38]

Örneğin, bu gibi hallerde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, suç vasfında hataya düşülerek özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.[39]

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun uzlaşma kapsamında olması

Uzlaşma kapsamında olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçu hakkında soruşturma aşamasında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesi gereğince uzlaştırma işlemi sağlanmadan kamu davası açılması, yargılama aşamasında da aynı kanunun 254. maddesi uyarınca bu eksikliğinin giderilmemesi hukuka aykırı olacaktır.[40]

Katılanın özel yaşam alanına ilişkin resmi katılanın rızasına aykırı olarak kendi facebook hesabında yayınlama

Yargıtay, sanığın eski eşi olan katılanın kendisine gönderdiği, nişanlısı ile beraber çekindikleri ve aralarındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren, katılanın özel yaşam alanına ilişkin resmi katılanın rızasına aykırı olarak kendi facebook hesabında yayınlayan sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2. Maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[41]

Sanığın ilişkilerini sona erdirmesine tepki olarak beraberlikleri döneminde çekindikleri katılanın fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak resmini başka bir şahsa göndermesi

Bu olayda Yargıtay; sanığın, ilişkilerini sona erdirmesine tepki olarak beraberlikleri döneminde çekindikleri katılanın fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak resmini başka bir şahsa göndermesi şeklindeki eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2. madde ve fıkrasında düzenlenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğunu belirtmiştir.[42]

Katılanların baş ve yüz kısmını gösteren resimlerini kopyalayıp aralarında duygusal birliktelik olduğu izlenimi verecek şekilde birleştirip sosyal medya hesabında yayınlama

Yargıtay; sanığın, katılanların baş ve yüz kısmını gösteren resimlerini kopyalayıp aralarında duygusal birliktelik olduğu izlenimi verecek şekilde birleştirdiği ve onur, şeref ve saygınlıklarını rencide edici yazılarla birlikte kendisine ait İP bağlantısı üzerinden facebook adresinden yayınlaması şeklinde sübutu kabul edilen eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. madde ve fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu ile aynı kanunun 125/2. madde ve fıkrasında tanımlanan hakaret suçlarını oluşturduğunu düşünmektedir.[43]

Bu gibi olaylarda, delillerinin takdirinde hataya düşülerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2. madde ve fıkrasında düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyete, hakaret suçundan ise beraate karar verilmesi kanuna aykırı olacaktır.[44]

Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve tehdit suçunun aynı anda oluşması

Yargıtay, sanığın mağdur tarafından aralarındaki arkadaşlık ilişkisinin sona erdirilmesine tepki olarak, mağdurla beraber oldukları dönemde onun bilgisi dahilinde çekilmiş birlikteliklerini gösteren özel fotoğrafları, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlayıp, aynı sitede, mağdura yönelik olarak, “O iki senenin mutluluğunu 1 sene sonra yaşacam merak etme ablası zorla almasını bilirim.” biçiminde paylaşımda bulunduğu olayda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134/2. madde ve fıkrasında tanımlanan görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve aynı Kanun'un 106/1-2. madde, fıkra ve cümlesindeki tehdit suçlarının oluştuğuna hükmetmiş ve bu konudaki yerel mahkeme kararını onamıştır.[45]

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması

Yargıtay, Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanabileceğini düşünmektedir.

Nitekim Yargıtay bir kararında, cep telefonu ile birden fazla kişinin görüntüsünü çeken sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğine hükmetmiştir.[46]

Özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçlarının oluşturan eylemler

Yargıtay bir kararında, kız arkadaşının ilişkilerini sona erdirmesine tepki olarak beraberlikleri döneminde onun rızası kapsamında gönderdiği çıplak resimlerini ilişkilerini devam ettirmediği takdirde ifşa edeceğinden bahisle tehdit ederek şantajda bulunup daha sonra resimleri facebooktan yayınlayan sanığın sübut bulana eylemlerinin özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçlarını oluşturduğuna hükmetmiştir.[47]

Görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının birbirinden bağımsız suçlar olması

Yargıtay, bu ikin suçun birbirinden bağımsız olduğunu ve varlığı halinde iki suçtan da hüküm kurulması gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir.

Örneğin; sanığın bir dönem ilişki yaşadığı katılanın banyo yaptığı sırada, banyo kapısını hafif açarak katılanın banyo kapısına arkası dönük şekilde gizlice çıplak resmini çektiği ve daha sonra aralarında çıkan anlaşmazlık üzerine facebook üzerinde katılanın gelinine göndermesi şeklinde sübutu kabul edilen eylemlerinin TCK’nın 134/1-son cümle ve 134/2. maddelerinde düzenlenen ve bir birinden bağımsız suç olan görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturacaktır.

Bu durumda sanık hakkında, her iki suçtan ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurulması gerekmektedir.

Burada suç vasfında hataya düşülerek, kaydetme ve ifşa eylemlerinin tek bir suç oluşturduğu kabul edilerek sanık hakkında hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.[48]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------------

[1] [1] 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile bu fıkrada yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para” ibaresi “bir yıldan üç yıla kadar hapis” ve “cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” ibaresi ise “verilecek ceza bir kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.

[2] Maddenin birinci fıkrasında, metninde özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi cezalandırılmaktadır.

[3] (2) (Değişik: 2/7/2012- 6352/ 81 md.)

[4] Tezcan, Dudmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Önok,Murat: Teorik ve Pratik Ceza Hukuku, Seçkin Yayınları, 5. Baskı, Ankara:2007, s. 467.

[5] Y.12.CD, E: 2013/25838, K: 2014/10752, T: 05.05.2014: “… TCK'nın 134. maddesinde korunan suçun maddi unsurunun kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesi olduğu, müştekinin çalışmış olduğu iş yerinde ve işle ilgili belgeler açısından bu şekilde bir incelemenin müştekinin özel hayatının gizliliğine yönelik bir kasıt taşımadığı, iş yeri olması itibariyle ortak alana dahil olan çalışmalarından dolayı bu tür bir kontrolün yapıldığı, sanıklara atılı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı; sanık ...'in tartışma sırasında katılana söylediği iddia edilen sözler hakaret niteliği taşımadığından bu sanığa atılı hakaret suçunun da yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla,…”

[6] “Özel yaşam” kavramının tanımı ve kapsamı için bkz.; Y.12.CD, E.2015/9708, K.2016/10986, T.29.06.2016.

[7] Y.12.CD, E: 2013/13545, K: 2014/6497, T: 17.03.2014

[8] Y.12.CD, E: 2013/13545, K: 2014/6497, T: 17.03.2014.

[9] Y.12.CD, E: 2013/13545, K: 2014/6497, T: 17.03.2014.

[10] Y.12.CD, E: 2013/13545, K: 2014/6497, T: 17.03.2014.

[11] Y.12.CD, E: 2013/13545, K: 2014/6497, T: 17.03.2014.

[12] Y.12.CD, E: 2016/3610, K: 2016/5758, T: 06.04.2016.

[13] Y.12.CD, E: 2017/7323, K: 2018/3967, T: 04.04.2018.

[14] Y.4.HD, E.2006/13723, K.2007/13089, T.26.10.2007.

[15] Y.4.HD, E.2006/13723, K.2007/13089, T.26.10.2007.

[16]  Y.4.HD, E.2006/13723, K.2007/13089, T.26.10.2007: “….Somut olayda; davacı, müdür olarak çalıştığı okulda öğretmenler arasında yaşanan huzursuzluğu gidermek için davalı öğretmen Derya'yla görüşmek istemiş, davalının bir sonraki gün evine davet etmesi üzerine eşi ve çocuğu ile birlikte kendisini ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sırasında davacının ses ve görüntüsü gizlice kaydedilmiş ve Mustafa isimli şahsa verilmiştir. Davacının beyanlarından rahatsızlık duyan Mustafa, Cumhuriyet Savcılığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'na şikayette bulunmuştur. Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tahkikat sonucunda "şüphelinin konuşmalarının gizlice kaydedildiği CD'nin CUMK'nın 206/2-a, 217/2. maddeleri uyarınca rızası dışında kaydedilmesi nedeniyle hukuka uygun elde edilmiş delil niteliği taşımadığı" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Davalıların gizlice ses ve görüntü kaydetme biçiminde gerçekleşen bu eylemi, davacının şeref ve haysiyetine tecavüz etme amacı güdülmemiş olsa bile, kişilik haklarına saldırı oluşturur. Yukarıda anılan yasal düzenlemeler karşısında TMK'nın 24. maddesi yollamasıyla BK'nın 49. maddesi uyarınca davacı lehine manevi tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi…”

[17] Y.12.CD, E.2015/9708, K.2016/10986, T.29.06.2016.

[18] Y.12.CD, E.2015/9708, K.2016/10986, T.29.06.2016:  2-Sanık ... hakkında verilen beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince; Katılanın, sanıklardan Necip’in fabrika müdürü, sanık ...’in ise insan kaynakları şefi olduğu fabrikada işçi olarak çalıştığı, kendisi hakkında yürütülen başka bir (cinsel taciz, hakaret ve tehdit) soruşturma nedeniyle tebligat adresini çalıştığı fabrikanın adresi olarak bildirmesi nedeniyle, katılan hakkında yapılan soruşturma sonrası açılan kamu davasının yargılamasını yapan ... Sulh Ceza Mahkemesi’nce, katılanın çalıştığı fabrikaya duruşma tarihi ile iddianamenin bulunduğu tebligatın fabrikaya yapılarak, evrakların gelen evrak dağıtım sorumlusu sanık ...’e teslim edildiği, sanık ...’in, tebligat evrakını katılanın haberi olmaksızın açarak okuduktan sonra, fabrikanın müdürü olan diğer sanık ...’e gösterdiği, evrakların daha sonra katılana teslim edildiği olayda,…Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, katılanın sanık sıfatıyla yer aldığı ceza davasına konu yapılan olayların, niteliği itibariyle herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerdiği, tebligatın şahsa özel yapıldığı yapıldığı halde sanık tarafından açılarak okunduktan sonra, katılan yerine doğrudan diğer sanık ...’e verildiği dikkate alındığında, TCK’nın 134/1-1.cümle ve maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluştuğu anlaşılmakla, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde beraat hükmü kurulması…BOZULMASINA, 29/06/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”

[19]  YCGK E.2012/12-1510 K.2014/331 T.17.06.2014.

[20] YCGK E.2013/14-551 K.2014/311 T.10.06.2014.

[21] YCGK, E.2014/14-603, K.2015/66, T.24.03.2015.

[22] YCGK, E.2014/14-603, K.2015/66, T.24.03.2015.

[23]  Y.2.CD, E.2010/65, K.2011/40855, T.07.12.2011: “….1- ) Sanığın, yakınana ait konutun eklentisi sayılan bahçe içerisindeki odunluk tabir edilen yere girip yanan banyo ışığı ve su sesinden birinin banyo yaptığını düşünerek, cep telefonunu banyo penceresinin aralık olan yukarı kısmından içeri tutmak suretiyle içerisini görmeden ve daha önce hiç tanımadığı halde banyo yapmakta olan mağdurenin çıplak görüntülerini kaydetmesi şeklindeki eyleminin, mağdurenin gizli yaşam alanına girerek başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması sebebiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen 5237 Sayılı T.C.K.nun 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi kapsamında değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin tartışılmaması,…”

[24] Y.4.CD, E.2013/33455, K.2016/1541, T.01.02.2016: “… Somut olayda, mağdurun müracaatı üzerine sanığın telefonundan görüntüler elde edilmesi, sanığın, fotoğrafları mağdur uyurken çektiğini, mağdurun kendisinden ayrılmak istediğini söylemesi üzerine telefonundaki resimlerden bir tanesini gösterdiğini kabul etmesi karşısında, sanığın, arkadaşlıklarının ve cinsel birlikteliklerinin devamını sağlamak suretiyle kendisine yarar sağladığı, tehdit içeren sözlerinin kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı anlamına geldiği gözetilmeden, hangi hukuksal gerekçelerle mağdurun anlatımlarının reddedildiği de açıklanmadan, yüklenen suçun tehdit olabileceği, bu suçlamanın da kanıtlanamadığı şeklindeki yetersiz gerekçelerle beraat kararı verilmesi,…”

[25] Y4.CD, E.2013/7948, K.2015/25070, T.23.03.2015.

[26] Y 4. CD E.2014/2222 K.2015/24755 T.18.03.2015: “….Sanığın katılanın telefon hafıza kartını bir şekilde ele geçirip facebook şifrelerini de kırarak bu hesabı kullanmaya başlayıp elde ettiği fotoğrafları facebooktan yaymaya başlayacağını söyleyerek kendisiyle görüşmeye devam etmesi için kendine ait telefondan katılana ait telefona gönderdiği "elimde görüntülerin var, bunları yayınlayacağım", "faceteki resimleri beğenmediysen değiştireyim mesela oteldeki faturayı ya da seni s... görüntüleri koyayım", "Nazillideyim gel görüşelim yoksa orayı başınıza yıkarım haber bekliyorum", "benim sana yaptığım masrafı yollamazsan 29 Nisan gecesi Anemon Otelde kaldığımızı belgeleyen faturayı bütün Nazilli’ye, eşine, ailesine yollarım, kesinlikle haber bekliyorum en geç yarına" gibi mesajların içerikleri ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın şantaj, bilişim sistemine girme ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını işlediği anlaşılmakla, TCK’nın 107/2, 243/1 ve 134/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle beraat hükümleri kurulması kanuna aykırıdır…”

[27] Y.12.CD, E.2014/4757, K.2014/21633, T.03.11.2014: “…Sanığın, sahte facebook hesaplarından ilkini mağdur F. adına, ikincisini mağdur C.. adına, yaklaşık 17 gün arayla oluşturduğu, iddianamede, ilk hesapta sadece mağdur F..nin, ikinci hesapta ise mağdurların tamamının telefon numarasına yer verildiği belirtilerek, sanığın mağdur sayısınca üç kez cezalandırılmasının talep edildiği nazara alındığında, sanığın verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille ve mağdur F..'ye karşı bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla defa işlemesinden dolayı sanık hakında TCK'nın 136/1, 43/1 ve 136/1, 43/2. maddeleri gereğince iki mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı