2025 Yılında ise iki yıllık uzatma sona erdiğinden binlerce öğretmen ve yönetici yer değiştirme ile karşı karşıya kalmıştır. Yeniden atanmayan eğitimcilerimiz atanmama işleminin nedeni hakkında hiç bir şekilde bilgilendirilmemiş olup okul idareleri de konu hakkında bilgileri olmadığını, karar alma yetkisinin tamamen Bakanlıkta olduğun ifade etmektedirler. Durum yeni atanan ve yerinde kalanlar ile atama talepleri kabul olmayanlar arasında da sorunlara yol açmaktadır. Bu yazımızda, konun hukuki boyutunu özet olarak incelemeye çalışacağız.
Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevlerine İlişkin 652 Sayılı Kanun Hükmünde kararnameye hükümlerine ve Öğretmen Atama Yönetmeliği hükümlerine göre öğretmen atamalarında hizmet puanı esası geçerlidir. Yani aynı kadro için birden fazla kişinin tercihte bulunması halinde hizmet puanı fazla olana öncelik tanınmaktadır.
Hizmet puanın hesaplanması da kriterler belirlenmiştir.
Proje Okullarına gelince, eğitim sistemimizde sınavla öğrenci kabul eden Anadolu Liseleri ve Fen Liseleri öğretmen ve yöneticileri de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, yapılan sınav ile atanmakta idi. Zaman içinde bu sistemden vazgeçilmiş çoğu lisenin anadolu lisesi ismini almasıyla bu okullarda görev yapan eğitimcilerimiz otomatik olarak anadolu lisesi öğretmeni /idarecisi olmuşlardır.
Bakanlık tarafından başta dünya ile rekabet edecek öğrenciler yetiştirmek, yurtdışındaki eğitim kurumlarıyla işbirliği sağlamak amacıyla mevcut okulların bir kısmı kamuoyunda Proje Okulları olarak b belirlenmiştir. Anadolu liselerinde olduğu gibi bu okullara yönetici ve öğretmen seçiminde herhangi bir sınav yapılmamış ancak öğrenciler için Liselere Giriş Sınavında yüksek puan alanlar bu okullara yerleştirilmişlerdir. Bu eğitim kurumlarının klasik eğitim kurumundan daha öte vizyona sahip olması düşünüldüğünden klasik hizmet puanı fazla olan değil gerçekten yenilikçi fikirlere sahip öğrencileri tespit edip günümüzün ihtiyaçlarına uygun projeler hazırlayıp uygulayabilen öğretmenler ve bunları destekleyen yöneticilere ihtiyaç bulunmaktadır.
Şunu kabul etmek gerekir ki, gerek öğrenci seviyesi gerekse okulun fiziki imkanları açısından ülkemizdeki eğitim kurumları arasında büyük farklar bulunmaktadır. Dolayısıyla her öğretmen ve idareci prestijli okullarda çalışmak istemekte haklıdır. Aynı durum veliler için de geçerlidir. Bu okullarda halihazırda görev yapan öğretmenlerimizden hepsi proje hazırlama bilgi ve tecrübesine sahip olduğu da söylenemez. Öğretmenler rotasyona tabi olmadıkları için özellikle hizmet puanı fazla olan bir öğretmenin yürürlükteki mevzuata göre başka okullara atamak da mümkün değildir. Bu sorun özellikle yerelleşmeye neden olmakta, bazen küçük şehirlerimizde birşekilde kendi memleketine atanan öğretmenler çok uzun yıllar hatta emekliliğe kadar aynı okulda görev yapabilmektedirler. Herkes için sözkonusu olmasa da özellikle çağı yakalayamayan, bilgisayar kullanmasını dahi bilmeyen pek çok eğitimcinin sadece görev yaptığı okulların proje okulu olarak ilan edilmesi ve hizmet puanı avantajına dayanarak bu okullarda görev yapmaya devam ettiği ancak okulun vizyonuna hiç bir katkıları olmadığı da gözlenmektedir. Mevcut mevzuat ve hizmet puanı kriterinin ileri vizyona sahip olması beklenen proje okullarına uymadığı açık olduğu ve yukarıda örnekleri verilen sakıncaları ortadan kaldırmak amacı ile proje okullarına yapılacak atamalar
08.02.2023 tarih ve 32098 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği ile yeniden düzenlenmiştir. Peki yeni yönetmelik atamalarda istenilen liyakatı sağlayacak kriterlere yer vermiş midir? Maalesef hayır.
Yönetmeliğin; 13. ve 14.maddelerinde; eğitim kurumunun bağlı bulunduğu genel müdürlükçe belirlenen kriterlere göre görevinde başarı gösteren öğretmenlerin görev süresi ilk atamadaki usulle dört yıl daha uzatılabilir şeklindedir.
Bildiğimiz kadar Yönetmelikteki açık kuralın aksine, yeniden atama veya açık bulunan kadrolara atama konusunda ilgili Genel Müdürlüklerce hiçbir kriter belirlenmeksizin Bakanlık tarafından doğrudan takdir yetkisine dayalı olarak atama yapılması yaşanan kaosa neden olmuştur. Peki şimdi idare hukukunun çok bilinen kuralına gelelim; İdarenin takdir yetkisinin sınırı.
Yazımızın başında bahis olunduğu üzere, proje okulunda görev yapan eğitimcilerimiz herhangi bir sınavla atanamadıkları için görev süresinin uzatılmaması işlemin de de idarenin geniş bir takdir yetkisi var mıdır? Bir başka anlatımla idare istediği kamu görevlisi hakkında hiçbir gerekçe sunmadan tamamen keyfi şekilde tasarruf ta bulunabilir mi?
İçtihat ve öğretide idarenin takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığı, yetkinin kullanılması halinde gerçekleştirilen işlemlerin kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından yargı denetimine tabi olduğu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi 13/09/2000 Tarih, 2000/14 E., 2000/21 K. sayılı kararında: '' İdareye keyfi uygulamalara yol açabilecek çok geniş takdir yetkisi verilmesi Anayasa’nın 7. maddesine aykırılık oluşturur.'' Anayasa’nın 2. Maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi gereğince, idareye tanınan takdir yetkisi de yargısal denetime tabiidir. Danıştay 8. Dairesi 15/01/2010 Tarih, 2009/8191 E. Sayılı kararında; ''Bu bağlamda, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, idareler bireysel ya da düzenleyici işlemler tesis ederken sınırsız bir takdir yetkisine sahip olmayıp, bu takdir yetkisini hukuka, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanmalıdırlar. Bu işlemlerin hukuka uygunluklarının yargı mercileri tarafından denetlenmesi sırasında ise, idareyi işlem yapmaya iten sebep de irdelenecek ve takdir yetkisinin belirtilen sınırlar içinde kullanılıp kullanılmadığı resen göz önünde bulundurulacaktır. Bu itibarla, idare hukukunda işlemlerin objektif bir sebebe dayanacağı kuşkusuzdur.(…)'' demektedir.
Doğrudan proje okullarına yönelik olarak konuyla ilgili ortaya çıkan yargı kararlarında da; “davacının görev yerinde başarısız olduğu, görevini layıkı ile yapamadığı ya da başka bir olumsuzluğu bulunduğu hususlarına yönelik somut bir tespit bulunmadığı (davacı tarafından dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin tam aksine olduğu), hizmet ihtiyacının somut olarak ortaya konulmadığı, davacının çalışmaları da dikkate alındığında davalı idarece, takdir yetkisinin hukuka uygun biçimde ve kamu yararı amacı gözetilerek kullanıldığını kanıtlayacak hukuken kabul edilebilir somut olay ve nedenin gösterilmediği, ayrıca davacının atama işlemine dayanak olabilecek herhangi bir disiplin cezası, adli/idari soruşturma vb. bulunduğu yönünde de dosyaya herhangi bir bilgi-belge sunulmadığı dikkate alındığında, idarenin, kamu görevlilerini atama konusunda takdir hakkı bulunmakla birlikte atanacak personelin belirlenmesinde personelin sicili, hizmet süresi, disiplin cezaları gibi objektif ölçütlerin saptanması ve bu ölçütler esas alınarak değerlendirme yapılması gerekirken somut olayda herhangi bir objektif kriter esas alınmadığı ve bunun ortaya da konulamadığı dikkate alındığında davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. (İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2024/806 KARAR NO : 2024/1585- Karar İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ YEDİNCİ İDARE DAVA DAİRESİ ESAS NO : 2024/2681 KARAR NO : 2025/85 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.)
Muğla 4. İdare Mahkemesinin 2024/1265 E., 2024/1088 K. Sayılı kararında; “..Bu durumda; özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarına öğretmen ataması konusunda Bakanın takdir yetkisinin kariyer ve liyakat ilkeleri çerçevesinde, kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulmak suretiyle objektif şekilde kullanılması gerektiği, olayda özel proje okulu olan … Lisesine atamalar yapılırken esas alınan somut ve objektif kriterlerin neler olduğu davalı idarece ortaya konulamadığı gibi, söz konusu atamalar yapılırken Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlerin atamalarında ilke olarak aldığı esas kriter olan hizmet puanı üstünlüğünün belirtilen atamalar yapılırken dikkate alınmadığının belirtildiği görülmekte olup, söz konusu atamalar yapılırken Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlerin atamalarında ilke olarak aldığı hizmet puanı üstünlüğünün esas kriter olarak dikkate alınması gerektiği halde, hizmet puanı üstünlüğü, kariyer ve liyakat ilkeleri çerçevesinde belirlenecek objektif kriterlere göre değerlendirme yapılmadan, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeden atama işlemlerinin gerçekleştirildiği anlaşıldığından, …. Lisesinde açılan iki adet norm kadroya atanmak üzere tercihte bulunan davacının atanmamasına ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. “denilmiştir.
Ankara 13. İdare Mahkemesinin 2024/970 E., 2024/2176 K. Sayılı kararında da; “..Bu durumda; özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarına öğretmen ataması konusunda Bakanın takdir yetkisinin kariyer ve liyakat ilkeleri çerçevesinde, kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulmak suretiyle objektif şekilde kullanılması gerektiği, olayda özel proje okulu olan … Lisesinde açılan iki adet norm kadroya atamalar yapılırken esas alınan somut ve objektif kriterlerin neler olduğu davalı idarece ortaya konulamadığı gibi, öğretmen atamalarında esas kriter olan hizmet puanı üstünlüğünün belirtilen atamalar yapılırken dikkate alınmadığının belirtildiği görülmekte olup, söz konusu atamalar yapılırken Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlerin atamalarında ilke olarak aldığı hizmet puanı üstünlüğünün esas kriter olarak dikkate alınması gerektiği halde, hizmet puanı üstünlüğü, kariyer ve liyakat ilkeleri çerçevesinde belirlenecek objektif kriterlere göre değerlendirme yapılmadan, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeden atama işlemlerinin gerçekleştirildiği anlaşıldığından, …. Lisesinde açılan iki adet norm kadroya atanmak üzere tercihte bulunan ve anılan okulda görevlendirme yoluyla çalışan öğretmenler arasından hizmet puanı en yüksek olan davacının atanmamasına ilişkin olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. “denilmiştir.
Bu durumda, muhtemel uyuşmazlıkların yargı mercileri önüne gelmesi durumunda, idarenin proje okullarına atama konusunda geniş takdir yetkisi olduğu savunması yerinde kabul edilemeyeceğini düşünüyoruz. Aksi halde liyakat ve kamu yararı kavramlarının hiç bir anlamı kalmayacaktır. Başka bir sorun da, işlemin hukuka uygunluğunun nasıl denetleneceği noktasında toplanmaktadır. İdari işlemin kamu yararına uygun olduğunun kanıtlanması için idare gerekçe sunmak zorunda olduğundan görevde kalanların kalmayanlara niçin tercih edildiğinin objektif olarak ortaya konulması kişiler arasında karşılaştırılma yapılması gerekir. Bunu için idare mahkemelerinin idari işlemin gerekçelerini ara karar ile idareden sorması her kadro için başvuran kişiler arasında hangisinin atanmasının kamu yararına, eğitim öğretil hizmetinin gereklerine uygun olduğu hakkında değerlendirme yapması gerekir. Bizce bu şekilde değerlendirme yapılması bir çok konuda çok mümkün olmayacaktır. Zira, değerlendirmeye esas alınacak hiç bir kriter ( akademik çalışma yapmak, proje üretmek, teftiş raporu, sicil, hizmet puanı, idareci , veli veya öğrenci görüşü v.b) bulunmamaktadır. Bunun yerine, mahkemelerin genel atama yönetmeliğindeki hizmet puanı kriterini uygulaması veya zikredilen emsal kararlarda olduğu gibi idarece hiç bir kriter belirlenmeden yapılan atamanın kamu yararına, hizmet gereklerine ve hukuka uygun olmadığı şeklinde karar alması beklenmektedir.
Sonuç olarak, (belki idare tarafından takdir yetkisinin çok daha geniş kullanılabileceği düşünülerek) proje okullarına atama konusunda Yönetmeliğin amir hükmüne rağmen kriter oluşturulmaksızın proje okullarına yapılan atamaların hukuken büyük sorunlara yol açmış, uygulamanın mahkemelere önemli ölçüde iş yükü getirmesi beklenmektedir. Hukuk devleti ve liyakat ilkeleri geçerli olduğu sürece bu işlemler üzerinde idarenin mutlak takdir yetkisi olduğunun kabulü mümkün olmayıp, emsal kararlar çerçevesinde bir çok işlemin iptal edileceği, hukuksal süreç sonunda liyakat esasına dayalı kriterlerin belirlenerek yeniden atama işlemlerinin tesis edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Av. Selim KURÇENLİ