“Çıkan her yeni sorun, sahip olduğunu sandığımız bilgi ile gerçek olduğunu sandığım olgular arasında olası bir çelişkinin bulunmasından kaynaklanır.” Karl R. Popper

Modern sistemler teorisinin temeli Talcott Parsons’nın yapısal işlevsel teorisidir. Toplum, ekonomi, tıp, eğitim, sanat v.s. yanında bilim, siyaset ve hukuk gibi işlevsel-kapalı- sistemlerden oluşmaktadır. Bu sistemlerden hiçbiri diğerinden daha çok önemli veya önemsiz değildir. Bunlar iyerarşik bir ilişki içinde de değildirler. Bu bağlamda sistem, nispeten otomatik olarak gelişen, kendini düzenleyen, sağladığı öğelerden kendisini yeniden oluşturan (autopoiesis) bir varlıktır. İşte kendisini oluşturup, organize ederek, sistem ile çevresi arasında bir hat çekilmektedir. Örneğin hukukun çevresi, toplumun kendisi kadar tüm diğer işlevsel sistemleri içerecektir. Sistemler arasındaki, örneğin ahlaki sorular üzerine, değişim, iletişimle vuku bulmakta ve dahası bu sorular iletişimle vücut bulmaktadır. İşlevsel sistemler ise, iletişimi, dünyayı iki değere ayıran ikili kodları, örneğin bilimde doğru/yanlış (true/untrue), hukukta legal/illegal, kullanarak oluşturmaktadırlar (Luhmann).1  Böylece bilim, hukuk veya siyasetle etkileşime girdiğinde, tamamen farklı algılama kodları, normatif yapıtlar, dil ve ahlaki konumlarla karşılaşmak- tadır.  Ahlak-iyi ve kötü arasındaki farklılık ile-artık işlevsel alanları evrensel nitelikte bir ahlak kuralları dizinine bir tür süper kod olarak bağlamamaktadır. İşlev, daha çok, sistemlerine ilişkindir. Böylece (ekonomi, bilim, adli, siyasi v.s.) özel sistemlere özgü ahlak türleri oluşmaktadır. Bu nedenle, bilim adamları için ekseriya “legal habitus”u (Bourdieu, 1987), hukukun normatif rijitliğini anlamak zordur. Öte yandan, hukukçular bilimsel sonuçların giriftliğinden kendilerinin kapalı normatif ilkelerini sarsacağından korkmaktadırlar. 

Her sistemin kendi içinde rasyonel/irrasyonelliği söz konusu olduğu gibi siyasal rasyonellik ile bilimsel rasyonelliğin de uyumsuzluğu vardır. Fransız filozof Gaston Bachelard, bilimsel kafa ile legal kafanın uyumu söz konusu olamaz, diyor (Bourdieu 2003, 97).

Adli sistem,2 bir sistemler modeli olarak, sisteme giren işler hakkında ne yapıldığı ile tanımlanmaktadır. Özünde adli sistemin görevi yetkin bir şekilde adalet dağıtımıdır. Bu iş, çeşitli talepler veya sistem girdilerinin adli kararlar veya sistem çıktısına dönüştürülerek yapılmaktadır. Bu bağlamda üç sosyal olguya tanık olunmaktadır: 1) Sistem girdileri, 2) Sistemin dönüşüm yapısı kullanılarak girdilerin ayrıştırılması ve 3) Karar üretilmesidir. Adli sistem, işlevsel varlığını yalnızca kararların yetkin ve bağlayıcı olduğunun toplumca algılanması ile sürdürebilir(!).

Bu modelin ceza adaleti sisteminde çalışması özetle şöyledir: Kolluk evresinde,  kolluğun zanlıyı yakalayıp yakalamamasına; Savcılık evresinde, soruşturma yapılmasına yer olup olup olmamasına, kamu davası açılıp açılmamasına/ön ödeme emri gönderilmesine;3 yargılama evresinde davanın düşürülmesi veya devamına; hürriyeti bağlayıcı cezaların infazında ise, hükümlü hakkında “iyi hal” kararı verilip, şartlı salıverilme isteminin infaz hâkimliğine intikali suretiyle sistemin çalışmasına tanık olunmaktadır. Bu örnekler hukukun işlev ve infazıyla yükümlü adli sistemin evrelerine ilişkin bulunmaktadır. Şimdi yapacağımız analiz ve irdeleme savcılık ve (hukuk ve ceza) mahkemeleriyle sınırlı tutulmuştur.  Bu bağlamda yargı araçları olarak beliren şu sorular duyarlılık sergilemektedir:

- İnsanların çıkarlarına en iyi şekilde hizmet edecek nitelikli ve motivasyonu yüksek personele ve hâkimlere sahip olabilmemiz için insan kaynakları siyaseti (işe alım, eğitim, kariyer geliştirme vb.) ne olmalıdır? 

- Personelin ve hâkimlerin görevlerini yerine getirebilmeleri için uygun koşulların sağlanması adına hangi tedbirlerin (mali, lojistik ve bilişim ortamı) alınması gerekir?

- Yargısal usullerin kanunlara tam saygı çerçevesinde yürümesini sağlayan “iş” ve faaliyet süreçleri nelerdir?

Teorik açıdan bakıldığında, adalet sistemine gelen girdiler iki türdendir: talepler ve destekler. Talepler sisteme giren ve sistemi harekete geçiren ham verilerdir. Talep olmaksızın adli sistem harekete geçemez. Talepler çeşitli biçimlerde olabilirse de tipik olarak A’nın B’ye karşı açtığı bir hukuk davası (hukuki talep) veya işlenen bir suç karşısında açılan kamu/ şahsi davadır (cezai talep).

Destek ise, adli sistemde sürecin etkin bir şekilde yürümesi için gerekli halk desteğidir. Destek kavramı şu soruyla daha iyi anlaşılmaktadır: Halk adli sistemi neden desteklemektedir? Bu soruya verilecek çeşitli yanıtlardan birincisi, destek vermediklerinde olabilecek sonuçlarından çekindikleri için adli sistemi desteklemektedirler. Kişiler, adli tehditleri hiçe saydıklarında yakalanma ve gözlem altına alınma gibi Devletin zorlayıcı gücü ile karşı karşıya kalırlar. İkincisi, halk adli sistemi kararlarından memnun kaldıkları için desteklemektedir. Üçüncüsü, halk adli sistemi “adli sosyalleşme” sonucu desteklemektedir. Adli sosyalleşme, kişilerin adli sisteme karşı aşırı derecede güven duyulan bir ortamda yetişmeleri sonucu kazanılmaktadır. Yalnız, zaman zaman adli sisteme karşı güvensizlik duygusunu dile getirenler bile sistemi desteklemekte ve genelde değerlendirmeleri olumlu olmaktadır. Adli sisteme karşı koyanlar bile (mahalli kültüre özgü istisnalar dışında) mücadelelerini adli sistem sınırları içinde yapmaktadırlar.

Bu konuda hâkimlerin niteliği/davranışı da söz konusu olmaktadır. Takılan bifokal gözlükler örneğin üstteki lensler bazen kalbur üstü kişiler için rezerv edilirken; adil yargılanmaya aykırı işlemlere de tanık olunmaktadır. Nitekim, Hitler Almanya’sı ile Mussolini’nin İtalya’sındaki hâkimler önceden biçimlen- dirilen sonuca uyarlı “gerçekleri” oluşturuyorlardı. Öte yandan, hâkim ile savcıların kalitesi, kolluğun davranışlarını belirlemesine yardımcı olmaktadır. Kolluk görevlileri, teorik olarak, hukuka uyan vatandaşların koruyucusu; sosyal güvenlik ve barışın, en canlı enstrümanıdırlar. Yalnız, gecekondu semtlerinde, kendisine en çok ihtiyaç duyulan yörelerde kolluğa “güven” duyulmaması; mağdurun bir serseri/ fakir olması durumunda kendisine yapılan kötü muameleyi Savcı veya hâkimin toleransla karşılaması hiç de olağan dışı birer olgu değildir.  İşte hukukun günlük uygulaması kişilerin statüsü/ sınıfı/cinsiyeti ve diğerlerine göre değiştiği gibi kentten kente de değişebilmektedir. Toplumdaki bazı saygın kişilerin de büyük bir olasılıkla, hukuk rejimindeki bu farklılığa hiç tanık olmadan dünyadan göçüp gitmeleri normal görülmelidir.

Özetle, bir hukuk sisteminin sağlayabileceği toplumsal destek, genelde görevlilerin günlük davranışından daha az ölçüde nesnel kurallar veya onların teknik mükemmelliğine dayalı bulunmaktadır.4

Adli sistemdeki dönüşüm yapıtı ise, sistem girdilerini ayarlamakta; başvuruları sınırlamaktadır. Herkes adli alana girmek için girişimde bulunabilirse de çok az kişinin bu alanı kullanmasına izin (ultima ratio) verilmelidir. Sistem girdisini sınırlayıcı süzgeç şu iki faktörle çalışmaktadır: Rejim kuralları ve ayrıştırıcılar. Almanya’daki araştırma sonuçları, tüm yargı kollarındaki mahkeme öncesi ve mahkeme dışı filtreleme işlevi (case screening) en iyi biçimde değerlendirildiğinde, beklenen iş yükünün önemli ölçüde azalacağını göstermektedir.

Rejim kuralları, adli sistemi kimlerin ve hangi koşullarda kullanılabileceğini, örneğin ancak haksız fiil mağdurunun dava açabileceğini belirlerken, sistem girdisindeki bekçiler, sistemin yükünü azaltmak için ayıklama işini üstlenmişlerdir. Mahkeme dışı uzlaşma/ tahkim eğilimli avukatlar ile ön ödemeye önem veren veya yeterli kanıt (Angfangsverdacht) olmaması karşısında (gereksiz yere suçlamama ilkesi gereği) takipsizlik kararı veren (nolle prosequi) Savcılar bu işlevi yeterince yerine getirmektedirler. Ceza yargılaması, böylece, “ya hep ya hiç ilkesi”ni uygular (beraat/ mahkûmiyet ikilemi) olmaktan çıkmıştır. Bu evrede, mahkeme içi ve mahkeme dışı uyuşmazlık çözümünün kesişme noktasında şu sorular gündeme gelmektedir: Mahkeme öncesi ve mahkeme dışı alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar ve meslek gruplarının ayıklamadaki etkisi ne ölçüdedir? Mahkeme dışı çözüme kavuşturulması daha rasyonel olacak dava türleri nelerdir?

Sistemler modeli adli sistemdeki sürecin dinamik niteliğini sergilemektedir. Girdiler, çıktıları ve çıktılarda karşılık olarak girdileri etkilemektedir. Adli sistemce taleplerin meşru(legitimate) olduğuna karar verildiğinde, sistem girdisinde ayıklama işlemi ve seçeneklere odaklanılmadığında, sisteme fazlaca talebin gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Sonuçta örneğin cezaevleri idaresi ile kolluk (birincisi aşırı cezaevi nüfusu karşısında çekilen medyan sürenin azaltılmasını, ikincisi ise uzun süreli hapsi yeğlediğinden) arasında çatışmaya tanık olunacaktır.

Bu konuda hâkimlerin niteliği/davranışı da söz konusu olmaktadır. Takılan bifokal gözlükler örneğin üstteki lensler bazen kalbur üstü kişiler için rezerv edilirken; adil yargılanmaya aykırı işlemlere de tanık olunmaktadır. Nitekim, Hitler Almanya’sı ile Mussolini’nin İtalya’sındaki hâkimler önceden biçimlendirilen sonuca uyarlı “gerçekleri” oluşturuyorlardı. Öte yandan, hâkim ile savcıların kalitesi, kolluğun davranışlarını belirlemesine yardımcı olmaktadır. Kolluk görevlileri, teorik olarak, hukuka uyan vatandaşların koruyucusu; sosyal güvenlik ve barışın, en canlı enstrümanıdırlar. Yalnız, gecekondu semtlerinde, kendisine en çok ihtiyaç duyulan yörelerde kolluğa “güven” duyulmaması; mağdurun bir serseri/ fakir olması durumunda kendisine yapılan kötü muameleyi Savcı veya hâkimin toleransla karşılaması hiç de olağan dışı birer olgu değildir.  İşte hukukun günlük uygulaması kişilerin statüsü/ sınıfı/cinsiyeti ve diğerlerine göre değiştiği gibi kentten kente de değişebilmektedir. Toplumdaki bazı saygın kişilerin de büyük bir olasılıkla, hukuk rejimindeki bu farklılığa hiç tanık olmadan dünyadan göçüp gitmeleri normal görülmelidir.

Özetle, bir hukuk sisteminin sağlayabileceği toplumsal destek, genelde görevlilerin günlük davranışından daha az ölçüde nesnel kurallar veya onların teknik mükemmelliğine dayalı bulunmaktadır.5

Adli sistemdeki dönüşüm yapıtı ise, sistem girdilerini ayarlamakta; başvuruları sınırlamaktadır. Herkes adli alana girmek için girişimde bulunabilirse de çok az kişinin bu alanı kullanmasına izin (ultima ratio) verilmelidir. Sistem girdisini sınırlayıcı süzgeç şu iki faktörle çalışmaktadır: Rejim kuralları ve ayrıştırıcılar. Almanya’daki araştırma sonuçları, tüm yargı kollarındaki mahkeme öncesi ve mahkeme dışı filtreleme işlevi (case screening) en iyi biçimde değerlendirildiğinde, beklenen iş yükünün önemli ölçüde azalacağını göstermektedir.

Rejim kuralları, adli sistemi kimlerin ve hangi koşullarda kullanılabileceğini, örneğin ancak haksız fiil mağdurunun dava açabileceğini belirlerken, sistem girdisindeki bekçiler, sistemin yükünü azaltmak için ayıklama işini üstlenmişlerdir. Mahkeme dışı uzlaşma/ tahkim eğilimli avukatlar ile ön ödemeye önem veren veya yeterli kanıt (Angfangsverdacht) olmaması karşısında (gereksiz yere suçlamama ilkesi gereği) takipsizlik kararı veren (nolle prosequi) Savcılar bu işlevi yeterince yerine getirmektedirler.  Ceza yargılaması, böylece, “ya hep ya hiç ilkesi”ni uygular (beraat/ mahkûmiyet ikilemi) olmaktan çıkmıştır. Bu evrede, mahkeme içi ve mahkeme dışı uyuşmazlık çözümünün kesişme noktasında şu sorular gündeme gelmektedir: Mahkeme öncesi ve mahkeme dışı alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar ve meslek gruplarının ayıklamadaki etkisi ne ölçüdedir? Mahkeme dışı çözüme kavuşturulması daha rasyonel olacak dava türleri nelerdir?

Sistemler modeli adli sistemdeki sürecin dinamik niteliğini sergilemektedir. Girdiler, çıktıları ve çıktılarda karşılık olarak girdileri etkilemektedir. Adli sistemce taleplerin meşru (legitimate) olduğuna karar verildiğinde, sistem girdisinde ayıklama işlemi ve seçeneklere odaklanılmadığında, sisteme fazlaca talebin gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Sonuçta örneğin cezaevleri idaresi ile kolluk (birincisi aşırı cezaevi nüfusu karşısında çekilen medyan sürenin azaltılmasını, ikincisi ise uzun süreli hapsi yeğledi- ğinden) arasında çatışmaya tanık olunacaktır. Bu anlatımı somutlaştırmak üzere adalet istatistiklerinde yer alan güncel/güncel olmayan verilerle ceza adaleti sistemimize bakıldığında ayıklama sürecinin ne derece nitelikli olduğu görülebilir.6

Kamu davasının açılması için, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş ve gerçekliği denetlenmiş, yeterli delil bulunması gerekir (CMK 170.md). Yeterli delil elde etmeden iddianame düzenlemek ve kamu davası açmak, insan hakkı ihlalidir. CMK 174. madde uyarınca 2015-2023 yıllarında iade edilen iddiana- me sayısı şöyledir.

2015     2016        2017     2018      2019      2020       2021      2022      2023

26,044    26,168     35,595   40,060   50,612   42,130   54,726   67,948   75,776

Not. Sekiz yıl içinde üç misli artışa tanık olunmuştur.

Hukukun vaat ettiği, tüm insanların eşit olduğu varsayımını ancak depremler gerçekleştirmektedir.   Bu bağlamda ceza yaptırımlarında de facto farklılık oldukça dikkat çekicidir. Ceza yaptırımları uygulaması ile hükmedilen hürriyeti bağlayıcı ceza süresi bakımından ülkeler arasında farklılıklar olduğu gibi aynı ülkedeki mahkemeler arasında da farklılıklara tanık olunmaktadır. Bu tür ülke içi karşılaştırmalar Kanada, Avustralya, ABD, İngiltere ile Türkiye için yapılmış olup; İngiltere’de otuz sulh ceza mahkeme- sini kapsayan çalışmada; bir mahkemenin, önüne gelen suçluların %46’sını para cezasına mahkûm ettiği, diğerinde para cezası uygulamasının % 76’ya ulaştığı; hürriyeti bağlayıcı ceza uygulamasında ise, mahkemeler arasındaki değişimin % 3 ile % 19 arasında olduğu saptanmıştır. Ne var ki, anılan mahkemelerde yıllar itibariyle bir değişime tanık olunmamıştır. Türkiye’ de ceza uygulaması bakımından mahkemeler arasında görülen farklılığa ise, özellikle kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek ceza ve tedbirlerin uygulanmasında tanık olunmuştur. 

Cumhuriyet başsavcılıklarının son dokuz (2015-2023) yıllık çalışma trendi incelendiğinde, gelen dosya sayısında artış olduğu gözlenmektedir. 2015 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarına gelen dosya sayısı (geçen yıldan devir ve yıl içinde gelen toplam dosya sayısı) 7 183 711 iken, %54,6' lık artış oranı ile 2023 yılında 11 109 462 olmuştur.

Cumhuriyet başsavcılıklarında soruşturma evresinde karara bağlanan ve devreden dosyaların açılış yıllarına göre dağılımı (2023) ise şöyledir:

                                                                                         2017 ve

                                                                    Toplam        öncesi           2018       2019     2020        2021       2022          2023

 Karara bağlanan soruşturma dosyaları     5,180,473     196, 941      26 ,052    23,067   44,376   138,809   989,426    3,761802

Verilere bakıldığında 2013/2023 yıllarında ilk derece çocuk ceza mahkemelerince karara bağlanan davaların açıldıkları yıllara göre dağılım tablosu aşağıdadır.    

2009 ve öncesi

2010

2011

2012

2013

2,709

4,738

17,759

61,408

55,209

%1.9

%3.3

%12,5

%43,3

%38,9

                                                 

Toplam   2017       2018       2019    2020    2021     2022      2023

                                                                ve öncesi

45,983    174        160          360       693     2 580    19,814   22,202
                  % 0.4      % 0.3      % 0.8   %1,5     %5,6      % 43    % 48

2015/2023 yılında TCK uyarınca şüpheliler hakkında verilen karar oranları (%) dağılımı şöyledir:

                                 

Türü

2015

2023

Kovuşturmaya yer

olmadığı

45.4

54,1

Kamu davası açılan

43.5

26,7

Diğer kararlar

11.1

19,2

Bu tablo süzgeçleme açısından iyi bir görüntü vermekte ise de “öteki nedenlerle” bazı suç türleri bakımından verilen takipsizlik kararlarında dosya bazında özel araştırma yapılması isabetli olacaktır.  Kamu davası açılmasının erteleme (CMK md. 171/2) sayısındaki aşağıdaki tabloda yer alan veriler önemli bir gelişmeye işaret etmektedir: Bu da gösteriyor ki, kurumsal bilinç olduğunda standart bir uygulama söz konusu olabilecektir.  Aşağıda yer alan uzlaşmadaki veri de bu bilinç gelişimine işaret etmekte ve filtre işlevi anlamlı olmaktadır.           

 

Kaynak: Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı, Adalet Bakanlığı

Cumhuriyet Savcılığı: Uzlaştırma

“Uzlaştırma” soruşturulması ve kavuşturulması şikâyete bağlı olan ve ağır cezalık olmayan suçlar bakımından mağdurun zararını gidererek bozulan kamu düzeninin yeniden oluşturulması yolunda “barıştırma” yöntemi olarak kayda değer bir kurumdur (CMK 253). 2022 yılında en fazla uzlaşma sağlanan ilk on suçun uzlaşma yoğunluğuna göre sıralaması şöyledir: Kasten yaralama, hakaret, tehdit, taksirle yaralama, mala zarar verme, hırsızlık, suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi, dolandırıcılık, kişilerin huzur ve sükununu bozmak ve güveni kötüye kullanmadır. Bu kurumun ülke çapında etkinliğini sağlamak arabuluculuk ’ta(!) olduğu gibi kamusal barış adına önemli bir kazanım olacaktır.

2022 yılı uzlaştırma bürosuna gelen 582.760 dosyanın   işlem sonuçları

Sayı

%

İşlem türü

234.294

40.2

Uzlaşma

  51.869

8.9

Uzlaşma olmayan

204.706

35.1

Uzlaşma önerisi olumsuz sonuçlanan

   91.891

15.7

Uzlaştırma işlemleri devam eden

Kaynak: Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı

Kaynak: Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı, Adalet Bakanlığı

Bu bağlamda daha demokrat tipte savcı ve hâkimlerin ülkede uzlaşmacı çözümlere yeşil ışık yakacakları yadsınamaz. Uzlaşma mağdur-suçlu arasındaki etkileşimle zarar ve yaranın onarılmasını insanileştir- mektedir.7 Bu tedbir Almanya’da tüm kamu davalarının %15’ini oluşturarak, filtre işlevi görmektedir.   

Karşılaştırmaya yer vermek üzere Almanya (2006) ve İngiltere’de (2009) Savcılıklarda çıkan işin dağılımına aşağıdaki tablolarda yer verilmiştir.

              Almanya (2006)

Kamu davası

560.427

%11.5

Ceza kararnamesi

581.713

%11

Şartlı takipsizlik

241.102

%4.9

Şartsız takipsizlik

1.053.645

%21

Yetersiz kanıt

1.293.152

%26.5

Ölüm,sorumsuzluk

      8.651

% 0.2

Toplam

4.876.989

   100

                                                             

İngiltere (2009)

Kamu davası

%55

Kolluk ihtarı8

%29

Ön ödeme

%  9

Diğer

 % 7

Açılan kamu davası oranı açısından karşılaştırıldığında İngiltere ve Türkiye’de açılan kamu davası oranı Almanya’dakinin beş katı fazla olmaktadır.

Erime olgusu, davaların kolluk evresinden hüküm anına kadar geçen sürede kaybı, CAS’ta çok iyi bilinen genel bir gerçektir. Genelde, CAS’ta ülkeden ülkeye değişim sergileyen suç olmaktan çıkarılma (de-criminalization) ve idari para cezasına dönüştürülme(de-penalisation) seçenekleri ile kolluk ve savcılık evrelerinde takdir olanağına tanık olunmaktadır. Sistemde kolluk ve mahkeme arasında yer alan savcılık evresi çoğu Avrupa ülkelerinde erime süreci olarak belirleyici bir rol oynamaktadır. Ne var ki, her halde savcılıktaki iş yükü kolluktan gelen girdiye dayalıdır. Suçların büyük bir yüzdesinin suç olmaktan çıkarılması ve kollukça takdir hakkının geniş (Fransa ve İngiltere örneklerinde olduğu gibi) tutulması durumunda Savcılıkça daha ciddi suçlara/davalara yoğunlaşma ve sonuçta daha az takdir yetkisine gereksinme duyulması söz konusu olabilir. Öte yandan, kolluk tüm suçları Savcılığa intikal ettirdiğinde, ceza adaleti sistemi için Savcılıkça takdir hakkına yer verilmesi kaçınılmaz olacaktır.9

 CAS verileri çok önemli bir fotoğraf sergilemektedir. 2012 yılında yeni bir veriye (hüküm verilmesine yer olmadığının) sayısal değeri 179,869 olarak tanık olunmuş ise de sonraki yıllarda “diğer kararlar” (ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi, özel yasalar gereğince davanın ertelenmesi, TCK 32/1. maddesi gereğince verilen kararlar) içinde yer almıştır. Aynı derecede yapay iş yaratan bir veri grubu da “yetkisizlik ve görevsizliğin” yoğun olduğu gruptur. Bu durum da sistem girdisinde yeterince ayıklanma yapılmadığından yıllardır süregelmektedir.

İş yükü bakımından optimal yüke göre çok fazla olup olmadığı sorusu her zaman güncelliğini koruyacaktır. Bu bağlamda şu sorular için yapılacak saptamalarla (pozitif analiz) siyaset oluşturulmasın (normatif analiz) önemlidir.

- Kimler dava açmakta/talepte bulunmaktadır?

- Halk ne kadar sıklıkla davacı olmaktadır?

- Yöresel farklılıklar ne ölçüdedir?

- Karakol ve mahkemelerde neler olmaktadır?

- Halkın bu kurumlardan beklentisi nelerdir? Şimdilerdeki beklentisi, örneğin beş yıl öncesine veya on yıl öncesine göre ne ölçüde farklıdır?

- Davacı türlerinden bazılarının diğerlerine göre sonuç almak ihtimali daha mı fazladır?

- Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu dava oranı neden fazladır?

- Ceza adaleti sisteminde, suçlulardan ne kadarı itirafta bulunmaktadır? Genelde itiraf edenin ekonomik durumu nedir? Fakir mi? Varlıklı kişiler mi itirafta bulunuyorlar? Kime itiraf ediyorlar? Yakalandıktan ne kadar süre sonra itirafta bulunuyorlar?

- Birey için adalet sisteminde yer alan aktörler örneğin savcı için adalet sistemi ne anlam ifade ediyor? Kişiler sisteme yeterince destek veriyorlar mı? Kişiler sisteme/rejim kurallarına/sistem girdi- sinde yer alan aktörlere destek vermediklerinde ne olmaktadır?

- Halkın yargı sistemi hakkındaki bilgisi genelde sistem tüketicileri (consumers) olarak yer alan arkadaşları ve ailesinden birinin deneyimleri ile mi oluşmaktadır? Metropol kent adliyelerine konuk olanların sayısı göz önüne alındığında bu etkileşimin ne derede önemli olduğu yeterince algılanmakta mıdır? Sistemde halka ve özellikle mağdurlar ile tanıklara10 nasıl muamele edildiğinin halkın yargıya güvenini etkilemek açısından ne derece önemli olduğu biliniyor mu?

- Mahkeme kararları, mahkemelerin varlık ve meşruiyetini nasıl etkilemektedir?

- Mahkemeler nasıl karar vermekte ve belli dış etmenler (medya, halkın düşünceleri, yerel durum v.s.) bu süreci nasıl etkilemektedirler?

- Mahkeme kararlarına (ilâmlarına) kimler ve hangi koşullarda uymaktadırlar? Hukuk/ceza ilâm- larının infaz edilmesi oranları nedir?

- Hukuk davalarının, ceza davaları girdisine genelde ve yöreler itibariyle etkisi var mıdır?

Bu bölümde yoğunlaşan sorular, sorunların ne derece karmaşık olduğunu göstermektedir. Kuşkusuz, karmaşık sorunların çözümü de karmaşık olacaktır.11 Bu karmaşıklığı basitleştirmek yöntemi ne kadar irrasyonel ise, işlevselliği sağlanmayan varlıkların sistemde buharlaştırılması da o derece irrasyoneldir. Bu yaklaşımın ilk örneğine sorgu hâkimliğinin12 kaldırılmasında, ikinci örneğine de (1/01/2014 tarihine kadar)  Cumhuriyet Savcılarının Asliye Ceza Mahkemelerinde yer almayacağını düzenleyen (Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 31/03/2011 tarihli ve 6217 sayılı) kanunla tanık olunmuş; 5320 sayılı Yargı paketinin geçici 9. Maddesi ile bu kez 31/12/ 2019 tarihine kadar anılan mahkemede savcının yer almayacağı yasalaştırılmış;13 Anayasaya uygunluğuna karar verilmesinde de bir sakınca görülmemiştir. İşte kurumların anlam ve işlevi bilinmediğinde, “… Cumhuriyet Savcılarının soruşturmaları daha etkin ve süratli bir şekilde yürütebilmelerine imkan sağlamak” gibi yapay bir gerekçe ile önemli bir işlevi olan kurumun varlığı sonlandırılmaktadır.14 Bu türden olumsuzluklara karşın cezaların rasyonalitesi bakımından olumlu iki gelişmeye tanık olunmuştur: (1)CMK 231/4 maddesi bendinde yer alan (etkin pişmanlık, şahsi cezasızlık sebebinin varlığı, karşılıklı hakaret, işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı) nedeniyle faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilmesidir. 2012 yılında bu türden karar sayısı 76,352 ‘i bulmuştur. (2) CMK 231/5 madde bendinde yer alan “hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.”  Bu normun 2012 yılındaki sayısal değeri ise 697,662’ i, 2013 yılında da  758,445’i bulmuş iken 2023 yılında 461 680’e inmiştir.15

Çıkarım olarak, CAS (ceza adaleti sistemi)16 için hedefler belirlenerek sistemin aktörlerince benimsenmesi ve bu hedef değerlerin göz önüne tutulması hizmet içi eğitimlerle vurgulanmalıdır. Hedefler olarak şimdilik önerdiklerimiz şöyledir:

- Cumhuriyet Savcılıklarınca etkin bir süzgeçleme işlevinin yerine getirilmesi; sistemde olası fire/boşluk/buharlaşmanın azaltılması;17

- Suçluların süratle adalete intikali/faili meçhullerin azaltılması ile halkın sisteme olan güveninin pekiştirilmesi; aktörlerde sistem bilinci oluşturulması;

- Günlük mahkeme takviminde yer alan duruşmalardaki fire oranının azaltılması-talik kültürün- den uzaklaşılması;18

- Tutuklama ve hapis cezasına hükmedilmesi oranı azaltılırken gün para cezası(day-fine) uygulama oranının artırılması;

- Hükmedilen hapis cezalarının İngiltere dışındaki Avrupa Ülkeleri ile devamlı karşılaştırılması;

- Denetimli serbesti kurumuna işlerlik kazandırılması ve koşullarının ihlali üzerine hızla karar verilmesi;19

- Sonuç alınamayan davetiye oranının azaltılması;

- Yerel olarak elde edilen başarılı uygulama örneklerinden (best practice) ülke geneli için ders çıkarılması;

- CAS’ta eşit olmayan uygulama ve ayrımcı tutumları (differential justice) önleme bilinci oluşturulması;

- CAS’ta iletişim/koordinasyon ve geri besi(feed-back) üzerinde önemle durulması; ve

- Ceza siyasetinin yeniden düşlenmesi ve bu konuda devamlılık sergileyecek ulusal bir kurul oluşturulmasıdır.20

En sonda yer alan hedef ilkenin en belirgin kanıtı ise 30/02/2025 tarihindeki cezaevi nüfusu tablosudur.

                 Tarih                     Hükümlü                                                Tutuklu                     .

                                        E             K          Ç      Toplam        E           K        Ç         Toplam    Genel T.

3.02.2025    320.880    13.764   1.155   335.799     50.555   3.367   2.735    56.657      392.456

Temel sorumuz şu olmalıdır: Fazlaca suçluyu hapsetmeye, uzun süreli hapsetmeye ihtiyacımız var mıdır? Bazı suçlular ve özellikle tehlikeli suçlular bakımından   en uygun yaptırım olan hapis cezasının çoğu suçlular için doğru olmamasına karşın (kitle iletişim araçlarında mevcut ceza siyasetinin mimarları olarak yer alan ve bu siyasete özgü uluslararası kongreler düzenleyen kişilerin) sessizliğini koruduğuna tanık olunmaktadır. Yazarın da katkı yaptığı 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunla(1965) cezaevi nüfusu arzu edilen bir seviyeye inmiş iken Avrupa Konseyi ülkeleri arasında 100.000 nüfusa oranla en fazla nüfusa sahip olmak ancak  ve ancak sistem bilinci yoksunluğuna işaret etmektedir.

Cezaevi Nüfusu (2004-2010)

    Yıl        Tutuklu         Hükmen        Hükümlü          Toplam  Değişim

                                                           (%)       tutuklu (%)                   (%)

2004  27.565(47.5)    4.355  (7.5)   26.010(45.0)    57.930    100

2005  26.425(47.3)    4.587  (8.2)   24.858(44.5)    55.870      96

 2006  34.412(49.0)    9.529(13.5)   26.336 (37.5)   70.277     121

 2007  38.028(42.0)    15.201(16.7)  37.608(41.3)    90.837    157

 2008  40.832(43.2)    15.988(17.0)  37.584(39.8)    94.409     163

  2009  41.717 (35.7)   18.889(16.1)  56.084(48.0)  116.690     201

 2010  35.631 (29.4)   21.159(17.5)  63.927(52.9)  120.818    208

CAS’ın en belirgin niteliklerinden biri, sürecin çoğunlukla insanlar, tanıklar, dedektifler, şüpheliler, savcılar, avukatlar ve hâkimlerle yürütülmekte olmasıdır. Sistemin tekerlekleri bu aktörlerin akli operasyonları ile dönmektedir: Bellekleri, tanımaları, değerlendirmeleri, çıkarımları, sosyal etkileşimleri ve kararları, tümü ahlaki yargılar, duygular (beş duyu ve ötesi) ve motivasyonlarla ilişkilidir. Cezai hükümler, bu süreçte yer alan kişilerin akli işlemleri birleşimi sonucundan daha iyi olamaz. Bu nedenle, CAS’ın işleyişi tecrübi psikoloji açıdan irdelenmelidir. 

Sonuç olarak, yargı reformu, yargılama süresi ile yapısal ve usule ilişkin değişikliklerle ilişkili maliyet gibi araçsal değişkenlere odaklanmış ise de halkın hâkimlerle olan etkileşim kalitesi ile yargı sistemindeki deneyimleri ön plana çıkmaktadır. Yargı sisteminde tüketici konumuna gelen birey sistemde olumlu/olumsuz nasıl trete edildiklerini yıllar geçse de ayrıntılı olarak hatırlamaktadır. Bu deneyim bireyin yargı sistemi hakkındaki görüşü için referans noktası olmaktadır.21

Hürriyet (4/0372025), s.11

Hiç kuşkusuz, yargı reformu ile hedeflenen iyi işleyen, bağımsız ve etkili bir adalet sistemidir.21 Böyle bir sistem, kararların makul sürede alındığı, tahmin edilebildiği, etkili bir infazın yer aldığı, mülkiyet hakkını da içeren bireysel hakların korunduğu bir sistemdir. Adli sistem etkililiğinin geliştirilmesi ekonomik hayatı geliştirmekte, yaratıcılığı beslemekte, vergi gelirlerini sağlamakta ve ekonomik büyümeyi desteklemektedir.22

 Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

---------------

1 Niklas Luhmann. Introduction to Systems Theory, Polity Press, 2013; Gökçe Çataloluk. Hukuka Sistematik Yaklaşımlar (Doktora Tezi) 2010. John W. Murphy. Niklas Luhmann and His View of the Social Function of Law, Human Studies 7:23-38 (1984) ss.23-38. Mustafa T. Yücel. Hukuk Sosyolojisi, ss.58-59, Geliştirilmiş 6 baskı, 2025.

2 Avrupa’daki sistemler için bkz. J.S.Bell. Judiciaries within Europe. A Comparative Review, Cambridge: Cambridge University Press, 2006. Mustafa T. Yücel http://hukukihaber.net/Ceza-Adaleti-Sisteminde-İnsan-Hakları

3 Yeni usul sisteminde takdir yetkisine yer verilmiştir: Savcılar, cezanın ortadan kaldırıl- masını gerektiren etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların veya şahsi cezasızlık nedeninin varlığı halinde kamu davası açmama; kanıtlar toplandıktan sonra şikayete bağlı üst sınırı bir yıl ve daha az süreli hapis cezası gerektiren suçlarda yetişkinler (CMK m.171)/18 yaşından küçük şüpheliler hakkında kamu davası açılmasının ertelenmesine karar verme yetkisine sahip bulunmaktadır(5395 sayılı Kanun, m.19). Öte yandan, Savcılar, her sanık için yapılan suç isnadına ilişkin mahkumiyete yönelik gerçek bir beklentiyi besleyecek yeterli delil olduğu konusunda tatmin olmalıdırlar. Savcılar, savunmanın görüşlerini de göz önüne alarak tezlerini nasıl etkileyeceğini de göz önüne almalıdırlar. Kuşkusuz, mahkumiyete ilişkin gerçek bir beklenti olup olmaması “objektif bir test” niteliğindedir. Bu test, mahkemece, hukuka uyarlı ikame edilen leh ve aleyhteki delillerin değerlendirilmesi sonucu büyük bir olasılıkla sanığın mahkumiyetine karar verilmeyeceği anlamına gelmektedir. Ayrıca Bkz. M.T. Yücel. Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi, TBB, Ank., 2007: Hazırlık evresinde gereksiz yere kamu davası açılmasını önlemek üzere özellikle metropol kent adliyeleri Cumhuriyet Savcılıklarında tüm iddianamelerin en kıdemlilerden oluşan bir ekip tarafından (kalitesi ve mantık silsilesinin yeterliliğinin) kontrol edilmesinin kurumlaştırılması vazgeçilmez bir gereksinme olmuştur. Ayrıca bkz.M.T.Yücel.“Ceza Adaleti Sisteminde Koordinasyon” Yargıtay Dergisi (Ocak- Nisan 1988). CMK 170(5). Maddesinde, “İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür” normunun etkisi sorusunda, İstanbul adliyesinde 2011 yılında 1000 dosya üzerinde yapılan incelemenin sonuçları olarak 243 evet, 632 hayır, 1 belli değil ortaya çıkmıştır. F. Yenisey: Ön Rapor 2012.  “Soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi” CMK 158. maddesine eklenen 6. fıkra ile usul sistemine girmiş bulunmaktadır (25/08/2017) tarihli 694 sayalı Kanun Hükmünde Kararnamenin 145. Md.): “...ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir.”

4 Hukuk sisteminin varlığı için gerekli ölçütlerin en sistematik tartışması için bkz. J.Raz. The Concept of a Legal System, 2.bası, Oxford, 1980. Adalet’li partiler tarihi için bkz. İ.Berkan. “Adaleti bekleyerek geçen 100 yıl…” Hürriyet (22/01/2016) s.6.

5 Hukuk sisteminin varlığı için gerekli ölçütlerin en sistematik tartışması için bkz. J.Raz. The Concept of a Legal System, 2.bası, Oxford, 1980. Adalet’li partiler tarihi için bkz. İ.Berkan. “Adaleti bekleyerek geçen 100 yıl…” Hürriyet (22/01/2016) s.6. Mustafa T. Yücel http://hukukihaber.net/Ceza-Hukuku-ve-Kriminoloji-İlişkisi Ayrıca bkz. Ulvi Saran. “Sistemin ilkelerini ve kurallarını neden sürekli ihlal ediyoruz?” Karar (21/01/2025)

6 Ulvi Saran. “Ceza infaz sistemimizin trajikomik hali: Hapisten izinli çıkıp soygun yapan mahkûm” Karar 26/11/2024- “Antalya'da 49 suç kaydı ve toplamda 77 yıl kesinleşmiş hapis cezası bulunan şahıs, cezaevinden izinli çıktıktan sonra kreş soyarken yakalandı.” Sen gel, 49 sabıka kaydı ve 77 yıl kesinleşmiş hapsi olan profesyonel bir hırsızı, üç aylık izinle cezaevinden çıkar, gitsin soygun yapsın.

7 Uzlaşma: Türk Ceza Kanunu'nun 253. maddesinde sayılan suçlarla ilgili olarak, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları tarafından, dava açıldıktan sonra mahkemeler tarafından yapılan, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişimidir (5271 sayılı Kanun, m. 253, 254). Ayrıca bkz. Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı, Adalet Bakanlığı. Uzlaştırma Kılavuzu.

8 Bkz. M.Jasch. “Police and Prosecutions: Vanishing Differences between Practices in England and Germany” German Law Journal Vol.5, Sayı 10, 2004, ss.1207-1217.

9 Filiz Tepecik. Türk Ceza Adaleti Sistemi ve Suç: Panel Veri Analizi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023 Cilt: 32, No: 1, ss. 90-106.

10  Ankete katılan 904 kişiden yalnızca altı kişi tanıklığa olumlu yanıt verirken, 898 kişi olumsuz görüş bildirdi.” Bkz. “… Kimse şahitliğe yanaşmıyor” Hürriyet-Ankara (25/12/ 2011), s.9. Ayrıca bkz. European Committee on Crime Problems. Drafting Working Group on Witnesses and Collaborators of Justice, Paris, 19-20 April 2018.

11 F.von Schriach. “Çoğu şey karmaşıktır, suçlulukla ilgili mesele de öyle” Suç, NTV Yayınları.

12 ABD’de ciddi suçlarda itham için yeterli kanıt olup olmadığına grand jury karar vermektedir.

13 Yaklaşık 9 yıl aradan sonra (2020) adli yılın başlangıcı itibarıyla Cumhuriyet savcıları asliye ceza mahkemeleri duruşmalarına yeniden katılmaya başlamıştır.

14 Ayrıca bkz. K. Bayraktar.  “Cumhuriyet Savcılarının Yokluğu” Güncel Hukuk, Haziran 2011/6-90, s.7. Hâkimler için manevi doyum sağlayan asliye ceza mahkemelerinde Savcıların varlığı vatandaşlar için de bir güvence oluşturmakta idi (Yazarın notu). Ne var ki, 19/12/2013’te Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, daha önce savcıların talimatı ile hareket eden kolluk görevlilerine, suça ilişkin ihbar/şikayetler hakkında en üst dereceli amirlerine bilgi verilmesi zorunluluğu getirilmiş ve savcıların idareden bağımsız bir biçimde soruşturma yürütmesi imkânsız hale getirilmiştir. Bkz. Avrupa Komisyonu 2014 Türkiye İlerleme Raporu, s.43. Y. Ünver. “Ceza Yargılamasının Hızlılığı mı, Makul Sürede Adilliği mi?” Güncel Hukuk Aralık 2015, s.20. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden olmadığı gerekçesiyle düşmesi üzerine bkz. Figen Çalıkuşu “AYM’den çığlık çığlığa…” Karar (25/07/2023).

15 Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sayısal değerinin yüksek olması bu kurumun şekli bir uygulamaya dönüştüğü izlemini vermektedir. Sanık için cezaevi riski olmadığından yargı gerçeği araştırılmaksızın rahatlıkla mahkûmiyet kararı verilerek adil yargılanma hakkı ihlal edilmektedir.  Bu suretle şarklılaşan bir kuruma daha tanık olmaktayız.

16 United Nations.Criminal Justice Assessment Toolkit, New York, 2006. F.Yenisey. “Ceza Adaleti Sistemi Hakkında Düşünceler” Yeni Türkiye, S.52, 2013, ss.362-373. CAS’ın en belirgin niteliklerinden biri, sürecin çoğunlukla insanlar, tanıklar, dedektifler, şüpheliler, savcılar, avukatlar ve hâkimlerle yürütülmekte olmasıdır. Sistemin tekerlekleri bu aktörlerin akli operasyonları ile dönmektedir: Bellekleri, tanımaları, değerlendirmeleri, çıkarımları, sosyal etkileri ve kararları, tümü ahlaki yargıları, duygular (beş duyu ve ötesi) ve motivasyonlarla ilişkilidir.  Cezai hükümler, bu süreçte yer alan kişilerin akli işlemleri birleşimi sonucundan daha iyi olamaz. Bu nedenle, CAS’ın işleyişi tecrübi psikoloji açıdan irdelenmelidir (Yazarın notudur).  Ayrıca bkz. A.D. Ulusoy. “Geri bırakılan hüküm mü adalet mi?” T 24 (5/10/2022); Mustafa T. Yücel https://www. hukukihaber.net/hâkimlik-ve-sosyal-gerçekler; Mustafa T.Yücel. https://www.hukukihaber.net/hakikati-anlama-önyargılar

17 Yapay iş yükü örneği için bkz.Yalçın Doğan. “Halk TV davası: Elli yıldır böyle dava görmedim” T 24 (5/03/2025; Elif Çakır. “Siyasallaşan yargının işgüzarlığı…” Karar (5/03/2025).   Necati Doğru. “Bulantı!” Sözcü (7/03/2025).

18 Kural olarak tek oturumda bitmesi gereken duruşma (CMK, m. 190/1) de facto sayısız duruşmalara gebe olduğundan adalet istatistiklerinde her davaya özgü duruşma sayısı ortalaması verilmelidir. Bkz. M.T.Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, TBB, 2008, s.248. Mustafa T. Yücel http://hukukihaber.net/Ceza-Adaleti-Sisteminde-Erime-Olgusu

19 Ayrıca bkz. Avrupa probation kuralları (EPR). Ceza ve Tev.Evleri Gn.Md. Yrd. C.Gürler: “2005 yılından bu yana kadar koşullu salıverme sonrası denetimli serbestlikten istenen sonuçların maalesef alınamadığı kanaatindeyim”. Gerekli risk değerlendirilmesi yapılmadığı gibi…şartla salıverme kararı veren hâkim de hükümlüyü görmeyerek evrak üzerinden şartla salıverme kararı vermektedir. “Koşullu salınan koşulsuz döndü” Hürriyet (11/05/ 2011), s.3. Risk değerlendirilmesi için bkz. D.A.Andrews, J.Bonta. The Risk-Need Responsivty(RNR) Model, June 2011, N.7(Erişim. 24/03/2018). Ayrıca yozlaşan şartla salıverme kurumunun trajik bir uygulamaları için bkz. S.Ergin. “Isparta’daki iki cinayetten Ankara’daki af tartışmasına” Hürriyet (4 /10/2018), s.14; G.Tahincioğlu. “Açık mektup: Ben affetmiyorum” Milliyet (20/09/2018), s.7.

20 Türkiye’de ceza siyasetinin reform edilmesine ihtiyacı var. Ülkede 50 büyük firma verileri patolojik bir tablo sergilediğinde, çoktan piyasadan yok olurdu. Yalnız bu olgu ceza siyaseti için geçerli olamıyor; kriz bulguları varlığına karşın siyasetin devam ettiğine tanık olunmakta; yapay çözümlerle sorun yoğunlaşmakta, sorun, çözümleme sorununa gebe olmaktadır. Önemli soru, araştırma bulguları ile görüntü arasındaki bağlantısızlık nasıl göz ardı edilebilmektedir. Ayrıca bkz. Caner Yenidünya “Türkiye'de ceza infaz sisteminin iki temel sorunu: Cezasızlık algısı ve cezaevi popülasyonu” Independent Türkçe (8/04/2024). Ulvi Saran. “Adalet ve ceza sistemi, profesyonel katiller yetiştiriyor (!)” Karar (31/01/2025).

21 D.B.Rottman. Procedural Fairness as a Court Reform, Court Review: The Journal of the American Judge Association, 2017. Mustafa T. Yücel http://hukukihaber.net/Ceza-Adaleti-Sisteminin-Etkinliği-ve-Adilliği Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi (CCJE). Hukukun Yeknesak Şekilde Uygulanmasında Mahkemelerin Rolü-20 No’lu Görüş, Strasbourg (2017).

21 “Yargıda reform çok zor bir şeydir ve itinayla yapılması şarttır. Hâkimleri verdikleri kararlar hoşuna gitmiyor diye değiştirir- seniz yargı bağımsızlığını riske atmış olursunuz. Hâkimler siyasi sistemle ayrı düştüğü için işini kaybederse tehlikeli bir süreç başlar.”  Bkz. E.Başaran “MİT Yasası’yla Türkiye başka bir yer olur”  Radikal (12/05/2014); J.O.Haley. Judicial Reform: Conflicting Aims and Imperfect Models” Washington University Global Studies Law Review, Vol. Sayı 1, ss.81-97. Yargıda siyasallaşmanın tipik örneği için bkz. S. Ergin. “Avrupa Konseyi’ni çok yakından izlediği bir davadaki son gelişmeler” Hürriyet (10/08/2021), S.10. Ayrıca bkz. Barış Terkoğlu. “Adalet bakanı konuşuyor da...” Cumhuriyet (6/03/2025): Hep suçlulardan kurtulmaktan bahsederiz. Oysa suçun bitmesi için önce kanunsuzluğun tükenmesi gerekir.

22 Dünya Bankası’nın hukuki ve adli reform girişimlerinden çıkarılan dersler şunlardır:

- Hukuki ve adli reform çalışmalar uzun bir süreçtir. Reformlar ekseriya evreler itibariyle gerçekleşecek ve evrelerin önceliği ülkenin reformları gerçekleştirebilme kapasitesine göre belirlenecektir.

- Reform ihtiyacı ülke içinden kaynaklanmalı ve ülkenin özel ihtiyaçlarına karşılık olmalıdır.

- Reformlar hükümetlerin adanmışlığını gerektirmektedir.

- Reform projeleri için katılımcı bir yaklaşım öngörülmelidir.

- Hukuk sistemlerinin tümden ithali uygun olmayabilir.

- Hukuk reformunun tutarlılığı, çağdaşlaştırılan hukuk sistemini içsel tutarsızlıklara yer vermeyecek kapsamlı bir yaklaşım gerektirmektedir.

- Ekonomik büyüme tutarlı bir hukuki bağlam ve güvenilir hukuki vasıtalar için daha büyük talep yaratmaktadır. 

- Reform projelerini özellikle kısa bir dönemde değerlendirmek zordur.

- Bilgi ve deneyim paylaşım ortaklıkları hukuki ve adli programları güçlendirilebilir. Bkz. World Bank. Initiatives in Legal and Judicial Reform, 2002.ss.11-14. Ayrıca bkz. M.Goldmand ve S. Steining. “Inyraduction: Democracy and Financial Order-Legal Oerspectives” 17 German Law Journal, No.5 (2016).