Yeni anayasa çalışmaları çerçevsinde Meclis Başkanı Cemil Çişek’in daveti üzerine akademisyenler toplanarak görüşlerini dile getirdiler. 12 haziran seçimleriyle oluşan yeni Meclis’in seçime iştirak oranı ve temsil kabiliyeti itibariyle yeni anayasa yapabileceği görüşü ağırlık kazanırken, Sabih Kanadoğlu’nun oğlu da babasının yolunda gittiğini gösteren açıklamalarda bulunmuş. Özyeğin Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu ‘Bu Anayasa yürürlükte iken yeni bir Anayasa yapılamaz. Ancak bu Anayasa üzerinde değişiklik yapılabilir. Yeni Anayasa yapılması için kurucu meclis kurulması gerekir’ demiş.

Yeni anayasa için elbette farklı görüşler dile getirilecek. Toplumun her kesiminin görüşleri katılımları  değerli. Sanırım başlangıçta tartışılacak konuların başında anayasa yapma yöntemi gelecek. Birincisi bu Meclis Kurucu Meclis gibi hareket edebilir mi ? İkincisi yeni bir anayasa mı, yoksa köklü bir anayasa değişikliği mi? Üçüncüsü de anayasa yapmada 1982 Anayasasının anayasa değişikliğiyle ilgili 175. Maddesi dikkate alınacak mı? Görüşleri mi arz edeyim.

17 defa değişikliğe uğramış 1982 Anayasası yeni bir değişikliği taşıyamayacak derecede eskimiştir. Yapılan değişikliklerin genelde olumlu olması bu anayasanın temelde darbecilerin hazırladığı bir anayasa olma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Bu nedenle beyaz bir sayfa açılarak yepyeni bir anayasa yapılması gerekiyor. Yeni anayasada 1982 Anayasasında yer alan bazı maddelerin özde muhafaza edilerek metnin yeniden yazılması yapılacak çalışmanın anayasa değişikliği olarak ele alınmasını gerektirmez.

Bu Meclis yeni anayasa yapamaz düşüncesi, 367 uydurması ile Meclis’in Cumhurbaşkanı seçmesine engel olma çabasından farklı değildir. AYM Başkanı Sayın Kılıç’ın dediği gibi iki kere ikinin 367 etmediğini halk sandıkta göstermiştir. Demokrasilerde halkın iradesi üzerinde bir otorite kabulüne hukuki kılıf aramak beyhude bir çabadır.

Bu Meclis  pekala ‘Kurucu Meclis’ sıfatını üstlenebilir. Kurucu Meclis oluşturmak için yeni bir seçime de gerek yoktur. 12 haziran seçimleri öncesi bütün siyasal partiler seçmene yeni meclisin yeni sivil bir anayasa yapacağını deklare ederek kendi partilerine ve programlarına oy istemişlerdir. 24. Dönem TBMM böylece oluşmuştur. Ne 27 Mayıs ne 12 Eylül darbesini yapanlar oluşturdukları meclis, konsey ve komiteler için halktan onay almadan anayasa hazırlatmışlardır. Temelinde darbe olan ve demokratik olmayan usullerle oluşan 1982 Anayasasının yok kabul edilerek yeni anayasa hazırlanması konusunda toplumda ve Meclis’te büyük oranda uzlaşma oluşmuşken, yeni bir ‘Kurucu Meclis’ oluşmasını istemenin demokratik ve hukuki hiç bir dayanağı yoktur. Demokratik yöntemle oluşmuş hiçbir meclis kendi yetkilerini devredeceği ‘Kurucu Meclis’ oluşmasına izin vermez. Bu kendi vatlığını ve meşruiyetini inkar anlamına gelir.

Bu nedenle Meclis açılır açılmaz anayasa çalışmalarında ilk adım olarak, Meclis’in anayasa yapımında ‘Kurucu Meclis’ görevini üstlendiğini bir Meclis Kararı ile kamuoyuna deklare etmelidir. Böyle bir karar halkın iradesine sahip çıkma anlamında siyasi bir karar olacaktır. Demokratik yoldan temel hukuk normlarının oluşturulmasında ilk adımın hukuki değil siyasi olmasından daha tabii ne olabilir?

Bu siyasi adımın atılmasıyla, değişmez maddeler, değiştirilmesi teklif dahi edilemezlik konusu, başlangış ilkeleri meselesi de baştan çözümlenmiş olacaktır. 1982 Anayasasında değiştirilemez kabul edilen maddelerin yeni anayasada yer alması ile bu maddelerin asla değiştirlemeyeceği ilkesinin uygulanması farklı şeylerdir. Üzerinde tartışma olmayan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkeleri, bayrak, başkent, istiklal marşı yeni anayasada aynen yer alırken bunlar darbe anayasasının değişmez maddeleri olduğu için değil halkın talebi olduğu için yer alacaktır. Laiklik dışında tanımında kargaşa olan ilke de yoktur. Ve laiklik yeniden tanımlanmalıdır. Anayasaya ideolojik kimlik yükleyen başlangıç ilkeleri de anayasada yer almamalıdır.
Yeni anayasa ile vesayetleri tamamen son bulacak olanların, cumhuriyetin felsefesi, ruhu gibi kavramlar arkasına gizlenerek çalışmaları çıkmaza sokabilmek için şimdiden harekete geçtikleri görülmektedir. Sanki değişmesini isteyen toplumsal talep varmış gibi bayrağa ve istiklal marşına sahip çıkma eylemleri planlanması bu öngörümüzü teyit etmektedir.

Sözün özü bu Meclis yeni anayasa yapma yetkisini milletten almıştır. Millet yetki ile beraber görev de vermiştir. TBMM, bu çerçevede yeni sivil demokratik anayasa hazırlama çalışmalarına öncülük etme ve halkın onayına sunulacak metne son şeklini vermede ‘Kurucu Meclis’ yetki ve görevini üstlendiğini ‘Meclis Kararı’ ile kabul ve Resmi Gazetede ilan ederek süreci başlatmalıdır.

Reşat Petek